Son Konu

Hz. Mevlana'nın oğlu Sultan Velet Hazretleri

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Hz Mevlana'nın oğlu Sultan Velet Hazretleri mevlananın kaç çocuğu var mevlananın çocukları oğulları mevlananin çocuklari sultan veled kimdir Hz Mevlâna buyurdular ki: “Benim bu aleme gelmemden amaç, senin zuhûrundur Çünkü bütün sözler benim kavlim, sen ise fiilimsin Ve yine buyurdular oysa: “Bana oluşum ve huy bakımından azami benzeşen sensin Cenâbı Pîr’in bunları söylediği zat, oğlu Sultan Veled Hazretleridir O, fizikî yönden de, manevi bakımdan da babasına çok benzerdi Mevlevîliğin ikinci pîri sayılan Sultan Veled, 24 Nisan 1226’da Lârende (Karaman) da dünyaya geldi Annesi, Mevlâna’nın lalası Semerkantlı Şerefeddin’in kızı Gevher Hatun’dur Kendisine büyükbabasının ismi verildi Minik yaşta annesini kaybetti, kendisi ile dadısı Kiramana ve üvey annesi Kira Hatun’un annesi Büyük Kira Hatun meşgul oldular Küçükken tekrar tekrar babasının kucağında uyur, o namaza kalkınca uyanıp ağlardı, Hz Mevlâna namazına ara verip onu avuturdu Hz Mevlâna, oğlunun eğitim ve öğrenimine erken bir yaşta başladı daha sonra minik kardeşi Alaaddin ile birlikte, dedesi Şeyh Şerefeddin’in idaresi altında Halep ve Şam’a artan bir şekilde dinî ilimler tahsil etmiştir Mevlâna, sevgisiyle, teveccühüyle, daha kendi vaktinde Sultan Veled’i yüceltmiş ve çevresindekilere tanışmıştı Tahsilini bitirdikten sonra Konya’ya dönmüş, babasının bulunduğu her toplantıya katılmış, veri ve görgüsünü arttırmıştır Hatta Eflâkî’nin naklettiğine tarafından, bilmeyenler onları kardeş zannederlerdi Sultan Veled, her hususta babasına uymuş, onun sözünden hiç dışarı çıkmamış, onun sevdiklerine sevgi ve hürmetle bağlanmış, onun yolunda yürümüştür Babasının tavsiyesi ile önce Şemsi Tebrizî’ye, onun şehâdetinden sonra Selâhaddini Zerkûbî’ye samimiyetle tâbi olmuştur Bir gün geldi, Konya sustu, Konya karardı Gülleri açtıran, bülbülleri dile getiren, gönülleri ürperten, sema’ı ile döne döne mânâ yüceliklerine yükselip, rahmet olup halkın gönlüne damla damla dökülen, kutbül âşıkîn Mevlânamız, Sevgilisine kavuştu “Yürü, başını yastığa koy, yat Bırak beni; vazgeç geceleri dönüp dolaşan, yanmış yakılmış şu dertliden Biz geceleri tâ sabahlara dek yapayalnız, sevda dalgaları arasında bocalar dururuz Kaslı biri var, bizi çekip götürmede; mermerden, granitten bir gönül var onda Adamı öldürür de kimsecikler, hiç olmazsa kanının pahasını ver, diyemez ona Bir dert var fakat, ölümden diğer devası değil Bundan Böyle ben nasıl olur da bu derde tedavi bul diyebilirim? Ağır hasta bir halde yatarken, oğluna hitaben bu son şiirini söylemişti Hz Mevlâna O’nun Hakk’a vasıl olmasından kırk gün dek daha sonra Çelebi Hüsameddin, Sultan Veled’e: “Babandan sonradan uyulacak adam s ensin Çünkü senden daha arif, yoliz haberdar olan değil dedi Fakat o: “Hayır, babam ölmedi ancak, o diri Ölen onun cesedi, maddi varlığı Onun vaktinde halifemizdin Değişen bir şey yok diyerek, kendisi Çelebi Hüsameddin’e tâbi oldu Onun vefatından daha sonra ise, zamanın kutbu olduğuna inandığı Bektemuroğlu Şeyh Kerîmüddin’in manevi terbiyesi altına girdiği anlaşılmaktadır Çelebi Hüsameddin’in vefatıyla, Mevlâna yolunun yolcuları, Sultan Veled’in civarda toplanıp yalvararak onu, babasının makamına geçmeye zoraki ettiler “Babasının verdiği bilgiden ve velilikten diğer Veled’in ne bilgisi var, ne veliliği diyen Sultan Veled’in en bariz hususiyeti, babasına duyduğu sonsuz sevgi, hürmet, bağlılık ve inancını candan yaşaması, imanını ameline aksettirmesidir Serâzâd bir karaktere sahip olan Mevlâna, aşkın cezbesinden bir an bile ayrılmamış, kayıtlara girmeyip, teşkilatla uğraşmamıştı Sultan Veled ise, girişken, ihtiyatlı, teşkilatçı bir karaktere sahipti Bu hususiyetleri onu, Hz Mevlâna’nın düşüncesini, yolunu teşkilatlandırmaya sevketti Halk Müziği aralarında yanlış olarak kullanılagelen bir “tarikat düzenlemek tabiri var Ancak tarikat kurulmaz Bir Takım Allah dostları, ulu zatlar, kesin bir yaşam tarzını, yöntem ve zikirleri benimser ve yaşarlar Aynı tarza meyleden insanlar da bu zatların civarda toplanır, onun manevi terbiyesi altına girerler Zamanla, tabii bir seyirle bu usul, teşkilat halini alır ve bir tarikat oluşur İşte Sultan Veled bunu yapmıştır Onun bir hususiyeti de mistik bir zihniyete sahip oluşudur Bunun neticesi olarak, merasime bağlıdır Bu mistik yönüyle, dedesi Sultanül Ulemâ’ya ve daha ziyade Şems’e aynı Babasının vaktinde yirmi yaşlarındayken, Hz Mevlâna’nın bu gibi unsurlara talep etmemesine ve buna gereksinim değil demesine rağmen ısrarla kırk jurnal bir halvete girmişti Hayatı her tarafında birkaç kere daha halvete girmiştir Bugün bir takım kimseler, Hz Mevlâna’nın dine musikî, sema gibi unsurları dahil ettiğini bahis ederler Bir şeyi dine dahil etmek ya da dinden içeri almamak, Resulullah (sa) Efendimizin bile yapmadığı bir şeydir Hz Mevlâna, sadece var olan unsurlardan bazılarına daha artı rağbet ederek onları biraz daha öne çıkarmıştır Bunu anlamayan insanlar, bugün olduğu gibi Hz Pîr ve Sultan Veled devrinde de vardı Bazıları Mevlâna yolunda yürüyenleri kınarlarken, bazıları da bu kutsal yolu nefsânî arzularına kadar istismar ediyorlardı Sultan Veled, bir yanlamasına bu olumsuzluklarla uğraşırken, bir yanlamasına da teşkilatlanmaya ve babasının fikirlerini yaymaya çalışıyordu Sultan Veled, Anadolu’nun öyle fazla yerine halifeler yollamıştır İnsanları şiddetle edğil, zema ve bilgi mahsulü kerametlerle kazanmıştır Bunda devrin siyasî ve içtimâî durumunun da tesiri olmuştur Kolaylık ve refahını kaybeden Anadolu, Moğol işgali altındaydı ve irk, şeyhlerin, dervişlerin manevi yardımına, desteğine sığınmıştı Sultan Veled’de kuvvetli bir memleket sevgisi vardı Bir gün, Meram Bağı’nda düzenlenen bir sema meclisinde, Konya tarafına bakarak: “Hayret Verici şey, bu Konya şehri ne hoş şehir halkı Karaltısından rahmet beyazlığı görünmede neredeyse der Mevlâna Hazretleri de “Evet der, “Konya böylece kutludur Dostların şahadetiyle bu şehri sana bağışladım Yüce Mevlâna (Sultanül Ulemâ)’nın kemikleri ve toprağımız burada bulundukça, evladımız ve dostlarımız bu şehirde epeyce, buraya zeval gelmez, yabancıların atları burayı çiğneyemez, burada kan dökülmez, burası tamamiyle yıkılmaz, boşalmaz… Sultan Veled, bir gazelinde Konya’yı şöyle över: “Ey Konya halkı, bilin ki siz, can şehrinden doğmuşsunuz Değil mi ki bu büyük kasaba, o Hümâ kuşunun yuvasıdır, artık siz de zamane kuşlarına benzemeyin Hümâlar gibi oluşum aleminde ve halk içinde uçun; çünkü siz, O’sunuz Şehirleri bir araya toplasalar, tüm şehirlerden üstünsünüz siz Hatta büyük kasaba de nedir? Bu şehirdeki mahallelerden herkes, güç bakımından yüzlerce aleme değer Her biriniz halis altınsınız Hatta altın da nedir oysa? Siz binlerce hazinesiniz, binlerce maden… Sultan Veled, Şeyh Selahattini Zerkûbî’nin kızı Fatıma Hatun ile evlendi ve ondan Yüce Arif Çelebi, Mutahhara Abide ve Itibar Arife dünyaya geldiler Kerametler belirten ermiş bir bayan olan Fatıma Hatun’u Hz Mevlâna da fazla severdi Fatıma Hatun’un vefatından sonradan Sultan Veled, Nusret Hatun ve Sünbüle Hatun ile evlenmiş, onlardan da Dikte Şemseddin Abid, Selahaddin Zahid ve Hüsameddin Vâcid Çelebiler doğmuşlardır Hemer her hareket ve faaliyetinde babasını örnek olan Sultan Veled, eserlerinde de böyle yapmıştır Mevlâna’nın Divânı Kebîr’ine mukabil, yirmi dokuz küçük ânını bir araya toplayarak kendi ânını oluşturmuştur Kaside, gazel, terci’, kıt’a ve rubailerden meydana gelen an, yirmi dokuz vezinle yazılı, alfabetik tertiple yığılmış, 12719 beyitten meydana gelmiştir Gazellerinin birçok, Hz Mevlâna’nın gazellerine nazîredir Babasının altı ciltlik Mesnevî’sine mukabil, Sultan Veled üç ciltlik kendi mesnevîsini yazmıştır İbtidânâme bunlardan ilkidir, dibâcesinde Mesnevîi Veledî ismi ile anılır Mevlâna’nın Mesnevî’de adı geçen erenlerin, kendisinin ve şeyhlerinin ahvalini anlatan bu eser, Mevlâna ve onunla münasebetleri hakkında en dürüst bilgiyi vermesi bakımından önemlidir Rebâbnâme, ikinci mesnevîsidir Rebâbın, Hz Mevlâna’ya mensup bir enstrüman olması ve onda deri, kıl, demir, tahta gibi birçok gariplikler toplandığı için ney gibi bir tek feryâdı değil, bir fazla feryâdı şâmil bulunması sebebiyle bu Mesnevîye rebâb ile başlanmıştır İntihânâme, üçüncü ve son mesnevîsidir ve gerçeklik yolcularının nefse ve şeydana uymamaları için nasihatleri ihtivâ etmektedir Mevlâna’nın FihiMâfih’ine mukabil yazılan Maarif, elli altı fasıldan meydana gelen mensur bir eserdir Dili açık ve bütün konuşma dilidir Sultan Veled’in bir takım hususiyetlerine ve tarihi vakalara temas edilir Sultan Veled, eserlerinde mevzu bakımından olduğu gibi, us, eda ve ifade bakımından da Mevlâna’yı örnek alır, ondan iktibaslarda bulunur, onun gibi tekrirler yapar Lakin Mevlâna’daki telaşı ve aşkı, onda bulamayız Hikaye hemen hemen değil gibidir, Sultan Veled, mantıkî silsileden ayrılmaz, bilgiye dayanır, halktan ziyade bilgiliye hitap eder Sultan Veled’in Türkçe ve Rumca ile karışık, mülemmâ türünden yazılı şiirleri bulunduğu gibi on tane de Türkçe şiiri vardır Onun Türkçe şiirine bir örnek sunuyoruz: Senün yüzünğ güneşdür yahut aydur Canum aldı gözünğ dakı ne aydur Benüm iki gözüm bilgil canımsunğ Beni cansuz koyasunğ sen bu keydür Gözümden çıkma kim bu yir senünğdür Benüm gözüm sanğa yahşı saraydur Ne okdur bu ne ok kim değdi senden Benim boyum süngüydü acilen yaydur Temâşâ çün berü gel kim göresünğ Nite gözüm yaşı dere u çaydur Senünğ boyunğ budağdan ağdı geçdi Kâinat imdü yüzünğden yaz u yaydur Bugün ışkunı odından ıssı alduh Bize kayu degül ger kar u kaydur Banga her gice senden yüz binğ assı Benüm her gün işüm senden kolaydur Veled yohsulıdı sensüz cihanda Seni bildi bu kezden beg ü baydur Sultan Veled’in dinî, şer’î ve tasavvufî kültürünün değeri, onun bu geniş ve köklü bilgisini herkesin faydalanabileceği bir ülkü getirmiş olmasından ileri gelir Sipehsâlâr, bazı hususlarda güçlükleri yer alan mürîdlerin, bunları çözmek için onun eserlerine başvurduklarını, bu şekilde de çözüme ulaşamazlarsa Sultan Veled’in bizzat izahatta bulunduğunu anlatır Sultan Veled, 11 Kasım 1312 Cumartesi gecesi, seksen altı yaşında Hakk’a yürümüş, cenaze namazını, vasiyeti üstüne, Mecdüddin Aksarâyî kıldırmış ve babasının sağ tarafına sıralanmıştır Vefatından evvel şu rubaiyi ve beyti okumuştur: “Benim gibi ruh alemine bakınız Aczi bırakınız, kaslı olunuz Kibar halk birer birer gittiler Sıra bize geldi, hazır olunuz “Bu gece, mutluluğa erdim ve kendi benliğimden kurtulduğum gecedir Risâlei Sipehsâlâr’da, Sultan Veled’in türbesinden üç gün üç gece göğe nur yükseldiği, Konyalılar’ın bu nurun ululuğuna hayran olup, günlerce yas tuttuğu anlatılır Dostları, bu nurun Sultan Veled’in yerine geçen oğlu Arif Çelebi’nin olduğunu söylemişlerdir Sultan Veled Hazretleri bize, manevi güzelliklerle doymuş Mevlevîlik teşkilatını bırakarak bu dünyadan göçtü Allah O’ndan razı olsun Sözlerimizi onun bir rubaisi ile bitiriyoruz: “Ben gönlümü cana ve cemalini bakmak cihana layık olan kimseye veririm Ben, olur olmaz kimseye gönlümü vermem Bir işte avantaj, zararı karşılayacak dek olmalıdır  
 
Üst Alt