Stillwater
Yeni Üye
İlmihal konulardan biri olan İmanın Artması ve Eksilmesi İslam dinine mensup olan Müslümanlar tarafından çokça söz konusu olmaktadır. Bu yazıda iman artıp eksilir mi? ve benzeri birçok sorunuzun cevabına ulaşabilirsiniz.
İman, inanılması gereken konular (iman esasları) yönünden artmaz ve de eksilmez. Bir kişi iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir veya bir kaçına inanmasa misal meleklere inanmasa namazın farz ya da insan öldürmenin haram oluşunu inkâr etse, iman etmiş sayılmaz. Bu olayda iman gerçekleşmediğinden artması ve eksilmesi söz konusu olmaz.
İslam dininde İman, güçlü veya zayıf olma yönünden farklılık gösterir. Kiminin imanı kuvvetli kimininki de zayıftır. Kiminin imanı tam manasıyla içine sinmiş, kimininki yüzeysel kalmıştır. Kimininki işitme ve düşünmeye bağlı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki görmeye dayalı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki de yaşamaya, gönülden duymaya ve iç tecrübeye dayalı bilgi ve inanç seviyesindedir.
İmanda bu çeşit bir farklılığın olduğuna ayet ve hadislerde de işaret edilmektedir. İbrahim (a.s.) ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini Allah’tan istemiş, ayette buyrulduğu gibi Yüce Allah’ın “inanmadın mı?” sorusuna “(gözümle de görerek) kalbim tam yatışsın diye” (el-Bakara 2/260) cevabını vermiştir. Böylece Allah’ın ölüleri nasıl dirilttiğini gördükten sonraki imanının önceki imanından daha çok güçlü olduğu belirtilmiştir.
İman, inanılması gereken konular (iman esasları) yönünden artmaz ve de eksilmez. Bir kişi iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir veya bir kaçına inanmasa misal meleklere inanmasa namazın farz ya da insan öldürmenin haram oluşunu inkâr etse, iman etmiş sayılmaz. Bu olayda iman gerçekleşmediğinden artması ve eksilmesi söz konusu olmaz.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
dininde herkes bir hususlara iman etmekle mükelleftir. İnanılacak esaslar konusunda bilenle cahil, peygamber olan ve olmayan, kadınla erkek arasında bir fark yoktur.İslam dininde İman, güçlü veya zayıf olma yönünden farklılık gösterir. Kiminin imanı kuvvetli kimininki de zayıftır. Kiminin imanı tam manasıyla içine sinmiş, kimininki yüzeysel kalmıştır. Kimininki işitme ve düşünmeye bağlı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki görmeye dayalı bilgi ve inanç seviyesinde, kimininki de yaşamaya, gönülden duymaya ve iç tecrübeye dayalı bilgi ve inanç seviyesindedir.
İmanda bu çeşit bir farklılığın olduğuna ayet ve hadislerde de işaret edilmektedir. İbrahim (a.s.) ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini Allah’tan istemiş, ayette buyrulduğu gibi Yüce Allah’ın “inanmadın mı?” sorusuna “(gözümle de görerek) kalbim tam yatışsın diye” (el-Bakara 2/260) cevabını vermiştir. Böylece Allah’ın ölüleri nasıl dirilttiğini gördükten sonraki imanının önceki imanından daha çok güçlü olduğu belirtilmiştir.
Manasındaki ayetler ile bu konudaki hadisler, imanın kuvvet, kalbin derinliklerine nüfuz yönüyle farklı seviyelerde olabileceğini, nitelik yönüyle artma ve eksilme gösterebileceğini ifade etmektedir.Kur’an-ı Kerim’deki “İman etmiş olanlara gelince (her inen sure) devamlı onların imanını artırmıştır” (et-Tevbe 9/124); “O, müminlerin yüreklerine imanlarını katmerli bir imanla artırmaları için mânevî kuvvet indirendir” (el-Fetih 48/4); “Müminler ancak onlardır ki, Allah anıldığı zaman yürekleri titrer. Allah’ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman bu onların imanını artırır” (el-Enfal 8/2)