Son Konu

Ehl-İ Beyt Sevmenİn Geregİ Ve Fazİletİ

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Allahu Teâlâ’yı seven kimse, elbette O’nun sevdiklerini de sever Önce Allah’ın Habibi Hz Rasûlullah’ı (sav) sever Sonra ona ait olan, ondan sayılan, onunla anılan her şeyi sever Sevmesi de gerekir Bunların başında Ehli Beyt gelir

EHLİ BEYT KİMDİR?

Ehli Beyt, Hz Rasûlullah (sav) Efendimizin ailesi ve evlâtlarıdır Mü’minlerin anneleri, Hz Fatıma, Hz Ali, Hz Hasan ve Hz Hüseyin (ranhüm), Ehli Beytin şerefli ferdleridir( Râzî, Tefsiri Kebir, XXV, 181)

Rasûlullah (sav) Efendimizin şerefli nesebi Hz Hasan ve Hz Hüseyin vasıtasıyla devam ettiği için, onların kıyamete kadar gelecek olan evlâtları da Ehli Beyt’in birer parçasıdır Onları sevmek her mü’minin vazifesidir Bu sevgi çok şerefli ve gereklidir Kalbinde azıcık Ehli Beyt sevgisi bulunmayan kimse, Hz Rasûlullah’ın sevgisinde yalancıdır

Aşağıda vereceğimiz ayet ve hadislerde görüleceği üzere, Hz Rasûlullah’ın kendisine tâbi olan amcaları ve onların çocukları da Ehli Beyt’ten sayılmıştır( Bkz:Ibn Atıyye, elMuharraru’lVeciz, IV, 384 (Beyrut, 1993))

Allah Teâlâ, Hz Rasûlullah (sav) Efendimiz’in ehli beytini bizzat Kur’an’da zikretmiş ve onlara şu şekilde iltifatta bulunmuştur:

“Ey Peygamber hanımları! Namazı kılın, zekâtı verin; Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin Ey Ehli Beyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor (Ahzab33)

Ümmü Seleme validemiz (r anha) demiştir ki: “Bu âyeti kerime benim evimde indi Hz Rasûlullah (sav) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırdı Onları Hayber yapımı geniş bir elbisenin altına topladı, kendisi de içine girdi ve:
“İşte bunlar benim ehli beytimdir buyurdu Sonra inen ayeti kerimeyi okudu ve:

“Allahım! Onlardan kötülükleri gider Onları tertemiz et! diye duâ etti Ben: “Yâ Rasûlellah, ben Ehli Beytten değil miyim? dedim Hz Rasûlullah (sav),
“Sen benim ehlimsin Sen zaten hayır içindesin buyurdu( Taberî, Câmiü’lBeyân, Cüz:XXII, Shf:7; Ibnu Kesir, Tefsir, VI, 412413)

Rasûlullah (sav) Efendimiz, Ashâbı kirâmı ve ümmetim Ehli Beyt’in hukunu iyi koruma konusunda şiddetle uyarmıştır:

Zeyd b Erkam (ra) anlatıyor: Allah Rasûlü (sav), Mekke ile Medine arasında Hummen denilen suyun başında bir hutbe verdi Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beşerim Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranızdan gitmem yakındır Sizlere hukuku ağır iki kıymetli emanet bırakıyorum Birincisi Allah’ın Kitabı’dır Onda nur ve hidayet vardır Allah’ın Kitabına sımsıkı sarılın Onunla meşgul olun, onu öğrenin, öğretin; hükümlerini anlayın İkinci emanet Ehli beytimdir Ehli Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım Ehli Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım Ehli Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım Zeyd b Erkam’ı dinleyenler arasında bulunan Husayn b Sebre,

“Ey Zeyd, Rasûlullah’ın (sav) zevceleri de Ehli Beytten midir? diye sordu, Zeyd (ra),

“Tabi ki Efendimizin hanımları da Ehli Beyttendir Fakat Rasûlullah’ın (sav) haklarının korunmasını istediği Ehli Beyt, kendilerine sadakanın haram olduğu kimselerdir dedi Husayn,

“Onlar kimdir? diye sorunca Zeyd b Erkam (ra),

“Ali’nin ailesi, Akîl’in ailesi, Cafer ve Abbas’ın âilesidir dedi Husayn,

“Bunlara sadaka haram mıdır? diye sorunca, Zeyd (ra),

“Evet dedi (Müslim, Fedâilü’sSahâbe, 36; Nesâî, Süneni Kübrâ, Menâkıb, 9)

Âlimlerin ekseriyetine göre Ehli Beyt, Rasûlullah (sav) Efendimizin şerefli aileleri, kızı Hz Fâtıma, damadı Hz Ali, torunları Hz Hasan ve Hz Hüseyin (ranhüm) ve kıyamete kadar oların sulbünden gelen zürriyetleridir Yani Hz Hüseyin’in torunları olan seyitler ve Hz Hasan’ın torunları olan şerifler Ehli Beyt’in günümüzdeki şerefli mensuplarıdır Rasûlullah (sav) Efendimiz’in şerefli nesli, kıyamete kadar hiç kesilmeyecektir

Hz Hüseyin’in (ra) oğlu Ali Zeynelâbidîn (rah), babası Hz Hüseyin’in şehid edilmesinden sonra, Şamlılar tarafından esir edilerek Dımeşk’a getirildi Onu böyle gören zalim bir Şamlı: “Sizin kökünüzü kazıyan ve fitnenin başını kesen Allah’a hamdolsun! diye, güya onların fitne başı olduğunu ima etmeye çalıştı Zeynelâbidîn (rah), adama,

“Sen Kur’an’ı okudun mu? diye sordu, adam,

“Evet, okudum dedi Zeynelâbidîn (rah),

“Sen, Allah Teâlâ’nın, “Resûlüm, onlara de ki: ‘Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum’ (Şûrâ23)
âyetini okumadın mı? diye sordu Adam,

“Bu ayette sevilmesi emredilen yakınlar siz misiniz? diye sorunca, İmam, “Evet, onlar biziz dedi( Taberî, Cüz:XXV, Shf:33 (Beyrut, 1995); Suyûtî, edDürrü’1Monsûr, VII, 348)



Bir gün İmam Azâm (rah) hocası İmam Cafer esSadık hazretlerinden ilim ve hadis dinlemeye gelmişti Hocası elinde bir asa ile çıkageldi İmam Azam (rah), “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, siz henüz asaya ihtiyaç duyacak bir yaşta değilsiniz dedi Cafer esSâdık (rah),

“Evet dediğin gibidir, fakat bu elimdeki asa Hz Rasûlullah’ın asasıdır; onu bereket için yanımda taşıyorum dedi İmam Azam (rah), hemen ileri atılıp bastona sarıldı ve, “Ey Rasûlullah’ın evlâdı, müsaade buyurun, onu öpeyim dedi Cafer esSâdık (rah) hemen kolunu açtı ve İmam Azam’a göstererek:

“Vallahi sen bilirsin ki bu ten Hz Peygamber’in hücrelerini taşıyan bir tendir ve şu gördüğün kıllar da onun kılındandır Onu öpmüyorsun da asayı öpmek istiyorsun! dedi Bununla, Hz Hasan ve Hz Hüseyin’in zürriyetinin Hz Peygamber’in (sav) bir parçası olduklarını hatırlattı (Bkz: Muhammed Besyûnî, esSeyyidc Fâtımatu’zZehrâ, 37 (Beyrut, 1990))



EHLİ BEYTİ SEVMEK İMANIN ALÂMETİDİR



Allah Teâlâ, müminlere Resûlü’nün sevilmesini farz kıldığı gibi onun parçası olan ve kendisine inanan yakınlarının da sevilmesini, bu şekilde Peygamber’in (sav) sevindirilmesini istiyor Bir ayeti kerimede şöyle buyrulmuştur:

“Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum (Şûrâ23)

İbn Abbas (ra) naklediyor: Bu ayeti kerime indiği zaman, bazıları, “Yâ Resûlellah! Sevmemiz vacip olan bu yakınlarınız kimlerdir? diye sordular; Efendimiz (sav),
“Ali, Fâtıma ve onların çocukları Hasan ile Hüseyin buyurdu (Tabarânî, elKebîr, No: 2641; Heysemî, Mecmau’zZevâid, IX, 168)

Efendimiz (sav), başka bir hadislerinde, onları dost edenleri kendisinin de dost edeceğini, onlara düşmanlık edenlere kendisinin de düşman olacağını beyan buyurmuştur (Hâkim, Müstedrek, III, 149; Tabarâni, elKebîr, No:2619, 2620)

Resûlullah (sav) Efendimiz, Ehli Beytin sevgisinin, kendisini sevmekten ileri geldiğini şöyle belirtmiştir:

“Sizi nimetleriyle rızıklandırıp gıdâlandırdığı için Allah’ı seviniz Beni Allah’ı sevdiğiniz için seviniz Ehli Beytimi de beni sevdiğiniz için seviniz (Tirmizî, Menâkıb, 32; Hâkim, Müstedrek, III, 150)

Efendimiz’in zevcesi Ümmü Seleme (r anha) anlatıyor:

Resûlullah (sav) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’le yemek yedi Yemekten sonra, onları üzerindeki elbise ile sardı ve,

“Allahım! Bunlara düşman olana sen de düşman ol; bunları seveni sen de sev!
diye duâ etti (Ebû Ya’lâ, Müsned, No:6951; Heysemî, Mecmau’zZevâid, IX, 166167)

Resûlullah (sav) Efendimiz’in amcası Abbas (ra) bir gün üzüntülü bir şekilde, Efendimiz’in huzuruna geldi ve,

“Yâ Resûlellah! Kureyş bizden ne istiyor; birbirleriyle karşılaşınca güler yüz gösteriyorlar, bizimle karşılaşınca yüzleri değişiyor! diye şikâyet etti Allah Resûlü (sav) bu hâle çok gazaplandı; yüzü kıpkırmızı oldu Sonra,
“Allah’a yemin ederim ki, bir kalp sizleri Allah ve Resûlü için sevmedikçe o kalbe iman girmiş olmaz
buyurdu ve şöyle devam etti:

“Ey insanlar! Kim amcama eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur Hiç şüphesiz bir kimsenin amcası babası gibidir (Tirmizî, Menâkıb, 28; Ahmed Müsned, I, 207)

Resûlullah (sav) Efendimiz, Hz Ali’ye hitaben: “Yâ Ali, seni ancak mümin olanlar sever; sana ancak münafıklar buğzeder
buyurmuştur( Müslim, iman, 131; Tirmizî, Menâkıb, 20; Nesâî, iman, 19)

Allah Resûlü (sav), Hz Hasan ve Hz Hüseyin (ra) için, “Bunlar benim evlâdımdır; evlâdımın çocuklarıdır Allahım! Ben onları seviyorum, sen de sev Allahım, onları sevenleri de sev!
diye duâ etmiştir (Tirmizî,Menâkıb, 50; Beğavî, Mesâbihu’sSünne, IV, 194 (No: 4829))

Büyük arif Muhyiddin b Arabî hazretleri (ks) demiştir ki: “Allah Resûlü (sav), Allah Teâlâ’nın emriyle bizden yakınlarına muhabbet etmemizi istemiştir (Şûrâ23) Bundan sonra bir mümin Hz Peygamberin (sav) bu talebim kabul etmezse, yarın kıyamet gününde ona hangi yüzle bakacak ve onun şefaatini nasıl umacaktır?

Bir sadık âşık demiştir ki: “Sevgilinin yaptığı her şey sevgilidir Eğer senin Allah ve Resûlü için muhabbetin sahih ise, Hz Peygamber’in (sav) Ehli Beytini de seversin Herkesin imanı onların muhabbeti ile ölçülür (Ibnu Arabî, elFutûhâtu’1Mekkiyye, I, 29 Bölüm (Özetle alındı))



EHLİ BEYT, KIYAMETE KADAR DEVAM EDER; HER MÜ’MlNE ONLARA HÜRMET ETMEK VE HAKLARINI KORUMAK GEREKİR



Hz Resûlullah (sav) Efendimiz buyurmuştur ki:

“Şüphesiz, (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum Birisi, Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’an Diğeri de gözümün nuru ehli beytimdir Allah’ın kitabı Kur’an; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir Lâtif ve Habir olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’an’la ehli beytim (âhirette) Havzı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak Öyleyse, sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!
(Ahmed, Müsned, 111,17;V,182;Tabarânî, elMu’cemu’1Kebir, V, 154 (No:4922, 4923) Bkz: Tirmizî, Menâkıb, 32 (No:3788 Aynı konuda biraz farklı bir rivayet))



Hz Resûlullah’ın (sav) gerçek âşığı Ebû Bekir Sıddîk (ra) demiştir ki:

“Resûlullah’m Ehli Beytini sevip memnun ederek Resûlullah’ın (sav) hatırını gözetin Vallahi, Resûlullah’ın yakınlarının haklarını korumak, benim için kendi yakınlarımın haklarını korumaktan daha sevimlidir (Buhârî, Fedâilü Ashâbi’nNebi, 12)

Hz Resûlullah (sav) Efendimiz buyurmuştur ki:

“Sizin en hayırlınız, benden sonra Ehli beytime karşı en hayırlı davranan kimselerdir (Hâkim Müstedrek, III, 311; Ebû Ya’lâ, Müsned, No:5924)

“Allah’a yemin ederim ki, bana ve ehli beytime buğzeden ve bizi kızdıran kimse, muhakkak cehenneme girer (Hâkim, Müstedrek, III, 150; ibnu Hıbbân, elIhsân, XV, 435 (No:6978))

“Ehli Beytim Nuh’un gemisi gibidir; ona binen kurtulur; uzak duran boğulup helâk olur (Hâkim, Müstedrek, III, 151; Ahmed, Müsned, III, 157; Tabarânî, elKebîr, No:26362638)

“Rabbim bana, Ehli Beytim içinde kim Allah’ın birliğini ve benim peygamberliğimi kabul ederse ona azap etmeyeceğini vaadetti (Hâkim, Müstedrek, III, 150)

Şu hâdiseden ibret alalım:

Ashabın hafız ve ileri gelen âlimlerinden Zeyd b Sâbit’e (ra) binmesi için bir hayvan getirildi Abdullah b Abbas (ra) hemen üzengisini tutup binmesine yardımcı olmaya çalıştı Zeyd (ra), “Ey Resûlullah’ın amcaoğlu, lütfen böyle yapma, üzengiyi bırak! dedi İbn Abbas (ra):

“Biz âlimlerimize ve büyüklerimize karşı böyle davranmakla emrolunduk dedi Bunun üzerine Zeyd b Sabit (ra), “Elini bana verir misin? dedi ve İbn Abbas elini uzatınca onu öptü ve, biz de Hz Peygamber’in ehli beytine karşı böyle davranmakla emrolunduk dedi (lbnu Abdilberr, Beyâni’1tlm, I, 127; Kandehlevî, Hayâtu’sSahâbe, II, 440 Son kısmı hâriç bkz: ibnu Hacer, ellsâbe, No:2888; (Beyrut, 1995); Hâkim, Müstedrek, III, 423)



Müfessir İbn Kesir (rah) demiştir ki: “Ehli Beyte karşı hayır tavsiyede bulunan, onlara karşı iyiliği, hürmet ve ikramı emreden kimseyi yadırgamayız Çünkü onlar tertemiz bir zürriyetten gelmektedirler Onlar, övünme, nesep ve itibar yönünden yeryüzündeki en şerefli hanenin evlâtlarıdır Özellikle Hz Rasûlullah’ın şerefli sünnetine tâbi olan ve ondan hiç ayrılmayan Ehli Beyt, bu hürmet ve hizmete en lâyık kimselerdir Çünkü Efendimiz (sav) sahih bir hadiste:

“Size iki tane hukuku ağır emanet bırakıyorum Birisi Allah’ın Kitabı, diğeri de Ehli Beytimdir Kur’an ve Ehli Beytim, kıyamette havzın başında bana kavuşana kadar birbirinden ayrılmayacaktır
buyurmuştur (Ibnu Kesir, Tefsir, VII, 201 (Riyad, 1997))

Müfessirlerin imamı Fahruddin erRâzî (rah) demiştir ki:

“Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum
âyeti kerimesi (Şûrâ23) Resûlullah’ın (sav) Ehi Beytini ve Ashabını sevmenin vacip olduğunu göstermektedir Allah Resûlü (sav) sahih hadislerinde:
“Fatıma benden bir parçadır; onu üzen beni de üzer (Ibnu Kesir, Tefsir, VII, 201) buyurmuş, Hz Ali’yi, Hasan ve Hüseyin’i sevdiğini belirtmiştir Efendimizin sevdiği kimseleri sevmek, bütün ümmete vaciptir Sonra, her namazın sonunda Hz Peygamberin Ehli Beyti’ne salât ve selâm okunması, bütün ümmete emredilmiştir Bu büyük bir makamdır; onlardan başka hiç kimseye nasip olmamıştır Bütün bunlar gösteriyor ki, Hz Peygamberin Ehli Beyti’ni sevmek vaciptir

Yukarıdaki âyetin içine Efendimize iman ve itaat eden bütün Sahâbei Kiram da girmektedir Onlar da Efendimizin yakınlarıdır Kısaca, Ehli Beyt’i ve Ashâbı Kiram’ı sevmek vaciptir

Bir hadiste: “Ehi Beytim Nûh’un gemisine benzemektedir Ona binen kurtulur; binmeyen suda boğulur
buyrulmuştur Bir diğer hadiste ise: “Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine tâbi olursanız doğru yolu bulursunuz buyrulmuştur Şu anda bizler, ilâhî teklif denizinde bulunuyoruz Bu arada şüphe ve şehvet dalgalan da devamlı bize çarpıp durmaktadır Denizde giden bir kimsenin iki şeye ihtiyacı vardır Birisi, kusuru bulunmayan ve içine su geçilmeyecek şekilde sağlam bir gemi

Diğeri de, yön tayin edecek açık parlak yıldızlar Bir kimse sağlam bir gemiye biner ve parlak yıldızlarla yönünü belirlerse, hedefine selâmet içinde ulaşır Bunun gibi, biz ehli sünnet cemaatı da, Hz
Peygamberin Ehli Beytinin muhabbet gemisine bindik ve gözlerimizi hidayet semasının yıldızlan olan Ashâbı Kirama diktik; böylece yol alıyoruz Bu durumda Allah Teâlâ’dan ümidimiz bizleri dünya ve âhirette selâmete ulaştırmasıdır (Râzî, Tefsiri Kebir, XXVII, 143)

İmam Şafiî (rah) başka bir sözünde Ehli Beyt sevgisinin farz olduğunu şöyle dile getirir:

“Ey Resûlulllah’ın Ehli Beyti! Sizi sevmek bize farzdır Allah indirdiği Kur’an’da böyle emretmiştir Size salât okumadan namaz kılanın namazının kabul olmaması, sizin için en büyük bir övünç kaynağıdır ve bu size kâfidir (Muhammed Afif ezZa’bî, Divânu’şŞâfii, 72)

“Allah ve melekleri devamlı Peygamber’e salât ediyor; ey müminler siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin (Ahzab56)Âyeti nazil olunca, Ashab’tan bazıları, Rasûlullah (sav) Efendimize gelerek:

“Yâ Rasûlellah! Size nasıl selâm vereceğimizi biliyoruz, fakat size, Ehli Beytinize nasıl salât okuyalım? diye sordular Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:

Şöyle deyin:

“Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) salât et Peygamberin İbrahim’e ve âline salât ettiğin gibi Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve onun âline (ailesine ve zürriyetine) bereket ihsan et, onları mübarek kıl Peygamberin İbrâhim’e ve âline bereket verdiğin gibi (Buhârî, Ehâdisü’lEnbiyâ, 10; Müslim, Salat, 6569)

Bu ayet ve hadislerden hareketle İmam Şafiî (rah), namazın son oturuşunda Efendimize salât okumayı namazın farzlarından saymıştır Getirilecek salâtın en kısasının, tercih edilen görüşe göre “Allahümme salli alâ Muhahemmedin ve âlihi olduğu belirtilmiştir (Şirbînî, Muğni’lMuhtâc, I, 270 (Beyrut, 1997 Tahriçli Baskı); Zuhaylî, elFıkhu’lIslâmî ve Edilletühû, I, 670)Yukarıda geçen sözle bu kasdedilmiştir

Meşhur şair Ferazdak, Ehli Beyt’ten Zeynelâbidin’i tanıtırken bir beytinde şöyle söyler: “O öyle bir ailedendir ki, onları sevmek din, onlara buğzetmek küfürdür Onlara yakınlık kurtuluş ve emniyettir (Ebû Nuaym, Hilyetü’lEvliyâ, III, 139; Ibnu Hacer elHeytemî, esSavâiku’lMuhrika, II, 574)



AHİR ZAMANDA GELECEK VE İSLÂMIN İZZETİNİ ÂLEME GÖSTERECEK OLAN Hz MEHDÎ DE (as) EHLİ BEYTTEN BİR ZAT OLACAKTIR



Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurmuştur ki:

“Dünyada kıyametin kopmasına bir gün de kalsa, muhakkak Allah o bir günü Uzatacak ve benim Ehli Beytimden birisini ortaya çıkaracaktır Onun ismi benim ismime, babasının ismi de babamın ismine uyar Daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzünü adaletle doldurur
(Ebû Dâvud, Kitâbu’l Mehdî, 4; Tirmizî, Fitcn, 52)

“Mehdî benim sulbümden Fâtıma’nın evlâtlarından gelecek birisidir (Ebû Dâvud, Kitâbu’l Mehdî, 6; Ibnu Mâce, Fiten, 34)

“Mehdî benim Ehli beytimdendir; o açık alınlı ve kıvrık burunludur Daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzünü adaletle ve doğrulukla dolduracak ve yedi sene hüküm sürecektir (Ebû Dâvud, Kitâbu’l Mehdî, 6)

“Âhir zamanda Ehli Beytimden çıkacak ve müminleri toplayacak olan kimseye yardım etmek, davetine uymak her mümine vaciptir
(Ebû Dâvud, Kitâbu’lMehdî, 12; Ali Nasıf, etTâc, V, 344)

“Ehli Beytim yeryüzündekiler için bir emniyettir Onlar gidince, yeryüzündekilerin sonu gelir; kıyamet kopar (Taberânî, elMu’cemu’sSağîr, no: 318, elEvsat, IV, 204)



MANEVÎ NESEB VE İMAN BAĞI İLE RASÛLULLAH (sav) EFENDİMİZE BAĞLI OLAN MUTTAKİLER DE EHLÎ BEYTTEN SAYILMIŞTIR ONLARI SEVMEK TE VACİPTİR



Bu konuda Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurmuştur ki:

“Bütün muttakiler, Muhammed’in âlidir (ehli beytidir) (Ali elMuttakî, Kenzü’lUmmâl, III, 89; (No:5624); Heysemî, Mecmau’zZevâid, X,
269)Ehli Beytimden bazıları kendilerinin bana insanların en evlâsı (en sevgilisi) olduğunu düşünüyorlar Hâlbuki durum öyle değildir Şüphesiz benim içinizdeki dostlarım, muttakilerdir Onlar (nesep ve yer olarak) kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, değişmez (Taberânî, elMu’cemu’sSağîr, no: 318, Deylemî, Müsncd, I, 287 (No:904))

Rasûlullah (as), Muaz b Cebel’i Yemen’e gönderirken, onunla birlikte uğurlamaya çıktı Kendisine tavsiyelerde bulundu Muaz (ra) binekte, Rasûlullah (as) ise yerde yaya yürüyordu Uğurlama yerine geldiklerinde Efendimiz(as):

“Yâ Muaz! Belki bu seneden sonra benimle burada karşılaşıp görüşemeyeceksin!
buyurdu Rasûlullah (as)’ın ayrılığından (ve bu işaret yollu vefat haberinden) dolayı Muaz (ra) ağladı Sonra Rasûlullah (as) geri dönüp, Medine’ye yönelerek:

“Benim için insanların en evlâsı (en yakını) her kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, muttaki olanlardır buyurdu( Ahmed, Müsned, V, 235; Ali elMuttakî, Kenz, III, 91)

Allah Resulüne olan sadakati ve sevgisi İran asıllı Selmanı Fârisî Hzlerini Ehli Beytin içine katmıştır Selman (ra) İslâm’a girişiyle ve Hendek harbindeki ince siyaseti ile bütün ashabın gönlüne girmişti Muhacirler: “Selman bizdendirdiye onu kendileri gibi görmüşlerdi Ensâr ise: “Hayır, aslında Selman bizdendir diye ona sahip çıkmak istemişlerdi Allah Resûlü (sav) bizzat araya girdi ve: “Selman bizdendir; Ehli Beytimizdendir
(Ibnu Sa’d, Tabakât, IV, 83; Muhammed eşŞâmî; Sübülü’1Hüdâ, IV, 365) buyurarak, onu has dairenin içine aldı; kıyamete kadar hayırla anılacak grubun içine kattı

İman, sevgi ve takva yolunda hizmet ile herkes bu şereften bir derece pay sahibi olabilir Bu kapı herkese açıktır “Allah’ın dostları ancak muttakilerdir (Enfal34) âyeti nazil olunca, Hz Resûlullah (sav): “Benim dostlarım ancak muttakilerdir (Hâkim, Müsterdek, II, 328; Ibnu Kesir, Tefsir, IV, 51) buyurarak, işin esâsının iman ve takva olduğunu belirtti

Bir kimse, hem Allah Resûlünün temiz nesebine, hem de edebine vâris ve sahip olursa, o nur üstünü nur olur Böyle olduğu için, geçmişte ve günümüzde, takva imamlığını en liyakatli şekilde temsil eden onlar olmuşlardır Yani, irşad kutubluğu, Ehli Beytin şerefli mensubu ariflere nasib olmuştur Bu, Allah Rasûlü’nün (sav) kıyamete kadar devam eden nübüvvetinin bir tezahürüdür Velâyet, nübüvvet mucizesinin bir devamıdır ve bu nur en parlak şekilde o nübüvvetin sahibi Hz Muhammed (sav) Efendimiz’in evlâtlarında zuhur etmiştir ve hâlen de etmektedir

Allahım! Bizi Ehli Beyt sevgisiyle yaşat ve o sevgi içinde hasret Bizi takva ile şereflendir; rızâ ve cemâlinle sevindir Âmîn, bi hürmeti Seyyidi ‘1Mürselîn Velhamdü lillahi Rabbilâlemin
 
Üst Alt