Son Konu

Halikarnas Balıkcısı Tunek Ahmet Ozeti

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Halikarnas Balıkcısı Tunek Ahmet Ozet



Halikarnas Balıkcısı Tunek Ahmet Kitap Ozeti


Halikarnas Balıkcısı Tunek Ahmet Ozeti

Durmayan bir gecit resmi, dinmeyen, dinlenmeyen bir gurultu Durup dinlenmeye vakit yok Tramvay canı, otomobil gurultusu, benzin gurultusu, benzin kokusu, dudak boyası Gocum saati calıncaya kadar gecim derdi ya da gecmece yarışı Bir sele yakalanmışsınız, konu komşuyu duşunecek, sevecek vakit henuz yok Cunku postunuz elden gidecek, deriniz yuzulecek Boğulmamak icin başınızı suyu ustunde tutmanız gerekli Bunun icin de sağdaki soldaki komşu başlarına elinizle dayanacak ve onları boğarak, kendiniz boğulmaktan kurtulacaksınız Butun enerjiniz bu işe harcanacak Gucunuz ne dunyaya yeni bir şey eklemede kullanılacak, ne de varolanaBıkmadan, durmadan, gormeden, duymadan; mezara kadar kor ve sağır bir gidiş

Ahmet, bu kent havasını tam altı ay solumaya uğraştı Havaya cıkarılan balık, suya batırılan bir kuş gibi az kalsın boğulacaktı Hava değişimi icin mezara bile girmeye razı olacak bir duruma gelmişti artık Sonunda yine eski denizine dondu Onun, pek sivrilmiş, incelmiş gozu ve duygusu vardı Ayna ile denizin dibine bir baktı mıydı; değil ahtapotun kendisini, kumların, yosunların, cakılların duruşundan, ahtapotun nereden gectiğini, nereye gizlendiğini anlardı

Bu sungerin orada olduğunu nasıl gordundedim Yahu gormedin mi, butun yosunların boyu birdi Yalnız sungerin bulunduğu yerde iki tel yosun otekilerden bir iki parmak daha yuksekti İkisi biri mi var, sunger işte o yosunların arasındaydıdiye karşılık verdi Suyu sıkıldıktan sonra sunger ancak iki kilo ağırlığında kaldıDenizle, tuzla kavrulmuş derin cizgili yuzunu bir ruzgara tutmasın, sankiruzgar butun sırrını kulağına fısıldamış olurdu

Bir gun bana;

Kırlangıclar alcak ucuyorlar bu kurak devam edecekdedi Kendisine Peki ne olacaka? der gibi bon bon baktım Havada duyulur duyulmaz bir cıt oldu Bir serce yavrusunun calılar arasından cik etmesi gibi Ahmet başını hızla kaldırdı

Haydi cabuk savuşalım dedi Ne oluyoruz? Bu uc oluyor Samiye kadın, yine benim kuyudan su calıyor Uc kova aldı Herhalde cıkrığı buradan duyacağımı bilir İsteseydi, parmağına yağ surer, cıkrığı yağlardı O zaman duymamış olurdum Mağrur kadın ! Bu kurakta gelip su istemeye utanıyor ya da gururuna yediremiyor Cıkrığın cık edişi bana Anlıyorsun ya !demesidirZavallının cocukları var Uzaklaşalım da, kadın rahat rahat, istediği kadar su alsındedi Uzaklaştık

Adam neredeyse akşamuzeri vadilerde yuruyen golgelerin yuruyuşunu kulağı ile duyacaktı Bir gun yine kayalıktaydık Durduğu yerde bakışları uzar gibi oldu

Hey Yanisadadalarıdedi Nereden nereye diye sordum Bana harıl harıl bir şeyler anlattı Anlattıkları hatırımda değil, fakat şunu anladım ki; ruzgar bu adamın yuzune serin serin estiği zaman, sağnak, gectiği goklerin uzaklıklarını, mavilerini okşadığı kıyıların, dalgaların seslerini, kokularını hep bu adama getiriyor Oyle ki, o ruzgarları solumak bu adam icin uzun geziler yapmak demek oluyor Bu gezi dolayısı ile gonlunun cevresi her sınırın otelerine enginleniyordu

Gunlerden bir gun bir borc senedine uc pul yapıştıracağı zaman, malmuduru ona; Bre yontulmamış ayı, iki pulun ucuncuyle arasında bir mecidiye sığacak kadar boşluk bırakılması gerektiğini bilmiyor musun? Sana nasıl insan deriz bre herifdiye cıkışmıştı Ahmet susmuştu Ama nasıl bir susuş ! Sanki malmudurunun onunde oluvermişti İncelmiş, incelmiş de malmudurunu kimsesiz bir sessizlik icinde , kendi sozleri ile yuzyuze bırakıvermiştiNe var ki her yılın ilkbaharına doğru Ahmet, yalnız başına kayığına biner, ne yapacağını, ne ettiğini kimseye soylemeden ortadan kaybolurdu Herkes merak ederdi Kurnazlar fiskos eder, onbir ayın bereketini getiren bir ramazan gibi, Ahmet'inde bir ay kacakcılıkla onbir ayın gecimini sağladığını soylerlerdi

Kuşlar dunyası, ışık ve turku dunyasıdır Hepsi guneşle yaşarve guneşi arar Bircokları guneş ışınlarını kanatlarına takınırlar Işığı iclerine alarak onu turkuye cevirirler Guneşi şafakta turkulerle karşılarlar Oğleyi turkulerle selamlarlar, akşamları turkulerle uğurlarlar Kendileri mavi ozgurluklerde ucan birer turkudurler Yeryuzunu kanatlanmış turkulerle donatırlar Guneş ve ışık peşinde gurbetten gurbete, ulkeden ulkeye ucup giden, ucup gelen kanatlı turkuler En sevdikleri yer, guneşin ve portakal ağaclarının Guney Anadolu'sudur Portakal, limon cicekleri acar ve kokularının tutsusunu, kuşların turkusune dolaya dolaya, mavilere verir

Her yılın ilkbaharında , Bingazi'deki Derne'den yirmi mil otede bulunan Resihilal burnundan, leylekler Girit adasına gecerler Girit'de Sidero Burnu'ndan kalkarlar, Adalar Denizi'nin bir adasından oteki adasına uca uca Anadolu'ya gelirler Kiklad Adaları'nı arkada bıraktıktan sonra en buyuk aşmaları; İkareyn denizini aşarak Asya Sporad Adaları ile noktalanmış olan asıl Ege'ye varmaktır Butun ilk cağ tanrıları ya Afrodit gibi denizden doğmuşlar, ya da bu denizlerden Anadolu kıyılarından Avrupa'ya gecmişlerdir Kuşlar da aynı yolu izliyorlardıLeyleklere eşlik eden kırlangıc gibi kucuk kuşlar yoruldukca her nekadar leyleklerin ve turnaların uzerine konuyorlarsa da, fazla yorgun olanları gece karanlığında gozleri karararak denize duşup boğuluyorlardı Kuşların ilk rastladıkları yer, Sporadların ıssız, kuş ucmaz kervan gecmez serpintileriydi Oraya vardıktan sonra, kuşların Anadolu'ya gecişi kolay olurdu

Bir gun kahve evinde oturuyorduk Poyraz Hasan kafayı tutsulemişti Dili cozulmuştu Kahvedekiler, Ahtapot Ahmet'ten soz ediyorlardı Poyraz Hasan, Ahmet'in nereye gittiğini ben size anlatıvereyim dedi

Ahmet de dalmış uykuya Battaniyesinin yarısı uzerinde yarısı denizde, guverteye uzanıp uyumuş Goğsune,başına,ayaklarına,kollarına kuşlar konmuş Adamı uyandırdık Utandı Fakat ne bileyim, o bizden utandığı icin biz daha beter utandık Laf olsun diye suyumuz olmadığı icin geldiğimiz soyledik Teknedeki varilin suyunu denize boşaltıp Ahmet'ten su aldık Ahmet bize bir kıtır attı; Seferdeyken ters ruzgarın kendisini bu yaban yere attığını soyledi Adalardaki fenerlerin her bir goz kırparak, ışıklarıyla Ahmet'in dediklerini tatlı tatlı yalanlıyorlardı Boyle yalanın ışığı guneşi bile donuk ve sonuk bırakır

Ahmet'in ustunkoru yalanına hepimiz sevindik, inanmış gibi yaptık Meğer herif her yıl oraya gider ve boğulacak olan kuşlara gonlunu, kurtarıcı tunek edermiş Pertavsızın ışığı bir noktada toplaması gibi, Ahmet de gormuş olduğu guzellikleri ic edip, kuşların imdadına koşuyordu

Poyraz Hasan'ın anlattıklarına gore, kuşların guneş ışığından turku yapmaları gibi, Ahmet de, kuşların turkulerinden ve guneş ışığından, kuşlara tunek yapmıştı O gunden sonra Ahtapot Ahmet, Tunek Ahmetdiye anılır oldu

Cevat Şakir Kabaağaclı Halikarnas Balıkcısı
 
Üst Alt