Hamile olduğunu öğrenen ve bunu isteyen bir kadının birincil ve en büyük endişelerinden birisi düşük yapma olasılığıdır Çevresinden duyduğu pekçok düşük öyküsü bu endişelerini daha da arttırır Doğrusu de düşük her 5 gebe kadından birinin başına gelen ve çok sık karşılaşılan bir durumdur Bu düşüklerin çok büyük bir kısmı da maalesef önlenemez nedenlerden kaynaklanmaktadır Bilhassa hamileliğin birincil haftalarında görülen erken düşüklerin
az kalsın tamamına yakını o gebeliğe ait kromozomal anomaliler nedeni ile yaşanmaktadır Bir diğer deyişle düşükle sonuçlanan gebeliklerin manâlı bir kısmında zaten anomalili ve yaşama şansı olmayan bebekler laf konusudur
Ancak bu bilimsel gerçek bir yandan düşük olayı yaşamış hemencecik bütün anne adayları daha sonraki gebeliklerinde de aynı bir olayı yaşama endişesine kapılırlar ve her yerde düşük yapmamak için bir takım önlemler almayı isterler Bu amaçla ilk yaptıkları şey jinekologlarına başvurarak araştırma yapılmasını istemektir Hatta düşük gerçekleştikten daha sonra düşük materyali veya küretaj ile elde edilen dokuların patolojik incelemeye gönderilmesi fazla yaygın bir uygulamadır Ancak düşük materyalinde patolojik incelemenin çoğu vakit hiçbir yararı yoktur Patolojik tahlil sonucu eğer bir mol hamilelik veya dış gebelikten kesin olmama edilmiyorsa jinekoloğa herhangi bir bilgi vermez sadece incelemeye gönderilen materyalin bozulmuş bir gebeliğe ait dokular içerdiğini gösterir
Gerek eposta ile gelen sorularda gerekse yüzyüze görüşmelerde düşük olayı yaşamış pekçok kadının bu tür bir patoloji raporunu gösterip çözümleme de yapıldı hiçbirşey bulunamadı acaba ben niçin düşük yaptım ve bir dahaki gebeliğimde de benzer sorun olur mu?şeklindeki sorusu ile karşılaşıyoruz Oysa o patoloji raporunun zaten düşüğün nedenini açıklaması beklenilen birşey yok Eğer düşük materyali patolojik analiz yerine genetik incelemeye gönderilse şayet bir neden bulunabilir ancak bu da tek bir sefer yaşanan düşüklerde tedavi yaklaşımını değiştirmez öte yandan kadınların takriben %1'ini etkileyen ve 2 ya da daha pozitif sayıda gebeliğin sırt sırta düşük ile sonuçlandığı tekrarlayan düşük olgularında ise şart farklıdır ve altta yatan nedeni bulmak için çalışmalar yapılmalıdır
Ya ilk gebeliğinde düşük yaşayan veya düşük endişesi yaşayan kadınlarda ne yapılmalıdır? Doktorlarımız bu durum için iki mucize ilaca sarılmaktadır: ASPİRİN ve PROGESTERON
Aspirin ve düşükler
Aspirin tıpta fazla uzun yıllardır kullanılan ve hergün yeni bir yararı veya bağlı etkisi keşfedilen öbür bir ilaçtır Her Hâlükarda tıp alanında aspirin kadar çok araştırılan bir başka ilaç yoktur Son günlerde aspirini popüler yapan bir diğer özelliği de hamilelik kayıpları üzerinde olan etkisidir
Aspirin yalnızca bir analjezik, irin giderici ve alev düşürücü değildir aynı zamanda kanın pıhtılaşma sistemi üstünde de etkileri vardır Millet aralarında kanı sulandırıcışeklinde tellaffuz edilen bu etki sancı giderici dozundan fazla daha düşük dozlarda da ortaya çıkmaktadır Kanın pıhtılaşmasını engelleyen bu etkiyi temin etmek amacıyla piyasada yer alan ürünler çoğunlukla bebe aspirini olarak tanımlanmaktadır
1970'li yılların ardına kadar düşük doz aspirin yalnızca anjina, inme, yürek krizi, serebrovasküler olaylar (beyin damarları ile ilgili olaylar) ve bir takım hamilelik dışı hastalıkların tedavisinde kullanılmakta ve genelde hamilelik esnasında kullanımından kaçınılması gereken bir ilaç olarak kabul edilmekteydi
Gebelik ile ilgilenen tıp branşı olan obstetrik alanındaki gelişmeler bilhassa tekrarlayan düşük olgularının bazılarında altta yatan nedenin antifosfolipid sendrom (aPL) olarak tanımlanan bir bozukluk olabileceğini ortaya koymuştu r Bu sendromda kanın pıhtılaşma mekanizması bozularak kılcal damarlar içinde mikroskopik pıhtılar oluşmakta ve gelişmekte olan bebeğe giden kan akımını azaltarak düşüğe neden olabilmektedir Ayrıca hamilelik toksemisi ya da zehirlenmesi olarak da bilinen preeklempsinin de oluş mekanizmalarından birisi antifosfolipid sendromdur
Bu bulgunun ortaya konması acaba erken gebelikte kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların verilmesi düşükleri engelleyebilir mi sorusunu gündeme getirmiştir Gerçekten de yapılan incelemeler antifosfolipid sendrom varlığında düşük doz aspirin ve heparin gibi kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçların gebelikler üzerinde çok olumlu netice verdiğini ve %70'ler civarında canlı doğum oranlarının elde edildiğini ortaya koymuştur Bu bilimsel kanıtların sonucunda günümüzde antifosfolipid sendromu ve hamilelik varlığında olağan tedavi aspirin ve heparindir *