iltasyazilim
Yeni Üye
ışık kirliliği
Bu çalışmanın amacı, ışık kirliliği konusunda bilgi vermek, konuya duyarlılığı arttırmak, ülkemizde ışık kirliliği açısından alınması gereken önlemlerden bahsetmek ve bilinçlenmeye katkıda bulunmaktır
Bu yazıda İstanbul’ da yapılan gözlemler sunulacaktır, mevcut sorunlar ve alınabilecek önlemler hakkında bilgi verilecektir Sadece astronomi çalışmalarının devamı için değil, sağlıklı bir çevrede yaşantımıza devam edebilmemiz için ışık kirliliği konusunda çok daha duyarlı olmamız gerekmektedir
Günümüzde, şehirde veya şehir yakınlarında yaşayan insanlar geceleri gökyüzündeki yıldızların çoğunu görememektedirler Şehirde yaşayan nüfusun hızla artmasıyla, açık alan aydınlatmaları yapılmaya başlanmıştır Bunun sonucu olarak gökyüzüne yayılan ışığın miktarı artmıştır Ancak şehirden yeterince uzaklaşıldığında Samanyolunu ve pek çok yıldızı görebilmek mümkün olabilmektedir Gökyüzünün aydınlatılmasının çevreye zarar verdiği ve doğal mucizelerden biri olan evreni görme hakkını engellediği bilinen bir gerçektir
Kentlerdeki gök ışıklılığı amatör ve profesyonel astronomi için ciddi bir tehdittir Çevreyi ve astronomik araştırmaları olumsuz yönde etkileyen gökteki ışıklılığa ışık kirliliği adı verilmektedir Gökyüzünün aydınlatılmasıyla geceleri insanların güvenliği açısından artış sağlanmadığı gibi, boşa harcanan ışık enerjisi kamaşmaya, enerji israfına ve bunların sonucu olarak doğal kaynakların tahribine sebep olmaktadır
Işık kirliliğinin kontrolünde en büyük problem, ışık kirliği kavramından haberdar olunmamasıdır Dış aydınlatmanın özenli yapılması ile ışık kirliliğinin önüne geçilebilirAlınabilecek önlemler arasında, geceleri yapılan aydınlatmanın ancak çok gerekli ise yapılması, varlık algılayıcılarının veya zaman sayaçlarının kullanımının yaygınlaştırılması, ışığın gökyüzüne değil yere doğru yönlendirilmesi, renksel geri verim özelliği çok önemli değilse alçak basınçlı sodyum buharlı lambaların kullanılması ve gözlem istasyonları etrafında yerleşimden kaçınılması yer almaktadır
Işık Kirliliği Nedir?
Işık kirliliği kısaca dış aydınlatmanın bir yan ürünü olarak da tanımlanabilir Işık kirliliğini azaltmak için aydınlatılması zorunlu bölgelerin, yalnızca aydınlatılması gereken zaman diliminde ve gereken düzeyde aydınlatılması gereklidir Işık kirliliği hakkında bilgi verirken, üç temel bileşenden bahsetmek gerekmektedir
· Gök parlaması
· Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması
· Kamaşma
Gece Gök Parıltısı
Gece gök parıltısı doğal veya yapay kaynaklardan meydana gelebilmektedir
Doğal kaynaklar:
Ay ve yeryüzünden yansıyan güneş ışığı,
Atmosferin üst tabakalarındaki alçak seviyeli hava parlaklığı (geçici düşük dereceli aurora),
Gezegenler arasındaki toz bulutundan yansıyan güneş ışığı,
Atmosferde yayılan yıldız ışığı
Silik, henüz oluşmamış yıldızlar ve nebulanın oluşturduğu fon ışığıdır Nebula, belli belirsiz ışık lekeleri şeklinde görülen uzay objeleri veya yayınık kozmik toz kütleleri ve gazdır
Gök parlamasını arttıran yapay kaynak ise elektriksel aydınlatmadır Işık armatürlerden direkt olarak gökyüzüne yayılabilir veya yeryüzünden yansıyan ışık atmosferdeki toz ve gaz molekülleri tarafından atmosfere saçılarak, parlak bir fon yaratabilir Yıldızları görmeyi engelleyici bir etkisi vardır
Gök parlaması seviyesi, hava koşulları, atmosferdeki toz ve gaz miktarı, gökyüzüne yansıyan ışık miktarı ve görüş açısına bağlı olarak oldukça değişkendir Kötü hava koşullarında ışığı atmosfere yayan parçacık sayısı daha fazladır ve gök parlamasının oldukça yüksek olması sebebiyle israf edilen ışık ve enerji miktarı gözle görülebilir hale gelir
Şekil 1 Gök parlamasına bir örnek
Gök parlamasının yüksek olması, özellikle astronomi çalışmalarını olumsuz etkileyen bir durumdur Uzaydaki cisimlerin gözlemlenememesi sakıncasını beraberinde getirir Gök parlamasının artması gökyüzündeki karanlık bölgelerin parıltısının da artması anlamına gelir Siyah gök fonunun üzerinde yıldızlar ve diğer gök cisimlerinin oluşturduğu kontrast azalır Astronomlar gözlem yapacaklarında havanın kuru, gözyüzünün açık olduğu, karanlık geceleri tercih ederler Şehir dışındaki yerleşim alanlarının tipik gökyüzü koşullarındaki zenit parıltısı, doğal gök koşullarındaki zenit parıltısından 5 ila 10 kat daha fazladır Şehir merkezlerinde ise zenit parıltısı doğal geri plan parıltısından 2550 kat daha parlak olabilir Profesyonel ve amatör astronomların ölçüm sonuçlarına göre, gök parlaması değerleri tüm dünyada hızla artış göstermektedir
Şekil 2 Batı Asya Kirlilik Atlası
Işık kirliliği konusunda bilinçlenmenin artmasıyla, profesyonel olarak aydınlatma ile ilgilenen kişiler, gök parlamasını, elektriksel aydınlatmayla ilişkisini kurmaya çalışarak, ölçmeye başladılar Bu oldukça çaba isteyen bir çalışmadır çünkü gök parlamasını etkileyen pek çok faktör vardır Sadece aydınlatmanın varlığı değil, armatürden yayılan ışığın açısal dağılımı, yeryüzünden yansıyan ışık ve açısal dağılımı, nem ve aerosollerin atmosferik etkileri gibi oldukça sık değişen hatta anlık değişen olayların göz önünde bulundurulması gereklidir Aerosoller yapay kirlilik, yangın, volkanik patlamalar etkisiyle oluşan atmosferdeki parçacıklardır
Gece gökyüzünü incelerken, profesyonel astronomlar genellikle gökyüzünün karanlık bölgesinin ölçüm değerlerini alırlar Amaç arka fon üzerindeki yıldız sinyalini kontrast farkı yardımıyla belirleyebilmektir Profesyonel astronomlar ölçümlerini zenit noktasında alırlar Gök parlaklığını ölçme yöntemleriyle ilgili hazırlanmış teknik raporlar mevcuttur
Pek çok amatör ve profesyonel astronom gök parlaması değerlerini, bu değerlerdeki artışı gözlemlemek amacıyla kaydetmişlerdir Toplanan bu veriler kullanılarak, gök parlaması öngörüsünün yapılabilmesi amacıyla çeşitli hesap yöntemleri geliştirilmiştir En kaba yaklaşım yöntemlerinden biri, Büyük Ayı takım yıldızının gözlemlenmesi ve çıplak gözle kaç yıldızın görülebildiğinin sayılması prensibine dayanır Garstang (1986) ve Walker (1977) tarafından önerilen bir diğer yöntemde, gök parlaması değerinin öngörüsünü aydınlatmayı hesaba katmak amacıyla, kişi başına belirli bir parıltı değerinin çarpım katsayısı olarak kullanması düşünmüştür Ancak ışık kaynaklarının ışık dağılım eğrileri, ışık kaynaklarının sayısı, gücü ve yansıyan ışık bilgileri hesaplara dahil edilmemiştir Ayrıca sayılan parametreler dahilinde aydınlatma modelinin çıkarılmaması sebebiyle, mümkün olduğunca az yapay ışık kullanmak dışında, gök parlamasının nasıl azaltılabileceği konusunda detaylı bilgi verilmemektedir
Işık kirliliği göçmen kuşlar için de ciddi bir tehlikedir Geceleri yıldızlardan faydalanarak yollarını bulan kuşlar, şehir ışıklarının cazibesine kapılıp yollarını kaybedebilmektedirler Bu şekilde meydana gelen kuş ölümleri hiç azımsanamayacak orandadır Deniz kaplumbağalarının da ışık kirliliğinden olumsuz etkilendikleri bilinen bir gerçektir Sahilde yumurtalarından çıkan minik kaplumbağalar, geceleri kara ile deniz arasındaki aydınlık farkından faydalanarak, denize ulaşmaktadırlar Sahile yakın yerleşim yerlerindeki kuvvetli aydınlatma, kaplumbağaları deniz yerine tam ters istikamete yönlendirebilmekte ve ölümlerine sebep olabilmektedir
Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması
Işık Kirliliği geceleri çevre için gittikçe büyüyen bir tehdittir Aydınlatmanın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması sonucu, aydınlatılması istenmeyen mekanlarda olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilir ve dikkat dağıtıcı bir manzara yaratabilir Ayrıca enerji israfı da oldukça yüksek maliyetleri beraberinde getirir
Şekil 3 Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşmasına bir örnek, Ataköy, İstanbul
En önemli nokta, kaliteli aydınlatma yapılmasıdır Önlemler alındığı taktirde aydınlatmanın kalitesi arttırılabilir Böylece gece görüş kalitesi artar, daha güvenli ve daha
estetik görünümlü bir çevre yaratılabilir, enerji tasarrufu beraberinde daha az maddi külfet getirir
Kamaşma
Dış aydınlatma armatürleri fizyolojik ve psikolojik kamaşma yaratmayacak şekilde yerleştirilmelidirler Şekil 4’ te bir binanın dış cephe aydınlatması için kullanılan armatürün, yayalar için yarattığı kamaşma etkisi görülmektedir
Şekil 4 Fizyolojik kamaşma ve konforsuzluk kamaşmasına bir örnek, Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü
Işık Kirliliği Astronomi İlişkisi
Az sayıda optik ve kızıl ötesi ölçümlerin alındığı ana astronomi gözlem istasyonu vardır ve bu mekanların ışık kirliliğinden korunmaları gerekmektedir Uzay teleskopları kullanımı yeryüzü gözlem istasyonlarının önemini azaltmamıştır Yeryüzü astronomi istasyonlarına ihtiyaç vardır ve bu istasyonlar sağlıklı çalışmalar yapabilmek açısından oldukça önemlidirler
Işık kirliliği ciddi bir sorun olmakla birlikte, oldukça etkili çözümleri mevcuttur Bu çözümler sayesinde yeryüzü optik astronomi istasyonlarından etkin ölçüm sonuçları alınabilir ve gelecekte önemli çalışmalar yapılabilir
Yapay Işık Kirliliğine Karşı Alınabilecek Önlemler
Işık kirliliğine karşı alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
*“Ne kadar çok ışık, o kadar iyi aydınlatma düşüncesi doğru bir aydınlatma yaklaşımı değildir Aydınlatılması gereken bölgenin ihtiyacını karşılayacak kadar aydınlatma yapılmalıdır
*Işık kaynaklarının özenle seçilmesi önemlidir Enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, görülmeyen dalga boyundaki radyasyonun, yani kızılötesi ve morötesi ışınımın filtrelendiği ışık kaynakları kullanılmalıdırlar
*Işık kaynaklarının yaydığı ışığın, doğru yönlendirme ve yerleştirme ile kontrol edilmesi gereklidir Amaca uygun aydınlatma yapılmalıdır Aydınlatmanın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşmamasına özen gösterilmelidir
*Işık kontrolü sağlayan zaman ve varlık algılayıcıları ile loşlaştırma ünitelerinden faydalanılmalıdır Günlük akışı olumsuz etkilemeden, gecenin belirli bir saatinden sonra aydınlatma seviyesi düşürülmelidir
*Gök parlamasını arttırabilen hava kirliliği, zeminin yansıtma özelliği ve benzeri etkileri göz önünde bulundurmak gereklidir
Ana gözlem istasyonlarının çok yakınında yerleşimi önlemek gereklidir Ayrıca gözlem istasyonlarının çevresinde yerleşim konusunda sıkı denetlemeler yapılmalıdır
*Mümkün olduğunca monokromatik (tek renkli) ışık kaynakları kullanılmalıdır Özellikle yol, park alanları ve güvenlik aydınlatmasında oldukça etkin olarak kullanılan sodyum buharlı lambalar, günümüzde kullanılan monokromatik ışık kaynaklarına örnek olarak verilebilirler
Sonuçlar
Işık kirliliği sadece amatör ve profesyonel astronomi için değil, çevreyi korumak adına da ciddi bir tehdittirAydınlatma tasarımı ve tesisatı tüm koşullar göz önünde bulundurularak ve ışık kirliliğine yol açmayacak şekilde yapılmalıdır Işık kirliği konusunda daha bilinçli olunmalıdır Dış aydınlatmanın özenli yapılması ile ışık kirliliğinin önüne geçilebilir Gördüğümüz sakıncalı aydınlatma örneklerinin düzeltilebilmesi için hepimize görevler düşmektedir
Duygu ÇETEGEN
1978 yılında Sakarya’da doğdu 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği bölümününden mezun oldu 2004 yılında yine aynı bölümde yapmakta olduğu Yüksek Lisansını tamamladı ve doktora öğrenimine başladı Ekim 2001’den beri İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümü Elektrik Tesisleri Anabilim dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak görev yapmaktadır Aydınlatma konusunda çalışmaktadır
M Alp BATMAN
1965 yılında İstanbul 'da doğdu 1987 yılında İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünü, 2000'de İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsünde Doktora öğrenimini bitirerek Doktor ünvanı aldı Halen İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde çalışmaktadır 1997 yılında kurulan Ali Kuşçu Amatör Astronomi Topluluğunun kurucu üyelerindendir
Bu çalışmanın amacı, ışık kirliliği konusunda bilgi vermek, konuya duyarlılığı arttırmak, ülkemizde ışık kirliliği açısından alınması gereken önlemlerden bahsetmek ve bilinçlenmeye katkıda bulunmaktır
Bu yazıda İstanbul’ da yapılan gözlemler sunulacaktır, mevcut sorunlar ve alınabilecek önlemler hakkında bilgi verilecektir Sadece astronomi çalışmalarının devamı için değil, sağlıklı bir çevrede yaşantımıza devam edebilmemiz için ışık kirliliği konusunda çok daha duyarlı olmamız gerekmektedir
Günümüzde, şehirde veya şehir yakınlarında yaşayan insanlar geceleri gökyüzündeki yıldızların çoğunu görememektedirler Şehirde yaşayan nüfusun hızla artmasıyla, açık alan aydınlatmaları yapılmaya başlanmıştır Bunun sonucu olarak gökyüzüne yayılan ışığın miktarı artmıştır Ancak şehirden yeterince uzaklaşıldığında Samanyolunu ve pek çok yıldızı görebilmek mümkün olabilmektedir Gökyüzünün aydınlatılmasının çevreye zarar verdiği ve doğal mucizelerden biri olan evreni görme hakkını engellediği bilinen bir gerçektir
Kentlerdeki gök ışıklılığı amatör ve profesyonel astronomi için ciddi bir tehdittir Çevreyi ve astronomik araştırmaları olumsuz yönde etkileyen gökteki ışıklılığa ışık kirliliği adı verilmektedir Gökyüzünün aydınlatılmasıyla geceleri insanların güvenliği açısından artış sağlanmadığı gibi, boşa harcanan ışık enerjisi kamaşmaya, enerji israfına ve bunların sonucu olarak doğal kaynakların tahribine sebep olmaktadır
Işık kirliliğinin kontrolünde en büyük problem, ışık kirliği kavramından haberdar olunmamasıdır Dış aydınlatmanın özenli yapılması ile ışık kirliliğinin önüne geçilebilirAlınabilecek önlemler arasında, geceleri yapılan aydınlatmanın ancak çok gerekli ise yapılması, varlık algılayıcılarının veya zaman sayaçlarının kullanımının yaygınlaştırılması, ışığın gökyüzüne değil yere doğru yönlendirilmesi, renksel geri verim özelliği çok önemli değilse alçak basınçlı sodyum buharlı lambaların kullanılması ve gözlem istasyonları etrafında yerleşimden kaçınılması yer almaktadır
Işık Kirliliği Nedir?
Işık kirliliği kısaca dış aydınlatmanın bir yan ürünü olarak da tanımlanabilir Işık kirliliğini azaltmak için aydınlatılması zorunlu bölgelerin, yalnızca aydınlatılması gereken zaman diliminde ve gereken düzeyde aydınlatılması gereklidir Işık kirliliği hakkında bilgi verirken, üç temel bileşenden bahsetmek gerekmektedir
· Gök parlaması
· Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması
· Kamaşma
Gece Gök Parıltısı
Gece gök parıltısı doğal veya yapay kaynaklardan meydana gelebilmektedir
Doğal kaynaklar:
Ay ve yeryüzünden yansıyan güneş ışığı,
Atmosferin üst tabakalarındaki alçak seviyeli hava parlaklığı (geçici düşük dereceli aurora),
Gezegenler arasındaki toz bulutundan yansıyan güneş ışığı,
Atmosferde yayılan yıldız ışığı
Silik, henüz oluşmamış yıldızlar ve nebulanın oluşturduğu fon ışığıdır Nebula, belli belirsiz ışık lekeleri şeklinde görülen uzay objeleri veya yayınık kozmik toz kütleleri ve gazdır
Gök parlamasını arttıran yapay kaynak ise elektriksel aydınlatmadır Işık armatürlerden direkt olarak gökyüzüne yayılabilir veya yeryüzünden yansıyan ışık atmosferdeki toz ve gaz molekülleri tarafından atmosfere saçılarak, parlak bir fon yaratabilir Yıldızları görmeyi engelleyici bir etkisi vardır
Gök parlaması seviyesi, hava koşulları, atmosferdeki toz ve gaz miktarı, gökyüzüne yansıyan ışık miktarı ve görüş açısına bağlı olarak oldukça değişkendir Kötü hava koşullarında ışığı atmosfere yayan parçacık sayısı daha fazladır ve gök parlamasının oldukça yüksek olması sebebiyle israf edilen ışık ve enerji miktarı gözle görülebilir hale gelir
Şekil 1 Gök parlamasına bir örnek
Gök parlamasının yüksek olması, özellikle astronomi çalışmalarını olumsuz etkileyen bir durumdur Uzaydaki cisimlerin gözlemlenememesi sakıncasını beraberinde getirir Gök parlamasının artması gökyüzündeki karanlık bölgelerin parıltısının da artması anlamına gelir Siyah gök fonunun üzerinde yıldızlar ve diğer gök cisimlerinin oluşturduğu kontrast azalır Astronomlar gözlem yapacaklarında havanın kuru, gözyüzünün açık olduğu, karanlık geceleri tercih ederler Şehir dışındaki yerleşim alanlarının tipik gökyüzü koşullarındaki zenit parıltısı, doğal gök koşullarındaki zenit parıltısından 5 ila 10 kat daha fazladır Şehir merkezlerinde ise zenit parıltısı doğal geri plan parıltısından 2550 kat daha parlak olabilir Profesyonel ve amatör astronomların ölçüm sonuçlarına göre, gök parlaması değerleri tüm dünyada hızla artış göstermektedir
Şekil 2 Batı Asya Kirlilik Atlası
Işık kirliliği konusunda bilinçlenmenin artmasıyla, profesyonel olarak aydınlatma ile ilgilenen kişiler, gök parlamasını, elektriksel aydınlatmayla ilişkisini kurmaya çalışarak, ölçmeye başladılar Bu oldukça çaba isteyen bir çalışmadır çünkü gök parlamasını etkileyen pek çok faktör vardır Sadece aydınlatmanın varlığı değil, armatürden yayılan ışığın açısal dağılımı, yeryüzünden yansıyan ışık ve açısal dağılımı, nem ve aerosollerin atmosferik etkileri gibi oldukça sık değişen hatta anlık değişen olayların göz önünde bulundurulması gereklidir Aerosoller yapay kirlilik, yangın, volkanik patlamalar etkisiyle oluşan atmosferdeki parçacıklardır
Gece gökyüzünü incelerken, profesyonel astronomlar genellikle gökyüzünün karanlık bölgesinin ölçüm değerlerini alırlar Amaç arka fon üzerindeki yıldız sinyalini kontrast farkı yardımıyla belirleyebilmektir Profesyonel astronomlar ölçümlerini zenit noktasında alırlar Gök parlaklığını ölçme yöntemleriyle ilgili hazırlanmış teknik raporlar mevcuttur
Pek çok amatör ve profesyonel astronom gök parlaması değerlerini, bu değerlerdeki artışı gözlemlemek amacıyla kaydetmişlerdir Toplanan bu veriler kullanılarak, gök parlaması öngörüsünün yapılabilmesi amacıyla çeşitli hesap yöntemleri geliştirilmiştir En kaba yaklaşım yöntemlerinden biri, Büyük Ayı takım yıldızının gözlemlenmesi ve çıplak gözle kaç yıldızın görülebildiğinin sayılması prensibine dayanır Garstang (1986) ve Walker (1977) tarafından önerilen bir diğer yöntemde, gök parlaması değerinin öngörüsünü aydınlatmayı hesaba katmak amacıyla, kişi başına belirli bir parıltı değerinin çarpım katsayısı olarak kullanması düşünmüştür Ancak ışık kaynaklarının ışık dağılım eğrileri, ışık kaynaklarının sayısı, gücü ve yansıyan ışık bilgileri hesaplara dahil edilmemiştir Ayrıca sayılan parametreler dahilinde aydınlatma modelinin çıkarılmaması sebebiyle, mümkün olduğunca az yapay ışık kullanmak dışında, gök parlamasının nasıl azaltılabileceği konusunda detaylı bilgi verilmemektedir
Işık kirliliği göçmen kuşlar için de ciddi bir tehlikedir Geceleri yıldızlardan faydalanarak yollarını bulan kuşlar, şehir ışıklarının cazibesine kapılıp yollarını kaybedebilmektedirler Bu şekilde meydana gelen kuş ölümleri hiç azımsanamayacak orandadır Deniz kaplumbağalarının da ışık kirliliğinden olumsuz etkilendikleri bilinen bir gerçektir Sahilde yumurtalarından çıkan minik kaplumbağalar, geceleri kara ile deniz arasındaki aydınlık farkından faydalanarak, denize ulaşmaktadırlar Sahile yakın yerleşim yerlerindeki kuvvetli aydınlatma, kaplumbağaları deniz yerine tam ters istikamete yönlendirebilmekte ve ölümlerine sebep olabilmektedir
Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması
Işık Kirliliği geceleri çevre için gittikçe büyüyen bir tehdittir Aydınlatmanın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşması sonucu, aydınlatılması istenmeyen mekanlarda olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilir ve dikkat dağıtıcı bir manzara yaratabilir Ayrıca enerji israfı da oldukça yüksek maliyetleri beraberinde getirir
Şekil 3 Işığın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşmasına bir örnek, Ataköy, İstanbul
En önemli nokta, kaliteli aydınlatma yapılmasıdır Önlemler alındığı taktirde aydınlatmanın kalitesi arttırılabilir Böylece gece görüş kalitesi artar, daha güvenli ve daha
estetik görünümlü bir çevre yaratılabilir, enerji tasarrufu beraberinde daha az maddi külfet getirir
Kamaşma
Dış aydınlatma armatürleri fizyolojik ve psikolojik kamaşma yaratmayacak şekilde yerleştirilmelidirler Şekil 4’ te bir binanın dış cephe aydınlatması için kullanılan armatürün, yayalar için yarattığı kamaşma etkisi görülmektedir
Şekil 4 Fizyolojik kamaşma ve konforsuzluk kamaşmasına bir örnek, Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü
Işık Kirliliği Astronomi İlişkisi
Az sayıda optik ve kızıl ötesi ölçümlerin alındığı ana astronomi gözlem istasyonu vardır ve bu mekanların ışık kirliliğinden korunmaları gerekmektedir Uzay teleskopları kullanımı yeryüzü gözlem istasyonlarının önemini azaltmamıştır Yeryüzü astronomi istasyonlarına ihtiyaç vardır ve bu istasyonlar sağlıklı çalışmalar yapabilmek açısından oldukça önemlidirler
Işık kirliliği ciddi bir sorun olmakla birlikte, oldukça etkili çözümleri mevcuttur Bu çözümler sayesinde yeryüzü optik astronomi istasyonlarından etkin ölçüm sonuçları alınabilir ve gelecekte önemli çalışmalar yapılabilir
Yapay Işık Kirliliğine Karşı Alınabilecek Önlemler
Işık kirliliğine karşı alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
*“Ne kadar çok ışık, o kadar iyi aydınlatma düşüncesi doğru bir aydınlatma yaklaşımı değildir Aydınlatılması gereken bölgenin ihtiyacını karşılayacak kadar aydınlatma yapılmalıdır
*Işık kaynaklarının özenle seçilmesi önemlidir Enerji tasarrufu sağlamak amacıyla, görülmeyen dalga boyundaki radyasyonun, yani kızılötesi ve morötesi ışınımın filtrelendiği ışık kaynakları kullanılmalıdırlar
*Işık kaynaklarının yaydığı ışığın, doğru yönlendirme ve yerleştirme ile kontrol edilmesi gereklidir Amaca uygun aydınlatma yapılmalıdır Aydınlatmanın aydınlatılacak bölge sınırlarının dışına taşmamasına özen gösterilmelidir
*Işık kontrolü sağlayan zaman ve varlık algılayıcıları ile loşlaştırma ünitelerinden faydalanılmalıdır Günlük akışı olumsuz etkilemeden, gecenin belirli bir saatinden sonra aydınlatma seviyesi düşürülmelidir
*Gök parlamasını arttırabilen hava kirliliği, zeminin yansıtma özelliği ve benzeri etkileri göz önünde bulundurmak gereklidir
Ana gözlem istasyonlarının çok yakınında yerleşimi önlemek gereklidir Ayrıca gözlem istasyonlarının çevresinde yerleşim konusunda sıkı denetlemeler yapılmalıdır
*Mümkün olduğunca monokromatik (tek renkli) ışık kaynakları kullanılmalıdır Özellikle yol, park alanları ve güvenlik aydınlatmasında oldukça etkin olarak kullanılan sodyum buharlı lambalar, günümüzde kullanılan monokromatik ışık kaynaklarına örnek olarak verilebilirler
Sonuçlar
Işık kirliliği sadece amatör ve profesyonel astronomi için değil, çevreyi korumak adına da ciddi bir tehdittirAydınlatma tasarımı ve tesisatı tüm koşullar göz önünde bulundurularak ve ışık kirliliğine yol açmayacak şekilde yapılmalıdır Işık kirliği konusunda daha bilinçli olunmalıdır Dış aydınlatmanın özenli yapılması ile ışık kirliliğinin önüne geçilebilir Gördüğümüz sakıncalı aydınlatma örneklerinin düzeltilebilmesi için hepimize görevler düşmektedir
Duygu ÇETEGEN
1978 yılında Sakarya’da doğdu 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği bölümününden mezun oldu 2004 yılında yine aynı bölümde yapmakta olduğu Yüksek Lisansını tamamladı ve doktora öğrenimine başladı Ekim 2001’den beri İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümü Elektrik Tesisleri Anabilim dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak görev yapmaktadır Aydınlatma konusunda çalışmaktadır
M Alp BATMAN
1965 yılında İstanbul 'da doğdu 1987 yılında İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünü, 2000'de İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsünde Doktora öğrenimini bitirerek Doktor ünvanı aldı Halen İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde çalışmaktadır 1997 yılında kurulan Ali Kuşçu Amatör Astronomi Topluluğunun kurucu üyelerindendir