bilgiliadam
Yeni Üye
En Anlamlı En Guzel Şiirler,
Canakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dunyada eşi?
En kesif orduların yukleniyor dordu beşi
Tepeden yol bularak gecmek icin Marmaraya
Kac donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayasızca tehaşşud ki ufuklar kapalı!
Nerdegosterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
DedirirYırtıcı, his yoksulu, sırtlan kumesi,
Varsa gelmiş, acılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dunya, yeni Dunya, butun akvamı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Cehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk:
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk
Kimi HindU, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela
Hani, tauna da zuldur bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlUki asil,
Ne kadar gozdesi mevcUd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Doktu karnındaki esrarı hayasızcasına
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yuz
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yuzsuz
Sonra mel'undaki tahribe muvekkel esbab,
Oyle mudhiş ki: Eder her biri bir mulku harab
Oteden saikalar parcalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sonuyor goğsunun ustunde o arslan neferin
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yuzlerce adam
Olum indirmede gokler, olu puskurmede yer;
O ne mudhiş tipidir: Savrulur enkaazı beşer
Kafa, goz, govde, bacak, kol, cene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak
Sacıyor zırha burunmuş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tUfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da acık sinelere,
Suru halinde gezerken sayısız teyyare
Top tufekten daha sık, gulle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide guler!
Ne celik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı goğsundeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Cunku te'sisi İlahi o metin istihkam
Sarılır, indirilir mevkii mustahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'i beşer;
Bu goğuslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'i bedi'im, onu ciğnetme' dedi
Asım'ın neslidiyordum yanesilmiş gercek:
İşte ciğnetmedi namusunu, ciğnetmiyecek
Şuheda govdesi, bir baksana, dağlar, taşlar
O, rukU olmasa, dunyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne guneşler batıyor!
Ey, bu topraklar icin toprağa duşmuş asker!
Gokten ecdad inerek opse o pak alnı değer
Ne buyuksun ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gomelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın
Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab
Seni ancak ebediyyetler eder istiab
'Bu, taşındır' diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da gecirsem taşına;
Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namıyle,
Kanayan lahdine ceksem butun ecramıyle;
Mor bulutlarla acık turbene catsam da tavan,
Yedi kandilli Sureyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, burunmuş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Turbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tullenen mağribi, akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,
Kılıc Arslan gibi iclaline ettin hayran
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken husran,
O demir cenberi goğsunde kırıp parcaladın;
Sen ki, rUhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gomulsen taşacaksınHeyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağUşunu acmış duruyor Peygamber
Mehmet Akif Ersoy
Korkma!
Cehennem olsa gelen goğsumuzde sondururuz;
Bu yol ki hak yoludur donme bilmeyiz yururuz!
Duşermi tek teşı sandın harimI namusun?
Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun
Şu karşımızdaki mahşer kudursa cıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden butun yanardağlar,
Taşıpda kaplasa afakı bir kızıl sarsar;
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yurek yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz
Mehmet Akif Ersoy
KARACAAHMET
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Gobeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren gecit, yokta
Onda sırların sırrı: Bulmak icin kaybetmek
Parmakların saydığı ne varsa hep tuketmek
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gencliğin taht kurduğu yer, mezarlık
Ebedi genclik olum, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi curur, olum yıpranmaz
Karacaahmet bana neler soyluyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gomleği, onu yırtan da olum;
Olumde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum
Hep olmadan hic olmaz, hicin otesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
Kavuklu, başortulu, fesli, başacık taşlar;
Taşlara yaslanmış da kuflu kemikten başlar,
Kum dolu gozleriyle suzuyor insanları;
Suzuyor, sahi diye toprağa basanları
Onlar ki, her nefeste habersiz olduğunden,
Gulup oynamaktalar, gelir gibi duğunden
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, olumden kurtulmuşlar
Soyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
NECİP FAZIL KISAKUREK
ANNEME MEKTUP
Ben bu gurbete ile duştum duşeli,
Her gun biraz daha suzulmekteyim
Her gece, icinde mermer doşeli,
Bir soğuk yatakta buzulmekteyim
Boylece bir lahza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gozlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara duzulmekteyim
Son gunum yaklaştı gorunesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yuzunu gormeden olursem diye,
Uzulmekteyim ben, uzulmekteyim
NECİP FAZIL KISAKUREK
UYAN YARİM
Uyan yarim, uyan, sondu yıldızlar,
Gun, karşı tepeden doğmak uzredir
Her sabah guneşi seyreden kızlar,
Mahmur gozlerini oğmak uzredir
Uyan yarim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir golgeyi koğmak uzredir
Sevgilim, kapımı caldı aydınlık,
Baygın gozlerimi aldı aydınlık,
İcimde tıkandı, kaldı ayrılık,
Bu aydınlık beni boğmak uzredir
NECİP FAZIL KISAKUREK
DAYAN KALBİM
Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, ici su dolu kabarcık
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık cuval, sokuk dağarcık
Sensin gokten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef
Cekme uc beş gunluk dunyaya esef!
Dayan kalbim uc beş nefes kadarcık!
NECİP FAZIL KISAKUREK
KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum
Kara gokler kul rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
İcimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
Ustume camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gozune mil cekilmiş bir ama gibi evler
Kaldırımlar, cilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, icimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, icimde kıvrılan bir lisandır
Bana duşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler işitsin;
Yolumun zafer takı, golgeden taş kemerler
Ne sabahı goreyim, ne sabah goruneyim;
Gunduzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı buruneyim;
Ortun, ustume ortun, serin karanlıkları
Uzanıverse govdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Olse, kaldırımların kara sevdalı eşi
NECİP FAZIL KISAKUREK
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni anlatabilmek seni
İyi cocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana
Ard arda kac zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gurul gurul akan bir dunya
Bir ben uyumadım,
Kac leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim
Saclarına kan gulleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit copune varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Duşmuş bir kibrit copune
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş opucukleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni
Yokluğun, Cehennemin obur adıdır
Uşuyorum, kapama gozlerini
AHMED ARİF
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın
Duğun olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak,
Tutmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın
Acar solar turlu cicek
Kimler gulmuş, kim gulecek
Murat yalan, olum gercek,
Dostlar beni hatırlasın
Gun ikindi akşam olur,
Gor ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
AŞIK VEYSEL
YAŞADIKLARIMDAN OĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan oğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı opulmekten
Sen bitkin duşmelisin koklamaktan bir ciceği
İnsan saatlerce bakabilir gokyuzune
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir cocuğa
Yaşamak yeryuzunde, onunla karışmaktır
Kopmaz kokler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tum kaslarınla, govdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan butun guzel muzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tum benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı icine hayatın
Bir kayadan zumrut bir denize dalarcasına
Uzak ulkeler cekmeli seni, tanımadığın insanlar
Butun kitapları okumak, butun hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hicbir şeyle bir bardak su icmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinc varsa yaşamak ozlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, butun benliğinle
Cunku acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın buyuk dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan oğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı buyuk yaşayacaksın, ırmaklara, goğe, butun evrene karışırcasına
Cunku omur dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ATAOL BEHRAMOĞLU
Canakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dunyada eşi?
En kesif orduların yukleniyor dordu beşi
Tepeden yol bularak gecmek icin Marmaraya
Kac donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayasızca tehaşşud ki ufuklar kapalı!
Nerdegosterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
DedirirYırtıcı, his yoksulu, sırtlan kumesi,
Varsa gelmiş, acılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dunya, yeni Dunya, butun akvamı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Cehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk:
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk
Kimi HindU, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela
Hani, tauna da zuldur bu rezil istila!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlUki asil,
Ne kadar gozdesi mevcUd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Doktu karnındaki esrarı hayasızcasına
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yuz
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yuzsuz
Sonra mel'undaki tahribe muvekkel esbab,
Oyle mudhiş ki: Eder her biri bir mulku harab
Oteden saikalar parcalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sonuyor goğsunun ustunde o arslan neferin
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yuzlerce adam
Olum indirmede gokler, olu puskurmede yer;
O ne mudhiş tipidir: Savrulur enkaazı beşer
Kafa, goz, govde, bacak, kol, cene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak
Sacıyor zırha burunmuş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tUfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da acık sinelere,
Suru halinde gezerken sayısız teyyare
Top tufekten daha sık, gulle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide guler!
Ne celik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı goğsundeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Cunku te'sisi İlahi o metin istihkam
Sarılır, indirilir mevkii mustahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'i beşer;
Bu goğuslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'i bedi'im, onu ciğnetme' dedi
Asım'ın neslidiyordum yanesilmiş gercek:
İşte ciğnetmedi namusunu, ciğnetmiyecek
Şuheda govdesi, bir baksana, dağlar, taşlar
O, rukU olmasa, dunyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne guneşler batıyor!
Ey, bu topraklar icin toprağa duşmuş asker!
Gokten ecdad inerek opse o pak alnı değer
Ne buyuksun ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gomelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın
Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab
Seni ancak ebediyyetler eder istiab
'Bu, taşındır' diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da gecirsem taşına;
Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namıyle,
Kanayan lahdine ceksem butun ecramıyle;
Mor bulutlarla acık turbene catsam da tavan,
Yedi kandilli Sureyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, burunmuş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Turbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tullenen mağribi, akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,
Kılıc Arslan gibi iclaline ettin hayran
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken husran,
O demir cenberi goğsunde kırıp parcaladın;
Sen ki, rUhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gomulsen taşacaksınHeyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağUşunu acmış duruyor Peygamber
Mehmet Akif Ersoy
Korkma!
Cehennem olsa gelen goğsumuzde sondururuz;
Bu yol ki hak yoludur donme bilmeyiz yururuz!
Duşermi tek teşı sandın harimI namusun?
Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun
Şu karşımızdaki mahşer kudursa cıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden butun yanardağlar,
Taşıpda kaplasa afakı bir kızıl sarsar;
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yurek yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz
Mehmet Akif Ersoy
KARACAAHMET
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Gobeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren gecit, yokta
Onda sırların sırrı: Bulmak icin kaybetmek
Parmakların saydığı ne varsa hep tuketmek
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gencliğin taht kurduğu yer, mezarlık
Ebedi genclik olum, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi curur, olum yıpranmaz
Karacaahmet bana neler soyluyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gomleği, onu yırtan da olum;
Olumde yekpare an, ne kesiklik, ne bolum
Hep olmadan hic olmaz, hicin otesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
Kavuklu, başortulu, fesli, başacık taşlar;
Taşlara yaslanmış da kuflu kemikten başlar,
Kum dolu gozleriyle suzuyor insanları;
Suzuyor, sahi diye toprağa basanları
Onlar ki, her nefeste habersiz olduğunden,
Gulup oynamaktalar, gelir gibi duğunden
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, olumden kurtulmuşlar
Soyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
NECİP FAZIL KISAKUREK
ANNEME MEKTUP
Ben bu gurbete ile duştum duşeli,
Her gun biraz daha suzulmekteyim
Her gece, icinde mermer doşeli,
Bir soğuk yatakta buzulmekteyim
Boylece bir lahza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gozlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara duzulmekteyim
Son gunum yaklaştı gorunesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yuzunu gormeden olursem diye,
Uzulmekteyim ben, uzulmekteyim
NECİP FAZIL KISAKUREK
UYAN YARİM
Uyan yarim, uyan, sondu yıldızlar,
Gun, karşı tepeden doğmak uzredir
Her sabah guneşi seyreden kızlar,
Mahmur gozlerini oğmak uzredir
Uyan yarim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir golgeyi koğmak uzredir
Sevgilim, kapımı caldı aydınlık,
Baygın gozlerimi aldı aydınlık,
İcimde tıkandı, kaldı ayrılık,
Bu aydınlık beni boğmak uzredir
NECİP FAZIL KISAKUREK
DAYAN KALBİM
Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, ici su dolu kabarcık
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık cuval, sokuk dağarcık
Sensin gokten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef
Cekme uc beş gunluk dunyaya esef!
Dayan kalbim uc beş nefes kadarcık!
NECİP FAZIL KISAKUREK
KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum
Kara gokler kul rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
İcimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
Ustume camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gozune mil cekilmiş bir ama gibi evler
Kaldırımlar, cilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, icimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, icimde kıvrılan bir lisandır
Bana duşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler işitsin;
Yolumun zafer takı, golgeden taş kemerler
Ne sabahı goreyim, ne sabah goruneyim;
Gunduzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı buruneyim;
Ortun, ustume ortun, serin karanlıkları
Uzanıverse govdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Olse, kaldırımların kara sevdalı eşi
NECİP FAZIL KISAKUREK
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni anlatabilmek seni
İyi cocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana
Ard arda kac zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gurul gurul akan bir dunya
Bir ben uyumadım,
Kac leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim
Saclarına kan gulleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit copune varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Duşmuş bir kibrit copune
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş opucukleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni
Yokluğun, Cehennemin obur adıdır
Uşuyorum, kapama gozlerini
AHMED ARİF
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
Ben giderim adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın
Duğun olur, bayram gelir,
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak,
Tutmez baca, yanmaz ocak,
Selam olsun kucak kucak,
Dostlar beni hatırlasın
Acar solar turlu cicek
Kimler gulmuş, kim gulecek
Murat yalan, olum gercek,
Dostlar beni hatırlasın
Gun ikindi akşam olur,
Gor ki başa neler gelir,
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
AŞIK VEYSEL
YAŞADIKLARIMDAN OĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan oğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı opulmekten
Sen bitkin duşmelisin koklamaktan bir ciceği
İnsan saatlerce bakabilir gokyuzune
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir cocuğa
Yaşamak yeryuzunde, onunla karışmaktır
Kopmaz kokler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tum kaslarınla, govdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan butun guzel muzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tum benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı icine hayatın
Bir kayadan zumrut bir denize dalarcasına
Uzak ulkeler cekmeli seni, tanımadığın insanlar
Butun kitapları okumak, butun hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hicbir şeyle bir bardak su icmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinc varsa yaşamak ozlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, butun benliğinle
Cunku acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın buyuk dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan oğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı buyuk yaşayacaksın, ırmaklara, goğe, butun evrene karışırcasına
Cunku omur dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ATAOL BEHRAMOĞLU