Son dönemlerde özellikle okullarda ve psikolojik danışmanlık için kliniklere başvuran ilkokul çağı çocuklarında gözlemlenen ve aileler için kaygı uyandıran, normalin nerede başlayıp nerede sonlanacağının merak edildiği bir konu erken ergenliktir.
Ergenliği bir başka deyişle çocukluktan yetişkinliğe geçiş evresini kabaca tarif edersek tüm dünyada 12-20 yaş arası olarak kabul edilen bu dönem, kızlarda 8–13, erkerlerde 10–15 yaşlarında başlar. Bu yaşlardan daha önce başlayan ergenliğe ise erken ergenlik olarak değerlendirmek mümkündür.
Ergenlik bilindiği üzere fiziksel gelişimlerin yanı sıra cinsel dürtülerin de uyandığı bir dönem olarak görülür. Freud'un dediğine göre çocuk cinselliğiyle birlikte doğar ve her evrede bu cinsel dürtüler belli şekillerde kendisini gösterir. Yaşamın ilk yıllarında erojen bölge ağızdır, ve oral doyum dediğimiz çocuğun memeyi, parmağını emmesi ve bundan haz yaşanır. Daha sonra 1.5-3 yaş arası anal dönem denilen evrede çocuk boşaltım (kaka) yoluyla hazzın kaynağını bulmuş olur. 3-6 yaş ise ödipal dönem denilen çocuğun cinsel meraklarının ve dürtülerinin üst seviyede olduğu bir dönem başlar. Bu dönemde çocuk teşhircidir aynı zamanda gözetlemecidir, anne babasının yatak odasında ne yaptığını merak eder, karşı cinsin bedenlerinin nasıl olduğunu merak eder, dünyaya nasıl geldiğini merak eder, anaokulu dönemine denk geldiğinden karşı cinse yoğun aşk duygusu hissedilir ve evlenme, çocuk yapma hayalleri kurulur, erkek çocuklarda anneleriyle, kız çocuklarda babalarıyla evlenme fantazileri kurulur. Bu dönemde anne babaya olan aşk düşleminin terkedilmesi, anne babanın bir çift olarak kabul edilmesi ve kendisinin dışarıda bir üçüncü olarak kabul edilmesi çocuğun ruhsal gelişimi için çok önemlidir. Ve bu kabul, bu dönemde yaşanan yoğun cinsel dürtünün bastırılmasında kilit rol oynar.
3-6 yaştan sonra çocuk gizil dönem denilen, daha önceki dönemlere göre cinsel dürtülerin daha sakin kaldığı, merak ve ilginin başka alanlara yöneltildiği bir döneme girer. Çocuğun gizil döneme girebilmesi, bir anlamda cinsel dürtülerini bastırabilmesi için daha önceki dönemleri de sağlıklı atlatmış olması gerekmektedir. Bir anlamda cinsel dürtülerini eğitilmiş olması, yanı ailenin sınırlandırması gerekmektedir. Bu sınırların da çocuğun evinde anne babası tarafından yapılandırılması gerekir.
Tabi bu dönemde anne ve babanın kendi çocukluk çağına ait bastırılmış dünyası açığa çıkar. Son dönemlerde kendi çocukluk dönemlerine ait aşırı baskı ve yasak gören ebeveynlerin kendi çocuklarının bu baskı ve yasaklara maruz kalmaması için hiç sınır koymayan, yasağı göstermeyen, çocuklarıyla arkadaş ilişkisi kurup aradaki nesil ilişkisini kaldıran anne babalar ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde bir yetiştirme tarzı 3-6 yaşında olan bir çocuğun anne baba çiftini kabul edip kendisini bir üçüncü olarak konumlandıramamasına sebep olmaktadır. Evde sınırların olmaması, çocuğun bu dönemde anne ve babasıyla uyuması, evde mahremiyetin ortadan kalkması çocuğun zihninde de cinsel dürtülerin bastırılmasına engel olur.
Erken ergenlik ve bastıralamayan kontrol edilemeyen cinsel dürtüler çocuk için de büyük bir yüktür. Fiziksel ve zihinsel olarak hazır olmadığı dürtülere karşı gelemeyen ve organize edemeyen çocuk sosyal uyumsuzluk gösterir.
Anne babaların bu dönemde yasak koyma ve sınır koyma ile ilgili temel kaygıları “ya çocuğun psikolojisi bozulursa” ya da “ya ileride cinsel yaşamı etkilenirse”dir. Ama unutmamalıyız ki aşırı baskı ve ketleme kadar, dürtülerin aşırı doyurulması ve sınır konulmaması da çocuğun “psikolojisini” bozabilir. Cinsel dürtülere hiç sınır getirmemek ya da tamamen bastırmak dengesizliğinde gidip gelir anne babalar. Bu dönemdeki çocuğun artık odasının ayrı olması, anne babanın yatağında yatmanın yasaklanması, hatta onun odasına kapıyı vurarak girildiği gibi anne babanın odasına da kapıyı vurmadan girilemeyeceği, özel ve mahrem alanların öğretilmesi anlamında önemlidir.
Erken ergenliği sadece anne ve baba ekseninde düşünmek onlara haksızlık olacaktır. Gelişen teknoloji çağında gerek televizyonlarda gerekse bilgisayar oyunlarında çocukların cinsel ve şiddet içeren bilgilerin bombardımanında olduğunu da unutmamak gerekir. Çocuk maruz kaldığı bu cinsel ve saldırgan ögeler tarafından erken uyarılmaktadır. Aşırı uyarılan çocuk dürtülerini bastırmakta zorlanmaktadır.