iltasyazilim
Yeni Üye
HAFIZ SADİ ŞİRAZİ
12131291 Şemsettin Muhammet olup Şirazlı Hafız diye de bilinir Farsçanın en büyük lirik şairidir Kuran'ı ezberledi, bundan dolayı da Hafız Şirazi olarak anıldı Arapçayı çok iyi öğrendi ve kullandı Hafız Şirazi, zamanın hükümdarları kadar korundu, kollandı Türbesi bir anıtmezar hâline getirildi Hafız Şirazi'nin ünü, daha sağlığında bütün İslâm âlemine yayıldı Gazellerini bir anda topladı, gazel açık havada da o kadar az şiir yazdı Doğaüstü bir dil inceliği, anlatım yeteneği, insanın en derin duygularını harekete geçiren bir lirizmle yazdığı gazelleri tüm dünyada ün kazandı Hafız'ın şiirlerine en önemli şerhleri Türkler yazmışlardır Şemi, Süruri ve Sudi'nin üç ciltlik şerhi, bunların aralarında en iyisidir Türk şairlerini büyük ölçüde etkileyen Hafız Şirazi, aynı zamanda Avrupa şiirini de etkilemiştir Onun Divanından esinlenen Goethe, WestÖstlicher Divan(BatıDoğu Divanı, 1819) adlı yapıtını kaleme almıştır Hafız Şirazi'nin Divan'ı, Batı ve Doğu dillerine de çevrilmiştir
Hafızı'ın Gençliğinin Tasviri
Ondördüncü yüzyılda yaşayan İran'lı şair Şiraz'da doğmuştur Farsçanın en büyük şairlerinden biri olduğu kabul edilirİran tasavvuf şiirinin öncülüğünü yapmıştır Şiirlerinde gerçeküstü öğeler de bulunur Hafızı Şirazi, fikirlerindeki zor, görüşlerindeki hususiyet ve edasındaki rintlik bakımından tüm şarkın en lirik şairlerinden biri sayılmış ve şöhreti gün geçtikçe doğuya ve batıya yayılmıştır
Etkileri
Hafız, İran edebiyatını olduğu gibi Türk edebiyatını da etkilemiştir Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiiri, Hafız'ın sanatını konu eder Sadi keza şiirde işlediği konular bakımın¬dan, ayrıca de anlatımdaki benzersiz ustalığıyla büyük bir değer taşır İslam edebiyatında insanı işleyen, insanın evrendeki varlığını tartışan, insanı tanımaya, anlamaya yönelik ilk manâlı atılım Sadi'nin şiirlerinde görülür Tasavvuf düşüncesinin en geniş biçimde yoru¬munun izlerini taşıyan bir anlayışla insanlara olgunlaşmanın yollarını gösterir, yaşamanın amacının olgun insana gelmek olduğunu savunur
Sadi şiirde gazel, mesnevi, kaside, rubai, kıta gibi dönemin yaygın nazım biçimlerin¬den yararlanmakla birlikte, düzyazı ile şiiri birlikte kullanarak anlatımda yeni ufuklar aç¬mıştır
Sadi'ye yaygın bir ün karşılayan birincil ünlü yapıtı Sebze Bahçesimesnevi biçiminde yazılmıştır Tasavvuf anlayışını yansıtan bu yapıtta insanı insan yapan sevgi, alçakgönüllülük, ruhsal olgunluk, açık yüreklilik gibi erdemler övülür; bunların her şeyden üstün olduğunu bildiren öyküler anlatılır Değişik meşhur yapıtı Gülistandüzyazı olarak kaleme alınmıştır, lakin araya serpiştirilen kısa şiirlerle anlatım çeşitlendiril¬miş, daha çekici ışık halkası getirilmiştir
Eserleri
Sadi, eserlerini manzum (ölçülü yazı şiir) ve nesir (düz yazı) olarak kaleme almıştır Eserlerinin toplamı yirmiyi geçmektedir Sebze Bahçesi, Gülistan, Akl u Aşk, Takrîri Dibace, Nasihatü'lMülûk ve Havatim öne çıkan eserlerindendir Eserleri vefatından sonradan Bîsütûnadı aşağıda külliyat olarak bir araya toplanmıştır
Sadi'nin Sebze Bahçesi adlı eseri ahlak, terbiye, alçakgönüllü, mertlik, yargı, ihsan, rıza, kanaat, şükür, tövbe gibi muhtelif konuların işlendiği on bölümden oluşmaktadır Eser öykü ve menkıbelerle zenginleştirilmeye çalışılmıştır Bu esere bir fazla kişi göre şerh yazılmıştır Eserde, hükümdarlar övülmekten çok hakka, adalete ve doğruluğa ağırlama edilmektedir
Gülistan; hükümdarların hal ve hareketleri, derviş ahlakı, kanaat ve fazilet, susmanın yararları, sevgi ve gençlik, zayıflama ve yaşlılık, terbiyenin ehemmiyeti, sohbetin adabı'nın işlendiği sekiz bölümden müteşekkildir Eserde, yazan bana kalırsa müşahede ettiği konulara da yer vermektedir Keza büyük alimlerin sohbet ve toplantılarında duyduklarını, öğrendiklerini aktarmaktadır Keza nesir hem de manzum kısımlar yer almaktadır Aktarılan fikir ve fikirler net bir biçimde, kısa ve açık şekilde kaleme alınmıştır
Sadi'nin bilhassa bu iki eseri yaklaşık olarak bir çok dünya kütüphanesinde yer almaktadır Eserler bir fazla dünya diline çevrilmiştir İslam aleminde büyük rağbet görebilen bu eserler medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur Şerh ve tercümeleri yayınlanmıştır Eserlerindeki akan üslubu ve insanları sıkmayan tarzı, edebi sanatlardan istifade edilerek vücuda getirildiğini göstermektedir Yazan, gezmiş bulunduğu çok geniş çevrelerden edinmiş olduğu tecrübelerini ve görgüsünü, medreselerde elde ettiği eğitimi, seyahatleri baştan başa bağlantı kurduğu alimlerle yaptığı sohbetleri hoş bir şekilde işlemiştir İlim öğrenme ve öğrendiklerini aktarma konusunda hoş ve misal bir hayat yaşamıştır
Gülistan adlı eseri ibretli hikâyelerle doludur Bunlardan bâzıları:
Hikâye olunur oysa: Bir sultan, halkına fazla ezâ ve cefâ eder, halkın mallarını gasbederdi Sultânın zulmü böylece ileri gitti oysa, millet o beldeden akın akın kaçmaya başladı Halkın azalmasıyla, hazîne boşaldı, devletin gücü zayıfladı Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başladı Bir gün pâdişâhın meclisinde Şehnâme kitabını okuyorlardı Okudukları iddia Dahhak'ın saltanattan hal'i ve Feridun'un sultan olması hakkında idi Vezîr, Padişâha; Feridun'un hazinesi, malı, mülkü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da pâdişâh oldu?diye sorunca, padişâh; İşitmişsindir, bazı halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler Böylece pâdişâh oldudiye cevap verdi Bunun üstüne vezîr; oysa ki halkın toplanmasına pâdişâh sebeb oluyor, sen niye halkını eziyor, perişân ediyorsun? Yoksa sen pâdişâh elde etmek istemiyor musun?dedi Beyt tercümesi:
Hoşlanmak lâzım halkı ve askeri cân u gönülden,
Çünkü halkı sâyesinde hüküm sürer sultan
Pâdişâh, vezîre; Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?diye sorunca, vezir; Pâdişâh, âdil ve yufka yürekli olmalıdır Pâdişâh âdil ve yufka yürekli olursa, halk onun civarda toplanır ve rahat yaşar Hâlbuki sende bu ikisi de yokdedi Fârisî şiir tercümesi:
Nasıl ama kurt çoban olamaz
Zâlim de pâdişâhlık yapamaz
Zulmün temelini atan hükümdar,
Saltanâtın direğini yıkmış olur
Vezîrin bu sözleri pâdişâhın hoşuna gitmedi Vezîri hapse attırdı Fazla geçmeden pâdişâhın amcasının çocukları saltanat dâvasına düştüler Etraflarına bir ordu toplayarak pâdişâha hücûm ettiler Pâdişahın zulmünden bezen ahali da pâdişâha aleyhinde baş kaldırdılar Sonunda pâdişâh tahtını kaybetti Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti Şiir tercümesi:
Zâlim pâdişâha felâket gününde,
Güçlü düşmanı kesilir dostu bile
İyi muâmelede bulunsa halka,
Olur bir ordu bütün halkı ona
Hikâye: Bir pâdişâhın acemi bir kölesi vardı Bir gün bu esir ile gemiye binmişti Köle o zamana dek hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı Köle, gemi limandan ayrıldığı andan îtibaren titremeye başladı Ne yaptılarsa köleyi sâkinleştiremedilerGemide âlim bir kişi vardı Hükümdâra; Müsâde ederseniz ben onu susturayımdedi Hükümdar da o zâta izin verdi O zât, köleyi denize attırdı Köle birkaç defa suya battı, çıktı Geminin bir tarafına can havliyle tutundu Onu saçından tutup gemiye aldılar Bu olaydan sonra esir, köşesinde sessiz ve sâkin oturdu Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu O da; Esir suya girmeden evvel, gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu İşte huzûrla, saâdet ve sağlık durumu de böyledir Huzûr içinde yaşıyan, mesûd olan, bir felâkete uğramadıkça, o huzûr ve saâdetin kıymetini bilmez İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmezdedi
Fârisî Beyt Tercümesi:
Bir belâya ve felâkete uğradığında mahzun olma,
Cenâbı Hakkın nice kuytu lütufları vardır onda
Sa'dîi Şîrâzî buyurdu ancak: Yargı teâlânın lütuf ve ihsân buyurduğu bahta ve rızka kanâat etmeyen kimse, Rabbini bilmemiş ve O'na itâat etmemiş olur Ey bir yerde durmayan, sebât etmeyen, rızk için didinip duran, koşan kişi! Sakin ol, yuvarlanan taş üstünde ot bitmez
Ey akıllı kimse! İster iyi, ister kötü olsun, kimsenin gerisinde konuşmaÇünkü hakkında konuştuğun birey doğrusu fena ise, onu kendine düşman etmiş olursun İyi ise, çok fena bir iş yapmış olursun Biri sana gelip de filân adam kötüdür derse, iyi bil ki, o kendi kusûrunu söylemiş olur
Birisi şu ibretli sözü söyledi: Gıybet edecek olursam, anamdan başkasının gıybetini etmem Zîrâ bu nedenle sevaplarım anama yazılmış olur!
Ey iyi insan! Bir insanın iki şeyi dostlarına haramdır Birisi; onun malını hileli yere alarak yemek yemek, diğeri; arkasında iyi olmayan şekilde konuşmaktır Biri senin yanına başkasının karşısında konuşuyorsa, zannetme fakat başkasının yanına seni medheder Benim nazarımda bu dünyâda en zeki insan, kendisiyle meşgûl olup, başkalarından gâfil olandır
Düşmandan lâf getiren, insana düşmandan daha büyük düşmandır Ey söz taşıyıcı! Düşmanım bile yüzüme karşısında kötü şey söylemiyor Sen ondan daha büyük düşman olmasan, onun arkamdan söylediğini, gelip de yüzüme karşısında söyler misin? Söz taşıyan, eski düşmanlıkları yeniler, kinleri tâzeler En yumuşak insanları bile çileden çıkarır Uyuyan fitneyi uyandıran kimseden en kısa zamanda kaç! Kavga iki birey aralarında yanan bir ateşe aynı Laf taşıyıcı ise, o ateşin sönmemesi için odun içeren oduncu gibidir
Ey insanoğlu! Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim, hüner, mârifet öğret ve onu zeki fikirli yetiştir Böyle yaparsan, arkanda seni rahmetle anan bir birey bırakmış olursun
Ey yüzünde nûr kalmamış birey Kalbini temiz tut Kararmış ayna iyi göstermez Yarın, azâba müstehak olmamanın yolunu ara Başkalarının ayıplarını arama Başkalarının ayıbını araştırmakla meşgûl olan, kendi ayıplarını göremez
Dil; şükretmek içindir Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz Kulak; Kur'ânı kerîm ve nasîhat kulak vermek içindir Bâtıl ve anlamsız sözler için değildir İki göz; Allahü teâlânın kudret ve san'atını bakmak içindir Eşin dostun ayıbını bakmak için değildir
Cenâbı Yargı kulunu yoktan var etti Eline cömertlik, başına da secde kâbiliyeti verdi Somurtkan takdirde, ne el soylu davranış, ne baş secde edebilirdi
Dil ile kulak, kalbin anahtarıdır Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı bakımlı kalırdı Kulak iyi bilgileri duymasaydı, insan nasıl veri sâhibi olurdu
Yavrum! Gençlikte, nefsin arzuları insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibâdet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir Gençlikte şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dînin bir emrini yapmak, ihtiyarlıkta yapılan benzer ibâdetten fazla üstün ve değerli olur
Oğlum! Günah yükünün altına girme Zîrâ o ağırdır ve kaldıramazsın İyilerin tuttukları yoldan yürü git Dileyen, bu bahtiyarlığı bulur Sen alçak şeytanın kuyruğuna yapışmışsın İyilere ne süre erişebileceğini bilmem Resûli ekrem, ancak onun yolundan gidenlere şefâat edecektir
Ey yoksul! Sen yargı yolunda oyun çocuğu sayılırsın Büyüklerin eteğini bırakma Mayası bozuk kimselerle düşüp kalkarsan, izzet ve vekarını kaybedersin O hâlde büyüklerin eteğine yapış Talebeler, çocuktan daha âcizdir Hocalar ise muhkem duvar gibidir Yeni yürüyen çocuk, duvara tutunarak yürür Sen de yeni yürüyen çocuk gibi, âlimlerin muhkem duvarına tutunarak yürü
Ey insanoğlu! Bugün günahlarından korkar isen, yarın birşeyden korkmazsın
Yâ Rabbî! Bize kereminle nazar kıl Biz kullarından ancak hatâ sâdır olur Yâ İlâhî! Senin rızkınla beslendik Senin ihsân ve lütuflarına alıştık Yâ Rabbî! Bizi bu dünyâda azîz kıldın Öbür dünyâda da azîz kılmanı senden umarız Azîz eden de sensin, zelîl eden de sensin Senin azîz kıldığın kimse horluk görmez Yâ İlâhî! İzzetin hakkı için beni zelîl etme ve günahlarımdan dolayı beni utandırma Başıma benim gibisini musallat etme Ukûbet çekeceksem, senin elinle olsun Dünyâda en kötü şey, bir insanın kendisi gibi birisinden cefâ çekmesidir
Eserlerinden
Afiyetin değerini ama yıkım görebilen bilir Ey karnı tok olan, sana arpa ekmeği güzel gelmiyor Lakin senin gözünde çirkin olan şey benim sevgilimdir Sevdiği göğsünde olanla, kapıya gözünü dikip bekleyen aralarında ayrım vardır
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Alçak adam sarhoşluğun son haddine vardı mı, darlık gününü düşünmez Ağaç, bahar mevsiminde meyve saçar, şüphesiz kışın da çıplak kalır
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bir kimse benden onun vasfını sorsa Gönlünü kaptıran birey, bir nişanı olmayan sevgiliden nasıl bahsedebilir ama? Aşıklar sevgilinin yolunda can verenlerdir Ölülerden ses gelmez fakat?
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği süre söze başlar ve yememekten zarar geleceği süre lokmaya uzanır Kuşkusuz sözü hikmet olur, yemesi sağlık durumu getirir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Ey benim şahsımı hakir gören, sakın iriliği meziyet sanma Meydan gününde ince belirlenmiş at işe fayda, besili öküz yok
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Göğse giren hava hayatı uzatır, meydana çıkan hava vücuda ferah verir Şu halde bir nefeste iki nimet mevcut ve her nimete bir şükür vaciptir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Altın da, gümüş de topraktan çıkar, ama her taşın içinde bunlar bulunmaz Süheyl yıldızı bütün alemin üzerinde parlar, öyleyken, bir yerde meşin yapar, bir yerde sahtiyan
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Kardeşim, ben Tanrı'ya şükür etmeliyim Çünkü peygamberlerin mirasına, yani ilme kondum; oysaki sen Firavun'un, Haman'ın mirasına, yani Darı saltanatına kondun
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Asık suratlıdan bir şey isteme Onun fena huyundan çile duyarsın Gönlünün gamını anlatacaksan o kadar bir kimseye anlat oysa, yüzünü görürken ferahlayasın Kapıcıların cefasına katlanmaktansa, efendinin ihsanından vazgeçilmelidir Kasapların çirkin takazalarını çekmekten, et arzusuyla ölmek daha iyidir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bilgelerden birini dinledim Diyordu ki: Hiçbir kimse cahilliğini itiraf etmez Biri konuşurken daha sözünü bitirmeden lafa başlayan kimse müstesna Ey zeki kişi, sözün başı, sonu vardır Sözün ortasında söze başlama Akıllı, titiz, bilgili insan, eğer susan yoksa söze başlamaz
Sadi Şirazi Gülüstan
Çoktandır koşmaktan yoruldum, bittim
Dinleneyim diye hamama gittim
Yıkanmak üzere uzandım kile
Sözde elim bağlantı etti bir güle
Kil değil az kalsın bir dilber teni
O hoş kokusu mest etti beni
Nesin?dedim, Amber misin, gül müsün?
Yoksa kolay toprak mısın, kil misin?
Toprağım ben, bir tarladan alındım
Uzun süre gül dibinde bulundum
Kamil ile bulunan olgunlaşır
En azından onun kokusun(u) taşır *
12131291 Şemsettin Muhammet olup Şirazlı Hafız diye de bilinir Farsçanın en büyük lirik şairidir Kuran'ı ezberledi, bundan dolayı da Hafız Şirazi olarak anıldı Arapçayı çok iyi öğrendi ve kullandı Hafız Şirazi, zamanın hükümdarları kadar korundu, kollandı Türbesi bir anıtmezar hâline getirildi Hafız Şirazi'nin ünü, daha sağlığında bütün İslâm âlemine yayıldı Gazellerini bir anda topladı, gazel açık havada da o kadar az şiir yazdı Doğaüstü bir dil inceliği, anlatım yeteneği, insanın en derin duygularını harekete geçiren bir lirizmle yazdığı gazelleri tüm dünyada ün kazandı Hafız'ın şiirlerine en önemli şerhleri Türkler yazmışlardır Şemi, Süruri ve Sudi'nin üç ciltlik şerhi, bunların aralarında en iyisidir Türk şairlerini büyük ölçüde etkileyen Hafız Şirazi, aynı zamanda Avrupa şiirini de etkilemiştir Onun Divanından esinlenen Goethe, WestÖstlicher Divan(BatıDoğu Divanı, 1819) adlı yapıtını kaleme almıştır Hafız Şirazi'nin Divan'ı, Batı ve Doğu dillerine de çevrilmiştir
Hafızı'ın Gençliğinin Tasviri
Ondördüncü yüzyılda yaşayan İran'lı şair Şiraz'da doğmuştur Farsçanın en büyük şairlerinden biri olduğu kabul edilirİran tasavvuf şiirinin öncülüğünü yapmıştır Şiirlerinde gerçeküstü öğeler de bulunur Hafızı Şirazi, fikirlerindeki zor, görüşlerindeki hususiyet ve edasındaki rintlik bakımından tüm şarkın en lirik şairlerinden biri sayılmış ve şöhreti gün geçtikçe doğuya ve batıya yayılmıştır
Etkileri
Hafız, İran edebiyatını olduğu gibi Türk edebiyatını da etkilemiştir Yahya Kemal Beyatlı'nın Rindlerin Ölümü şiiri, Hafız'ın sanatını konu eder Sadi keza şiirde işlediği konular bakımın¬dan, ayrıca de anlatımdaki benzersiz ustalığıyla büyük bir değer taşır İslam edebiyatında insanı işleyen, insanın evrendeki varlığını tartışan, insanı tanımaya, anlamaya yönelik ilk manâlı atılım Sadi'nin şiirlerinde görülür Tasavvuf düşüncesinin en geniş biçimde yoru¬munun izlerini taşıyan bir anlayışla insanlara olgunlaşmanın yollarını gösterir, yaşamanın amacının olgun insana gelmek olduğunu savunur
Sadi şiirde gazel, mesnevi, kaside, rubai, kıta gibi dönemin yaygın nazım biçimlerin¬den yararlanmakla birlikte, düzyazı ile şiiri birlikte kullanarak anlatımda yeni ufuklar aç¬mıştır
Sadi'ye yaygın bir ün karşılayan birincil ünlü yapıtı Sebze Bahçesimesnevi biçiminde yazılmıştır Tasavvuf anlayışını yansıtan bu yapıtta insanı insan yapan sevgi, alçakgönüllülük, ruhsal olgunluk, açık yüreklilik gibi erdemler övülür; bunların her şeyden üstün olduğunu bildiren öyküler anlatılır Değişik meşhur yapıtı Gülistandüzyazı olarak kaleme alınmıştır, lakin araya serpiştirilen kısa şiirlerle anlatım çeşitlendiril¬miş, daha çekici ışık halkası getirilmiştir
Eserleri
Sadi, eserlerini manzum (ölçülü yazı şiir) ve nesir (düz yazı) olarak kaleme almıştır Eserlerinin toplamı yirmiyi geçmektedir Sebze Bahçesi, Gülistan, Akl u Aşk, Takrîri Dibace, Nasihatü'lMülûk ve Havatim öne çıkan eserlerindendir Eserleri vefatından sonradan Bîsütûnadı aşağıda külliyat olarak bir araya toplanmıştır
Sadi'nin Sebze Bahçesi adlı eseri ahlak, terbiye, alçakgönüllü, mertlik, yargı, ihsan, rıza, kanaat, şükür, tövbe gibi muhtelif konuların işlendiği on bölümden oluşmaktadır Eser öykü ve menkıbelerle zenginleştirilmeye çalışılmıştır Bu esere bir fazla kişi göre şerh yazılmıştır Eserde, hükümdarlar övülmekten çok hakka, adalete ve doğruluğa ağırlama edilmektedir
Gülistan; hükümdarların hal ve hareketleri, derviş ahlakı, kanaat ve fazilet, susmanın yararları, sevgi ve gençlik, zayıflama ve yaşlılık, terbiyenin ehemmiyeti, sohbetin adabı'nın işlendiği sekiz bölümden müteşekkildir Eserde, yazan bana kalırsa müşahede ettiği konulara da yer vermektedir Keza büyük alimlerin sohbet ve toplantılarında duyduklarını, öğrendiklerini aktarmaktadır Keza nesir hem de manzum kısımlar yer almaktadır Aktarılan fikir ve fikirler net bir biçimde, kısa ve açık şekilde kaleme alınmıştır
Sadi'nin bilhassa bu iki eseri yaklaşık olarak bir çok dünya kütüphanesinde yer almaktadır Eserler bir fazla dünya diline çevrilmiştir İslam aleminde büyük rağbet görebilen bu eserler medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur Şerh ve tercümeleri yayınlanmıştır Eserlerindeki akan üslubu ve insanları sıkmayan tarzı, edebi sanatlardan istifade edilerek vücuda getirildiğini göstermektedir Yazan, gezmiş bulunduğu çok geniş çevrelerden edinmiş olduğu tecrübelerini ve görgüsünü, medreselerde elde ettiği eğitimi, seyahatleri baştan başa bağlantı kurduğu alimlerle yaptığı sohbetleri hoş bir şekilde işlemiştir İlim öğrenme ve öğrendiklerini aktarma konusunda hoş ve misal bir hayat yaşamıştır
Gülistan adlı eseri ibretli hikâyelerle doludur Bunlardan bâzıları:
Hikâye olunur oysa: Bir sultan, halkına fazla ezâ ve cefâ eder, halkın mallarını gasbederdi Sultânın zulmü böylece ileri gitti oysa, millet o beldeden akın akın kaçmaya başladı Halkın azalmasıyla, hazîne boşaldı, devletin gücü zayıfladı Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başladı Bir gün pâdişâhın meclisinde Şehnâme kitabını okuyorlardı Okudukları iddia Dahhak'ın saltanattan hal'i ve Feridun'un sultan olması hakkında idi Vezîr, Padişâha; Feridun'un hazinesi, malı, mülkü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da pâdişâh oldu?diye sorunca, padişâh; İşitmişsindir, bazı halk onu büyük bir istekle desteklediler, onu kuvvetlendirdiler Böylece pâdişâh oldudiye cevap verdi Bunun üstüne vezîr; oysa ki halkın toplanmasına pâdişâh sebeb oluyor, sen niye halkını eziyor, perişân ediyorsun? Yoksa sen pâdişâh elde etmek istemiyor musun?dedi Beyt tercümesi:
Hoşlanmak lâzım halkı ve askeri cân u gönülden,
Çünkü halkı sâyesinde hüküm sürer sultan
Pâdişâh, vezîre; Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır?diye sorunca, vezir; Pâdişâh, âdil ve yufka yürekli olmalıdır Pâdişâh âdil ve yufka yürekli olursa, halk onun civarda toplanır ve rahat yaşar Hâlbuki sende bu ikisi de yokdedi Fârisî şiir tercümesi:
Nasıl ama kurt çoban olamaz
Zâlim de pâdişâhlık yapamaz
Zulmün temelini atan hükümdar,
Saltanâtın direğini yıkmış olur
Vezîrin bu sözleri pâdişâhın hoşuna gitmedi Vezîri hapse attırdı Fazla geçmeden pâdişâhın amcasının çocukları saltanat dâvasına düştüler Etraflarına bir ordu toplayarak pâdişâha hücûm ettiler Pâdişahın zulmünden bezen ahali da pâdişâha aleyhinde baş kaldırdılar Sonunda pâdişâh tahtını kaybetti Saltanat, amcasının çocuklarının eline geçti Şiir tercümesi:
Zâlim pâdişâha felâket gününde,
Güçlü düşmanı kesilir dostu bile
İyi muâmelede bulunsa halka,
Olur bir ordu bütün halkı ona
Hikâye: Bir pâdişâhın acemi bir kölesi vardı Bir gün bu esir ile gemiye binmişti Köle o zamana dek hiç gemiye binmemiş ve deniz görmemişti Gemi yolculuğunun bir takım sıkıntıları ve zorlukları vardı Köle, gemi limandan ayrıldığı andan îtibaren titremeye başladı Ne yaptılarsa köleyi sâkinleştiremedilerGemide âlim bir kişi vardı Hükümdâra; Müsâde ederseniz ben onu susturayımdedi Hükümdar da o zâta izin verdi O zât, köleyi denize attırdı Köle birkaç defa suya battı, çıktı Geminin bir tarafına can havliyle tutundu Onu saçından tutup gemiye aldılar Bu olaydan sonra esir, köşesinde sessiz ve sâkin oturdu Hükümdar âlimden bu işin hikmetini sordu O da; Esir suya girmeden evvel, gemideki selâmetin kadrini ve kıymetini bilmiyordu İşte huzûrla, saâdet ve sağlık durumu de böyledir Huzûr içinde yaşıyan, mesûd olan, bir felâkete uğramadıkça, o huzûr ve saâdetin kıymetini bilmez İnsan hasta olmadıkça da, sağlığının kıymetini bilmezdedi
Fârisî Beyt Tercümesi:
Bir belâya ve felâkete uğradığında mahzun olma,
Cenâbı Hakkın nice kuytu lütufları vardır onda
Sa'dîi Şîrâzî buyurdu ancak: Yargı teâlânın lütuf ve ihsân buyurduğu bahta ve rızka kanâat etmeyen kimse, Rabbini bilmemiş ve O'na itâat etmemiş olur Ey bir yerde durmayan, sebât etmeyen, rızk için didinip duran, koşan kişi! Sakin ol, yuvarlanan taş üstünde ot bitmez
Ey akıllı kimse! İster iyi, ister kötü olsun, kimsenin gerisinde konuşmaÇünkü hakkında konuştuğun birey doğrusu fena ise, onu kendine düşman etmiş olursun İyi ise, çok fena bir iş yapmış olursun Biri sana gelip de filân adam kötüdür derse, iyi bil ki, o kendi kusûrunu söylemiş olur
Birisi şu ibretli sözü söyledi: Gıybet edecek olursam, anamdan başkasının gıybetini etmem Zîrâ bu nedenle sevaplarım anama yazılmış olur!
Ey iyi insan! Bir insanın iki şeyi dostlarına haramdır Birisi; onun malını hileli yere alarak yemek yemek, diğeri; arkasında iyi olmayan şekilde konuşmaktır Biri senin yanına başkasının karşısında konuşuyorsa, zannetme fakat başkasının yanına seni medheder Benim nazarımda bu dünyâda en zeki insan, kendisiyle meşgûl olup, başkalarından gâfil olandır
Düşmandan lâf getiren, insana düşmandan daha büyük düşmandır Ey söz taşıyıcı! Düşmanım bile yüzüme karşısında kötü şey söylemiyor Sen ondan daha büyük düşman olmasan, onun arkamdan söylediğini, gelip de yüzüme karşısında söyler misin? Söz taşıyan, eski düşmanlıkları yeniler, kinleri tâzeler En yumuşak insanları bile çileden çıkarır Uyuyan fitneyi uyandıran kimseden en kısa zamanda kaç! Kavga iki birey aralarında yanan bir ateşe aynı Laf taşıyıcı ise, o ateşin sönmemesi için odun içeren oduncu gibidir
Ey insanoğlu! Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim, hüner, mârifet öğret ve onu zeki fikirli yetiştir Böyle yaparsan, arkanda seni rahmetle anan bir birey bırakmış olursun
Ey yüzünde nûr kalmamış birey Kalbini temiz tut Kararmış ayna iyi göstermez Yarın, azâba müstehak olmamanın yolunu ara Başkalarının ayıplarını arama Başkalarının ayıbını araştırmakla meşgûl olan, kendi ayıplarını göremez
Dil; şükretmek içindir Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz Kulak; Kur'ânı kerîm ve nasîhat kulak vermek içindir Bâtıl ve anlamsız sözler için değildir İki göz; Allahü teâlânın kudret ve san'atını bakmak içindir Eşin dostun ayıbını bakmak için değildir
Cenâbı Yargı kulunu yoktan var etti Eline cömertlik, başına da secde kâbiliyeti verdi Somurtkan takdirde, ne el soylu davranış, ne baş secde edebilirdi
Dil ile kulak, kalbin anahtarıdır Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı bakımlı kalırdı Kulak iyi bilgileri duymasaydı, insan nasıl veri sâhibi olurdu
Yavrum! Gençlikte, nefsin arzuları insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibâdet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir Gençlikte şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dînin bir emrini yapmak, ihtiyarlıkta yapılan benzer ibâdetten fazla üstün ve değerli olur
Oğlum! Günah yükünün altına girme Zîrâ o ağırdır ve kaldıramazsın İyilerin tuttukları yoldan yürü git Dileyen, bu bahtiyarlığı bulur Sen alçak şeytanın kuyruğuna yapışmışsın İyilere ne süre erişebileceğini bilmem Resûli ekrem, ancak onun yolundan gidenlere şefâat edecektir
Ey yoksul! Sen yargı yolunda oyun çocuğu sayılırsın Büyüklerin eteğini bırakma Mayası bozuk kimselerle düşüp kalkarsan, izzet ve vekarını kaybedersin O hâlde büyüklerin eteğine yapış Talebeler, çocuktan daha âcizdir Hocalar ise muhkem duvar gibidir Yeni yürüyen çocuk, duvara tutunarak yürür Sen de yeni yürüyen çocuk gibi, âlimlerin muhkem duvarına tutunarak yürü
Ey insanoğlu! Bugün günahlarından korkar isen, yarın birşeyden korkmazsın
Yâ Rabbî! Bize kereminle nazar kıl Biz kullarından ancak hatâ sâdır olur Yâ İlâhî! Senin rızkınla beslendik Senin ihsân ve lütuflarına alıştık Yâ Rabbî! Bizi bu dünyâda azîz kıldın Öbür dünyâda da azîz kılmanı senden umarız Azîz eden de sensin, zelîl eden de sensin Senin azîz kıldığın kimse horluk görmez Yâ İlâhî! İzzetin hakkı için beni zelîl etme ve günahlarımdan dolayı beni utandırma Başıma benim gibisini musallat etme Ukûbet çekeceksem, senin elinle olsun Dünyâda en kötü şey, bir insanın kendisi gibi birisinden cefâ çekmesidir
Eserlerinden
Afiyetin değerini ama yıkım görebilen bilir Ey karnı tok olan, sana arpa ekmeği güzel gelmiyor Lakin senin gözünde çirkin olan şey benim sevgilimdir Sevdiği göğsünde olanla, kapıya gözünü dikip bekleyen aralarında ayrım vardır
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Alçak adam sarhoşluğun son haddine vardı mı, darlık gününü düşünmez Ağaç, bahar mevsiminde meyve saçar, şüphesiz kışın da çıplak kalır
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bir kimse benden onun vasfını sorsa Gönlünü kaptıran birey, bir nişanı olmayan sevgiliden nasıl bahsedebilir ama? Aşıklar sevgilinin yolunda can verenlerdir Ölülerden ses gelmez fakat?
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği süre söze başlar ve yememekten zarar geleceği süre lokmaya uzanır Kuşkusuz sözü hikmet olur, yemesi sağlık durumu getirir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Ey benim şahsımı hakir gören, sakın iriliği meziyet sanma Meydan gününde ince belirlenmiş at işe fayda, besili öküz yok
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Göğse giren hava hayatı uzatır, meydana çıkan hava vücuda ferah verir Şu halde bir nefeste iki nimet mevcut ve her nimete bir şükür vaciptir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Altın da, gümüş de topraktan çıkar, ama her taşın içinde bunlar bulunmaz Süheyl yıldızı bütün alemin üzerinde parlar, öyleyken, bir yerde meşin yapar, bir yerde sahtiyan
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Kardeşim, ben Tanrı'ya şükür etmeliyim Çünkü peygamberlerin mirasına, yani ilme kondum; oysaki sen Firavun'un, Haman'ın mirasına, yani Darı saltanatına kondun
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Asık suratlıdan bir şey isteme Onun fena huyundan çile duyarsın Gönlünün gamını anlatacaksan o kadar bir kimseye anlat oysa, yüzünü görürken ferahlayasın Kapıcıların cefasına katlanmaktansa, efendinin ihsanından vazgeçilmelidir Kasapların çirkin takazalarını çekmekten, et arzusuyla ölmek daha iyidir
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bilgelerden birini dinledim Diyordu ki: Hiçbir kimse cahilliğini itiraf etmez Biri konuşurken daha sözünü bitirmeden lafa başlayan kimse müstesna Ey zeki kişi, sözün başı, sonu vardır Sözün ortasında söze başlama Akıllı, titiz, bilgili insan, eğer susan yoksa söze başlamaz
Sadi Şirazi Gülüstan
Çoktandır koşmaktan yoruldum, bittim
Dinleneyim diye hamama gittim
Yıkanmak üzere uzandım kile
Sözde elim bağlantı etti bir güle
Kil değil az kalsın bir dilber teni
O hoş kokusu mest etti beni
Nesin?dedim, Amber misin, gül müsün?
Yoksa kolay toprak mısın, kil misin?
Toprağım ben, bir tarladan alındım
Uzun süre gül dibinde bulundum
Kamil ile bulunan olgunlaşır
En azından onun kokusun(u) taşır *