Son Konu

En Onemli Destanlar

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
En Onemli başlıca destanlar
Onemli destanlar


İLYADA
Eski Yunanda, şair Homerosun yazdığı varsayılan buyuk bir destandır Bir başka Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte, batı edebiyatının en eski orneği ve tum zamanların en guzel şiirlerinden sayılır Hem İlyada hem de Oysseisa, Truva Savaşı ve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili soylenceleri dile getiren, koşukla yazılmış destanlardır Tarihciler Yunanistantandaki Akhalar ile Batı Anadoluda yaşamış olan Truvalılar arasındaki bu savaşın yaklaşık İO 1199da gectiği goruşundedir Akhaların Truvayı kuşatmalarının ise10 yıl surduğu sanılmaktadır Bu konuda o kadar cok oyku ve soylence vardır ki, hangisinin gercek hangisinin uydurma olduğunu bilme olanağı yoktur Yunancada Truvanın bir adının da İlios olmasından dolayı Homerosun destanı İlyada adını aldı Homeros, yaşadığı donemde herkesin bu oykuyu bildiğini duşunerek, Truva kuşatmasını baştan sona anlatmaz ;savaşın 10yılında sadece dort gun icinde gecen olayları anlatır Savaş neredeyse bitmek uzeredir Truva efsanesinin bu bolumu “ Aşilin Ofkesi olarak bilinir
İlyadanın Oykusu
Kral Agamemnon, Truva Savaşı sırasında Akhaların başkomutanıydı Kralın en yiğit ve başına buyruk savaşcısı olan Aşil, kimseye boyun eğmeden, kendi bildiğince hareket ediyordu Aşilin savaşta kacırdığı Briseis adında Truvalı bir kız yuzunden Aşil ile Agamemnon arasında anlaşmazlık cıktı Tutsağı olan bir kızı babasına geri vermeye razı olan Agamemnon, onun yerine Aşilin sevdiği Briseisi istiyordu Agamemnona boyun eğmek zorunda kalan Aşil, kızı ona verdi Ne var ki, hırsını alamayarak savaştan cekildi Agamemnonu cezalandırması icin, deniz tanrıcası olan annesi Thetisi cağırdı Thetis, tanrıların kralı Zeustan yardım istedi Boylece cok gecmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil, tanrı ve tanrıcalarda kavgaya karıştı Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı Agamemnon, gorduğu bir duşe aldanarak, ordusuna artık Yunanistana donuleceğini bildirdi Askerlerin Truvayı ele gecirmeden donmek istemeyeceklerini sanarken, onların gitmeye can attıklarını gormek onu duş kırıklığına uğrattı Yunanlı komutanlar orduyu yeniden savaş duzenine sokmakta gucluk cektiler Butun bu olaylar Yunan ordusunun savaş gucunu ve birliğini zayıflatmıştı İki ordu arasında savaş yeniden başlarken, Parisin kardeşi Hektor, savaşın nedeni Parisin Sparta Kralı Menelaosun karısı Helen i kacırması olduğuna gore, anlaşmazlığın Paris ile Menelaos arasında dovuşle cozumlenmesini onerdi Bu dovuşte tam Paris yenilecekken, annesi olan tanrıca Afrodit onu son anda kacırarak kurtardı Boylece ordular arasında bir kez daha savaş başladı Truva alanında her iki tarafın savaşcıları goğus goğuse , yiğitce carpıştılar Ne var ki, asıl kahramanlar ortada yoktu Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye calışıyordu Truvalıların en yiğit savaşcısı Hektor, kardeşi Paristen hesap sormak ve karısını gormek icin geri cekilmişti Hektor ve Paris sonunda savaş alanına dondukleri zaman, Truvalılar Akhalardan biraz daha guclu durumdaydı Cesareti kırılan Agamemnon, Aşilin savaşa donmesini sağlamaya karar verdi Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek amacıyla ona bir mektup gonderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti Aşil olmasa da Yunanlıların savaşı surdurmek zorundaydı Durum iyice kotuye gidiyordu Agamemnonla birlikte bircok savaşcı yaralanmıştı Truvalıların kıyıdaki Yunan gemilerine ulaşması an meselesiydi Tam bu sırada Yunanlıları koruyan tanrılar işe karışarak onları engelledi Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı Aşilin cok sevdiği dostu Patroklos olağanustu bir cesaretle Truvalıların , gemilerini tumunu yakmasını engelledi Bunun uzerine Aşil kendi zırhını Potroklosa vererek onun bu zırhla savaşa katılmasını onerdi Geri cekileceklerini duşundukleri Truvalıları izlememesi icin uyardı Ne var ki , Patroklos savaş heyecanıyla onların peşine duştu ve Hektor, insanların yazgısını belirleyen tanrıların yardımıyla, onu oldurdu Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklosun zırhını kentte dolaştırdılar Yunanlılar,Patroklosun olusunu onların elinden almaya başardı nPatroklosun olumunden cok acı duyan Aşil, bunun hesabını Truvalılara odetmeye kararlıydı Onu avutmak icin gelen annesi Thetis, Aşile yeni bir zırh armağan etti ve ocunu almasına yardım edeceğine soz verdi Aşil vakit gecirmeden savaşa katıldı Bu amansız savaşa butun tanrılar karışmıştı Aşil cok sayıda duşmanını oldurdukten sonra sonunda, Truva surlarının dibinde Hektorla karşı karşıya geldi Bu son vuruşmada Hektor yenilerek olduruldu Aşil, Hektorun olusunu arkasında surukleyerek, arabasıyla Truvanın cevresinde uc kez dolaştı Homerosun oykusu, Yunan tarafında Patroklosun cenaze toreniyle ve Truvada yaşlı Kral Priamosun, oğlu Hektorun olusunu fidye karşılığı geri alışıyla son bulur İlyada boylece sona erse de Homerosun okuyucuları, Parisin sonradan Aşili oldureceğini ve Truvanın oykusunun kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını bildikleri icin, yureklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar
Destanın Yazılışı
Gunumuze ulaşan en eski yapıt olsa da, Homerosun buyuk Truva efsanesinin yalnızca bir bolumunu anlatmış olması ve sonrasını okuyucuların bildiğini varsayması, İlyadanın Yunanca yazılmış ilk edebiyat urunu olmadığını gosterir Homerosun bu destanında yıllar once, Truva savaşına ilişkin pek cok oykunun anlatıldığı sanılmaktadır Bu konuyla ilgilenen bazı uzmanlar İlyadanın yetenekli bir yazarın derlediği bir balatlar ya da destanlar butunu olduğunu ileri surer Homeros diye birinin hicbir zaman yaşamadığı, Homeros adının, destanda yer alan balatları soyleyen, adı belli olmayan kişiler icin kullanıldığı kanısında olanlar da vardır Ne var ki, yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini kavramakta gucluk cekmezler Yaklaşık olarak İO 8 yuzyılda yazılan 24 bolumluk İlyada destanı altılı olcuyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur

ODYSSEİA
Eski Yunanda, şair Homerosun yazdığı varsayılan iki buyuk destandan biridir Destana adını veren kahraman Odysseusun bir başka adı da Ulyssestir Homerosun obur destanı bildiğimiz gibi İlyadadır Gerek İlyada, gerek Odysseia,Yunanlılarla Truvalılar arasındaki savaş ustune Yunanlıların anlattığı bir dizi efsaneden oluşur Bu savaşta Yunan orduları Truva kentini on yıllık bir kuşatmadan sonra ele gecirerek yerle bir ettiler Homeros İlyadada, kuşatmanın onuncu yılında olup bitenleri anlatır oysa Odysseianın oykusu daha sonra, uzun savaşın bitiminde tum Yunanlı kahramanlar evlerine donerken başlar Bu turden bircok donuş oykusu yazıldıysa da Homeros, Odysseusun aşılması guc engeller ve seruvenler dolu oykusunu cok guzel bir şiir diliyle kaleme aldığı icin Odysseia zamanımıza kadar gelebilmiştir Odysseusu, Yunanistan Yarımadasının batı kıyısı acıklarındaki İthake Adasındaki evinde karısı Penelope ile oğlu Telemakhos beklemektedir O donemde Anadolunun kuzeybatısındaki Truva kentinden kucuk bir gemiyle yelken acıp kara gorunceye kadar yol almak olsa olsa iki ya da uc hafta surerdi Ne var ki, bu yolculuk Odysseusun on yılını aldı Odysseia aslında onun evine donmesini geciktiren olayların oykusudur Homeros oykuyu, yolculuğun başlangıcında değil, sona oldukca yakın bir anda, su perisi Kalypsonun Odysseusu birkac yıl alıkoyduğu ada da başlatır Destan, tanrıların gokyuzundeki toplantılarında Odysseusun artık Kalypsonun yanından ayrılarak evine donmesine karar vermeleriyle başlar Eski Yunan efsanelerinde tanrılar hep insanların yaşantılarına karışır ve bazen pek de adaletli sayılmayacak kararlar verirlerdi Tanrıların bazıları Odysseustan yanayken, bazıları da ondan nefret ediyor ve ona kotuluk etmek istiyordu Baş duşmanıysa deniz tanrısı Poseidondu Odysseusun gemisinin surekli olarak kazaya uğraması ve rotasını şaşırması hep bu yuzdendir Tanrılar Odysseusu eve donmesine izin vermeyi kararlaştırdıkları zaman bile, Poseidonun ona duyduğu ofke surmektedir Ote yandan, Odysseustan yana olan Savaş Tanrıcası Athena, Odysseusun oğlu Telemakhosa oğut vermek icin toplantıdan sonra doğru İthakeye gider Telemakhos ile Penelope birtakım sorunlarla yuz yuzedir Odysseusun evine yerleşen komşu ulkenin ileri gelenleri Penelopeye artık kocası olduğune gore aralarından birini kendisine koca secmesi icin bakı yapmaktadır Penelope, ancak Odysseusun yaşlı babası icin dokuduğu kefeni bitirdikten sonra karar vereceğini soyleyerek onları oyalar Gunduzleri dokuduğu kumaşları geceleri sokerek zaman kazanmaya calışır Kılık değiştirip kendisini Odysseusun eski bir arkadaşı olarak tanıtan Athenanın gelişi Penelopeyi buyuk olcude rahatlatır Athena Telemakhosa, babasını araması icin yola cıkmasını salık verir Athenanın da onunla birlikte cıktığı bu yolculuk, Penelophenin kararını daha da geciktirmesini sağlar Penelope ile evlenmek isteyenler cok ofkelenerek, donduğu zaman Telemakhosu oldurmeyi planlarlar Yunanistanı baştan başa dolaşan Telemakhos, sonunda Truva Savaşının cıkmasına neden olan Helenin kocası Sparta Kralı Menelaostan Odysseusun bir ada da Kalypsonun yanında olduğunu oğrenir Oysa tam bu sırada tanrılar Kalypsonun Odysseusu ozgur bırakmasına karar vermişlerdir Odysseus Kalypsonun yardımıyla bir sal yapıp denize acılır, ama Poseidonun nefreti bir kez daha felaketine neden olur Deniz tanrısı, bir fırtınayla salı batırır Odysseus boğulmaktan kurtulur ve yuzerek bir adaya cıkar Adanın kralı olan Alkinoosun kızı Nausikaa Odysseusu bulur ve ona yardım eder Bu arada ona gonlunu kaptıran ve orada kalması icin yalvaran Nausikaa, Odysseusu alıp babasının sarayına goturur Odysseus, Kral Alkinoosa ve butun saraylara bu adaya ayak basıncaya kadar başından gecenleri anlatır
Odysseusun Seruvenleri
Odysseus, Truva Savaşından sonra İthakeye donmek icin gemisine binip yola cıktığını, ama cok gecmeden sert bir fırtına yuzunden Lotophagoi (Lotus Yiyenler) ulkesine suruklendiğini anlatır Bazı denizciler orada Lotusun meyvesini yedikleri icin yolculuğun amacını unutur, arkadaşlarını bile tanımazlar Odysseus onları zorla gemilere bindirip yeniden yola cıkarır Derken dev soyundan, tepegoz yaratıklar olan Kiklopların yaşadığı bir adaya cıkarlar Orada, Polyphemos adlı dev Odysseusun altı arkadaşını oldurerek yer, ama dev uyurken Odysseus bir sopayla onun gozunu kor ederek kacmayı başarır Polyphemosun elinden canlarını kıl payı kurtardıktan sonra ruzgarlar tanrısının adasına varırlar; tanrı onlara, donuş yolculuklarını engelleyebilecek butun ruzgarların icinde hapis tutulduğu bir torba verir On gun sonra tam İthakeye yaklaşırken, meraklarını yenemeyen tayfalar Odysseus uykudayken, icinde ne olduğunu gormek icin torbayı acınca, ne kadar ruzgar varsa dışarı cıkar ve korkunc bir fırtına kopar Gemiler İthakeden cok uzaklara suruklenir Cok gecmeden de Laistrygon adlı dev yamyamların yaşadığı bir ulkeye varırlar Yamyamların saldırısına uğrayan gemicilerden yalnızca Odysseusun gemisindekiler canını kurtarabilir Kalan bu tek gemideki denizciler, acı ve umutsuzluk icinde, tanrıca Kirkenin yaşadığı adaya varırlar Buyucu olan Kirke, sarayında duzenlediği şolene cağırdığı denizcilerin coğunu domuza donuşturur Ne var ki, Odysseus Tanrı Hermesin verdiği sihirli bir otun yardımıyla onların imdadına yetişir Kirke de buyuyu bozmaya razı olur Odysseus ile arkadaşları bir yıl Kirkenin sarayında kalırlar Ama sonunda İthakeye donme istekleri ağır basar ve yeniden denize acılırlar Ancak once İthakeye değil, bilge kahin Teiresiasın ruhuna akıl danışmak icin oluler ulkesine yola cıkarlar Teriesias, Odysseusu yolculuk sırasında karşısına cıkacak tehlikelere karşı uyarır, bunlarla başa cıkabilmesi icin oğutler verir Gercekten de seruvenler birbirini kovalar, ama Odysseus hepsinden de sağ cıkmayı başarır Şarkılarıyla erkekleri sarhoş edip olume surukleyen guzel sesli Sirenlerin tehlikeli buyusunden kurtulduktan sonra bir yanda canavar Skyllanın, ote yanda Kharybdis anaforun bulunduğu boğazı da sağ salim gecer Sicilya kıyılarına cıktıklarında Odysseus arkadaşlarını koyun ve sığır surulerine dokunmamaları icin uyarırsa da, onlar bu uyarıya kulak asmaz Ne var ki, kesip yedikleri koyunlar gercek ve Işık Tanrısı Apollonun malıdır ve Apollon onları tam adadan ayrılırken korkunc bir fırtınayla cezalandırır Gemi bir yıldırımla paramparca olur, tayfaların tumu boğulur Tek başına kurutulan Odysseus dokuz gun denizle boğuştuktan sonra bu gunku Malta Adası olduğu sanılan, Kalypsonun yaşadığı adada karaya cıkar
Eve Donuş
Bu acılı oykuden Kral Alkinoos oyle duygulanır ki,yurduna geri donebilmesi icin Odysseusa hem bir gemi, hem de tayfa verir Bu kez Odysseus sağ salim İthakeye varır Derin bir uykudayken dost denizciler onu yavaşca kumun uzerine yatırırlar Uyanınca Athena ona Penelope ile evlenmekten isteyenlerden soz eder ve Telemakhosu oldurmeyi planladıklarını anlatır Tanınmasın diye Odysseusu dilenci kılığına sokar ve ona yardım etmesi icin gizlice Telemakhosu getirir Yalnızca Telemakhos ve sadık bir uşak Odysseus kim olduğunu bilmektedir Odysseus ne yapacaklarını planlarken hep birlikte uşağın kulubesine sığınırlar Penelopeyle evlenmek isteyenler, Odysseusu dilenci sanarak kendi sarayında aşağılarlar Penelope sonunda,her kim Odysseusun buyuk yayını germeyi başarırsa onunla evlenebileceğini soyler Herkes dener, ama bu işi kolayca başaran hala dilenci kılığındaki Odysseus olur Uzerindeki yırtık pırtık giysileri atınca kim olduğu ortaya cıkan Odysseus, Telemakhosun yardımıyla, Penelope ile evlenmek isteyenleri birer birer oldurur Penelopenin bile tanımakta gucluk cektiği Odysseusun cilesi son bulur, karısına ve evine kavuşur

FİRDEVSİ VE ŞEHNAMESİ
Divan edebiyatın da derinden etkilemiş buyuk bir İranlı şairidir Gunumuze Şehname adlı yapıtı kalmıştır Asıl adı EbulKasım Mansur olan Firdevsinin yaşamı hakkında yeterli kesin bilgi yoktur Yaşamı ceşitli soylencelere karışmış, eski kaynaklarda bir masal havasında anlatılmıştır Firdevsi Tus kentinde soylu bir ailenin cocuğu olarak doğdu Şehnameden, iyi bir oğrenim gorduğu, eski Farsca ile Arapcayı ustalıkla kullanacak derecede oğrendiği anlaşılmaktadır Daha genclik yıllarında İran Tarihine buyuk bir ilgi duydu Halk arasında anlatılan efsane ve oykuleri de kapsayan buyuk bir destan yazmak istiyordu 974 yılında Şehnameyi yazmaya konuldu Şairin bundan sonraki yaşamı uzerine ceşitli oykuler anlatılmaktadır Yaygın olan oykuye gore Firdevsi, Şehnameyi Gazneli Sultan Mahmuda sunmak icin Gazneye gider; ama saraya girmekte zorluk ceker Sarayın cevresinde dolaşırken uc saray şairi ile karşılaşır Onlara dileğini soyler Şairler Firdevsiyi sınamak icin kucuk bir deneme yaparlar Denemenin amacı şudur: Dizeleri “ şen hecesiyle biten bir dortluk soylemek Buna gore her biri sırayla bir dize soyleyecektir Farscada “ şen “ hecesiyle biten ucten fazla sozcuk bulunmadığını duşunen saray şairleri, Firdevsinin uyak bulamayacağından emindirler Saray şairleri sırayla uc dize soyledikten sonra sıra Firdevsiye gelir Firdevsi, İranın eski kahramanlarından Poşenin adını dorduncu dizeye uyak yaparak dortluğu tamamlar Bu kahramanın kim olduğunu bilmeyen şairler Firdevsinin acıklamalarına hayran kalırlar ve Firdevsiyi Sultan Mahmuda tanıtırlar Firdevsi, kısa zamanda Sultan Mahmudun hayranlığını kazanır Sarayda kendisine ozel bir yer ayrılır ve Şehnameyi yazmayı burada surdurur Firdevsinin yazdığı bolumleri okudukca hayranlığı artan Sultan Mahmud şairin her beyti icin bir altı odenmesini buyurur Ama vezir, Firdevsiyi kıskandığı icin ve bu odemenin butceye buyuk getireceği gerekcesiyle buyruğu savsaklayıp, odemeyi yapmaz Firdevsi ise kişiliğine yediremediği icin veziri, Sultana şikayet edemez Bu arada şairin yazdığı bolumler elden ele dolaşmakta, unu yaygınlaşmaktadır Ama bu durum şaire duşman kazandırır, sarayda onu cekemeyenler artar Bu kişiler, Firdevsinin din yolundan sapmış biri olduğunu ileri surerler ve soylentiler Sultana kadar ulaşır Sonunda Firdevsi 60 bin beyitten oluşan Şehnameyi Sultan Mahmuda sunar Sultan şaire 60 bin altı yerine 60 bin gumuş verince Firdevsi, kendisini aşağılanmış hissederek saraydan ayrılır Bir soylentiye gore aldığı paranın yarısını bir hamamcıya, yarısını da ictiği şerbetin karşılığı olarak şerbetciye verir Daha sonra Herat kentinde bir dostunun yanına sığınır Bazı kaynaklar Firdevsinin Herattayken Sultan Mahmud icin ağır bir yergi şiiri yazdığından soz eder Bazı kaynaklarda ise şairin, Heratta buyuk bir caminin duvarına Sultan Mahmud icin yazdığı ovgu şiirini astığını ve bu ovguyu duyan Sultan Mahmudun yapılan haksızlığı oğrendiği yazılıdır Sultan Mahmud, hemen 60 bin altını Firdevsiye gonderir Ama altınları getiren ulak, kentin bir kapısından girerken, Firdevsinin cenazesi de obur kapıdan cıkmaktadır Şairin kızı da gonderilen altınları bir hayır kurumuna bağışlar Firdevsinin Şehnamesi, İranın Arap egemenliğine girene kadarki tarihini icerir İran tarihi ve mitolojisi, eldeki eski kitaplara, dilden dile dolaşan soylencelere ve oykulere dayanılarak yazılmıştır Yapıt mesnevi bicimde duzenlenmiş 60 bin beyitlik bir şiirdir Firdevsi yapıtını yazarken bir tarihci gibi calışmış ama tarihsel bilgileri guclu şiir yeteneği ile işlemiştir Yapıtın yazıldığı donemde Arapcanın cok yaygın olmasına karşın, Firdevsi Arap dili ve kulturunun egemenliği altındaki İran ulusuna, buyuk bir tarih ve kultur zenginliğine sahip olduğunu gostermek istercesine kendi dillerinde bir yapıt sunmuştur Yapıt cok yalın bir dille yazılmıştır Şehname gerek şiirsel gucuyle, gerek bilgi zenginliğiyle Divan şairlerinin başyapıtlarından biridir Bunu yanı sıra bir ulusun tarihi uzerine tek bir şair tarafından yazılmış benzer bir yapıt yoktur Şehname dunya şiirinin, ozellikle destan turunun buyuk klasikleri arasındadır Dunyanın bircok diline cevrilmiş olan yapıt Turkceye ilk kez 16yuzyılda Tatar Ali Efendi tarafından eksiksiz olarak cevrilmiştir Gunumuz Turkcesine ise Necati Lugal tarafından aktarılmıştır

GILGAMIŞ DESTANI
Olumsuzluğu arayan bir kralın oykusudur Destana konu olan kral Gılgamış İO 3000 yıllarının ilk yarısında Mezopotamyadaki Uruk kentinde hukum surmuştur Olumsuzluğun ve bilginin peşindeki insanı yucelterek anlatan Gılgamış Destanı, gunumuze kalabilmiş, bilinen en eski destandır Gılgamış Destanı, Akat ve Sumer dillerinde yazılmış tabletlerden derlenmiştir Bunlardan gunumuze 12 tablet kalabilmiştir Ama bu tabletler eksik olduğu icin destan metninin butunu elde edilememiştir 1855te Ninovada yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipalin bulunan bu tabletlere daha sonra Turkİran sınırında ve Iraktaki Nippur kenti kazılarında bulunan tabletler eklenmiştir Ayrıca Turkiyede Sultan Tepe ve Boğazkoyde yapılan kazılarda da destanını bazı bulunmuşsa da henuz tumu gun ışığına cıkarılmamıştır Bu tabletlerdeki metne gore destan, Gılgamışın ozelliklerini ovguyle anlatarak başlar Yarı insan, yarı tanrı olan Gılgamış karada ve denizde olan biten her şeyi bilen başarılı bir yapı ustası ve yenilmez bir savaşcıdır Destanının, obur bolumlerinde Gılgamışın başından gecen seruvenler anlatılır İlk seruven Gılgamış ile Gok tanrısı Anu arasında gecer Halkına acımasız davrandığı icin Gılgamışa ofkelenen Anu, onu oldurmek icin vahşi bir hayvan olan Enkiduyu uzerine salar Enkidu ile Gılgamış arasındaki savaşta Gılgamış ustun gelir Daha sonra Enkidu Gılgamışın en yakın dostu ve yardımcısı olur Bunun ardından gelen seruven Gılgamış ile aşk tanrıcası İştar arasında yaşanır İştar Gılgamışa evlenme onerisinde bulunur Gılgamış bunu red eder Onuru kırılan İştar Gılgamışı oldurmek icin yeryuzune bir boğa gonderir Gılgamış, Enkidunun da yardımıyla boğayı oldurur Enkidu ruyasında, boğayı oldurduğu icin tanrılar tarafından olume mahkum edildiğini gorur Destanın bundan sonraki bolumuyle ilgili tabletler bulunamamıştır Ama, destanın devamının yer aldığı Gılgamışın Enkidu icin yaktığı ağıtı, duzenlediği gorkemli cenaze torenini, sonunda Enkidunun oluler dunyasına goctuğunu anlatan tabletler bulunabilmiştir Destanda Enkidunun olumunu Tufan oykusu izler Tufan, yeryuzunun sularla dolup taşmasının oykusudur Gılgamış destanında Tufanı tanrıca İştar ve Belin başlattığı anlatılır Gılgamış, Tufandan kurtularak sağ kaldığını oğrendiği Utnapiştimi bulmak uzere yola cıkar Utnapiştim olumsuzluğun sırrını bilen bir bilgedir Utnapiştimi bulan Gılgamış, onun verdiği olumsuzluk otuyla gencliğine yeniden donecek ve olumsuzluğe kavuşacaktır Ama, destanının insanlar icin en uzucu bolumu burada başlar Cunku Gılgamış olumsuzluk otunu yemeye fırsat bulamadan onu bir yılana kaptırır ve Uruka eli boş doner Bazı kaynaklar, Gılgamışın olumsuzluk otunu halkıyla birlikte yemek istediğini belirtir Destan Gılgamışın olum karşısında acı yenilgisiyle biter

RAMAYANA
Bir Hint destanıdır 24 bin kıtadan meydana gelir Onun kahramanı Ramanın hikayesidir Rama, prensin kızı ile Sita ile evlenmek ister Prens, kızına Tanrı Şivanın yayını cekebilecek savaşcıya vereceğine soz vermiştir Bu savaşcı başka şehirde tutulmaktadır; donuşunde Rama, onun mirascısı olacaktır Bu anlaşma, Kralın ikinci karısı tarafında kabul edilemez Rama, nişanlısı ve kardeşi surulur Hepsi, Hindistanı kaplayan buyuk ormana yola cıkarlar; devlerle bircok carpışmaları olur, bircok felaketlere uğrarlar Seylanın dev kralının eline duşen Sitayı kurtarmak icin, Seylanla Hindistan arasında, deniz uzerinde bir kopru kurulur; Sita, turlu cetin tecrubelerden gecer ve sonunda Rama ile evlenir

VİRJİL
Latin şairlerinin en buyuğu ve onun buyuk eseri Aeneid Virjil, olduğu zaman bu eser henuz bitmemişti Şairin eserindeki amac, İmparator Ağustos zamanında Romanın yukselişini ve yukselmek icin kendini nasıl feda etmek gerektiğini anlatır 12 kitaptan meydana gelen bu destan, Trojanın tarihini anlatır; kendi maceralarını ve İtalyaya ulaşmadan once başından gecenleri ve seyahatlerini, orada yeni bir şehir bulmak icin savaşlarını işler
 
Üst Alt