Son Konu

Etrüskler

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
29
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Etrüskler Roma tarihinin en gizemli halklı şüphesiz ki Etrüsklerdi Etrüsklerin tarihi ile ilgili onlar göre yazılan metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanların da çoğunun kaybolmuş olması Etrüskler hakkında detaylı data sahibi olmamızı engellemektir Sahiden Etrüsklerle ilgili gizem daha Etrüsklerin adından başlıyor Etrüsklerin kendilerine Rasenademelerine karşın Romalılar onları Tusciya da Etrusci, Grekler de Tyrhennesdiye adlandırıyorlar Etrüsklerin yaşadığı ve Etruria adı verilen alan Orta İtalya’da kuzeyden güneye 250 km, doğudan batıya da 150 km tutan bir yerdi Etruria Bölgesi Etrüsklerin buraya nereden gelip yerleştikleri bilinmiyor Bu konuda öbür varsayımlar var En çok kabul görebilen görüş Etrüsklerin buraya sonradan yerleştikleri Lakin Etrüsklerin nereden geldikleri konusunda bugüne dek düşünce birliğine varılabilmiş yok Bu konuda ilk düşünce beyan edenlerden biri de Herodotos’tur ve Etrüsklerin sahiden kıtlıktan kaçıp yeni yerler bulmak üzere Etruria’ya göç eden Lydia’lılar olduklarını söyler: ​Kendileri anlatırlar ancak, bugün gerek kendi ülkelerinde, gerekse de Yunanlılarda oynanan oyunları türetenler de kendileridir ve bu Etruria’nın koloni haline getirildiği zamana rastlar; bakınız ne anlatıyorlar bu konuda Manes oğlu Atys vaktinde kıyıcı bir kıtlık sarmıştı bütün Lydia’yı Bir zaman dişlerini sıktılar Lydia’lılar, daha sonra kıtlık sürüp gittiği için, çareler aradılar, herkes kendince bir çare sürdüler ileriye Bu oyunlar, çeper, aşık (kemiği) ve top oyunları, tavladan gayri, tümü o vakit ortaya çıkmıştır; zira Lydia’lılar tavlayı biz bulduk demiyorlar Bunları bulduktan sonradan bakınız ne yapıyorlardı açlıklarını bastırmak için; gıda gerisinde koşmayı unutmak için, iki günün birini oyuna veriyorlardı; ertesi gün oyunu bırakıp yemek yiyorlardı On sekiz sene her tarafında böyle yaşadılar Ama musibet , azalacağı yerde kırımını büsbütün arttırınca kral Lydia’lıları ikiye ayırdı, ‘ Kim kalacak , kim gidecek kur’a çekilsin’ dedi, kaderin kalmak üzere ayırdıkları gene kendi hükmü altında bulunacaktı Göç edecek olanlara da oğlunu veriyordu kral olarak, fakat adı Tyrsenos’du Böylece ülkeden çıkmak için üzere bölünmüş olanlar İzmir’e indiler, orada gemiler edindiler, işlerine yarayacak şeyleri yüklediler, bir yurt ve yaşama çaresi ardındaki kıyı kıyı dolanıp sonunda Umbria’ya yanaştıkları güne değin denizlerde gezdiler; orada kentler kurdular ve torunları bugün de orada oturmaktadırlar Lydia’lı adını değiştirdiler, kendilerini yola çıkaran kral adını aldılar; yeni adları olan Tyrsen’ler sözünü onun adına kadar üretmişlerdir(I, 94) ​Herodotos bunları MÖ beşinci yüzyılda yazmıştır Ondan daha sonra gelenler için de de bu görüşü benimseyenler çoğunluktadır Fiilen günümüzde de Etrüskler’in Anadolu’dan göçtükleri aaai çok yandaş toplamaktadır Etrüsklerin Anadolu’dan göçtükleri aaaini savunanların gösterdikleri en önemli delil Lemnos (Limni) mezar stelidir Etrüsklerin göçünün Herodotos’un anlattığı gibi olduğunu kabul edersek , aynı kavimden başka toplulukların da Anadolu’da kaldığını da kabul etmemiz gerekir (Bunların mutlaka Lydia’lılar olması gerekmez) Antik kaynaklarda adı geçen Tyrrhen’lerin bu geride kalan kalabalık olduğu düşünülmektedir Tyrrhen’ler Lemnos Adası’nı da zaptetmişlerdir 1885 yılında Limni adasında, Kaminia köyünde yer alan bir mezar steli bir anda dikkatleri bu teoriye çekmiştir Stelin üstünde bir savaşçı devlete ait ile Etrüsk yazısına fazla benzer bir yazı bulunuyordu Bu stel MÖ yedinci yüzyıla tarihleniyordu ve adanın Atina’lılar kadar MÖ 510 senesindeki zaptından fazla önce idi bunun dışında Etrüskler’in ölü gömme adetleri (Mesela ahşap odalar), toplumsal hayatları (Mesela kadına verdikleri ağırlık) ve sanatları Anadolu’daki diğer toplulukları hatırlatmaktadır Etrüsklerin Kuzey’den geldikleri, HintAvrupa’lı bir kavim oldukları yolunda teoriler de olmasına rağmen fazla fazla yandaş bulamamışlardır Etrüskler hakkında bir garip aaa de Etrüsklerin Türk oldukları yolundadır Atatürk’ün tarih aaai doğrultusunda Etrüsklerin de Etiler ve Sümerler gibi Türk kökenli olduklarına inanılmıştır Atatürk’ün nezaretinde yazılan Türk Tarihinin Ana Hatlarıadlı kitapta bu konuya da değinilir: Özet şudur: Etrüskler, Türsenler, Türkalar Ege adalarında, Anadolu’da evvelden oturmuş kavimlerdir Bunlara Akalar, Ekeler, Etiler denildiğini biliyoruz ​Etrüsk Tarihinin Esas hatları Etrüskler’in tarihine başlarken ilk söylenecek kuşkusuz Etrüskler’in Roma’dan dört yüzyıl önce İtalya birliğini sağlamaya çalıştıklarıdır MÖ Sekizinci yüzyılda İtalya’nın güney kıyıları Grek tüccarlar kadar iskan edilmişti Grekler MÖ 750’de Cumae'yi kurarak kolonileşmeye buradan başlamışlardı İtalya’nın kalan kısımlarında ise daha ilkel bir kültür vardı ve ırk tarım ve hayvancılıkla geçiniyordu Etruria diye anılacak topraklar üstünde ise Villanova kültürü sürmekteydi MÖ 700 yılı civarında Etruria şaşılacak bir gelişme göstermiş ve yüksek bir medenilik düzeyine varmıştır Etrüskler bu devirde Doğu ülkeleri ve Yunanistan ile büyük bir ticaret hacmine ulaşmışlardı Etruria hammadde ve yiyecek maddesi ihraç edip tamamlanmış ürünler ve lüks eşyaları alıyordu Yapılan kazılarda da Etruria’da Yunan ve Doğu kökenli bir çok eşya bulunmuştur Grek kolonileri ile ticaretin büyük bölümü deniz yolundan oluyordu, çünkü kara yolu Latin kabileleri tarafından kapatılmıştı Bunun sonucu olarak Etrüskler denizde oldukça kuvvetlenmişlerdi MÖ Yedinci yüzyıla tarihlenen tümülüslerden meydana çıkan eserler Etrüsklerin bu çağda büyük bir zenginlik içinde olduklarını ve medenilik ve sanatta ilerlediklerini göstermektedir Keza buralarda Suriye, Urartu, Kıbrıs ve Grek kökenli eşyalar bulunması da Etrüsklerin bu devirlerde öteki ülkelerle olan ilişkilerini göstermektedir Etrüskler bundan böyle İtalya’da dağıtım siyasetine de girişmişlerdi Etrüskler birincil önceleri on iki büyük kasaba devletinden oluşan bir konfederasyon oluşturarak birleşmişlerdi Adı geçen bu birincil şehir halkı devletleri Arretium, Caere, Clusium, Cortona, Perusia, Populonio, Rusellae, Tarquinii, Vetulonia, Volaterra, Volcii ve Valsinii'dir Daha önceleri Falerii ve Veii şehirlerinin de bu birliğe dahil oldukları varsayım edilmektedir MÖ Yedinci yüzyılın ikinci yarısında ise Etrüskler bölgede birlik sağlayıp Roma’ya dek ulaşmışlardı MÖ 616 yılında ise Etrüsk kökenli Tarquin sülalesi Roma’da yönetimi ele geçirmişti Bu koşul Roma’da Cumhuriyet’in kuruluşuna, yani MÖ 510 senesine dek devam edecekti MÖ Altıncı yüzyılda ise Etrüskler bölgede büyük bir kuvvet oluşturmuşlardı Roma yazarları da Etrüsklerin parlak zamanlarını tanırlar Titus Livius Etruria için Tanta opibus Etruria erat ut jam non terras solum sed mare etiam per totam Italiæ longitidunem ab Alpibus ad fretum siculum fama nominis sui implisset Etruria o kadar kudretli idi ki, yalnız karada değil denizde de, Alpler’den Messina Boğazına değin, tüm İtalya boyunca şöhreti yayılmıştıdiye yazmıştır (Ab Urbe Condita I, 2) Bu dönemler İtalya’da ve Roma’da Grek etkisinin en yoğun olduğu dönemlerdir İşte bu dönemde Grek kültürü bölgeye bütün olarak nüfuz edebilmiştir MÖ 550 yılı civarında Roma büyük bir Etrüsk şehri görünümünü almıştı Arkeolojik veriler de bunu desteklemektedir Bu dönem Roma sanatı Toscanyalı bir karakter almıştı ve yazıtlardan anlaşıldığı kadarı ile Latince’nin yanına Etrüsk dili de konuşuluyordu Capitol’deki tapınak ise Etrüsk karakterinde idi Şehir büyük bir refaha kavuşmuştu Mezarlardan meydana çıkan altın, gümüş, fildişi eserler, bulunan Grek eserleri, şehirciliğin, özellikle de lağım sisteminin gelişmiş olması bunun göstergelerindendir Etrüsklerin bu dağılma siyaseti mecburi olarak Grekler’le aleyhinde karşıya gelmelerine niçin oldu Gerçekten Etrüskler daha önce Korsika kıyılarında Grekler’le çatışmışlardı ve yeni bir savaş kaçınılmazdı MÖ 565 senesinde, Korsika’nın doğusunda, Etruria’nın tam aleyhinde Alalia şehri kurulmuştu MÖ 545 senesinde ise Pers akınlarına dayanamayarak buraya kaçan Foçalılar Etruria için risk oluşturuyordu Etrüskler bunun üzerine Grek yayılmasından üzüntü duyan Kartaca ile ittifak kurdular Aristo Politika adlı eserinde buna değinmektedir (III, 9, 36): Devlet, bir ortak koruma sözleşmesinden ya da mal ve hizmetleri değiş tokuş etmek için yapılan bir anlaşmadan da fazla bir şeydir; çünkü öyle olsaydı, Etrüskler, Kartacalılar ve birbirlerine sözleşmeden kaynak olan yükümlülüklerle tabi bulunan ötekileri tek bir devletin yurttaşlar saymak gerekirdi Kesinlikle bunların aralarında ticaret anlaşmaları, saldırmazlık sözleşmeleri ve bağlaşmalarını tanımlayan yazılmış belgeler vardır Lakin bu tek bir devlet, tek bir yurttaşlıktan çok farklıdır​Kaçınılmaz savaş MÖ 540 senesinde Alaia’da patlak verdi Herodotos bu savaşı ve öncesini şöyle anlatır: Phokaia’lılar (Foça’lılar) Kyrnos’a (Korsika’ya) vardıkları süre beş yıl, oraya ilk olarak belirlenmiş olan kolonlarla ortak yaşadılar, tapınaklar kurdular Tüm çevrede çapul yaptıkları için, Etrüsk’ler ve Kartaca’lılar arasında anlaşarak, bunlara karşısında yürüdüler Bir deniz savaşı oldu; bu Phokaia’lılar için bir çeşit Kadmos yenilgisiydi, zira gemilerinin kırk her birine batmış, kalan yirmisinin de mahmuzları kırılmış, işe fayda hali kalmamıştı Alalia’ya dönerek kadınlarını ve çocuklarını aldılar, eşyalarından gemiye yüklenecek ne varsa hepsini yüklediler, daha sonra Kyrnos’u bırakarak Rhegium’a gittiler(I, 166) ​Savaş Etruria Kartaca ittifakının zaferi ile bitmişti Ama Etruria bu zaferden Kartaca kadar yararlanmasını bilemedi, bundan yararlanan Kartaca oldu Böylece Etrüsler’in denizdeki hareket sahaları güneyde Yunanlılar doğuda Kartacalılar tarafından kısıtlanmış oldu MÖ Altıncı asır baştan başa Etrüsk yayılması kuzeye içten da gerçekleşti Kuzeyde daha Villanova kültürünü yaşamış halklar bulunmaktaydı Buralarda yapılan kazılar, bu yayılmadan sonraki Etrüsk etkisini dobra dobra göstermektedir Bunun sonuçlarından biri de kuzeydeki verimli topraklar doğru Etruria tarım ürünleri deposu haline geldi Kuzeye içten ticarette çok gelişmişti Kelt ülkelerinde yapılan kazılarda Etrüsk ve İtalya kökenli eşyaların çıkması bu ticaretin ne kadar geliştiğini göstermektedir Bu yüzyılın sonunda Etruria gücünün doruğuna ulaşmıştı Etrüsk hanedanının Roma’dan kovulması da bu zamana rastlar Titus Livius bu olayı şöyle anlatır: Roma Etrüsk hanedanından kurtulduktan sonra saldırıya da geçmeye başlar MÖ 496 da Latium bölgesinde hegemonya sağladıktan sonra MÖ 485 474 seneleri aralarında Veies ile savaşır MÖ 474 ‘te üstünlük Roma’ya geçmiştir Aynı sene Etrüsk donanması Cumae’de büyük bir bozguna uğrar Sicilya’lıların da yardımı ile Cumae’liler Etrüsk donanmasını değil ederler Roma’nın kaybı ile karayolunu kaybeden Etrüskler’in donmanın kaybı ile de güneye ulaşmaları adamakıllı olanaksızlaşır bu vesileyle Pers baskısı İtalya’daki Grek ticaretinin gerilemesine de yol açmaya başlamıştır Bunun sonucu olarak bu döneme ait mezarlarda Grek eserleri oldukça azalmıştır Etruria bundan böyle gitgide artarak fakirleşerek içine kapanmaya başlamıştır Samnitler’in istilaları ise Etrüskler’i iyice zayıflatır Roma Veies savaşı MÖ 438’de her yerde başlar ve MÖ 395 de Roma’nın muhakkak Zaferi ile noktalanır Bundan sonradan Roma Etruria topraklarında ilerlemeye başlayacaktır bu arada Etrüskler için yeni bir tehlike doğmuştur; bu Kuzeyden gelen Keltlerdir Keltler’in savaş biçimlerine alışkın olmayan Etrüskler topraklarını Keltler’e kaptırmaya başlarlar MÖ 350’de Mediolanum (Milano) bir Kelt şehri olarak kurulur Keltler MÖ 390’da Capitol’e değin ulaşmışlardır Kuzeyde Keltler, güneyde de Romalılar arasında kalan Etrüskler, Roma’nın Kelt istilaları aşağıda zayıflamasını fırsat mahsus son bir mücadele da bulundularsa da başarılı olamazlar MÖ dördüncü yüzyılın ortalarında Etrüsk İmparatorluğu artık bir hatıra olmuştur Etrüskler iyice sıkışıp güçlerini kaybetmişlerdir MÖ 293 yılında Keltler’in Roma göre bozguna uğrayıp İtalya’yı terketmesi ile alan Roma’ya kalmıştır Bir birlik sağlayamayan Etrüsk toplulukları ise Roma önünde düşmeye başlar MÖ 280’de son Etrüsk toplulukları olan Vulci ve Volsini’lerin bozgunu ile Etruria tarihten silinir Buna rağmen Etrüsk halkı varlığını daha uzun seneler sürdürecektir Romalılar Etrüsk halkını da Romalılaştırmaya başlar Eski Etruria’dan Via Aurelia, Via Clodia, Via Cassia gibi önemli yollar geçmeye başlar Etrüskler Roma hakimiyeti altında sakin yaşamaya başlarlar MÖ 91 senesinde Roma lejyonları yanında bulunan Toscanlar Lex Julia ile şehir olma hakkını kazanırlar Marius ile Sylla arasındakiş iç savaşta ise Etrüsk şehirleri Marius’un tarafını tutarlar Sylla’nın kazanması ile Etrüsk şehirleri şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar Artık Etrüsk kültürü de silinmeye başlamıştır Hristiyanlığın ilk zamanlarında bölgede Etrüsk dili yerini ayrıntılarıyla Latince’ye bırakmıştır Ve böylece Etrüskler tarih sahnesinden çekilirler Etrüsklerin İnançları Din Etrüskler’in hayatında büyük bir yer tutmakta idi Titus Livius onlar için Gens eo magis dedita religionibus quod excelleret arte colendi easdemektedir Etrüsklerin inançları, doğal olarak dillerine oranla daha iyi bilinmektedir Latin yazarları onların dini hakkında tatmin edici olmasa da veri aktarmışlardır Etrüsklerin dini vahiy edilmişbir din idi Latin yazarları bu yönde bilgiler vermişlerdir De Divinatione adlı eserinde Çiçero bunu acayip bir şekilde anlatır: Fazla eski zamanlarda (Öteki yazarlar Tarquinia’nın kurucusu Tarchon zamanı diye belirtirler) bir köylü (şayet de Tarchon’un kendisi) toprağı sürerken topraktan bir çocuk fırlar Tages adındaki bu mahlukat çocuk görüntüsünde olmasına rağmen kendinde bir yaşlı adama yakışan bir akıllılık vardır Etruria’nın her yerinden toplanırlar ve Tages de Etrüskler’e Haruspici (Kurbanın karaciğerine bakarak fal) sanatını ve dinin esaslarını açıklar (Tages quidam dicitur in agro Tarquiniensi cum terra araretur et sulcus altius erat impressus , exstitisse repente et eum affratus esse qui arabat Is autem Tages, ut in libris est Etruscorum, puerili specie dicitur visus sed senili fuisse prudentia… Tum illum plura locutum multis audientibus qui omnia ejus verba exceperint litterisque mandaverint… De Divinatione II,23) ​Bu efsanede sinyâl yönlerden biri de Tages’in anlattıklarını kulak vermek için Etruria’nın her yerinden gelip toplanmalarıdır Burada bu dinin Etrüskler arasında bağlayıcı olduğunu ve millibir din olduğunu görüyoruz Başka yazarlar tarafından bu vahiyin bir bölümü bir peri olan Vegoia (ya da Begoe) kadar Etrüskler’e bildirilmiştir Bu peri hem yıldırımları de yorumlamayı öğretmiştir Bu bilgileri kapsayan Libri Vegonici Augustus zamanından itibaren Palatin’deki Apollon tapınağında saklanmıştır Etrüskler’in kutsal kitapları bunlarla da bitmemektedir Etrüskler’in din esaslarını içeren kitapları üç başlık altındadır: Libri Haruspicini kurbanın ciğerine bakarak kehanette yeralma sanatını anlatır etruscisarkof ​Libri Fulgurales yıldırımları yorumlamayı öğretir Etrüskler’de on bir değişiklik şimşek vardır ve yalnızca dokuz tanrı şimşek atabilir Bunlardan yalnızca JupiterTania üç değişiklik yıldırım gönderebilirdi Etrüskler yıldırımları inceleyebilmek için gökyüzünü on altı bölüme ayırmışlardı ve gözlemlerini buna kadar yapıyorlardı Her bölüm bir ya da bir kaç tanrıya aitti Böylece yıldırımı hangi tanrının gönderdiğini anlayabiliyorlardı (Benzer şekilde Babilliler de gökyüzünü dört bölüme ayırmışlardı) Libri Rituales ise çok daha geniş kapsamlı idi dini esasların yanına devletlerin bireyler gibi yaşamı , şehirlerin ve tapınakların kurulması, ordu ve devlet düzeni gibi konuları da içeriyordu Ritüel kitapları arasına Mısır’ın Ölüler Kitabı’na benzeşen Libri Acheruntici’yi ve mucizelerden söz eden Ostentaria‘yı da katabiliriz Etrüsk dininin özelliklerinden biri de sadece rahiplerin tekelinde olması idi Rahipler aristokrat ailelerden seçilir ve toplumda etkili olurlardı Tüm bu kitaplara karşın unutulmaması gereken bir nokta da Etrüsk dininin sözlü olarak aktarılması ve inisyatik bir karakteri olmasıdır Bu kitapların MÖ 1inci yüzyılda yazıya geçirildiği varsayım edilmektedir Nigidius Figulus ve Tarquitus bunları Latince’ye tercüme etmişlerdir Etrüsk tanrıları da Roma inançlarına geçmişlerdir Ancak evrak eksikliğini ve Grek etkisini de hesaba katarsak Etrüsk panteonunu tamamiyle tahsis etmek fazla zordur Panteonda en önemli yerlerden biri Tinia’ya aittir Tinia, Roma’lıların Jupiter’i (birçok kaynakta JupiterTinia diye geçer) veya Grekler’in Zeus’u ile bir tutulur Ancak onlardan ayrı olduğu bellidir Roma Junon’u ile bir tutulan Uni ve Menerva ile bir üçlü meydana getirir Etrüsk krallar zamanında bu üçlü Roma’ya da girmiştir Roma’da da diğer kültürlerde olduğu gibi üç tanrı için resmileşmiş tapınaklar vardıEtrüskler’e göre bir şehir kurulduğunda bu üçlüye tapınak yapılmamışsa, o kent dini kurallara uygun olarak kurulmamış demektir Panteondaki kayda değer tanrılardan biri de Vertumnus’tur Köken olarak Volsinii kökenli olup sonra Romalılara da geçmiştir Ünlü Latin şairi Propertius Vicus Tuscus yakınlarında heykelini gördüğünü belirtir Propertius’a tarafından Bahçe ve mahsul tanrısı idi Propertius ona Volsinii’yi terkettiğini ama üzülmediğini söyletir: Tuscus ego, Tuscis orior nec pænitet inter prœlia Volsinios desruisse focos (IV Kitap) Etrüsk tanrılarından biri de Fufluns idi Etrüsler’in şarap tanrısı olan Fufluns zamanla Grekler’in Dionisos’unun karakterini almıştır Diğer bazı tanrılarda olduğu gibi ilk olarak Etrüsk kökenli olan bu tanrı grekler ile olan ilişkiler sonucunda, özellikle de Dionisos törenlerinin buralarda yayılmasını takip ederek Dionisos’un özelliklerine de sahip olmuştur Etrüskler’de, özellikle törenleri ile popüler olan bu tanrı için yapılan ayinler zamanla aaaa alemlerine dönmüştür Titus Livius bu adetlerin zamanla Roma’ya da geçtiğini söyler: Bu bela Etruria’dan Roma’ya bir salgın gibi geçti Hujus finansal labes ex Etruria Roman veluti contagitione morbi penetravit (XXXIX , 9, 1) ​Etrüskler’in alev tanrısı ise Sethlans idi Bir Takım yerlerde Grekler’in Hermes’ine benzer bir tanrı olan tüccarların koruyucusu, ölülere yol gösteren Turms’a benzer bir tapımı vardı Bir diğer ateş tanrısı ise Romalılar’ın Vulcanus’una benzeyen Velchans idi Velchans daha korkulan bir tanrı idi Etrüskler’in savaş tanrısı ise şimşek atan tanrılardan Maris idiAres’in hikayesi Etruria’da yayıldıktan sonradan Maris Turan’ın aşığı oldu Turan Roma’nın Venus’üne benzeyen aşk tanrıçası idi Köktenbilimsel olarak Grekçe turannov (tiran, kral, kraliçe anlamında) ile aynı kökten geldiği düşünülmektedir Gösterimleri Afrodit’e benzemektedir Grekler’in Apollon ve Artemis’i ise Etrüsk panteonunda Aplu, Apulu, Aplum , Artemes, Aritimi, Artumi, Artimnes adları ile bulunmaktadır Öteki tanrılar aralarında Saturnus’a eşit Satre de vardı Satre için yapılan vahşice kurban törenleri tapımının en bariz özelliği idi Uyarı çeken Etrüsk adetlerinden biri de Titus Livius’un yazdığına kadar, Etrüskler’in her geçen sene için Nortia tapınağına bir tırnak çakmaları idi Bu adet sonradan Romalılar’a da geçmiştir Roma’da da her sene Eylül ayında praetor maximus Capitol Jupiter’inin bölmesinin duvarına çivi çakardı Etrüsk inançlarında sözde tanrılar ve doğa ruhları da kayda değer bir yer tutardı Aynalarda ve bronz tabletlerde Turan’a eşlik eden çıplak perilere rastlanmıştır Lases adı bahşedilen bu perilerin bazen Tinia ve Minerva’ya da eşlik ettikleri de görülmüştür Etrüskler’in öbür dünya hakkında da inançlar geliştirmişlerdir Sanat eserlerinin büyük bir bölümü öteki dünya kültünün bir parçası olarak oluşturulmuştur Elimizde yazılmış metinler olmasa da ölülerle beraber konulan eşyalardan, yapılan resimlerden , kabartmalardan öbür dünya inançları hakkında bir düşünce sahibi olabiliyoruz Etrüsk inançlarına tarafından ölen kişinin ruhu kanatlı cinler kadar öteli dünyaya götürülürdü Bu tema bir fazla mezar odasındaki resimlerde işlenmiştir Burada oyunlar oynanıp ziyafetler veriliyordu Burada Etrüskler’e özgü bir çok cin vardı (Bazen kader kitabını açan Culsu ve Vanth gibi) MÖ dördüncü yüzyıldan itibaren ise bu resimlerde öbür dünyanın efendileri de gösterilmeye başlanmıştır Bunlar Greklerden alınan Eita (Hades) ve Phersipnai (Persefone)'dir Bu yüzyıldan itibaren öbür dünyanın tasvirleri de değişmeye başlamıştır Burası bundan böyle ızdırap çekilen korkunç bir yer olmaya başlar Charus ve Tuchulcha adında iki dehşet cin de tasvirlerde yer alır Etrüsk Krallığı çökmeye yaklaştıkça tasvirler daha da korkunçlaşır Romalılar Etrüskler’in inançlarından mundus kavramını da almışlardır Mundus öbür dünya ile bu dünya arasında geçişi karşılayan bir çukurdur Mundus sözcüğünün de Etrüsk dilinden geldiği düşünülmektedir Etrüsk aynalarında görüntü tanrıçası Munqu’nun adı geçer Zaten Latince’de de mundus sözcüğünün ilk anlamı bayan görüntüsü demektir (Diğer anlamları da Gökyüzü ve Dünya) Roma inançlarına tarafından religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı  
 
Üst Alt