Son Konu

Gördüklerinden Fazlası! Rene Magritte'nin Zorluklarla Güçlenen Hayat Hikayesi ve Ölümsüz Eserleri

teknoloji

Yeni Üye
Katılım
9 Ocak 2022
Mesajlar
152,992
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
45
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
s-9538db5865b8be303f5afeadbb360fa5c931138c.jpg


Sürrealizm akımının en önemli temsilcilerinden, sıra dışı zekasını yansıttığı eserleriyle kendisine hayran bırakan Rene Magritte, 69 yıllık hayatına birbirinden özel eserler bıraktı. Kimi bir pop albümünün kapağını süslerken kimisi The Exorcist gibi kült filmlerin afişlerine ilham kaynağı oldu. Peki çağdaş resmin en büyük ilham kaynaklarından Magritte, nasıl bir hayat geçirdi? İşte kısaca ustanın hayatı ve eserleri...


René Magritte, oldukça varlıklı Belçikalı bir ailenin üç erkek çocuğundan en küçüğü olarak 21 Kasım 1898'de dünyaya geldi. Gezici satış temsilcisi babası ve kendisi henüz 14 yaşındayken Sambre Nehri'ne atlayarak intihar eden tuhafiyeci annesi, yaşamının en büyük mimarlarıydı.




Magritte, henüz 14'ünde annesinin cesedinin sudan çıkartılışının en yakın tanığı oldu. Annesinin cesedinin suyun üzerinde yüzüşünün ressamın 1927-1928 yıllarında çizdiği Les Amants serisine ilham kaynağı olduğu iddia edildi. Ancak Magritte bu açıklamadan hiç hoşlanmadı.



Annesinin ölümünden üç yıl sonra, 17'sinde resme başlayan Magritte, ertesi yıl Brüksel'deki Académie des Beaux-Arts'a kaydoldu. Ancak derslerindeki başarısızlığı kötü sonuçları beraberinde getiriyordu. Bu dönemde tanıştığı Vitor Servranckx tüm hayatını etkilerken askerlik çağı da çoktan gelmişti.



1921'de zorunlu askerlik hizmetini yaparken bir yıl sonra çocukluk aşkı Georgette Berger ile evlenmek üzere eve döndü. İşini kurması gerektiği bu dönemde biricik dostu Servranckx'in gözetiminde teknik ressam olarak çalışmaya başladı.



1925 yılında ilk kez Giorgio de Chirico'nun çalışmalarını gördü ve sürrealizm aşkı içinde alevlenmeye başladı. 1927'den 1930'a kadar yaşadığı Paris dönemi bu sürrealizm ateşini alevlendirecek; Max Ernst, Salvador Dali gibi sanatçıları içeren güçlü zümrelerle bağlantılar kurmasını sağlayacaktı.



1930'da Galerie le Centaure ile olan sözleşmesi sona erince işsiz kaldı. Rotayı yine reklamcılık alanında çalışmak için Brüksel'e çevirirken araştırmacılar Magritte'in bu süre zarfında gelirini ünlü sanatçıların sahte resimlerini yaparak ve hatta belki de sahte para üreterek sağlayıp sağlamadığını tartışıyorlar.



Ne olursa olsun, 1930'dan 1937'ye kadar, Magritte'in kendi sanatına ayıracak çok az zamanı vardı. Ancak 1930'ların sonlarında, Londra'daki Edward James de dahil olmak üzere uluslararası koleksiyonerlerin artan ilgisi, Magritte'in finansal bağımsızlığını sağladı ve sonunda ticari işlerden neredeyse tamamen vazgeçebildi.



Magritte'in başarı ve şöhretine kavuştuğu dönemlerde patlak veren İkinci Dünya Savaşı, hayatını yeniden şekillendirecekti. Kendi özgün stilini geliştirdiği bu dönemde savaşın kasvetine yıkıcı bir yanıt olarak daha parlak, izlenimci bir anlayışa yöneldi.



Kendi cümlesiyle: "Sürrealizmin, her şeyin sorgulanabilmesi için teşvik etmeyi umduğu kaos, panik duygusu, bu aptal Naziler tarafından çok daha başarılı bir şekilde elde edildi... Yaygın karamsarlığa karşı, şimdi bir neşe ve zevk arayışı.”



Fauves parodileri olarak kabul edilen kasıtlı olarak kışkırtıcı "vahşi" bir tarzla yaptığı kısa deneylerle geçen 1950'lerin ardından Magritte karakteristik stiline ve konu setine geri döndü ve yalnızca 1960'larda tam altı büyük retrospektif yarattı.



Bazı Fransız sürrealist sanatçılar gösterişli hayatlar sürerken, Magritte resimlerini sık sık dolduran melon şapkalı adamların sembolize ettiği gibi orta sınıf bir varoluşun sessiz anonimliğini tercih etti.



Magritte'in resimlerinde sıklıkla görülen melon şapkalı adamlar yıllar sonra kendi portreleri olarak yorumlandı. Bu, Magritte'in resimlerinde otobiyografik bir içeriğe işaret ediyor olsa da daha çok onun ilhamının sıradan kaynaklarını açıklıyor. Gizemi uzaklarda aramamıza gerek olmadığına, onun gündelik yaşamımızda karşımızda olduğuna dair en net mesaj.



1936'a geldiğimizde resimleri New York'ta sergilenecek kadar üne sahip olan Magritte, 15 Ağustos 1967'de pankreas kanserinden vefat etti ve Brüksel'deki Schaarbeek Mezarlığı'na gömüldü. Magritte'in çalışmalarına olan ilgi 1960'larda arttı ve resimleri pop, minimalist ve kavramsal sanata ilham kaynağı oldu.



Ve ustanın başlıca eserleri...



İmgelerin İhaneti / The Treachery of Images



Bu resim, Magritte'in altına 'Bu bir pipo değil.' yazdığı bir pipoyu göstermektedir. Ünlü tablo hakkında soru sorulduğunda Magritte, “Bu sadece bir temsil, değil mi? Yani resmime 'Bu bir pipodur' yazsaydım yalan söylemiş olurdum!” der. Görüntülerin İhaneti, Sürrealizm akımının en etkili başyapıtlarından biri olarak kabul edilir ve Rene Magritte'in en ünlü tablosudur .

1928-1929

Adamın Oğlu / The Son of Man



Adamın Oğlu, paltolu ve melon şapkalı, yüzü büyük ölçüde yeşil elmanın altında kalan, Magritte'nin öz portresidir. Ancak elmanın kenarından bakan kişi gözleri görebilir. Adamın Oğlu, ustanın en ünlü tablolarından biri olmasının yanı sıra popüler kültürde defalarca yer almış ikonik bir Sürrealizm eseridir.

1964

Golconde / Golconda



Sürrealizmin en ünlü başyapıtlarından Golconde; siyah palto giyen melon şapkalı özdeş erkeklerin bir tasvirini sunuyor. Kimine göre yağmur damlaları gibi düşüyorlar, kimine göre helyum balonları gibi yüzüyorlar ya da havada asılı gibi görünüyorlar. Eser adını güney Hindistan'daki Telangana eyaletinde bulunan Gol konda ('Yuvarlak biçimli tepe') şehrinden alıyor.

1953

Âşıklar / The Lovers



Zülfü Livaneli'nin ünlü eseri Kardeşimin Hikayesi'nin kapağına da taşınan bu eser, kırmızı giyinmiş bir kadınla kucaklaşan siyah takım elbiseli bir erkek figürünü gösteriyor. Görünmeyen yüzler, birçok Magritte resminde ortak bir özellik. Magritte'in henüz 14 yaşındayken annesinin yüzüne sarılı ıslak gecelikli cesedine tanık olmasının onda bu travmayı yarattığı düşünülüyordu. Ancak Magritte bunu yalanladı.Aşıklar, Rene Magritte'in en popüler ve en çok analiz edilen eserlerinden başında geliyor.

1928

Işık İmparatorluğu / The Empire of Light



Işık İmparatorluğu, ustanın en başarılı eserlerinden bazılarında görülen türden basit paradoksu tema alıyor. Resmin başlığı, belki de gökyüzünün parlaklığının hiçbir etkisinin olmadığı alt yarıdaki aşılmaz karanlığa atıfta bulunuyor. Eser, Magritte'in son yıllarında yarattığı en ünlü eserlerden biridir. 

1953-1954

Kayıp Jokey / The Lost Jockey



1924

Menaced Assassin / The Menaced Assassin



1927

Sahte Ayna / The False Mirror



1928

Kopyalanmamış / Not To Be Reproduced



1937

Ufkun Gizemleri / The Mysteries of the Horizon



1955

Argonne Savaşı / The Battle of the Argonne



1959
 
Üst Alt