İstiklal Marşının yazılış öyküsü
Türkiye de, milli marş yazılması önerisi, önce 1920 yılında İsmet Paşa dan (İnönü) geldi Maarif Vekaletinde bu öneriyi dikkate alarak bir müsabaka düzenledi O günlerde Türk Kurtuluş savaşı en heyecanlı günlerini yaşıyordu; toplumda ulusal bilinci pekiştirecek, ulusçuluk duygusunu daha da canlı kılacak bir marşa gereksinme duyuluyordu Yarışmada ayrıca güfteyi yazacak olana 500TL, besteyi yazacak olana 1000TL ödül vereceği duyuruldu Yarışmaya katılan 724 şiirden hiçbiri başarılı bulunmadı Mehmet Akif Ersoy, böyle bir ödülden hastalık duyduğu için yarışmaya katılmamıştı Dönemin Maarif Vekil Hamdullah Suphi (Tanrıöver) ,Mehmet Akif e Mektup yazıp, kendisi için sakıncalı gördüğü konularda güvence verdikten sonra Mehmet Akif, 48 saat gibi kısa bir sürede marşın güftesini yazıp imzasız olarak Maali Vekaline yolladı TBMM nin 1 Mart 1921 tarihli toplantısında okunan bu şiir, 12 Mart 1921 tarihli toplantıda da ulusal marş olarak kabul edildi
İstiklal Marşının besteleniş öyküsü
Yeni Türkiye Cumhuriyeti ’nin de bir milli marşı olmalıydı Daha Cumhuriyet kurulmadan İstiklâl Savaşı sırasında, Garp Cephesi Komutanlığı ’ndan bu arzu doğmuştu Şart, sonradan Maârif Vekili olan Hamdullah Suphi ’ye havale edildi Bu Nedenle Türk milli marşı olarak İstiklâl Marşıadı ile yaptırılacak marşın hazırlıklarına girildi Beste ve güfte için beşer yüz lira armağan kararlaştırılarak genelge ve mektuplarla tüm yurda duyurulduBeste yarışmasına fakat 24 besteci katılmıştı
1924 ’te Ankara ’da maârif vekaletinde toplanan bir komite, Ali Rifat Çağatay ’ın marşını devlete ait marş olarak kabul ederek ilgili kurullar ile bütün okullara bildirmiştir Bu marş, 1924 ’ten 1930 yıllarına değin söylenip çalındıktan daha sonra 1930 sıralarında yeni bir emirle Riyaseti Cumhur Orkestrası şefi Zeki Üngör ’ün bestesi milli marş bestesi olarak kabul edilmiştir Zeki Üngör, İstiklâl Marşı ’nın besteleniş hikayesini şöyle anlatmıştır:
İstiklâl savaşının devam ettiği sıralarda ben, Muzikai Humayun muallimi idim Yani doğrudan doğruya Saray ’a ve Vahdettin ’e bağlıydık Bando, Fasıl Takımı ve Orkestra benim emrimde idi
Şişli ’de Uğurlu Han ’ın 4 numarasında oturuyordum Kurtuluş ordusu süvarilerinin İzmir ’e girdiklerinden iki veya üç gün sonra evimde, TalimTerbiye Heyeti azası ve terbiye mütehassısı dostum Haydar merhumla oturuyorduk Kapı çalındı İlkokul öğretmeni İhsan merhum geldi Büyük bir coşku içinde, süvarilerin İzmir ’e girişlerini anlatmaya başladı Hepimiz coşmuştuk Hemencecik kalkıp piyano başına geçtim Ve derhal içimde doğan parçayı çalmaya koyuldum
Ilk etapta marşın giriş kısmındaki akoru oluşturdum Bu şekilde iki, üç mezür yaptım Arkadaşlarım: Aman dediler, bu çok hoş bir şey olacakBunun üstüne İhsan ’a İzmir ’in kurtuluşunu ve büyük zaferi tüm teferruatı ile anlatmasını rica ettim O anlattı, ben çaldım Böylece kısa zamanda eserin taslağı ortaya çıktı Ertesi gün de çalıştım İki gün daha sonra beste bitti *