Erken ergenlik ve ergenlik gecikmesi, yeme bozuklukları (Anoreksia Nervoza ve Blumia Nervoza) , boy kısalığı, depresyon, intihar, şizofreni, cinsel sapmalar, AIDS, şiddet, madde kullanımı ve bağımlılık, evden ve okuldan kaçma, kendine zarar verme ve iletişim sorunları gibi fiziksel ve ruhsal sorunlar ergenlik dönemi sorunları olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bu sorunları ele aldığımızda biyolojik, psikolojik, ailesel ve sosyokültürel faktörleri göz ardı etmemek gerekir.
Bu yazımda sizlere ergenlerde şiddet, kendine zarar verme ve yeme bozuklukları hakkında bilgiler vermeye çalışacağım.
Şiddet
Kavga çıkarma, zorbalık, saldırganlık, yaralama ve zarar verme gibi davranışlar şiddet kapsamında ele alınmakta ve bu davranışlara maruz kalanlarda ortaya çıkan depresyon, madde alışkanlığı, intihar, travma sonrası stres bozukluğu ve davranış bozuklukları ergenlerdeki risk faktörleri olarak değerlendirilmektedir (Putnam, 2003).
Ergen zorbalık eğilimi içerisinde olduğunda; kendinden daha güçsüz kişiler üzerinde gücünü kullanma, alay etme, karşısındakine istediğini zorla yaptırma, çeşitli isimler takarak dalga geçme ve bu davranışları sergilerken kendini haklı görme eğilimi içerisinde olabilir.
Eğer saldırgan davranışlar sergiliyorsa; öfke kontrolünün olup olmadığı, öfkelendiğinde hakaret içeren sözler sarf edip etmediği, engellenme ile karşılaştığında fiziksel şiddete başvurup başvurmadığı ve eleştiriler karşısında nasıl tepki verdiğinin detaylı incelenmesi saldırganlığın boyutu hakkında bizlere bilgi verebilmektedir.
Çevresel faktörler, aile ve iletişim şekilleri, kültür, toplum, medya şiddetin ortaya çıkmasında etkili olabilmektedir. Özellikle medyanın şiddet üzerindeki etkisi yadsınamaz. G. Comstack şiddet içeren temaları izleyen bireyler ile antisosyal davranışlar arasında güçlü bir ilişki olabileceğini belirtmiştir. Gözlenen davranışların taklit edilerek öğrenilmesi, şiddetinde izlenerek taklit edilebileceğini bizlere gösterebilmektedir. Sürekli negatif içerikli yayınlara maruz kalmak bireyin dünyaya ve geleceğine yönelik bakış açısında olumsuzluklara yol açabilmektedir.
Kendine zarar verme
Favazza kendine zarar verme davranışını “Tekrarlayıcı, yaşamı tehdit etmeyen, kendine fiziksel zarar verme davranışı” olarak tanımlar.
Kendine zarar verme davranışları arasında; belirli vücut bölgelerine vurma, kendini ısırma ve kendini kesme davranışları yer almaktadır. Cinsel istismar, fiziksel istismar ve ihmal bireyin kendine zarar verme davranışında etkili olabilmektedir.
İstismar ve ihmal bireyde travmaya yol açabilmekte; cinsiyet, yaşanılan ortam, sosyal konum, yaş, aile iletişimi ve yetiştirilme tarzları travmatik faktörlerle karşılaşmayı arttıran risk faktörleri arasında yer alabilmektedir. İstismara uğrayan kişiler kendilerini cezalandırma, yaşanılan olumsuz olayla başa çıkmada zorlanma, öfke ve intikam alma isteği içerisinde olabilirler. İstismarın fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel sonuçları göz ardı edilemez.
İstismar konusunda toplum olarak duyarlılığın arttırılması, mağdur olan kişilerin başvuracakları ünitelerin oluşturulması, tıbbi ve psikolojik ihtiyaçlar ilgili kurumlar tarafından sağlanmalıdır. Ayrıca hukuki işlemlerin başlatılması önem arz etmektedir.
Bireyler tedavi edilirken psikiyatrik ve psikofarmakolojik tedaviden, psikolojik tedaviden, tıbbi ve cerrahi tedavilerden ve rehabilitasyon sürecinden geçebilirler. Hangi tedavinin uygulanıp uygulanmayacağına ise ancak ilgili uzmanlar karar verebilir. Ergen psikolojik tedavi aşamasında ise: güven verici, yardım edici ve açıklayıcı nitelikte bir tedavinin uygulanması gerekir.
Yeme bozuklukları
Yeme bozukluklarının gelişiminde biyolojik, psikolojik, ailesel ve sosyokültürel faktörlerin etkileri olabilmektedir. Biyolojik faktörlere baktığımızda seratonin hormonu ile yeme bozukluğu arasındaki ilişkiden söz edilmektedir. Seratonin hormonunun aktivasyonundaki fazlalığın iştahın azalmasında ya da yemek yemeyi engellemede rol oynadığı ifade edilmektedir.
Psikolojik etkilerde ise; ergen beden imgesi ile aşırı ilgilidir. Temelde altta yatan sebeplere bakıldığında özgüvende eksiklik, ergenin kendini ifade ediş tarzında yetersizlik duyguları, aileden ya da çevreden beklentileri ve bu beklentilerin ne derece karşılanıp karşılanmadığı önemlidir.
DSM-5’te ( Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) beslenme ve yeme bozuklukları; Pika, Geri Çıkarma Bozukluğu, Kaçıngan/ Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu, Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza , Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu, Tanımlanmış Diğer Bir Beslenme ve Yeme Bozukluğu ,Tanımlanmamış Beslenme ve Yeme Bozukluğu olarak belirtilmiştir.
Sizlere ergenlik döneminde görülen Anoreksiya ve Bulimiya Nervoza’dan bahsedeceğim.
Anoreksiya Nervoza
Anoreksik kişiler tedavi olma konusunda direnç gösterebilirler ve tedavideki kilo alımı ile ilgili hususlarda hassas davranarak karşı koyuşlar sergileyebilirler. Beden imgelerini olumsuz algılama, şişmanlamaktan korktukları için yiyecek alımını azaltma hatta kesme, aşırı egzersizler yapma ve aldığı besinleri kusma eylemi içerisinde olabilirler. Direnç faktörünün azaltılması ya da ortadan kalkabilmesi için güven ortamının oluşturulup, işbirliğinin sağlanmış
olması gerekmektedir. Tedavi sürecinde ilgili uzmanlardan pek çok şey saklama eğilimi gösterebilirler. Bu bireyler kilo alımını azaltarak bir anlamda fizyolojik olarak bedenlerinde meydana gelen büyümeye karşı koymaya çalışırlar. Yani Anoreksiya; ergen bireyin, ergenliğe karşı yürüttüğü bir tür mücadele olarak ifade edilmektedir. Ergen kilo kaybını sağlamak için madde kullanımına yönelebilir. Özellikle sigara kullanımında artış olabilir. Sosyal yaşamdan uzaklaşma, içe kapanma, aile ilişkilerinde ve iletişiminde bozulmalar, huzursuzluk, gerginlik ve depresif özellikler sergileyebilirler.
Bulimiya Nervoza
Aşırı yeme dürtüsünü durduramama korkusu, herhangi iki saatlik bir sürede aşırı besin tüketimi, kilo almaktan sakınmak için kendi kendini kusturma, idrar söktürücü ilaçları kullanma, laksatif kullanımı, aşırı spor yapma ya da neredeyse hiç yememe gibi yineleyen uygunsuz ödünleyici davranışlar söz konusudur( DSM-5).
Bulimiya Nervozada tekrarlayan yeme atakları haftada en az 2 kez görülebilir. Bu ataklar sonrasında kişi pişmanlık duyguları ve aç kalma gibi zarar verici davranışlar sergileyebilir. Beden imgesi ile aşırı ilgili olan ergen yardıma ihtiyacı olduğunun farkındadır. Bireysel ve aile psikoterapileri, ilaçlı tedavi, diyet ve beslenme pratiğinin hastaya kazandırılması gerekir.