bilgiliadam
Yeni Üye
Hat Sanatı nedir kısaca bilgi
Arapca husn: guzel, hat: cizgi, yazı ve HUSNİ HAT olarakta bilinir
TURLERİ:
Hazreti Muhammet’den (sav), Kuranı Kerim’in toplanmasından sonra, İslam dininin bilime verdiği ozel onemin etkisiyle, cok sayıda katip yetişmiş, yazı da doğal olarak buyuk aşamalar gostererek mimarlık, bezeme gibi onemli sanat kolu olmuştur Bu yazının ilk bicimi olan ve adını Kufe kentinden alan koşeli karakterli kufi “Ummu’lHutut (Hazreti Ali’nin “kufi hattı bulduğu soylenir) yazısının yerini IX yuzyıldan sonra aklamı sitte almaya başladı Aklamı sitteyi oluşturan muhakkak, reyhani, sulus, nesih, tevki ve rıka adlı altı temel yazıda yuvarlak cizgilerin hakim olması hattatlara buyuk kolaylıklar sağlıyarak hat sanatının ufkunun gelişmesine yol actı Bağdatlı hattat İbn Mukle aklamı sitteyi belli kurallara oturttu Bunun icin kalemin ucuyla yapılan noktayı, standart bir elif harfini ve daireyi olcu olarak kabul etti Onun yolunda yuruyen İbnu'lBevvab yazıyı estetik bakımdan biraz daha ileriye goturdu Son Abbasi halifesi Mustasım'ın saray hattatı Yakutı Mustasımi harflerin yapısına ayrı bir guzellik getirdi Yakut'un olumunden sonra hat sanatı İran ve Turk hattatlarının elinde gelişmeye ve guzelleşmeye devam etti İran'lı sanatcılar aklamı sitteyi kendi anlayışlarına gore yazdılarsa da, genelde Yakut'un uslubundan ayrılmadılar Oysa yazının estetik bakımdan cok eksikleri vardı Bunu gidermeyi Osmanlı hattatları başardı XV yuzyılda II Mehmed'in (Fatih Sultan Mehmed Han) ve oğlu II Bayezid'in hattatlığını yapan ve OsmanlıTurk hattatlarının babası sayılan Şeyh Hamdullah aklamı sitteye o zamana değin ulaşılamayan bir guzellik ve olgunluk getirdi X VII yuzyılda yaşayan Hafız Osman da Şeyh Hamdullah'ın eksiklerini tamamlayarak yazıyı guzelliğinin en ust doruğuna ulaştırdı
XI yuzyılda ortaya cıkan talik yazı yalnız İran'da kullanıldı ve XIV yuzyıldan sonra yerini nestalik'e bıraktı Bu yazıda Ali Herevi ve İmadı Rum gibi unlu İranlı hattatlar diğer ulusların sanatcılarına yol gosterdiler Daha sonra Osmanlılarda da Yaseri Mehmed Esad ve oğlu Yaserizade Mustafa İzzet ile Sami Efendi gibi nestalik ustaları yetişti Emeviler doneminden beri maliye ve tapu kayıtlarının tutulduğu siyakat Osmanlılarda da aynı amacla kullanıldı Kendine ozgu harfleriyle bu, ancak bilenlerin okuyabildiği bir yazı idi Divani ve celi ani ise Osmanlı hattatlarının oluşturduğu yazılardır Bunlar Divanı Humayun'da ve Babı Ali kalemlerinde kullanılarak gelişti
Hat sanatında bir yazının irisi celi adını alır Celi yazı da gene Osmanlılarda, XIX Yuzyılda Mustafa Rakım'ın elinde gelişti ve olgunlaştı Kucuk yazılara hurde, daha kucuk olanlara gubari, butun harfleri birbirine bağlayarak yazılan yazıya muselsel denir Kuralları kırılarak yazılan yazıya şikeste (kırık) adı verilir Bir sozcuğun harflerinin ya da bir cumlenin hece ve sozcuklerinin guzel bir gorunum oluşturmak amacıyla birbiri ustune bindirilmesine istif denir
Sultanların imzası olan tuğralar ise, tuğrakeş adı verilen kimseler tarafından hazırlanmaktaydı Sultanların muhru niteliğindeki tuğraların, doğal olarak her sultanla birlikte, bicimi ve metni değişmekte, boylece zengin bir tuğra dizisi elde edilmiş bulunmaktadır Tuğralar, fermanlarda, anıtsal yapıların girişlerinde ve gerekli diğer bolumlerinde sultanların simgesi olarak karşımıza cıkmaktadır Fermanlardaki tuğraların tezhipli orneklerini bugun başta İstanbul olmak uzere muzelerde rastlamak mumkundur
Arapca husn: guzel, hat: cizgi, yazı ve HUSNİ HAT olarakta bilinir
TURLERİ:
Hazreti Muhammet’den (sav), Kuranı Kerim’in toplanmasından sonra, İslam dininin bilime verdiği ozel onemin etkisiyle, cok sayıda katip yetişmiş, yazı da doğal olarak buyuk aşamalar gostererek mimarlık, bezeme gibi onemli sanat kolu olmuştur Bu yazının ilk bicimi olan ve adını Kufe kentinden alan koşeli karakterli kufi “Ummu’lHutut (Hazreti Ali’nin “kufi hattı bulduğu soylenir) yazısının yerini IX yuzyıldan sonra aklamı sitte almaya başladı Aklamı sitteyi oluşturan muhakkak, reyhani, sulus, nesih, tevki ve rıka adlı altı temel yazıda yuvarlak cizgilerin hakim olması hattatlara buyuk kolaylıklar sağlıyarak hat sanatının ufkunun gelişmesine yol actı Bağdatlı hattat İbn Mukle aklamı sitteyi belli kurallara oturttu Bunun icin kalemin ucuyla yapılan noktayı, standart bir elif harfini ve daireyi olcu olarak kabul etti Onun yolunda yuruyen İbnu'lBevvab yazıyı estetik bakımdan biraz daha ileriye goturdu Son Abbasi halifesi Mustasım'ın saray hattatı Yakutı Mustasımi harflerin yapısına ayrı bir guzellik getirdi Yakut'un olumunden sonra hat sanatı İran ve Turk hattatlarının elinde gelişmeye ve guzelleşmeye devam etti İran'lı sanatcılar aklamı sitteyi kendi anlayışlarına gore yazdılarsa da, genelde Yakut'un uslubundan ayrılmadılar Oysa yazının estetik bakımdan cok eksikleri vardı Bunu gidermeyi Osmanlı hattatları başardı XV yuzyılda II Mehmed'in (Fatih Sultan Mehmed Han) ve oğlu II Bayezid'in hattatlığını yapan ve OsmanlıTurk hattatlarının babası sayılan Şeyh Hamdullah aklamı sitteye o zamana değin ulaşılamayan bir guzellik ve olgunluk getirdi X VII yuzyılda yaşayan Hafız Osman da Şeyh Hamdullah'ın eksiklerini tamamlayarak yazıyı guzelliğinin en ust doruğuna ulaştırdı
XI yuzyılda ortaya cıkan talik yazı yalnız İran'da kullanıldı ve XIV yuzyıldan sonra yerini nestalik'e bıraktı Bu yazıda Ali Herevi ve İmadı Rum gibi unlu İranlı hattatlar diğer ulusların sanatcılarına yol gosterdiler Daha sonra Osmanlılarda da Yaseri Mehmed Esad ve oğlu Yaserizade Mustafa İzzet ile Sami Efendi gibi nestalik ustaları yetişti Emeviler doneminden beri maliye ve tapu kayıtlarının tutulduğu siyakat Osmanlılarda da aynı amacla kullanıldı Kendine ozgu harfleriyle bu, ancak bilenlerin okuyabildiği bir yazı idi Divani ve celi ani ise Osmanlı hattatlarının oluşturduğu yazılardır Bunlar Divanı Humayun'da ve Babı Ali kalemlerinde kullanılarak gelişti
Hat sanatında bir yazının irisi celi adını alır Celi yazı da gene Osmanlılarda, XIX Yuzyılda Mustafa Rakım'ın elinde gelişti ve olgunlaştı Kucuk yazılara hurde, daha kucuk olanlara gubari, butun harfleri birbirine bağlayarak yazılan yazıya muselsel denir Kuralları kırılarak yazılan yazıya şikeste (kırık) adı verilir Bir sozcuğun harflerinin ya da bir cumlenin hece ve sozcuklerinin guzel bir gorunum oluşturmak amacıyla birbiri ustune bindirilmesine istif denir
Sultanların imzası olan tuğralar ise, tuğrakeş adı verilen kimseler tarafından hazırlanmaktaydı Sultanların muhru niteliğindeki tuğraların, doğal olarak her sultanla birlikte, bicimi ve metni değişmekte, boylece zengin bir tuğra dizisi elde edilmiş bulunmaktadır Tuğralar, fermanlarda, anıtsal yapıların girişlerinde ve gerekli diğer bolumlerinde sultanların simgesi olarak karşımıza cıkmaktadır Fermanlardaki tuğraların tezhipli orneklerini bugun başta İstanbul olmak uzere muzelerde rastlamak mumkundur