Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine
kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu
Bakalım neler olacak?
Ulkenin en zengin tuccarları, en guclu kervancıları,
saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oğlene
kadar Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler
Pek coğu kralı yuksek sesle eleştirdi Halkından bu kadar
vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu Sonunda bir
koylu cıkageldi Saraya meyve ve sebze getiriyordu
Sırtındaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı
ve ıkına sıkına itmeye başladı Sonunda kan ter icinde kaldı
ama, kayayı da yolun kenarına cekti Tam kufesini yeniden
sırtına almak uzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
durduğunu gordu Actı Kese altın doluydu Bir de kralın notu
vardı icinde
Bu altınlar kayayı yoldan ceken kişiye aittirdiyordu kral
Koylu, bugun dahi pek coğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı
Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır
Arkadaş (Hikaye)
Savaşın en kanlı gunlerinden biri Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar icinde yere duştuğunu gordu
İnsanın başını bir saniye bile siperin uzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar Asker teğmene koştu ve:
Teğmenim Fırlayıp
arkadaşımı alıp gelebilir miyim?
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen
Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş Buyuk olasılıkla
olmuştur bile Kendi hayatini da tehlikeye atma sakın
Asker ısrar etti ve teğmen Peki dedi Git o zaman
İnanılması guc bir mucize Asker o korkunc ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı Onu sırtına aldı ve koşa koşa
dondu Birlikte siperin icine yuvarlandılar Teğmen, kanlar icindeki askeri muayene etti Sonra onu sipere taşınan arkadaşına dondu:
Sana değmez, hayatini tehlikeye atmana değmez,demiştim Bu zaten olmuş
Değdi teğmenim dedi asker
Nasıl değdi? dedi teğmen Bu adam olmuş gormuyor musun?
Gene de değdi komutanım Cunku yanına
ulaştığımda henuz sağdı
Onun son sozlerini duymak, dunyaya bedeldi benim icin
Ve arkadaşının son sozlerini hıckırarak tekrarladı:
Jim! Geleceğini biliyordum! demişti arkadaşı Geleceğini biliyordum
Osman Efendi (Hikaye)
Osman Efendi bir sabah muthiş bir baş ağrısıyla uyanır
İlac alır, gecmez Bir iki gun bekler, ağrı devam eder
Doktor cağrılır Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir,
gider Lakin Osman Efendinin baş ağrısı artarak surer
Ustune ustluk baş ağrısı yanı sıra gozleri de yaşarmaya baslar
Başka doktorlar cağrılır Osman Efendi Uşak'ın ileri
gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder
Doktorların hicbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de
bulamaz Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri
uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul'a goturmeye karar verirler
İstanbul'da en iyi doktorlar seferber olur Rontgenler, beyin
tomografileri cekilir, testler yapılır Gorunuşe bakılırsa
Osman Efendi turp gibidir Oysa dayanması gittikce zorlaşan
baş ağrısı ve gozyaşları hayatı cekilmez hale getirmiştir
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da
apar topar yurtdışına goturulur O devirde Amerika değil İsvicre
moda, Zurih'e gidilir Haftalarca hastanede kalınır, onlarca
profesor konsultasyon yapar, testler tekrarlanır
Sonuc:
Osman Efendiye teşhis konulamaz Artık yerinden kalkamayan Osman
Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ulkesine donup dinlenmesi, daha doğrusu son gunlerini evinde
gecirmesi tavsiye edilir Osman Efendi bitkin, aile perişan Kader
denilir, Uşak'a donulur Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır
ve ağrı kesici iğnelerle olumu beklemeye başlar
Bir gun, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi
Berber Mehmet cağrılır Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş
ederken, adamcağız derdini anlatır ve olumu beklediğini soyler
Berber Mehmet bir an duşunur Beyim?der, Sakın sizin burnunuzda kıl
donmuş olmasınBir bakar, Hah işte der Kıl donmuşOsman Efendinin
şaşkın bakışlarına aldırmaksızın cantasından cımbızı kaptığı gibi kılı
ceker Ev halkı Osman Efendinin koyu ayağa kaldıran cığlığıyla odaya
koşar Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın
ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar
koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır Ertesi sabah Osman
Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır Gozlerinin yaşarması
gecmiştir Baş ağrısından ise eser kalmamıştır Donen kılın sinire yuruyup
gittikce uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol actığını doktorlar ancak o
zaman keşfeder Cozumun bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına
gelmemiştir Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet'i cağırtır
ve ona bir servet bağışlar