iltasyazilim
Yeni Üye
Hıristiyan Felsefesi,
Hıristiyanlık Felsefesi ,
Hıristiyan Felsefesi Kavramı
Hıristiyanlık Felsefesi Nedir?
Zihin akımlarının temel hatlarını çizdiğimiz İlkçağın bu son döneminde yeni bir din, yeni bir örgüt olarak Hıristiyanlıkortaya çıkmıştır Hıristiyanlık, kaynağı yönünden, Roma'daki dağıtılmış hellenistik tapınmalardan biridir
MÖ tahminen I yüzyılda hellenistik dinlerin Roma'da tutunmaya ve örgütlerini kurmaya başladıklarını görmüştük Oysa Doğu'dan gelen bu dinsel akımlar, zamanla, Roma'nın devlete ait diniyle uyuşmazlığa düşmüştür Çünkü Roma dini gittikçe bir devlet dini durumuna gelmişti
Bir hellenistik dine kopamamak bununla beraber devlete ait dinin çerçevesinde kalmaya, imparatora aleyhinde zorunlu tapınmalarda bulunmaya bir engel oluşturmuyordu Romalıların birçok Tanrıların varlığını benimsemesi, farklı alanlara yönlendirilmiş dinlere bununla birlikte tabi olmayı kolaylaştırıyordu Fakat bütün hellenistik dinlerin temelini, ruhun ebedi olduğudüşünüşü oluşturur
İşte doğudan gelen dinlerin Roma'da kazandıkları büyük etkinliğin nedenini, bilhassa bu noktada, yani bireye ölmezliği vadetmelerinde aramak gerekir Ama resmi Roma dini, bireylerin gelecekleri ile hiç ilgilenmeyen soğuk bir devlet dini idi
Hellenistik dinlerde ruhun ölümlü olmadığı düşüncesi, bir diğer anlayışla da ilgili bulunmaktadır Bu dinlerde önce ölen daha sonra da yeniden dirilenbir Allah kabul edilir; yani ilkin ölüme yenilen Allah'ın, daha sonra ölümü yendiğine inanılır Böyle bir Allah'a inanan bir kişiye, belirli törenlerden geçtikten sonradan, bu Allah'ın sonuna katılacağı, tıpkı onun gibi her tarafta dirileceği vadedilir İşte bütün hellenistik dinler için müşterek olan bu görüşler, birincil Hıristiyanlığın da karakteristiğini oluşturur
Birincil Hıristiyanlığın başlangıcında iki belli başlı akıl ile karşılaşıyoruz: Önce ölümün nedenini günahta seslenmek gerekir Çünkü halk müziği günah işlemekle Allah'tan uzaklaşmış, bu nedenle alın yazısına (kadere) katılamaz olmuş ve ölüme mahkûm edilmiştir İnsanın ölümden kurtulabilmesi için günah işlememesi gerekir
Ne var ancak insan yalnızca kendi olanaklarıyla veya sadece kendi gücüyle günahtan uzakta duramaz İnsanın günahtan kurtulması için, Allah'ın şefaat(bağışlanma) edip onu günahtan kurtarması gerekir Böylece Hıristiyanlığın ikinci esas fikrine gelmiş oluyoruz: Allah Îsanın varlığında insan şekline girmiştir Allah bir büyük kahraman, bir büyük imparator biçiminde görünmemiş, aksine aşağılanan, yoksul ve zavallı bir insan biçiminde görünmüş (tecelli etmiş)tür
Bu zavallı insan şeklinde Allah, öyle fazla hakaretlere uğramış, sonunda çarmıha gerilerek ölen bir insan olarak kendi ölümünü algılamıştır Fakat ölümünden üç gün sonra yeniden dirilmesiyle, Allah ölmezliğini kanıtlamıştır İşte önce ölen sonra her tarafta dirilen bu Allah'ın alın yazısına (mukadderatına) katılan bir insan, benzer onun gibi, ölümden sonradan her tarafta dirilecektir
Bu görüşleri ile, öbür hellenistik dinlerle müşterek düşünmekte olan Hıristiyanlığın, onlardan ayrılanyanları vardır Hıristiyanlık öteki hellenistik tapınmalardan, Allah'ın büyük bir kişi varlığında değil de, İsa gibi zavallı bir insan da görünmesi (tecelli etmesi) ile ayrılır Bu fikir Hıristiyanlığın geniş biçimde yayılması için can tip bir nokta olmuştur Bu görüntü yardımıyla Hıristiyanlık, İlkçağın son dönemlerinde büyük ölçüde var olan emekçisınıflarının dini almak imkânını bulmuştur
Hıristiyanlığı öbür hellenistik tapınmalardan ayıran ikinci nokta, gerçekte yahudilikten dargın olan, ölümün günahın bir sonucu olduğudüşüncesidir Evrenin iyi ve fena güçlerin bir savaş alanı olduğu, kötülüğün Allah'a aleyhinde gelmekten doğduğu düşüncesine Hıristiyanlık öncesi dönemlerde de rastlandığını biliyoruz Nitekim Yeni Eflâtunculuk iyi ile kötüyü karşısında karşıya getirmiş, iyi ve kötüyü Allah ile hiçliğin bir karşıtlığı olarak düşünmüştür Hıristiyanlık ise savaşın Allahile Iblisarasında geçtiğini kabul eder
Hıristiyanlığı öteki hellenistik dinlerden ayıran üçüncü nokta, kökü yine Yahudilikte olan, Hıristiyanlığa yan bir kişinin başka bir dine girme yasağıdır Yahudilik, İlkçağda inananları sadece kendisine bağlantı kurmak isteyen tek dindir Yahudilik öbür dinlerin Tanrılarını bir putolarak görür
Başka bir deyişle: Yahudilik İlkçağda inananlarından yalnız Yahudi Allah'ına tapılmasını isteyen, onların diğer Tanrılara inanmalarını yasaklayan tek tekelci dindir Yahudilik, cemaati sınırlı olan ve inananlarına kesin üstünlükler tanıyan gizli bir dindir Minik bir cemaate dayanan bu din, misyonerlik yapmaya, yani Yahudiliğe yeni halk kazandırmaya girişmemiştir Ancak Hıristiyanlık başlangıcından itibaren misyonerlikyapan bir dindir
Hıristiyanlık, aynı Yahudilik gibi, inananlarının başka Tanrılara tapınmalarını kesinlikle yasaklar Bu yasağın resmî Roma dinini de kapsadığı, Hıristiyanların imparatora tapınmalarını yasakladığı açıktır Sonraları büyük bir sorun olan Roma devleti ile Hıristiyanlık arasındaki çekişmenin kaynağını bu Yasaklanmışta seslenmek gerekir
Roma dininin son zamanlarında imparatora tapınma gittikçe büyüyen bir ağırlık kazanmış, böylece bu din, devleti, imparatorun kişiliğinde Allahlaştıran bir imparator dinidurumuna gelmiştir Ancak Hıristiyanlık, kendi Allah'ı konusundaki tekelciliği yüzünden, imparatora tapınma ve kurbanlar sunmayı başından beri yasaklamıştır
İki din arasındaki bu görüntü ayrılığı, Roma devleti ile Hıristiyanlığın anlaşmazlığa düşmesine ve bunun sonunda Hıristiyanlarla ilgili kovuşturmayapılmasına yol açmıştır Oysa bu başvuru formu Hıristiyanlığı zayıflatacağı yerde tamamen güçlendirmiştir Çünkü pekçok inatçı din mazlumlarının ortaya çıkmasına niçin olan bu tatbik sonunda, Hıristiyanlık direnç kazanmaya ve değerini, önemini kanıtlamaya fırsat bulmuştur
Önemli olan, bu başvuru sonunda Hıristiyanlığın sağlam ve köklü bir örgütlenmeyapmak zorunda kalmış olmasıdır Ama öbür hellenistik dinlerden hiçbiri bir kilise, bir ümmet örgütü oluşturamamıştır Hıristiyanlık inananlarını cemaatler halinde örgütlemekle sanki devlet için de devlet gibi bir güce kavuşmuştur Yeni dinin tamamen bağımsız örgütü, devletin kendisine aleyhinde çıkmasına niçin olmuştur
Hıristiyanlığın örgütlenmesinin güçlendiği bu dönemde, Roma devlet örgütü gücünü yitirmeye başlamış bulunuyordu Varlığını sürdürebilmek için ağır girişimlerde bulunmak zorunda kalan imparatorluğun siyasal örgütü, birlik ve beraberliğinden çok şey yitirmişti
Roma devletinin çözülme döneminde Hıristiyanlık, günden güne artan bir şiddet olarak belirmiştir neticede böylece bir lahza gelmiştir fakat, Roma imparatorları Hıristiyanlık örgütüyle boğuşmaktan cayarak, bu örgüte yaslanma gereği duymuştur Nitekim Hıristiyanlar konusunda en şiddetli ve en son uygulamayı yapan Diocletion'ın takipçisi (halefi) olan Konstantin, 300 yıllarında Hıristiyanların izlenmesine ait tüm yasakları uyandırmak ve Hıristiyanlığı resmi olarak tanımak zorunda kalmıştır Konstantin'in takipçisi Julianus Yeni Eflâtunculuğa dayanarak Roma dinini bitmiş yeniden can vermek istemişse de, bu girişiminde, bilineceği gibi, başarılı olamamıştır
Yeni dinde yayıncılıkgöze çarpan olmuştur Hıristiyanlık çerçevesinde yapılan birincil yayının hemen şimdi felsefe ile ilgisi yoktur Ilk Hıristiyan eserleri dört İncilkadrosu içinde yazılı olup, doğrusu İsa'nın hayat ve düşüncelerini açıklar Birincisi İsa'nın ölümünden 30, dördüncüsü 90 sene sonradan yazılı olan dört İncil, şüphesiz, İsa'nın düşüncelerini gerçekçi biçimde ele almayan, daha fazla İsa'nın kişiliğine ve doktrinine duyulan inançtan kaynaklanan eserlerdir
Özel Baskı *
Hıristiyanlık Felsefesi ,
Hıristiyan Felsefesi Kavramı
Hıristiyanlık Felsefesi Nedir?
Zihin akımlarının temel hatlarını çizdiğimiz İlkçağın bu son döneminde yeni bir din, yeni bir örgüt olarak Hıristiyanlıkortaya çıkmıştır Hıristiyanlık, kaynağı yönünden, Roma'daki dağıtılmış hellenistik tapınmalardan biridir
MÖ tahminen I yüzyılda hellenistik dinlerin Roma'da tutunmaya ve örgütlerini kurmaya başladıklarını görmüştük Oysa Doğu'dan gelen bu dinsel akımlar, zamanla, Roma'nın devlete ait diniyle uyuşmazlığa düşmüştür Çünkü Roma dini gittikçe bir devlet dini durumuna gelmişti
Bir hellenistik dine kopamamak bununla beraber devlete ait dinin çerçevesinde kalmaya, imparatora aleyhinde zorunlu tapınmalarda bulunmaya bir engel oluşturmuyordu Romalıların birçok Tanrıların varlığını benimsemesi, farklı alanlara yönlendirilmiş dinlere bununla birlikte tabi olmayı kolaylaştırıyordu Fakat bütün hellenistik dinlerin temelini, ruhun ebedi olduğudüşünüşü oluşturur
İşte doğudan gelen dinlerin Roma'da kazandıkları büyük etkinliğin nedenini, bilhassa bu noktada, yani bireye ölmezliği vadetmelerinde aramak gerekir Ama resmi Roma dini, bireylerin gelecekleri ile hiç ilgilenmeyen soğuk bir devlet dini idi
Hellenistik dinlerde ruhun ölümlü olmadığı düşüncesi, bir diğer anlayışla da ilgili bulunmaktadır Bu dinlerde önce ölen daha sonra da yeniden dirilenbir Allah kabul edilir; yani ilkin ölüme yenilen Allah'ın, daha sonra ölümü yendiğine inanılır Böyle bir Allah'a inanan bir kişiye, belirli törenlerden geçtikten sonradan, bu Allah'ın sonuna katılacağı, tıpkı onun gibi her tarafta dirileceği vadedilir İşte bütün hellenistik dinler için müşterek olan bu görüşler, birincil Hıristiyanlığın da karakteristiğini oluşturur
Birincil Hıristiyanlığın başlangıcında iki belli başlı akıl ile karşılaşıyoruz: Önce ölümün nedenini günahta seslenmek gerekir Çünkü halk müziği günah işlemekle Allah'tan uzaklaşmış, bu nedenle alın yazısına (kadere) katılamaz olmuş ve ölüme mahkûm edilmiştir İnsanın ölümden kurtulabilmesi için günah işlememesi gerekir
Ne var ancak insan yalnızca kendi olanaklarıyla veya sadece kendi gücüyle günahtan uzakta duramaz İnsanın günahtan kurtulması için, Allah'ın şefaat(bağışlanma) edip onu günahtan kurtarması gerekir Böylece Hıristiyanlığın ikinci esas fikrine gelmiş oluyoruz: Allah Îsanın varlığında insan şekline girmiştir Allah bir büyük kahraman, bir büyük imparator biçiminde görünmemiş, aksine aşağılanan, yoksul ve zavallı bir insan biçiminde görünmüş (tecelli etmiş)tür
Bu zavallı insan şeklinde Allah, öyle fazla hakaretlere uğramış, sonunda çarmıha gerilerek ölen bir insan olarak kendi ölümünü algılamıştır Fakat ölümünden üç gün sonra yeniden dirilmesiyle, Allah ölmezliğini kanıtlamıştır İşte önce ölen sonra her tarafta dirilen bu Allah'ın alın yazısına (mukadderatına) katılan bir insan, benzer onun gibi, ölümden sonradan her tarafta dirilecektir
Bu görüşleri ile, öbür hellenistik dinlerle müşterek düşünmekte olan Hıristiyanlığın, onlardan ayrılanyanları vardır Hıristiyanlık öteki hellenistik tapınmalardan, Allah'ın büyük bir kişi varlığında değil de, İsa gibi zavallı bir insan da görünmesi (tecelli etmesi) ile ayrılır Bu fikir Hıristiyanlığın geniş biçimde yayılması için can tip bir nokta olmuştur Bu görüntü yardımıyla Hıristiyanlık, İlkçağın son dönemlerinde büyük ölçüde var olan emekçisınıflarının dini almak imkânını bulmuştur
Hıristiyanlığı öbür hellenistik tapınmalardan ayıran ikinci nokta, gerçekte yahudilikten dargın olan, ölümün günahın bir sonucu olduğudüşüncesidir Evrenin iyi ve fena güçlerin bir savaş alanı olduğu, kötülüğün Allah'a aleyhinde gelmekten doğduğu düşüncesine Hıristiyanlık öncesi dönemlerde de rastlandığını biliyoruz Nitekim Yeni Eflâtunculuk iyi ile kötüyü karşısında karşıya getirmiş, iyi ve kötüyü Allah ile hiçliğin bir karşıtlığı olarak düşünmüştür Hıristiyanlık ise savaşın Allahile Iblisarasında geçtiğini kabul eder
Hıristiyanlığı öteki hellenistik dinlerden ayıran üçüncü nokta, kökü yine Yahudilikte olan, Hıristiyanlığa yan bir kişinin başka bir dine girme yasağıdır Yahudilik, İlkçağda inananları sadece kendisine bağlantı kurmak isteyen tek dindir Yahudilik öbür dinlerin Tanrılarını bir putolarak görür
Başka bir deyişle: Yahudilik İlkçağda inananlarından yalnız Yahudi Allah'ına tapılmasını isteyen, onların diğer Tanrılara inanmalarını yasaklayan tek tekelci dindir Yahudilik, cemaati sınırlı olan ve inananlarına kesin üstünlükler tanıyan gizli bir dindir Minik bir cemaate dayanan bu din, misyonerlik yapmaya, yani Yahudiliğe yeni halk kazandırmaya girişmemiştir Ancak Hıristiyanlık başlangıcından itibaren misyonerlikyapan bir dindir
Hıristiyanlık, aynı Yahudilik gibi, inananlarının başka Tanrılara tapınmalarını kesinlikle yasaklar Bu yasağın resmî Roma dinini de kapsadığı, Hıristiyanların imparatora tapınmalarını yasakladığı açıktır Sonraları büyük bir sorun olan Roma devleti ile Hıristiyanlık arasındaki çekişmenin kaynağını bu Yasaklanmışta seslenmek gerekir
Roma dininin son zamanlarında imparatora tapınma gittikçe büyüyen bir ağırlık kazanmış, böylece bu din, devleti, imparatorun kişiliğinde Allahlaştıran bir imparator dinidurumuna gelmiştir Ancak Hıristiyanlık, kendi Allah'ı konusundaki tekelciliği yüzünden, imparatora tapınma ve kurbanlar sunmayı başından beri yasaklamıştır
İki din arasındaki bu görüntü ayrılığı, Roma devleti ile Hıristiyanlığın anlaşmazlığa düşmesine ve bunun sonunda Hıristiyanlarla ilgili kovuşturmayapılmasına yol açmıştır Oysa bu başvuru formu Hıristiyanlığı zayıflatacağı yerde tamamen güçlendirmiştir Çünkü pekçok inatçı din mazlumlarının ortaya çıkmasına niçin olan bu tatbik sonunda, Hıristiyanlık direnç kazanmaya ve değerini, önemini kanıtlamaya fırsat bulmuştur
Önemli olan, bu başvuru sonunda Hıristiyanlığın sağlam ve köklü bir örgütlenmeyapmak zorunda kalmış olmasıdır Ama öbür hellenistik dinlerden hiçbiri bir kilise, bir ümmet örgütü oluşturamamıştır Hıristiyanlık inananlarını cemaatler halinde örgütlemekle sanki devlet için de devlet gibi bir güce kavuşmuştur Yeni dinin tamamen bağımsız örgütü, devletin kendisine aleyhinde çıkmasına niçin olmuştur
Hıristiyanlığın örgütlenmesinin güçlendiği bu dönemde, Roma devlet örgütü gücünü yitirmeye başlamış bulunuyordu Varlığını sürdürebilmek için ağır girişimlerde bulunmak zorunda kalan imparatorluğun siyasal örgütü, birlik ve beraberliğinden çok şey yitirmişti
Roma devletinin çözülme döneminde Hıristiyanlık, günden güne artan bir şiddet olarak belirmiştir neticede böylece bir lahza gelmiştir fakat, Roma imparatorları Hıristiyanlık örgütüyle boğuşmaktan cayarak, bu örgüte yaslanma gereği duymuştur Nitekim Hıristiyanlar konusunda en şiddetli ve en son uygulamayı yapan Diocletion'ın takipçisi (halefi) olan Konstantin, 300 yıllarında Hıristiyanların izlenmesine ait tüm yasakları uyandırmak ve Hıristiyanlığı resmi olarak tanımak zorunda kalmıştır Konstantin'in takipçisi Julianus Yeni Eflâtunculuğa dayanarak Roma dinini bitmiş yeniden can vermek istemişse de, bu girişiminde, bilineceği gibi, başarılı olamamıştır
Yeni dinde yayıncılıkgöze çarpan olmuştur Hıristiyanlık çerçevesinde yapılan birincil yayının hemen şimdi felsefe ile ilgisi yoktur Ilk Hıristiyan eserleri dört İncilkadrosu içinde yazılı olup, doğrusu İsa'nın hayat ve düşüncelerini açıklar Birincisi İsa'nın ölümünden 30, dördüncüsü 90 sene sonradan yazılı olan dört İncil, şüphesiz, İsa'nın düşüncelerini gerçekçi biçimde ele almayan, daha fazla İsa'nın kişiliğine ve doktrinine duyulan inançtan kaynaklanan eserlerdir
Özel Baskı *