Stillwater
Yeni Üye
İçindekiler Hide
İnanç hayatımızı şekillendiren İman İle Amel Arasındaki Bağ hakkında açıklayıcı bir konu. İslam dininde Amel, iradeye bağlı iş, davranış ve eylem anlamına gelmektedir tasdik ve ikrar da birer ameldir amel deyince daha çok kalp ve dil dışında kalan organların ameli anlaşılmaktadır. Bu durumda iman amel birbirinden ayrı şeyler olmasına, amelin imanın bir parçası olmamasına rağmen, ikisi arasında çok sıkı bağ ve ilişki bulunmaktadır.
1”.Kur’ân-ı Kerîm’de “İman edenler ve salih amel işleyenler…” diye başlayan pek çok ayet vardır (el-Bakara 2/277; Yunus 10/9; Hud 11/23). Bu ayetlerde iman edenlerle salih amel işleyenler ayrı ayrı zikredilmiştir. Eğer amel imanın bir parçası olsaydı, “iman edenler” denildikten sonra bir de “salih amel işleyenler” denmesine gerek olmazdı.
2.Bazı ayetlerde iman, amelin geçerli olabilmesi için şart kılınmıştır. Mesela: “Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar” (Taha 20/112) buyrulmuştur. Eğer iman ile amel aynı şey veya amel imanın parçası olsaydı, o zaman ayrı ayrı zikredilmezdi ve iman, amelin geçerli olmasının şartı sayılmazdı.
3.Bazı âyetlerde de büyük günahın imanla birlikte bulunabileceği ifade edilmiştir. Bunlardan birinde: “Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin…” (el-Hucurat 49/9; ayrıca bk. el-Bakara 2/178; et-Tahrim 66/8) denilmiş, büyük günah sayılan öldürme fiilini işleyerek ameli terk eden kişilerden “müminler” diye bahsedilmiştir.
4.Peygamber Efendimiz zamanından itibaren büyük din bilginleri, kalbinde imanı bulunduğu ve bunu diliyle söylediği halde dinin emrettiği amelleri işlemeyen bazı yasakları çiğneyen kimseleri yaptıklarını helal ve meşru görmedikleri sürece mümin saymışlar, fakat bu kimselerin günahkar mümin olduklarını ifade etmişlerdir. Ehl-i sünnet alimlerinin ortak görüşüdür.
Amel İmanın Ayrılmaz Parçası Değildir!
Ehl-i sünnete göre amel, imanın parçası, rüknü ve olmazsa olmaz unsuru değildir. Bu nedenle tüm dini esasları kalpten benimsemiş ama çeşitli sebeplerle buyrukları yerine getirmemiş veya yasakları çiğnemiş olan kişi, işlediği günahı helal saymadığı müddetçe mümin sayılır. Çünkü:1”.Kur’ân-ı Kerîm’de “İman edenler ve salih amel işleyenler…” diye başlayan pek çok ayet vardır (el-Bakara 2/277; Yunus 10/9; Hud 11/23). Bu ayetlerde iman edenlerle salih amel işleyenler ayrı ayrı zikredilmiştir. Eğer amel imanın bir parçası olsaydı, “iman edenler” denildikten sonra bir de “salih amel işleyenler” denmesine gerek olmazdı.
2.Bazı ayetlerde iman, amelin geçerli olabilmesi için şart kılınmıştır. Mesela: “Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar” (Taha 20/112) buyrulmuştur. Eğer iman ile amel aynı şey veya amel imanın parçası olsaydı, o zaman ayrı ayrı zikredilmezdi ve iman, amelin geçerli olmasının şartı sayılmazdı.
3.Bazı âyetlerde de büyük günahın imanla birlikte bulunabileceği ifade edilmiştir. Bunlardan birinde: “Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin…” (el-Hucurat 49/9; ayrıca bk. el-Bakara 2/178; et-Tahrim 66/8) denilmiş, büyük günah sayılan öldürme fiilini işleyerek ameli terk eden kişilerden “müminler” diye bahsedilmiştir.
4.Peygamber Efendimiz zamanından itibaren büyük din bilginleri, kalbinde imanı bulunduğu ve bunu diliyle söylediği halde dinin emrettiği amelleri işlemeyen bazı yasakları çiğneyen kimseleri yaptıklarını helal ve meşru görmedikleri sürece mümin saymışlar, fakat bu kimselerin günahkar mümin olduklarını ifade etmişlerdir. Ehl-i sünnet alimlerinin ortak görüşüdür.