bilgiliadam
Yeni Üye
Eytişim (Diyalektik) Nedir? Hakkında Bilgi
1 İlk Cağ: İlk Cağ'ın Cin, Hint ve Yunan duşuncelerinde gorunen sonsuz ceşitliliğin karşıt gucler taşıdığı ve bunlarla oluştuğu sezilmişti O zamanlar kuruyaş, aydınlıkkaranlık, sıcaksoğuk, boşdolu vb birbirlerine karşıt sayılıyor ve bu karşıtların aynı şeyin değişik yuzleri olduğu ileri suruluyordu Bu karşıtlıklardaki catışmanın butun değişmelerin itici gucu olduğu sezisi, en ilkel duşuncelerde bile belirmekteydi İlkel dinlerin anababacocuk olgusundan doğan kutsal uclemeleri, Hegel'in tezantitezsentez diyalektiğinin ilk bicimidir Yunan mitolojisindeki Eros'un karşıtlık kardeşi Antero, gelişmenin karşıtların catışmasıyla gercekleştiği duşuncesini acıkca belirtir Diyalektik terimi ilkcağ Yunanlılarında 'tartışmacılık' anlamında kullanılıyordu ve bu bakımdan butun bilgiciler 'eytişimci' sayılmıştı Bu tartışmaların zamanla boşsoz oyunlarına donuşmesi, insanlığın gerceğe yaklaşmada en parlak buluşu olan 'eytişim'in gozden duşmesine ve yuzyıllarca kucumsenmesine sebep oldus105
2 Herakleitos: Eytişimin babası Herakleitos bu terimi bilmez ve kullanmazdı Ama evrensel oluşmanın karşıtların savaşıyla gercekleştiğini ileri suren ve bir şeyden bircok şey ve her şeydeyimiyle evrensel bağımlılığı, değişme ve gelişmeyi, karşıtların birliğini ve aynılığını belirtir Herakleitos'un kimi yerde saflıkla dile getirdiği bu dahice sezişleri, yuzyıllarca sonra, bir başka buyuk eytişimci olan Hegel'e Herakleitos'un hicbir sozu yoktur ki lojiğime almamış olayımdedirtecektirs105
3 Sokrates: Sokrates'e gore eytişim, bir doğurtma yontemiydi Sokrates bu yontemle, bir tartışmada, karşıt duşunceleri ortaya cıkarır ve bunları karşısındakine cozumleterek (sentezleterek N) gerceği doğurtmaya calışırdı s105
4 Zenon: Aristoteles'e gore eytişimin kurucusu Elealı Zenon'dur Aristoteles Herakleitos felsefesinin eytişimsel niteliğini gorememiş ve kavramların celişik yanlarını bulup ortaya cıkaran Zenon'u eytişimin kurucusu saymıştır Zenon, unlu kanıtlarıyla karşısındakinin kabul etmiş olduğu ilkelerden yola cıkarak onu curutme sanatı olarak eytişimi kullanmıştır
Aristoteles'e gore eytişim, yanlış sonuclara goturen uslamlamalar mantığıdır Kesin sonuclara varamaz, kılı kırk yararak olasılıklar ustunde dolaşıp durur Aristoteles'in bu anlayışı, eytişimin yuzyıllar boyunca kucumsenmesini gerektirmiştir
5 Platon: Platon'a gore eytişim, duyulur bilgilerden duyulmayan idealara ulaşmak icin cok yararlı bir sanattır Bir varsayım kurulunca, sadece bundan cıkanı incelemek değil, aynı zamanda bunun karşıtından cıkanı da gorup anlamak gerekirPlaton'a gore bir idea'yı başka idea'lardan bağımsız olarak duşunmek imkansızdır
Antik Cağ Yunanlıları karşıt duşunceli iki kişinin konuşmasına dialogos, tartışmasına dialektike derlerdi Gunumuzde kullanılan bilimsel dialektik kavramının bu eski anlamlarla hicbir ilgisi yoktur (ilgisi vardır, değişmiş, gelişmiştir N)s105
6 Orta Cağ: Orta Cağ'da eytişim bicimsel mantık anlamında kullanılmış, soz sanatına karşı tartışma sanatı olarak Stoacılardan alınmıştır
7 Ronesans: Ronesans'ta Nicolas de Cusa ve Giordano Bruno gibi duşunurler sonlu'yla sonsuz, eğri cizgi ile doğru cizgi gibi karşıtların birbirleriyle uzlaştıklarını ileri surmuşlerdir
8 Kant: Kant, eytişimi, Aristoteles duşuncesine uygun olarak, olumsuz anlamda kullanmış, ona gore eytişim bir yanlış duşunme mantığıdır
9 Fichte: Herakleitos,SokratesPlaton'dan sonra, Aristoteles'in gozden duşurduğu eytişimi ustaca kullanan ilk duşunur Fichte'dir Fichte'ye gore bilgi, karşıtlıkları aşarak oluşur Bir şeyi bilmek demek, once onu gormek, sonra onu başkalarından ayırt etmek ve daha sonra da onu başkalarıyla birlikte tanımak demektir
10 Schellin: Alman idealizminin buyuk uclusunun ikinci duşunuru Schelling, eytişimi, Fichte'nin duşunsel surecinden doğal surece aktarır ve doğal gelişmenin yasası yapar Ona gore sadece bilgi değil, doğa da karşıtlıkları aşarak gelişirs106
11 Hegel: Hegel, Herakleitos'tan beri ve ondan ustun duzeyde, eytişimin evrenselliğini ortaya koyan ilk buyuk duşunurdur Hegel'e gore bilgisel surecle doğasal sureci kapsayan ve bir 'duşunce'den ibaret olan 'saltık varlık'ın gelişme sureci eytişimle gercekleşir Her sav, karşı sav'ıyla yadsınarak bireşime (sentez) ulaşır Saltık varlık, once acılarak doğalaşmış ve insana kadar gelen bir evrim sonunda gelişme surecini insansal bilincte surdurmuştur Bu gelişme, 'saltık varlık'ın kendi bilincine ulaşmasına dek surecektir Saltık varlık (duşunce, fikir) ilkin insan bireyinde uyanmıştır, sonra başka 'ben'lerle bağıntılı olan bir kultur duzeyine atlayarak gelişmiş ve kendi ozune uygun bir evreni gercekleştirmiştir Daha sonra da kendisinin bilincine ulaşarak felsefe, din ve sanat gibi saltık değerleri gercekleştirmiştir
Hegel, idealist bir duzeyde kalmakla beraber, eytişimin butunsel mekanizmasını sergilemiştir Ne var ki Hegel'deki bu butunsellik cevrimsel ve tamamlanmış bir butunselliktir Oysa doğasal ve toplumsal yaşam, hic bir zaman bu cevrimsel butunselliğe sığmayarak surup gitmektedir Hegel'e gore, değil insan bilinci, insansız ve nesnel bir dunya varolmadan once 'saltık' bir 'duşunce' vardı Her şey bu 'saltık duşunce' den oluştu Bu, pratikle doğrulanamayan ve asla doğrulanamayacak olan bir varsayımdır ki Hegel oğretisinin curuk yanını dile getirir Doğadan daha once varolan ve eytişimsel yontemle gelişerek doğalaşan ve insan bilincinde kendisini bulan bu 'saltık varlık' felsefesel bir 'Tanrı'dan başka bir şey değildir Bilindiği gibi duşunce, doğasal bir evrimin sonucu olarak insan varlığında gercekleşmiştir Başlangıcı bu sonucla acıklamaya kalkmak, babayı cocuğuyla acıklamaya kalkmak demektir Bu halde, her ne kadar doğasal ve butunsel evrimi kapsadığı ileri surulse de, Hegel'in eytişimi, kurgusal bir başlangıcla kurgusal bir son arasında kalan 'salt duşuncenin gelişme yasasıdır'
Hegel , bunu, 'Mantık Bilgisi' adlı yapıtının birinci kitabının girişinde şoyle anlatır: Bilgide ilerlemeyi gercekleştirmek icin gereken tek şey bu mantık yasasını kavramaktır Bu mantık yasasına gore olumsuz aynı zamanda olumludur ya da karşı duyulan her neyse yoklukta sıfır olmaz, sadece ozunun yadsınmasında sıfır olur Sonuc şudur ki yadsıma, belli bir yadsıma olmakla aynı zamanda belli bir icerik taşır Bu icerik yeni bir anlayıştır, yeni bir kavramdır; ama oncekinden daha yuksek, daha zengin bir kavram Cunku yadsınmasıyla, yani karşıtıyla zenginleşmiştir; onu icermektedir, hem de kendisinden fazla olarak cunku hem kendisini hem de karşıtınıicermektedir İşte kavramlar sistemi boyle oluşur Her turlu dış mudahaleden bağımsız olarak kesintisiz bir akışla boyle gelişir
Buna karşı, 'Felsefe Tarihi Ustune Dersler' adlı yapıtında da şoyle der: Genellikle dialektik dış dialektiktir, 'devim'le 'devimin kavranması' birbirinden ayrıdır Birincisi nesnelere bakmanın, onların nedenlerini gostermenin bir yoludur İkincisiyse nesnenin icten duşunulmesidir Nesne kendisi icin, dış ilişkilere ve yasalara bağlı olmadan ele alınır Nesnenin icine girilir ve gozlemlenir Nesnenin icinde kendi ic belirlenimlerine gore duşunulur Boylece nesne kendisini aşar, karşıt belirlenimler taşıdığını ve ancak kendisini boylelikle aştığını gosterir
Bu yuzdendir ki, eytişim ustalarından biri şoyle demektedir: Dunya, yani doğal, tarihsel, anlıksal her şey ilkin Hegel'de bir surec olarak, yani surekli devim, donuşme, değişme, gelişme icinde tasarımlanmıştır
Hegel de, bir olcude Kant, Fichte ve Schelling gibi 'bilme'yle ilgili 'eylem'in gercek ozdeksel temelini goremiyordu Bu yuzdendir ki, ustun ve hayranlık verici başarılarına rağmen, diyalektik anlayışı yetersiz ve sınırlı kalmıştır Duşunceye diyalektiği getirmiş olan Hegel, ne yazık ki diyalektik bir duşunceyle duşunememiştir, duşunme yontemi metafizik kalmıştır Hegel'in guclu yanı, bu duşunce surecinin gelişmesinde eytişimsel mantığın temellerini atarak bicimsel mantığın engelleyici egemenliğine son vermiş olmasıdır Eytişimsel ozdekciliği hazırlayan, Hegel'in bu cok ustun aşamasıdır 'Celişmeli oluş' un gercekliğini meydana koyan Hegel'in eytişimi, doğasal, bilincsel oluşun kendi felsefesinde son bulduğu buyuk celişmesinden temizlenmekle eytişimsel ozdekciliğin temelleri atılmıştır Daha acık bir deyişle, eytişimsel ozdekciliğe, Hegel'in celişmesi aşılarak varılmıştırs106,107
12 Feuerbach: Alman duşunuru Feuerbach, duşuncecilikle eytişimsel ozdekcilik arasında bir duşunsel kopru olmuştur Feuerbach'ta kaba ozdekcilik, eytişimsel bir yola yonelmiştir Ona gore, din, insanın kendi kendisine gosterdiği bir saygıdır Ne var ki insan bu erdemini, din adı altında kendisine yabancılaşarak, kendisinin dışında geliştirmiştir Felsefe insana bu celişmeyi aşmayı oğretir ve insan bu celişmeyi aşarak dinin insanlar arası bir bağıntı olduğunu anlar Bu ozdeksel ve eytişimsel aşma insanı geliştirir Din'in gerceği aşk'tadır Onceleri insanlar kendi niteliklerinin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı, Tanrılar insanlık duzenini kurmaya yetmediler Oysa bu duzeni kuracak olan, insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır Bu bağlılık en yetkin bicimine aşk'ta ulaşır Cinsel aşk, bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış bicimidir İnsanlar arasındaki butun sorunlar aşkın gucuyle cozulecektir Varlık yapısının temeli 'ozdek'tir ama kendisi 'duşunce'dir…
Gorulduğu gibi, Feuerbach'ın ozdekciliği sonunda gene idealizme varan bir ozdekciliktir ve Hegelciliğin bir başka ceşididir İnsanın Tanrı'ya tapmasını yasaklayan ozdekci Feuerbach'ın karşısında, insanın insana tapmasını buyuran duşunceci Feuerbach yer alır Feuerbach ozdekcilikle geride beraberim ama ileride beraber değilim der Engels'de şoyle demektedir: Feuerbach'ın gercek idealizmi onun din felsefesinde ve torebiliminde gorulur Feuerbach dini asla ortadan kaldırmak istemez İstediği onu geliştirmektir Felsefenin kendisi dinin icinde erimelidirs107
13 Eytişimsel ve Tarihsel ozdekcilik: Eytişimsel ve tarihsel ozdekci felsefe 'eytişim'in doğasal, toplumsal ve bilincsel butun alanları kapsayan evrensel niteliğini keşfetmiş ve tum ayrıntılarıyla acık secik sergilemiştir 'Teori'yle 'pratik'in eytişimsel birliğinden doğan bu eşsiz başarı, 'eski'yi korumaya calışan 'metafizik dunya goruşu'nun yerine 'yeni'ye katılan 'eytişimsel dunya goruşu'nu getirmiştir Bu yeni dunya goruşu, insanlık tyarihinin gerceğe yanaşma surecinde en buyuk 'aydınlanma'dır Karşıtların celişerek catışması ve bu catışma sonunda aşılması yoluyla, teksozle etytişimsel olarak gelişen doğa, bilinc ve toplum olgularının gerceğine ancak eytişimsel bir bakışla varılabilirdi Eytişim, hem evrensel butunluğun 'gelişme yasası' hem de bu gelişmenin 'inceleme yontemi'dir Oysa eytişim, Herakleitos'un parlak sezişlerinden Hegel'in okece acıklamalarına kadar, 'eytişim yontemi'yle değil, 'metafizik yontemi'yle incelenmiş; bu yuzden bulanık, varsayımsal, kuramsal ve bilimdışı kalarak oz benliğine kavuşamamıştır Eytişimsel ve tarihsel ozdekci oğreti, gerceğin, doğasal evrimin insanlı doneminde, bir ucu ozdekte ve bundan oturu pratikte, oteki ucu bilincte ve bundan oturu kuramda bulunan ikili karakterini aydınlığa cıkarmakla eytişimin Hegelci metafizik evrensel karakterini ortaya koymuştur İnsanlığın bilim ve pratikle bağlantı kuramayan tekyanlı bilinc ve kuram evresinde metafizik dunya goruşu nasıl zorunlu olmuşsa, bilim ve pratikle bağıntı kurulan bu cokyanlı evresinde de eytişimsel dunya goruşu oylece zorunludur Bilimin gelişmesiyle kendini sınırlamayan ve başıboş bir ozgurluk icinde alabildiğine pratik gercekten uzaklaşan duşunce, zorunlu olarak metafiziği gerektirmiştir Her an gelişen bilimle sınırlanan ve bilimsel pratikle kendini denetleyerek gelişme yoluna giren duşunce de boylece zorunlu olarak eytişimi gerektirmektedir Eytişimsel ve tarihsel ozdekciliğe gore eytişim, metafiğin tam karşıtıdır Benim eytişimim temelde Hegel'inkinden yalnız farklı değil,ona taban tabana karşıttır Hegel'e gore, ide adı altında bağımsız bir ozne haline donuşturduğu duşunce sureci gercek dunyanın yaratıcısıdır ve gercek dunya idenin yalnızca dış gorunuşunu meydana getirir Bana gore ise tam tersine, ide, insan zihninin yansıttığı ve duşunce bicimlerine donuşturduğu ozdeksel dunyadan başka bir şey değildir Butun doğa,en kucuk şeyden en buyuğune, bir kum taneciğinden guneşe, ilk canlı hucreden insana kadar surekli bir meydana geliş ve yok oluş, surekli bir akış, durmayan bir devim ve değişme icindedir Nesnel denen eytişim, butun doğada gecerlidir Oznel denen eytişim, yani eytişimsel duşunce ise butun doğada zıtların karşıtlığından doğan devimin gecerliğini yansıtır Duşunce ve bilinc, insan beyninin urunleridir İnsan da doğanın bir urunudur, doğal cevresinde doğayla birlikte gelişmiştir Bundan şu doğal sonuca varılır ki, insan beyninin urunleriki sonuc olarak onlar da doğanın urunleri demektirdoğayla celişme halinde değil, doğanın butunuyle uygunluk halindedir
Eytişim, doğayı, toplumu ve duşunceyi karşıtlıklarının catışarak aşılmasıyla durmaksızın devindiren ve geliştiren bir surec'tir
Demek ki doğanın işleyiş mekanizmasıdır, toplumun geliştirici gucudur, duşuncenin gerceğe varmak icin kullanabileceği tek bilimsel yontemdir
Ozdekci eytişime gelinceye kadar metafizik duşunce, ister idealist ister materyalist yonde olsun, ne doğayı, ne toplumu ve ne de duşunceyi cozumleyememişti Doğa nedir ve nasıl işler, toplum nedir ve neden boyledir, duşunce nedir ve insan neden boyle duşunur? Butun bunlar sacmasapan nedenlere bağlanıyor, hayal urunu varsayımlarla acıklanmaya calışılıyordu Tarihte ilk kez insan neden insan olduğunu ya da olması gerektiğini anlamıştır
Eytişimin uc buyuk yasası ozdeksel doğadan, tarihsel toplumdan ve bilincsel duşunceden gozlemlenerek şoylece saptanmıştır:
Her olay ve olgudaki gelişmenin o olay ve olgunun ic gelişmelerinden (celişmelerinden N) doğan kendiliğinden bir devimle gercekleştiğini acıklayan 'karşıtların birliği ve savaşı yasası',
Her olay ve olgudaki gelişmenin sayıca coğalmaların birdenbire nitelik değişmesini gerektirmesiyle gercekleştiğini acıklayan 'nicelikten niteliğe geciş yasası'
Her olay ve olgudaki gelişmenin eskinin olumlu yanlarını ozumseyen bir yenileşmeyle gercekleştiğini acıklayan 'olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası'
Doğanıni toplumun ve duşuncenin işleyiş mekanizmasını acıklayan bu uc buyuk eytişim yasası şu eytişimsel yasalarla tamamlanır:
1 Ozel ve genel
2 İcerik ve bicim
3 Oz ve olgu
4 Neden ve sonuc
5 Zorunluk ve rastlantı
6 Olanak ve gerceklik
7 Tumel ve tekil
8 Gorunuş ve gercek
9 Kuram ve kılgı
10 Soyut ve somut
11 Mantıksal ve tarihsel vb gibi bağımlı ulamlar arasındaki eytişimsel bağlılığı acıklayan yasalar
Eytişimin iyice kavranabilmesi icin ozellikle şu kavramların acık secik bilinmesi gerekir:
1 Ozdek
2 Devim
3 Bilinc
4 Oluş
5 Yasa
6 Zaman ve uzay
7 Bilgi
8 Kuram ve eylem
Eytişim, nesnel gercekliğin gelişme yasası olmakla 'nesnel eytişim' ve nesnel gercekliğin insan bilincinde yansıması olmakla 'oznel eytişim' olarak adlandırılır
1 İlk Cağ: İlk Cağ'ın Cin, Hint ve Yunan duşuncelerinde gorunen sonsuz ceşitliliğin karşıt gucler taşıdığı ve bunlarla oluştuğu sezilmişti O zamanlar kuruyaş, aydınlıkkaranlık, sıcaksoğuk, boşdolu vb birbirlerine karşıt sayılıyor ve bu karşıtların aynı şeyin değişik yuzleri olduğu ileri suruluyordu Bu karşıtlıklardaki catışmanın butun değişmelerin itici gucu olduğu sezisi, en ilkel duşuncelerde bile belirmekteydi İlkel dinlerin anababacocuk olgusundan doğan kutsal uclemeleri, Hegel'in tezantitezsentez diyalektiğinin ilk bicimidir Yunan mitolojisindeki Eros'un karşıtlık kardeşi Antero, gelişmenin karşıtların catışmasıyla gercekleştiği duşuncesini acıkca belirtir Diyalektik terimi ilkcağ Yunanlılarında 'tartışmacılık' anlamında kullanılıyordu ve bu bakımdan butun bilgiciler 'eytişimci' sayılmıştı Bu tartışmaların zamanla boşsoz oyunlarına donuşmesi, insanlığın gerceğe yaklaşmada en parlak buluşu olan 'eytişim'in gozden duşmesine ve yuzyıllarca kucumsenmesine sebep oldus105
2 Herakleitos: Eytişimin babası Herakleitos bu terimi bilmez ve kullanmazdı Ama evrensel oluşmanın karşıtların savaşıyla gercekleştiğini ileri suren ve bir şeyden bircok şey ve her şeydeyimiyle evrensel bağımlılığı, değişme ve gelişmeyi, karşıtların birliğini ve aynılığını belirtir Herakleitos'un kimi yerde saflıkla dile getirdiği bu dahice sezişleri, yuzyıllarca sonra, bir başka buyuk eytişimci olan Hegel'e Herakleitos'un hicbir sozu yoktur ki lojiğime almamış olayımdedirtecektirs105
3 Sokrates: Sokrates'e gore eytişim, bir doğurtma yontemiydi Sokrates bu yontemle, bir tartışmada, karşıt duşunceleri ortaya cıkarır ve bunları karşısındakine cozumleterek (sentezleterek N) gerceği doğurtmaya calışırdı s105
4 Zenon: Aristoteles'e gore eytişimin kurucusu Elealı Zenon'dur Aristoteles Herakleitos felsefesinin eytişimsel niteliğini gorememiş ve kavramların celişik yanlarını bulup ortaya cıkaran Zenon'u eytişimin kurucusu saymıştır Zenon, unlu kanıtlarıyla karşısındakinin kabul etmiş olduğu ilkelerden yola cıkarak onu curutme sanatı olarak eytişimi kullanmıştır
Aristoteles'e gore eytişim, yanlış sonuclara goturen uslamlamalar mantığıdır Kesin sonuclara varamaz, kılı kırk yararak olasılıklar ustunde dolaşıp durur Aristoteles'in bu anlayışı, eytişimin yuzyıllar boyunca kucumsenmesini gerektirmiştir
5 Platon: Platon'a gore eytişim, duyulur bilgilerden duyulmayan idealara ulaşmak icin cok yararlı bir sanattır Bir varsayım kurulunca, sadece bundan cıkanı incelemek değil, aynı zamanda bunun karşıtından cıkanı da gorup anlamak gerekirPlaton'a gore bir idea'yı başka idea'lardan bağımsız olarak duşunmek imkansızdır
Antik Cağ Yunanlıları karşıt duşunceli iki kişinin konuşmasına dialogos, tartışmasına dialektike derlerdi Gunumuzde kullanılan bilimsel dialektik kavramının bu eski anlamlarla hicbir ilgisi yoktur (ilgisi vardır, değişmiş, gelişmiştir N)s105
6 Orta Cağ: Orta Cağ'da eytişim bicimsel mantık anlamında kullanılmış, soz sanatına karşı tartışma sanatı olarak Stoacılardan alınmıştır
7 Ronesans: Ronesans'ta Nicolas de Cusa ve Giordano Bruno gibi duşunurler sonlu'yla sonsuz, eğri cizgi ile doğru cizgi gibi karşıtların birbirleriyle uzlaştıklarını ileri surmuşlerdir
8 Kant: Kant, eytişimi, Aristoteles duşuncesine uygun olarak, olumsuz anlamda kullanmış, ona gore eytişim bir yanlış duşunme mantığıdır
9 Fichte: Herakleitos,SokratesPlaton'dan sonra, Aristoteles'in gozden duşurduğu eytişimi ustaca kullanan ilk duşunur Fichte'dir Fichte'ye gore bilgi, karşıtlıkları aşarak oluşur Bir şeyi bilmek demek, once onu gormek, sonra onu başkalarından ayırt etmek ve daha sonra da onu başkalarıyla birlikte tanımak demektir
10 Schellin: Alman idealizminin buyuk uclusunun ikinci duşunuru Schelling, eytişimi, Fichte'nin duşunsel surecinden doğal surece aktarır ve doğal gelişmenin yasası yapar Ona gore sadece bilgi değil, doğa da karşıtlıkları aşarak gelişirs106
11 Hegel: Hegel, Herakleitos'tan beri ve ondan ustun duzeyde, eytişimin evrenselliğini ortaya koyan ilk buyuk duşunurdur Hegel'e gore bilgisel surecle doğasal sureci kapsayan ve bir 'duşunce'den ibaret olan 'saltık varlık'ın gelişme sureci eytişimle gercekleşir Her sav, karşı sav'ıyla yadsınarak bireşime (sentez) ulaşır Saltık varlık, once acılarak doğalaşmış ve insana kadar gelen bir evrim sonunda gelişme surecini insansal bilincte surdurmuştur Bu gelişme, 'saltık varlık'ın kendi bilincine ulaşmasına dek surecektir Saltık varlık (duşunce, fikir) ilkin insan bireyinde uyanmıştır, sonra başka 'ben'lerle bağıntılı olan bir kultur duzeyine atlayarak gelişmiş ve kendi ozune uygun bir evreni gercekleştirmiştir Daha sonra da kendisinin bilincine ulaşarak felsefe, din ve sanat gibi saltık değerleri gercekleştirmiştir
Hegel, idealist bir duzeyde kalmakla beraber, eytişimin butunsel mekanizmasını sergilemiştir Ne var ki Hegel'deki bu butunsellik cevrimsel ve tamamlanmış bir butunselliktir Oysa doğasal ve toplumsal yaşam, hic bir zaman bu cevrimsel butunselliğe sığmayarak surup gitmektedir Hegel'e gore, değil insan bilinci, insansız ve nesnel bir dunya varolmadan once 'saltık' bir 'duşunce' vardı Her şey bu 'saltık duşunce' den oluştu Bu, pratikle doğrulanamayan ve asla doğrulanamayacak olan bir varsayımdır ki Hegel oğretisinin curuk yanını dile getirir Doğadan daha once varolan ve eytişimsel yontemle gelişerek doğalaşan ve insan bilincinde kendisini bulan bu 'saltık varlık' felsefesel bir 'Tanrı'dan başka bir şey değildir Bilindiği gibi duşunce, doğasal bir evrimin sonucu olarak insan varlığında gercekleşmiştir Başlangıcı bu sonucla acıklamaya kalkmak, babayı cocuğuyla acıklamaya kalkmak demektir Bu halde, her ne kadar doğasal ve butunsel evrimi kapsadığı ileri surulse de, Hegel'in eytişimi, kurgusal bir başlangıcla kurgusal bir son arasında kalan 'salt duşuncenin gelişme yasasıdır'
Hegel , bunu, 'Mantık Bilgisi' adlı yapıtının birinci kitabının girişinde şoyle anlatır: Bilgide ilerlemeyi gercekleştirmek icin gereken tek şey bu mantık yasasını kavramaktır Bu mantık yasasına gore olumsuz aynı zamanda olumludur ya da karşı duyulan her neyse yoklukta sıfır olmaz, sadece ozunun yadsınmasında sıfır olur Sonuc şudur ki yadsıma, belli bir yadsıma olmakla aynı zamanda belli bir icerik taşır Bu icerik yeni bir anlayıştır, yeni bir kavramdır; ama oncekinden daha yuksek, daha zengin bir kavram Cunku yadsınmasıyla, yani karşıtıyla zenginleşmiştir; onu icermektedir, hem de kendisinden fazla olarak cunku hem kendisini hem de karşıtınıicermektedir İşte kavramlar sistemi boyle oluşur Her turlu dış mudahaleden bağımsız olarak kesintisiz bir akışla boyle gelişir
Buna karşı, 'Felsefe Tarihi Ustune Dersler' adlı yapıtında da şoyle der: Genellikle dialektik dış dialektiktir, 'devim'le 'devimin kavranması' birbirinden ayrıdır Birincisi nesnelere bakmanın, onların nedenlerini gostermenin bir yoludur İkincisiyse nesnenin icten duşunulmesidir Nesne kendisi icin, dış ilişkilere ve yasalara bağlı olmadan ele alınır Nesnenin icine girilir ve gozlemlenir Nesnenin icinde kendi ic belirlenimlerine gore duşunulur Boylece nesne kendisini aşar, karşıt belirlenimler taşıdığını ve ancak kendisini boylelikle aştığını gosterir
Bu yuzdendir ki, eytişim ustalarından biri şoyle demektedir: Dunya, yani doğal, tarihsel, anlıksal her şey ilkin Hegel'de bir surec olarak, yani surekli devim, donuşme, değişme, gelişme icinde tasarımlanmıştır
Hegel de, bir olcude Kant, Fichte ve Schelling gibi 'bilme'yle ilgili 'eylem'in gercek ozdeksel temelini goremiyordu Bu yuzdendir ki, ustun ve hayranlık verici başarılarına rağmen, diyalektik anlayışı yetersiz ve sınırlı kalmıştır Duşunceye diyalektiği getirmiş olan Hegel, ne yazık ki diyalektik bir duşunceyle duşunememiştir, duşunme yontemi metafizik kalmıştır Hegel'in guclu yanı, bu duşunce surecinin gelişmesinde eytişimsel mantığın temellerini atarak bicimsel mantığın engelleyici egemenliğine son vermiş olmasıdır Eytişimsel ozdekciliği hazırlayan, Hegel'in bu cok ustun aşamasıdır 'Celişmeli oluş' un gercekliğini meydana koyan Hegel'in eytişimi, doğasal, bilincsel oluşun kendi felsefesinde son bulduğu buyuk celişmesinden temizlenmekle eytişimsel ozdekciliğin temelleri atılmıştır Daha acık bir deyişle, eytişimsel ozdekciliğe, Hegel'in celişmesi aşılarak varılmıştırs106,107
12 Feuerbach: Alman duşunuru Feuerbach, duşuncecilikle eytişimsel ozdekcilik arasında bir duşunsel kopru olmuştur Feuerbach'ta kaba ozdekcilik, eytişimsel bir yola yonelmiştir Ona gore, din, insanın kendi kendisine gosterdiği bir saygıdır Ne var ki insan bu erdemini, din adı altında kendisine yabancılaşarak, kendisinin dışında geliştirmiştir Felsefe insana bu celişmeyi aşmayı oğretir ve insan bu celişmeyi aşarak dinin insanlar arası bir bağıntı olduğunu anlar Bu ozdeksel ve eytişimsel aşma insanı geliştirir Din'in gerceği aşk'tadır Onceleri insanlar kendi niteliklerinin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı, Tanrılar insanlık duzenini kurmaya yetmediler Oysa bu duzeni kuracak olan, insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır Bu bağlılık en yetkin bicimine aşk'ta ulaşır Cinsel aşk, bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış bicimidir İnsanlar arasındaki butun sorunlar aşkın gucuyle cozulecektir Varlık yapısının temeli 'ozdek'tir ama kendisi 'duşunce'dir…
Gorulduğu gibi, Feuerbach'ın ozdekciliği sonunda gene idealizme varan bir ozdekciliktir ve Hegelciliğin bir başka ceşididir İnsanın Tanrı'ya tapmasını yasaklayan ozdekci Feuerbach'ın karşısında, insanın insana tapmasını buyuran duşunceci Feuerbach yer alır Feuerbach ozdekcilikle geride beraberim ama ileride beraber değilim der Engels'de şoyle demektedir: Feuerbach'ın gercek idealizmi onun din felsefesinde ve torebiliminde gorulur Feuerbach dini asla ortadan kaldırmak istemez İstediği onu geliştirmektir Felsefenin kendisi dinin icinde erimelidirs107
13 Eytişimsel ve Tarihsel ozdekcilik: Eytişimsel ve tarihsel ozdekci felsefe 'eytişim'in doğasal, toplumsal ve bilincsel butun alanları kapsayan evrensel niteliğini keşfetmiş ve tum ayrıntılarıyla acık secik sergilemiştir 'Teori'yle 'pratik'in eytişimsel birliğinden doğan bu eşsiz başarı, 'eski'yi korumaya calışan 'metafizik dunya goruşu'nun yerine 'yeni'ye katılan 'eytişimsel dunya goruşu'nu getirmiştir Bu yeni dunya goruşu, insanlık tyarihinin gerceğe yanaşma surecinde en buyuk 'aydınlanma'dır Karşıtların celişerek catışması ve bu catışma sonunda aşılması yoluyla, teksozle etytişimsel olarak gelişen doğa, bilinc ve toplum olgularının gerceğine ancak eytişimsel bir bakışla varılabilirdi Eytişim, hem evrensel butunluğun 'gelişme yasası' hem de bu gelişmenin 'inceleme yontemi'dir Oysa eytişim, Herakleitos'un parlak sezişlerinden Hegel'in okece acıklamalarına kadar, 'eytişim yontemi'yle değil, 'metafizik yontemi'yle incelenmiş; bu yuzden bulanık, varsayımsal, kuramsal ve bilimdışı kalarak oz benliğine kavuşamamıştır Eytişimsel ve tarihsel ozdekci oğreti, gerceğin, doğasal evrimin insanlı doneminde, bir ucu ozdekte ve bundan oturu pratikte, oteki ucu bilincte ve bundan oturu kuramda bulunan ikili karakterini aydınlığa cıkarmakla eytişimin Hegelci metafizik evrensel karakterini ortaya koymuştur İnsanlığın bilim ve pratikle bağlantı kuramayan tekyanlı bilinc ve kuram evresinde metafizik dunya goruşu nasıl zorunlu olmuşsa, bilim ve pratikle bağıntı kurulan bu cokyanlı evresinde de eytişimsel dunya goruşu oylece zorunludur Bilimin gelişmesiyle kendini sınırlamayan ve başıboş bir ozgurluk icinde alabildiğine pratik gercekten uzaklaşan duşunce, zorunlu olarak metafiziği gerektirmiştir Her an gelişen bilimle sınırlanan ve bilimsel pratikle kendini denetleyerek gelişme yoluna giren duşunce de boylece zorunlu olarak eytişimi gerektirmektedir Eytişimsel ve tarihsel ozdekciliğe gore eytişim, metafiğin tam karşıtıdır Benim eytişimim temelde Hegel'inkinden yalnız farklı değil,ona taban tabana karşıttır Hegel'e gore, ide adı altında bağımsız bir ozne haline donuşturduğu duşunce sureci gercek dunyanın yaratıcısıdır ve gercek dunya idenin yalnızca dış gorunuşunu meydana getirir Bana gore ise tam tersine, ide, insan zihninin yansıttığı ve duşunce bicimlerine donuşturduğu ozdeksel dunyadan başka bir şey değildir Butun doğa,en kucuk şeyden en buyuğune, bir kum taneciğinden guneşe, ilk canlı hucreden insana kadar surekli bir meydana geliş ve yok oluş, surekli bir akış, durmayan bir devim ve değişme icindedir Nesnel denen eytişim, butun doğada gecerlidir Oznel denen eytişim, yani eytişimsel duşunce ise butun doğada zıtların karşıtlığından doğan devimin gecerliğini yansıtır Duşunce ve bilinc, insan beyninin urunleridir İnsan da doğanın bir urunudur, doğal cevresinde doğayla birlikte gelişmiştir Bundan şu doğal sonuca varılır ki, insan beyninin urunleriki sonuc olarak onlar da doğanın urunleri demektirdoğayla celişme halinde değil, doğanın butunuyle uygunluk halindedir
Eytişim, doğayı, toplumu ve duşunceyi karşıtlıklarının catışarak aşılmasıyla durmaksızın devindiren ve geliştiren bir surec'tir
Demek ki doğanın işleyiş mekanizmasıdır, toplumun geliştirici gucudur, duşuncenin gerceğe varmak icin kullanabileceği tek bilimsel yontemdir
Ozdekci eytişime gelinceye kadar metafizik duşunce, ister idealist ister materyalist yonde olsun, ne doğayı, ne toplumu ve ne de duşunceyi cozumleyememişti Doğa nedir ve nasıl işler, toplum nedir ve neden boyledir, duşunce nedir ve insan neden boyle duşunur? Butun bunlar sacmasapan nedenlere bağlanıyor, hayal urunu varsayımlarla acıklanmaya calışılıyordu Tarihte ilk kez insan neden insan olduğunu ya da olması gerektiğini anlamıştır
Eytişimin uc buyuk yasası ozdeksel doğadan, tarihsel toplumdan ve bilincsel duşunceden gozlemlenerek şoylece saptanmıştır:
Her olay ve olgudaki gelişmenin o olay ve olgunun ic gelişmelerinden (celişmelerinden N) doğan kendiliğinden bir devimle gercekleştiğini acıklayan 'karşıtların birliği ve savaşı yasası',
Her olay ve olgudaki gelişmenin sayıca coğalmaların birdenbire nitelik değişmesini gerektirmesiyle gercekleştiğini acıklayan 'nicelikten niteliğe geciş yasası'
Her olay ve olgudaki gelişmenin eskinin olumlu yanlarını ozumseyen bir yenileşmeyle gercekleştiğini acıklayan 'olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası'
Doğanıni toplumun ve duşuncenin işleyiş mekanizmasını acıklayan bu uc buyuk eytişim yasası şu eytişimsel yasalarla tamamlanır:
1 Ozel ve genel
2 İcerik ve bicim
3 Oz ve olgu
4 Neden ve sonuc
5 Zorunluk ve rastlantı
6 Olanak ve gerceklik
7 Tumel ve tekil
8 Gorunuş ve gercek
9 Kuram ve kılgı
10 Soyut ve somut
11 Mantıksal ve tarihsel vb gibi bağımlı ulamlar arasındaki eytişimsel bağlılığı acıklayan yasalar
Eytişimin iyice kavranabilmesi icin ozellikle şu kavramların acık secik bilinmesi gerekir:
1 Ozdek
2 Devim
3 Bilinc
4 Oluş
5 Yasa
6 Zaman ve uzay
7 Bilgi
8 Kuram ve eylem
Eytişim, nesnel gercekliğin gelişme yasası olmakla 'nesnel eytişim' ve nesnel gercekliğin insan bilincinde yansıması olmakla 'oznel eytişim' olarak adlandırılır