Son Konu

İstanbul'un Fethi efsanesi

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
İstanbul'un Fethi ile ilgili efsaneler
İstanbul'un Fethi efsaneleri
İstanbul'un Fethi hakkında hikayeler ve efsaneler


İstanbul'un Fethi efsanesi

İstanbul'un fethi hakkında açık kapı efsanesi

İstanbul'un fethinin 555 Yıldönümü; İstanbul'un fethi dünya tarihinde en büyük olaylardan biridirFakat Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini hor görmek için İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini teselli etmişlerdirFakat Batı hâlâ bu fethi unutamadı

Son Roma İmparatorluğu'nun başkentinin elimize geçmesini hiçbir vakit hazmedemediler Batılılar fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türkler'in eline geçmesini küçük görmek için fetihten hemen daha sonra İstanbul'un açık unutulan bir kapı yüzünden düştüğünü uydurup, kendilerini avunma etmişlerdi

Uzun bir hazırlık döneminden sonradan 6 Nisan 1453'te Osmanlı ordusu Bizans surlarının önündeydi 6 Nisan gecesinden başlanarak surlar top ateşi ile dövülmeye başlandı Surlarda yıkılan yerler, müdafiler tarafından anında dolduruluyordu 7 ve 12 Mayıs tarihlerinde iki büyük saldırı gerçekleştirildiyse de, bir netice alınamadı Bunun üzerine Osmanlı toplarının birçok TopkapıEdirnekapı arasına kaydırıldı ve saldırılar şehrin en güçsüz bölgesinde yoğunlaştırıldı Kuşatmanın uzaması, Avrupa'dan gelebilecek destek yüzünden Osmanlı ordusunu zorlama duruma sokmuştu

Bu sırada Venedik donanması Ege'ye gelmişti 25 Mayıs'ta Bizans'a son kere teslim ol çağrısı yapıldı Bizanslılar'dan şehri teslim etmek isteyenler oldu Oysa İtalyanlar buna güçlü olarak karşı çıktılar Bu sırada Macarlar'ın, yardıma geldiği haberleri Osmanlı ordusunun moralini bozmuştu Risk büyüktü Vezirizam Çandarlı Halil Paşa, her tarafta beri savunduğu kuşatmayı kaldırma fikrinde ısrar etti Ama Zağanos Paşa, Şehabeddin Paşa, Turahan Bey ve Akşemseddin saldırıya devam edilmesi gerektiğini söylediler
Büyük bir saldırıya geçilmesi için karar alındı Askere kent alındığında üç gün yağma izni verildiği duyurusu yapıldı 28 Mayıs 1453'te tüm orduya İstanbul'a yapılacak son hamle için hazırlanmaları emri verildi 29 Mayıs sabahı gün ağarmadan genç padişahın emriyle savaş naraları atarak saldırgan askerlerin sesleriyle son hamle başladı hiç durmadan çalan mehter askeri coşturuyordu Bizanslılar bu seslere karşılık tahsis etmek için şehirdeki tüm kiliselerin çanlarını çaldılar

SON ATAK
Osmanlı askerleri şehre durdurak bilmeden saldırıyorlardı Fatih ilk olarak azapları ve ordusundaki Hıristiyanlar'ı surlara saldırttı Osmanlı ordusunun en seçkin birlikleri surlara saldırgan askerlerin ardındaki düşmanın yorulmasını ve sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı Saatler süren çatışmaların arkasında II Mehmed son darbeyi vurmak üzere yeniçerileri savaşa soktu Binlerce askerini arka arkaya şehit veren Osmanlı ordusu karşı Bizans'ın dayanıklılık direnci kalmamıştı Şehre her taraftan saldırılıyordu Ancak belli başlı savaş TopkapıEdirnekapı arasındaki surlarda oluyordu
Fatih, şehrin en çelimsiz kısmı olduğunu anladığı TopkapıEdirnekapı arasındaki surları günlerce süren top ateşiyle ve lağım patlatarak yıkım ettirmişti Bu yüzden asıl hücum bu bölgeden yapılmaktaydı Bir gülle parçası şehrin en büyük savunucularından olan Cenevizli Giustiniani'yi yaraladı Adamlarının komutanlarını alarak Haliç'teki gemilerine gitmeleri, Bizanslılar'ın son direncini de kırdı
Bu sırada Topkapı civarındaki surlara meydana çıkan Türk askerlerini görebilen Bizanslılar haykırarak şehrin iç kısımlarına doğru kaçmaya başladılar Topkapı surlarında ardı ardına Türk bayrakları dalgalanmaya başladı İstanbul aniden Kent düştü, şehir düştüsesleriyle çalkalanmaya başladı Surlarda dalgalanan Bizans Kartalı ve Aziz Markos'un aslanı bulunan bayrakların yerini Türk sancakları almıştı Şehrin savunması çökmüştü Binlerce Türk askeri içeriye girmeye başladı Bizanslılar evlerine, ailelerinin yanında bu vesileyle, bir kısım ırk ile yabancılar Haliç'teki gemilere kaçıyorlardı Öğlen olduğunda şehir tamamen Türkler'in eline geçmişti

AÇIK UNUTULAN KAPI

Birincil büyük Osmanlı tarihçisi Hammer'den Romancı Stefan Zweig'e değin birçok Batılı tarihçi ve edebiyatçı İstanbul'un fethinin son safhasını şu şekilde anlatırlar; Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan Kerkoporta (Cambazhâne) denilen yayalara bölünmüş ufak kapılardan birisinin aklın alamayacağı bir amnezi yüzünden açık kaldığını görürler Öteki askerlere de haber verilir ve Türkler bu kapıdan girerek İstanbul'u fethederler Herkesin unuttuğu bir kapı olan Kerkoporta, ufacık bir tesadüf, dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir
Bu bilgi sadece o sırada Midilli'de olan, yani şehrin fethini kanımca görmeyen Dukas Tarihi'nde vardır ve dönemin öteki kaynakları ile uyuşmaz Dönemin Türk kaynakları ile Barbaro, Dolfin ve dönemin öteki Latin ve Bizans kaynakları incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılmaktadır Açık kapı söylentilerinin gerçekle alakası yoktur
Fethin şokunu atlatmak ve şehrin Türklerin eline geçmesini küçük görmek için çıkarılmıştır Bu söylenti Batı'da fazla yaygındır Oysa yerli ve tanıdık olmayan tarihlerin çoğuna tarafından Türk askerleri bugünkü Topkapı'ya yakın bir yerden savaşarak şehre girmişlerdir Nitekim bu bölgenin ismi de, surların gördüğü tahribat nedeniyle, fetihten sonradan Top Yıkığu Mahallesi olarak anılmıştır


İstanbul'un fethi genç padişaha ebedi bir kudret ve otorite sağlamıştı Fetih öncesi büyük karışıklıklar içerisinde çalkalanan Osmanlı Devleti bu fethin getirdiği büyük prestijle ayrıca İslâm dünyasının en parlak devleti haline geldi, ayrıca de düşmanları üzerinde psikolojik yılgınlık yarattı
Fatih fetihten anında sonradan iktidarını sınırlayan Çandarlı'yı görevden aldı ve bir müddet sonra öldürttü Aynı şekilde hükümdarlığı üzerinde bir korkutma olarak gördüğü Osmanlı şehzadesi Orhan Çelebi de fetih esnasında ortadan kalkmıştı Fatih'in veziriazamlarının sonuncusu hariç hepsi kapıkulu kökenlidir Bu şart hükümdara asilzade Türk ailelerinin nüfuzundan kurtulması imkânını vermiştir Oysa her şey devşirmelere bırakılmamış, dinî, idarî ve malî bürokrasi Türk kökenlilerden teşkil edilmiştir
Böylelikle kapıkulları ile Türkler arasında bir denge kurularak devlet yönetiminde tek laf sahibinin padişah olması sağlanmıştır Osmanlı tarihçilerinin en önemli ismi Prof Dr Halil İnalcık, fetret devrinin hakiki bitişinin İstanbul'un fethi ile olduğunu söyler İstanbul'un fethi öncesinde sallanan imparatorluk, fetihle kazandığı büyük haysiyet sayesinde dünya siyasetine istikamet verecek bir imparatorluk olma yoluna girdi Halil İnalcık, fetih doğruca II Mehmed'in kendisini cihanşümul bir imparatorluğun temsilcisi olarak gördüğünü, mutlak ve hudutsuz bir iktidar kazandığını söyler
Bu şart merkeziyetçi devletin kurulabilmesini ve aralıksız fütuhat faaliyetlerinde bulunulabilmesini sağladı Fatih'in cihanşümul bağımsızlık fikrinin temelleri geniş bir yelpazeden oluşuyordu: TürkMoğol hükümdarlık geleneği, İslâmî hilafet telakkisi ve Roma imparatorluk fikri Fatih, fetihten sonradan kendisini Roma İmparatorluğu'nun yegâne varisi sayarak, Bizans İmparatorları ile akraba bütün sülaleleri (Trabzon Rum İmparatorluğu, Mora Despotları vs) ortadan kaldırmak için faaliyete geçmişti Fatih'in şahsında Türkİranİslâm ve Roma hükümdarlık geleneklerini birleştiren Osmanlı padişahı tipinin doğmuştu *
 
Üst Alt