Son Konu

Fenerbahcemizin ilk adını biliyormusunuz

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Fenerbahcemizin birincil adını biliyormusunuz arkadaslar bir yerde gördüm ve cok şaşırdım Fenerbehçe spor klübünün kurulduğu zaman birincil adıSiyah Çoraplılardı fenerbahce nasıl dogdu 1897'lerde Dereağzı Moda bölümünde birincil futbol takımı hareketlenmeleri Siyah Çoraplılaradını verdikleri futbol takımı 1907 yılı ilkbaharında, Kadıköylü gençlerden Nurizâde Ziya (Songülen), Bahriyeli Necip (Okaner), Hasan Sami (Kocamemi) ve arkadaşları arasında Hintlilakabıyla anılan Asaf (Beşpınar) beyler, ne zamandan beri içlerini kor gibi yakmakta olan bir konuda muhakkak kararlarını veriyorlar Ne pahasına olursa olsun, bir futbol kulübü kuracaklar Necip Bey'in Moda'daki evinde yaptıkları toplantıda kurmayı kararlaştırdıkları kulüplerine Fenerbahçe adını vermişler, forma rengi olarak da, o hoş bahar günlerinde Fenerbahçe çayırını süsleyen papatyaların rengi, SarıBeyaz'ı seçmişlerdi Amblemleri ise Fenerbahçe'nin ışık saçan feneri olacaktı Bu yeni kulübün kuruluş hazırlıkları şipşak akıp dışarı giden zamana yetişemediğinden Fenerbahçe takımı 19071908 İstanbul Futbol Ligi'ne katılamamış; 19081909 sezonunda ise forma renklerini SarıLacivert'e çevirmişlerdi Fenerbahçe kulübü kuruluş yıllarında çok sıkıntılı dönemler yaşayan ve kulübe yeni katılan ve çoğu Saint Joseph Fransız Mektebi öğrencileri olan gençlerin büyük çabalarıyla hayatını sürdürebilmişti Bu konuda Ayetullah ve Elkâtipzâde Mustafa beylerin unutulmaz hizmetleri olmuştu Fenerbahçe Kulübü bu sarsıntıları atlattıktan sonradan tez güçlenmiş ve 19111912 sezonunda İstanbul Futbol Ligi şampiyonluğunu kazanma başarısına ulaşmıştı Bundan daha sonra da Türk futbolunda Fenerbahçe ile Galatasaray'ın mutlak üstünlükleri başlamıştı Fenerbahçe yalnız yurt içinde kazandığı şampiyonluklar ve elde ettiği başarılarla değil, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışarıya yabancı takımlarla yaptığı maçlardaki başarılarıyla da kendini göstermiş ve Türkiye'nin en fazla sevilen kulüplerinin başında yer almıştır Fenerbahçe'nin bu büyük sevgiyi kazanmasında en manâlı sebeplerden biri de, Ateşkes yıllarında İşgâl kuvvetlerine mensup askeri takımlarla yaptığı maçlarda kazandığı parlak galibiyetlerin de önemli rolü olmuştur Bu galibiyetler, işgâl altındaki İstanbul halkının kırılmış gururunu okşayan, hatta güçlendiren etkenler olmuş ve Fenerbahçe sevgisi bir çığ gibi büyümüştür Fenerbahçe bugün Türkiye'de en çok taraftara sahip bulunan kulüp olarak tanınmaktadır Yapılan devlete ait ve özel istatistikler bunu göstermektedir Son olarak 1989 yılı sonunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü göre yaptırılan kamuoyu araştırmasında Türkiye'de her 27 kişiden 1'inin Fenerbahçeli olduğu belirlendi Yaşa FenerbahÇe ! Türk halkı 1923 yılı Ekim ayının 29 günü, kabına sığmayan coşku gösterileriyle, kabına sığmayan bir zaferi kutluyor, inanılmazı hakiki yapan savaşımının şerefli başarısını yaşıyordu Türk halkı o gün, dört takvim Kurtuluş Savaşı'nın noktaladığı zaferini kutluyordu Bu gün, Cumhuriyet'in kurulduğu mutlu gündü Türk halkı o mutlu gününde, uygar bir idare biçiminin başlattığı, uygar bir hayat dönemine ilk adımını atıyordu Bu unutulmaz gününden bütün 4 ay önce Türk halkı, bu kere Haziran ayının 29'unda, yine kabına sığmayan sevinç ve heyecan gösterileriyle, yine kabına sığmayan bir kibir yaşıyor, bir gün daha unutulmazsıfatıyla tarihe kazınıyordu Çünkü ahali, bugün de bir düşmanına karşısında kazandığı zaferini kutluyordu Cumhuriyet'in ilanından tam dört ay önce o gün, 1923 yılı Haziran ayının 29 günü, Fenerbahçe Futbol Takımı, İstanbul'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri futbol takımıyla yaptığı maçı 21 kazanıyor, İşgal Kuvvetleri'nin mağrur komutanı General Harrington'un elinden komutanın kendi namına koyduğu kupayı alıyordu İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, ordusuyla birlikte 2 Ekim 1923 günü, İstanbul'u terkederken, Dolmabahçe rıhtımında TBMM İstanbul Kumandanı Selahattin Adil Paşa ile birlikte 29 Haziran 1923 tarihi, Fenerbahçe'nin bir düşmanfutbol takımını yendiği günün tarihi olmasının ötesinde, işgal ettikleri ülkenin halkını küçümsemeyi deneyen bir işgalci komutana ve onun askerlerine unutulmaz bir dersin verildiği günün de tarihidir Bu tarih hem, ülkenin dört bir yanına milliyetçilik gururuyla spor zevkini bütünleştirmiş sporseverlerin, Fenerbahçe Kulübü'nün sevgi çatısı aşağı toplanmaya başlamalarının da birincil günüdür Bu mutlu günü izleyen günlerde ve aylarda doğan çocuklara, Fenerbahçeli futbolcuların adlarının verilmesi yarışıda, işte bu mutlu günün ülke çapında yarattığı, o kabına sığmayan keyifle başlamaktadır Birincil bakışta bir maçın kazanıldığı gün olmasının ötesinde hiçbir anlamı değil sanılan 29 Haziran 1923 günü kazanılan galibiyet doğrusu, kısa bir vakit daha sonra alacakları son derslerinden önce, İngiliz İşgal Kuvvetleri'ne verilen ilk dersti de galiba Dünyanın gözbebeği İstanbul, dünyanın gözü önünde işgal edilmişti ve derhal de, üzerindeki tüm gözlerin altında, dünyanın gözaltında idi İngiliz askerlerinin millet üstünde uygulamaya çalıştıkları baskının bir benzerini komutanları Harrington, kendi askerleri üzerinde uyguluyordu General Harrington, İstanbul'da hemencecik her şeyi denetimleri aşağı tutmaları konusunda askerlerine sert emirler veriyor, verdiği tüm emirlerin eksiksiz yerine getirilmesini bekliyordu Fakat General Harrington, askerlerine bir konuda laf geçiremiyordu Ne denli sert emir verirse versin, askerlerinin Fenerbahçe'yi yenebilmelerini bir türlü sağlayamıyordu İşgal Kuvvetleri'ne ait çeşitli birliklerin futbol takımları Fenerbahçe'yle sıkça rastlamak istiyor, fakat yaptıkları tüm maçları da kaybediyorlardı Bu özel maçlar yine de fazla manâlı değillerdi fakat, Fenerbahçe'nin her maçta İngilizler'i yenmesi, gerçi General Harrington'u çileden çıkarmaya yetiyordu Türklere bu konuda muhakkak bir ders verilmeliydi İstanbul'u askeri gücü aşağıda tutan İngilizler, askeri alandaki üstünlüklerinin yanı sıra, futbolda da enerjik olduklarını muhakkak göstermeliydiler Yenmeleri gereken ekip da Fenerbahçe'den başkası olmamalıydı Ayrıca, önemli bir niçin daha vardı: İşgal Kuvvetleri birliklerinden birinin takımını yendiğinde, Fenerbahçe'nin çevresinde Türkler aniden bütünleşiyorlar ve milli bir sevinç yaşıyorlardı Bu da İşgal Kuvvetleri Komutanlığı göre hiç de güzel karşılanmıyordu General Harrington'un Fenerbahçe'ye karşı duyduğu öfkenin kaynağı, bağlı birliklerin tüm takımlarını yenen Fenerbahçe'nin, her maçtan daha sonra Türkler'in milli duygularını şahlandırmasının da ötesindeydi Aslında General Harrington'daki Fenerbahçe öfkesinin reel nedeni, Bu kulübün 'zararlı faaliyetler' içinde bulunmasıidi Fenerbahçe'nin o günlerdeki kulüp binası, Kalamış Koyu'na akan Kurbağalıdere'nin kenarındaydı Fenerbahçeli futbolcular, Kurbağalıdere' deki antrenman sahasında bir yanlamasına egzersiz yaparlarken, öte taraftan kulüp binasına (fotoğrafta) tabanca saklıyorlar ve gece karanlığında bunları Anadolu'ya gönderiyorlardı Binanın 810 metre ötesinde, motorların yanaştıkları bir iskele vardı Kulüp binasının kayıkhanesi ise, silah ve cephane deposu olarak kullanılıyordu Geceleri iskeleye çaktırmadan yanaşan motorlara bu depodan yüklenen tabanca ve cephaneler, Anadolu'ya kaçırılıyordu Büyük bir mahremiyet içinde yapılmasına karşın bu zararlı faaliyetbir üre sonra İşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından duyuldu Benzer gün Fenerbahçe Kulübü'ne zararlı etkinlik'in düşman tarafından duyulduğu haberi geldi O gün idman yapmaya gelen oyuncuların bir görevi de, antrenman alanından kaybolup, kayıkhanedeki tabanca ve cephaneyi gizli gizli evlerine götürmek ve orada saklamaktı Kulüp binasında saklanan silahlar Kurbağalıdere'den Marmara'ya oradan da Anadolu'ya kaçırılırdı Gece olmadan görev işlenmiş, depodaki bütün tabanca ve cephaneler kulüp yöneticilerinin, üyelerinin ve sporcularının evlerine kaçırılmış ve buralarda korumaya alınmışlardı Havanın en ince ayrıntısına kadar kararmasının arkasında Fenerbahçe Kulübü'ne, albay düzeyindeki komutanların yönettiği bir hakim operasyonuyapıldı Bu durum, Fenerbahçeliler için bir sürpriz olmadı Fakat olayın sonu, İngilizler için büyük sürprizdi Çünkü ne kayıkhanede, ne binanın öbür bölümlerinde tek tabanca ve mühimmat bulunamadı Baskından sonra İngilizler, olay yerinden baştan sona çekilmediler Kulüp binasının çevresine, süngüleri takılmış silahlarıyla nöbetçi bir birlik yerleştirdiler İşgal altındaki İstanbul'un orta yerinde şimdi, Fenerbahçe Kulübü de işgal altına alınmıştı Kendilerine gelen ihbarın manâsız çıkması bir yanlamasına daha da önemlisi, Fenerbahçe Kulübü'nün cezalandırılamaması, komutan Harrington'u küplere bindirmişti Bu Fenerbahçe'ye, elbette unutamayacağı bir ders verilmeliydi Türklerin milli duygularının odağı durumuna gelen Fenerbahçe'nin, halkın gözündeki ve gönlündeki yerinden kesinlikle indirilmesi gerekiyordu Bunu yerine getirmek için en etkin ve en kısa yol ise, futboldu Harrington, yan bütün subaylarla bir görüşme yaptı ve onlara, Fenerbahçe'nin prestijinin değil edilerek, bu kulübün halkın gözünden düşürülmesiemrini verdi Toplantıda oluşan ortak görüntü, bu infazın ancak futbol sahasında yapılabileceğiydi İşgal Kuvvetleri'nin bütün birlikleri taranarak, en yetenekli futbolcular seçilecek ve kurulacak takıma, o sıralarda Malta, Cebelitarık ve Mısır'da oynayan meşhur dört İngiliz futbolcu da çağrılacaktı İngilizler bir futbol maçından çok güya bir savaşa hazırlanıyorlardı Komutan Harrington da, maçın galibine devretmek üzere kendi adını koyduğu, bir metre yüksekliğinde ve baştan sona gümüşten dev bir kupa yaptırdı İngilizler'in cephesinde tüm hazırlıklar tamamlanmıştı Şimdi sıra, Fenerbahçe'ye meydan okumaya gelmişti Ama Harrington, böylece telaş etmedi Bu konuda ilk kez, hazırlıkların üstünden tam bir buçuk ay geçtikten sonradan bir girişimde bulundu Haziran ayı başlarında, Beyoğlu'nun günlük yabancı gazetelerinde, aynı noktadan kaynaklanan bir haber yayınlandı Bir eğlence maskesiyle örtülen ama gerçekten açık bir meydan okumadan başka bir şey olmayan haber şöyleydi: Batılılar karması Türk kulüplerine meydan okuyor Galibine başkumandanın ismini içeren büyük bir kupa verilecektir Bu maça Türk kulüpleri istedikleri gibi takviye alabilirlerHaber, Türkler aralarında önce dehşet uyandırdı Bu dehşet daha sonra öfkeye, bundan daha sonra da kafa tutmaya dönüştü Fenerbahçe Kulübü'nün idare kurulunu oluşturan Nasuhi Baydar, Şampiyon Kulaksızoğlu ve Tevfik Taşçı bu meydan okumanın aşağıda kalmamakve Türkler arasındaki bu ağır havayı ortadan uyandırmakiçin kararlarını verdiler: Goldstream Guardsadı bahşedilen İşgal Kuvvetleri takımı ile maç yapmaya hazırızFenerbahçe Kulübü Idare Kurulu'nun kararı üç gün sonra gazetelerde değişik dillerde yayınlandı: Batılılar karmasının çağrısını Fenerbahçe Kulübü, yalnız kendi kadrosu ile oynamak üzere ve şartsız olarak kabul ettiFenerbahçe'nin üç kişilik idare heyeti, gazetelerde yer alan ilanlar ve haberlerle yetinmediİngilizce olarak kaleme alınan bir mektubu İşgal Kuvvetleri Komutanı'na yolladı Bu mektup şöyleydi: İstanbul ve Havalisi Müttefik İşgal Kuvvetleri Spor Amirliği Cânibi Âli'lerine, Harbiye, İstanbul Fenerbahçe Spor Kulübü, tüm klüplere açık çağrınızı öğrenmiş bulunmaktadır Kulübümüz, istek buyurulan futbol maçını, tekrar istek buyurulacak sahada yalnız kendi kadrosu ile oynamaya hazır olduğunu ve cevabınızı beklediğini cânibi âlilerine bildirmekten onur duyarlarBundan Böyle ok yaydan çıkmıştı Fenerbahçe Spor Kulübü, İşgal Kuvvetleri'nin bu meydan okumasına tek başına karşı koyacaktı Bu, ancak o günleri yaşayanların bütün anlamıyla anlayabilecekleri bir sorumluluk duygusuyla gerçekleştirilen bir hareketti Bunun yanı sıra ola ki de bir anlamda, bir cephe göreviydi Yine De, kulüp binasının bir bölümünü cephane deposu yaparak, buradan Anadolu'ya gizlice tabanca gönderen yöneticilerin, üyelerin ve futbolcuların kulübü Fenerbahçe, bu milli görevi ile, zaten cephenin tam ortasında idi Silahlar, ortak olarak çekilmişti Fenerbahçe, İngilizler'le savaşa girmeyikabul etmişti Bu yolun dönüşü yoktu Anadolu'ya silah gönderdiği bilinen, ama kanıt olmadığı için, bu suçu kanıtlanamayanFenerbahçe'ye hakettiği dersi sahada vererek onu, halkının gözünden düşürmeyi amaçlayan İngiliz İşgal Kuvvetleri'yle senelerdir çektiği yönetici buhranı sonucu işgal edilmiş bir ülkenin, o kadar bir duruma katiyen değer olmayan ulusunun, onurunu kurtarmayı atama edinen Fenerbahçe Kulübü aralarında savaş başlıyordu Cebelitarık, Malta ve Mısır'daki meşhur İngiliz futbolcular İstanbul'a gelmişler ve Goldstream Guardsadlı İşgal Kuvvetleri takımında, birer dopingmalzemesi olarak yerlerini almışlardı Maçın oynanacağı tarih de açıklanmıştı: 29 Haziran 1923 Bir adı da Topçu Kışlası Meydanıolan Taksim'de, bugünkü Taksim Gezi Parkı'nın bulunduğu yerdeki Taksim Stadı, o sabahın erken saatlerinde dolmaya başlamıştı Fesli, şapkalı ve üniformalı binlerce seyirci akın akın stada geliyordu Stadın demir parmaklıklı kapısından birbirlerinin üzerlerinden atlayarak ya da birbirlerini ezmekte olduklarına aldırmayarak geçmeye çalışan seyirciler aralarında, ekose eteklikli İskoçlar'dan, geniş türbanlı Hindular'a, sarışın delikanlılardan, belleri bariz satırlı, kuzgun Güney Afrikalılar'a ve Avusturalya yerlilerine dek tüm İngilizlervardı Sahanın kenarına dizilmiş yüzlerce iskemlede ise ilk olarak Komutan Harrington almak üzere, İşgal Kuvvetleri'nin bütün general ve amiralleriyle, rengarenk üniformalar içinde farklı alanlara yönlendirilmiş rütbedeki subaylar, eşleri ve çocukları oturuyorlardı General Harrington göre bu maçı izlemesi için özel olarak ağırlama edilen ve Ironduckadlı İngiliz zırhlısıyla özel olarak gelen Malta Valisi Lord Pulmmer ise, güya evsahibi General Harrington'un yanında yerini almıştı Sahaya giremeyenler ise, topçu kışlasının damında ve pencerelerinde kaptıkları yerlerde maçın başlamasını bekliyorlardı Goldstream Guards Takımı'nın Fenerbahçe'ye vereceği dersi görmek için sabırsızlanan İşgal Kuvvetleri erleri ise, maç öncesi şımarıklıklarına şenlik adı vermişler, çılgınlıklarını misafir etme sanmaya başlamışlardı İşgal altındaki İstanbul'un üzücü halkı, dört kolla kucaklayabilmek için bir galibiyetin umuduyla sessiz sedasız duruyordu Maç saati geldiğinde üç meşhur futbolcuyla güçlendirilmiş Goldstream Guards takımı kulakları sağır eden bir heyecan aşağıda sahaya çıktı Taksim Stadı sanki uygun duramıyor, olduğu yerde sallanıyordu Fenerbahçe sahaya çıktığında ise İstanbul'un hüznü, İstanbullular'ın alkışlarında bile görülüyordu Kuvvetsiz, utangaç ve kısık sesli alkışlardı bunlar Fenerbahçe o gün Türk ulusunu temsilcilik etmekten diğer diğer taraftan Türk futbolunun özel bir başarısını taşıyordu Fenerbahçe o yıl, hiç yenilmeden, hatta hiç gol yemeden ve bütün 53 gol atarak, İstanbul şampiyonu olmuştu Sahada yer alan takım bu başarıyı karşılayan oyunculardan oluşuyordu Kazanan Fenerbahçe'nin kadrosu şöyleydi: Şekip Kulaksızoğlu Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay Kadri Tulga, İsmet Uluğ, Gahir Yeniçay Sabih Arca, Alaeddin Baydar, Akıllı Rıza Sporel, Beleş Ömer Tanyeli ve Bedri Gürsoy Maç başladığında İşgal Kuvvetleri oyuncularının sert oynamaları uyarı çekti Dikkat çeken başka bir nokta ise hakemin bu sertliklere göz yumması idi Türk seyirciler maçı sessizce izliyorlar, Fenerbahçeli futbolcular ise, üzerlerindeki gerginliklerini bir türlü atamıyorlardı Ilk manâlı tehlike, Feenrbahçe kalesinde yaşandı İngilizler'in bir şutu direkten döndü Tehlikeden birkaç dakika sonra, İngilizler'in bekledikleri, Türkler'in ise korktukları lahza geldi Malta'dan getirtilen meşhur futbolcu, Chelsea takımının soliç oyuncusu, maçın birincil golünü attı Onun on beş metreden çektiği sert şut, kaleci Şekip Kulaksızoğlu'nun topa karşı koymasına olanak bırakmamıştı Bu golden sonradan İngiliz seyirciler, Taksim Stadı'nı bayram yerine çevirdiler Sevinç gösterileri durmuyor, giderek daha da artıyordu Yedikleri golden sonradan Fenerbahçe takımında moral bozukluğu görülmedi; aksine, bu gol tüm oyuncularda kamçı etkisi yaptı Bir De, İngiliz seyirciler saha dışında çoştukça, Fenerbahçe takımı da saha içinde coştu Fakat ilk sanki sona erene değin bu coşkunun meyvesi alınamadı Bu yarı, Fenerbahçe'nin 10 aleyhinde bitmişti İkinci yarı başladığında, sahada sözde farklı bir Fenerbahçe vardı Oyuncuların ilk yarıda üzerlerinden atamadıkları gerginlikleri bu yarıda yok olmuş, sahaya gerginlikten uzakta, bakımlı bir oyun oynayan Fenerbahçe gelmişti Bu rahat 15 dakika daha sonra birincil meyvesini verdi Akıllı Rıza Sporel, iki İngiliz futbolcusunun arasından ustalıkla sıyrıldı ve bombasözcüğü ile nitelendirilebilecek sertlikte bir şutla topu, İngilizler'in kalesine yolladı Sahada tüm Fenerbahçeli oyuncular mutluluk içinde birbirlerine sarılırlarken, saha dışarıya o dakikaya dek seslerini çıkaramayan Türkler ise, sevinç haykırışlarıyla yerlerinden fırlamışlar, gözyaşları içinde birbirlerini kucaklayarak öpüyorlar, coşkularını paylaşıyorlardı Şu Anda sesleri duyulmayan kesim, İngiliz seyircilerdi Sayı bakımından İngilizler'den çok eksik olmalarına rağmen Türk seyircilerin sevgi gösterileri ve coşkusu, stadın dışına taşıyor, tüm Taksim Alanı'na yayılıyordu: Goooolİşte bu heyecan ve mutluluk sürerken 74'üncü dakikada, santrhaf İsmet Uluğ topu büyük bir ustalıkla Zeki Rıza Sporel'e uzattı Sporel, cetvelle çizilmişcesine ayağına kadar uzatılan bu pası değerlendirmekte gecikmedi ve yine iki İngliiz futbolcunun kendisini sıkıştırmasına ve engellemeye çalışmasına karşın, yine bombagibi bir şutla topu ikinci kez İngilizler'in kalesine gönderdi Fenerbahçe, güçlendirilmiş İngiliz İşgal Kuvvetleri aleyhinde şu anda, 21 öne geçmişti Sahada İngiliz futbolcuları, saha dışarıda ise İngiliz seyirciler donmuş, kalmışlardı Onlardan boşalanyerleri Türkle dolduruyordu Sahada oyunu Fenerbahçe oynuyor saha haricen, seyirciler arasından ise sadece Türkler'in sesleri duyuluyordu Maç bu sonuçla bittiğinde, sahayı çevreleyen tel örgüler mahvolmuş sonra da stat dışındaki seyirciler sahayı doldurarak, Fenerbahçeli futbolcularla bütünleşmişlerdi Türkler, Fenerbahçeli futbolcuları kucaklıyorlar, öpüyorlar, omuzlara kaldırıyorlar; sevinçlerini, coşkularını, hatta gururlarını onlarla paylaşıyorlardı Maç bitmişti ama maçın sonuna konulması gereken bir nokta kalmıştı Maçın galibine General Harrington Kupası verilecekti Türkler ve İngilizler arasındaki didişme, bu kupanın sahibine teslim edilmesinden sonradan noktalanmış olacaktı Beklenen bu anda geldi İşgal Kuvvetleri Komutanı Harrington, kendi adını verdiği gümüş işlemeli bir metre yüksekliğindeki kupayı, kendi takımını yenen Fenerbahçe'ye, kendi elleriyle verdi Fenerbahçeli futbolcular, kupayı verirken İngiliz komutanın ellerinin titrediğine dikkat ettiklerini söylüyorlardı Adına maçdenilen İngiliz çekişmesi statta bitmişti ama, giderek çoğalan bir insanlar topluluğu kadar, giderek artan bir sevinç ve coşkuyla, stat dışarıda sürdürülüyordu Sevinçli ve hevesli Türkler, sahada omuzlarına aldıkları Fenerbahçeli oyuncuları yere hiç indirmiyorlar, stattan omuzlarında çıkardıkları bu milli kahramanlarını, Taksim Alanı'ndan başlayarak İstanbul caddelerinde bir bayrak gibi taşıyorlardı Türk halkı bu mutlu 29 Haziran 1923 tarihinden tam dört ay sonra, tekrar aynı gün, ayın 29'unda diğer büyük ve ihtişamlı bir zaferin mutluluğunu daha yaşayacaktı 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyeti'ne kavuşacak olan Türk halkı, bu en mutlu gününün provasını dört ay öncesinden şu anda yapıyordu yarı Fenerbahçe, İşgal Kuvvetleri karmasını yendiğinde, General Harrington'un Fenerbahçeli futbolculara elleri titreyerek tahsis etmek zorunda kaldığı, kulübün tarihinde şayet de en önemli kupa KONUYU UZUN BULANLAR ICIN ÖZETİ Fenerbahçemiz nasıl kuruldu 1897lerde Dereağzı Moda bölümünde ilk futbol takımı hareketlenmeleri Siyah Çoraplılar adını verdikleri futbol takımı 1907 yılı ilkbaharında, Kadıköylü gençlerden Nurizâde Ziya (Songülen), Bahriyeli Necip (Okaner), Hasan Sami (Kocamemi) ve arkadaşları arasında Hintli lakabıyla anılan Asaf (Beşpınar) beyler, ne zamandan beri içlerini kor gibi yakmakta olan bir konuda belirlenmiş kararlarını veriyorlar Ne pahasına olursa olsun, bir futbol kulübü kuracaklar Necip Beyin Modadaki evinde yaptıkları toplantıda kurmayı kararlaştırdıkları kulüplerine Fenerbahçe adını vermişler, forma rengi olarak da, o güzel bahar günlerinde Fenerbahçe çayırını süsleyen papatyaların rengi, SarıBeyazı seçmişlerdi Amblemleri ise Fenerbahçenin ışık saçan feneri olacaktı Bu yeni kulübün kuruluş hazırlıkları hızla akıp giden zamana yetişemediğinden Fenerbahçe takımı 19071908 İstanbul Futbol Ligine katılamamış; 19081909 sezonunda ise forma renklerini SarıLaciverte çevirmişlerdi Fenerbahçe kulübü kuruluş yıllarında fazla tedirgin dönemler yaşamış ve kulübe yeni katılan ve çoğu Saint Joseph Fransız Mektebi öğrencileri olan gençlerin büyük çabalarıyla hayatını sürdürebilmişti Bu konuda Ayetullah ve Elkâtipzâde Mustafa beylerin unutulmaz hizmetleri olmuştu Fenerbahçe Kulübü bu sarsıntıları atlattıktan daha sonra hızla güçlenmiş ve 19111912 sezonunda İstanbul Futbol Ligi şampiyonluğunu kazanma başarısına ulaşmıştı Bundan sonra da Türk futbolunda Fenerbahçe ile Galatasarayın mutlak üstünlükleri başlamıştı Fenerbahçe yalnız yurt içinde kazandığı şampiyonluklar ve elde ettiği başarılarla değil, lüzum yurt içinde ve gerekse yurt haricen yabancı takımlarla yaptığı maçlardaki başarılarıyla da kendini göstermiş ve Türkiyenin en çok sevilen kulüplerinin başında yer almıştır Fenerbahçenin bu büyük sevgiyi kazanmasında en önemli sebeplerden biri de, Ateşkes yıllarında İşgâl kuvvetlerine mensup askeri takımlarla yaptığı maçlarda kazandığı aydınlık galibiyetlerin de kayda değer rolü olmuştur Bu galibiyetler, işgâl altındaki İstanbul halkının kırılmış gururunu okşayan, hatta güçlendiren etkenler olmuş ve Fenerbahçe sevgisi bir çığ gibi büyümüştür Fenerbahçe bugün Türkiyede en fazla taraftara sahip bulunan kulüp olarak tanınmaktadır Yapılan resmi ve özel istatistikler bunu göstermektedir Son olarak 1989 yılı sonunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü göre yaptırılan kamuoyu araştırmasında Türkiyede her 27 kişiden 1inin Fenerbahçeli olduğu belirlendi İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, ordusuyla birlikte 2 Ekim 1923 günü, İstanbulu terkederken, Dolmabahçe rıhtımında TBMM İstanbul Kumandanı Selahattin Adil Paşa ile birlikte Fenerbahçeli futbolcular, Kurbağalıdere deki antrenman sahasında bir yandan çalışma yaparlarken, öte taraftan kulüp binasına (fotoğrafta) tabanca saklıyorlar ve gece karanlığında bunları Anadoluya gönderiyorlardı Kulüp binasında saklanan silahlar Kurbağalıdereden Marmaraya oradan da Anadoluya kaçırılırdı  
 
Üst Alt