Glokom, göz içi basıncından görme sinirinin zarar görmesi ile karakterize bir hastalıktır. Görme sinirini oluşturan liflerin, basıncın etkisi ile yavaş yavaş harap olmasına bağlı olarak görme alanı daralmaya başlar. Zamanında teşhis ve tedavi yapılmadığı taktirde, sinir liflerindeki hasarın geri dönüşsüz olması nedeniyle, görme alanının ileri derecede kaybı ve hatta körlük kaçınılmazdır. Glokom önemli bir halk sağlığı sorunu olup, gelişmiş ülkelerde, körlüğün ikinci en sık görülen nedenidir. 35 yaş üzerindeki her 50 bireyden yaklaşık olarak birinde glokom mevcuttur.
İleri yaş glokomu ağrısızdır, sinsidir !
Glokomda göz içi basıncı sıklıkla yavaş yavaş yükselip, görme sinirinde yavaş, fakat ilerleyici bir harabiyet yapar. Bu özellikleri nedeniyle de, halk arasında inanılanın aksine, ağrısız ve sessiz gidişli bir hastalıktır. Yine bu özelliğinden dolayı hasta bireylerin çoğu, varolan glokomunun farkında değildir. Hastalığın çok ileri evrelerinde ise, görme alanındaki ileri derecede daralma, hasta tarafından hissedilebilir. Ya da hastalığın son evresinde, bir gözün ışığı bile seçemediği farkedilir ki, bu aşamada, artık tedavisi mümkün olmayan bir kayıp söz konusudur.
Glokomun daha nadir görülen tipinde ise, ani olarak çok yüksek değerlere çıkan göz içi basıncı, göz çevresinde ağrı, gözde kızarıklık, görmede bulanıklaşma, ışıkların çevresinde halelerin görülmesi ve mide bulantısı ile kusmalara neden olur.
Diabette glokom riski 3 kat artmıştır!
Glokom normal toplumda %2 sıklıkla görülen bir hastalık olmakla birlikte, bazı bireyler glokom gelişimi yönünden daha fazla risk altındadır.
* Birinci dereceden akrabalarında glokom olanlar en fazla risk altında olan gruptur, bu bireylerde glokom gelişme riski on kat daha fazladır.
* İkinci önemli risk faktörü diabettir. Diabetli hastalarda glokom riski, normal bireylere göre üç kat daha fazladır.
* İleri yaşta glokom sıklığını artırır, özellikle 65 yaş üzerinde glokom hastalığına daha sık rastlanır.
* Ayrıca hipertansiyon, tıkayıcı damar hastalıkları, migreni olan bireylerde ve yüksek miyop gözlerde de glokom riski artmıştır.
Glokom önlenebilir körlüklerin en başında gelir!
Hemen hemen hiç bulgu vermeyen bu hastalık, ancak, kontrol amacıyla göz muayenesi yapılan kişilerde erken tanınabilir. Düzenli yapılan göz muayeneleri ile glokomun erken tanısı mümkündür!
Bu amaçla önerilen göz muayenesi aşağıdaki sıklıkla yapılmalıdır:
* Hiçbir risk taşımayan olgularda
35-40 yaş arasında bir kez
40-60 yaş arasında 2-3 yılda bir kez
60 yaştan sonra 1-2 yılda bir kez
* Risk grubundaki olgularda
35 yaştan sonra her yıl 1 kez
Ağrısız ve sessiz gidişi nedeniyle bireylerin çoğu hastalığının farkında değildir. Glokomun tespitinde düzenli aralıklarla yapılan göz muayenelerinin önemi büyüktür
Yine bu nedenlerden dolayı göz içi basıncının ölçümü, göz dibi bakısı ve görme alanı incelemesi, göz muayenesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Her bireyin göz içi basıncı kendine özeldir!
Göz içi basıncının normal aralığı, genelde 10-22 mm Hg olarak kabul edilir. Ancak, glokom ile göz içi basıncı düzeyi arasında oldukça karmaşık bir ilişki vardır.
* Bazı olgularda 22 mm Hg’dan yüksek göz içi basıncı, görme sinirine zarar vermez. Bu olgular, yine de daha sonra gelişebilecek harabiyet yönünden takip edilmelidir.
* Bazı olgularda ise normal kabul edilen aralıktaki göz içi basıncı düzeyine rağmen, görme siniri harabiyeti vardır. Bu tip olgulara Düşük Basınçlı Glokom denmektedir. Yapılması gereken, göz içi basıncını mevcut düzeyinden daha aşağılara çekmektir.
Göz içi basıncı gün içinde değişir!
Göz içi basıncı günün belirli saatlerinde, kişinin ilaç kullanıp kullanmamasıyla da ilgili olarak, önemli değişiklikler gösterir. Sağlıklı kişilerde 5 mm Hg’a kadar olmasını beklediğimiz bu dalgalanma, glokomlularda daha fazladır. Bu değişim, vücut tansiyonuyla ilişkili değildir. Ancak, vücut tansiyonu sürekli yüksek seyreden olgular risk grubunda olduklarını bilmeli, yılda 1 kez, yakınmaları olmasa da göz doktoruna başvurmalıdır.
Erken tanı glokoma ait harabiyeti durdurabilir; ama geri döndüremez!
Glokom tanısında geç kalınmadıktan sonra tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Düzenli tedavi ve kontrollerle glokoma bağlı körlükler önlenebilir. Günümüzde göz içi basıncını düşürmeye yönelik çok sayıda ilaç alternatifi mevcuttur. Glokom tanısı konulduğunda, hastanın sistemik hastalıkları da dikkate alınarak en uygun tedavi seçeneği belirlenir.
Bir kez glokom tanısı konulan bireyin ömür boyu, verilen ilaçları düzenli olarak kullanması ve takibi şarttır. Göz içi basıncını düşürmeye yönelik bu damlaların, düzenli olarak, mümkün olduğunca günün önerilen saatlerinde ve göze isabet edecek şekilde, göze değdirilmeden damlatılması tedavi yönünden çok önemlidir. Örneğin, günde iki kez damlatılması önerilen göz tansiyonu damlası, sabahları 08.00’de damlatılıyorsa, akşamları da 20.00’de damlatılmalı, gece yarısı veya yatmadan önceye bırakılmamalıdır.
Glokom tedavisi alan kişinin takibinde, ilaçla elde edilen göz içi basıncı düzeyi, önem taşır. Bu nedenle, tedavi alan glokom hastaları, kontrol muayenelerine geldiklerinde de tedavilerini aksatmamalı, muayene günündeki damlalarını da, saatinde damlatmalıdır.
Tedavinin başarılı olup olmadığı, hastalığın şiddetine göre değişen sıklıklarla yapılacak kontroller ve görme alanı gibi ek incelemelerle yapılır. Genel olarak ilaç tedavisi ile göz içi basıncını kontrol etmek mümkündür; Ancak, ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı veya iyi uygulanamadığı durumlarda laser tedavisi ya da ameliyatlar ile de göz içi basıncını düşürmek yoluna gidilebilir.
Özetle; glokom önlenebilir körlük nedenlerinin başında gelir. Erken tanı, en önemli tedavi şansını yaratır. Hiçbir yakınmanız olmasa dahi, göz doktorunuza önerilen sıklıklarda başvurmanız, görmeye devam edebilmeniz için şarttır.
Aydınlık ve güzel günler dileğiyle…