Kanser Hastalıkları - Kanser Hastalıklarında Mineraller - A Vitamini ve Kanser - Kanser Hastaları Ne Yemeli - Kanser Hastalarında Beslenme
Vitaminlerle hastalıklar arasındaki bağlantı kesinleşti. Bütün beslenme uzmanları, vitaminlerin kanser oluşumunu önlediğini, özellikle bazı vitaminleri bol bol almanın kanser riskini en aza indirdiğini ifade ediyor.
Metabolizmanın temel yapı taşları olan vitaminlerin yeterli miktarlarda alınması, en basitinden en ölümcülüne kadar bütün hastalıklara karşı mücadelede vücuda büyük avantaj sağlamaktadır. Aksi ise, bu mücadelede vücudu silahsız bırakmak anlamına gelmekte, hastalık risklerini artırmaktadır. Bütün beslenme uzmanları, vitaminlerin kanser oluşumunu önlediğini, özellikle bazı vitaminleri bol bol almanın kanser riskini en aza indirdiğini ifade ediyor. Uzmanların bu görüşleri, vitaminlerle hastalıklar arasındaki bağlantı konusunda çok önemli ipuçları veriyor. Ancak bu konudaki en önemli uyarılarından biri de şu: Vücutta oluşan vitamin eksikliği haplarla değil, vitamin açısından zengin olan doğal besinlerle karşılanmalıdır.
Bu sebeple biz de bugünkü köşemizi, hangi vitaminin hangi besin maddelerinde bulunduğuna ve hangi kanser riskini azalttığına ayıralım istedik. İşte size yol gösterecek bazı ipuçları:
ğ A vitamini içeren besinler, sigara içen erkeklerde akciğer kanseri riskini önlüyor. Genellikle yeşil, sarı renkli sebze ve meyvelerle karaciğer, kaymak ve yumurta sarısında bulunan A vitamininin yetersiz alındığı durumlarda, solunum, yemek borusu, idrar yolları, mide, prostat, akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinin oluşma riski artıyor. A vitamini ayrıca meme, deri, akciğer ve idrar yollarında kanser oluşumunu da önlüyor.
ğ B vitamininin yeterli düzeylerde alınması ise, vücudun savunma sistemlerinde yetersizliklere yolaçıyor. Ayrıca; mide, sindirim sistemi ve cilt kanseri yönünden riskleri artırıyor.
ğ Taze sebze ve meyvelerde bulunan C vitamini solunum, yemek borusu, mide ve kalın bağırsak kanserlerinin önlenmesinde önemli görevler üstleniyor. Bir paket sigara, günlük normal alınan C vitaminini yok ediyor. Bu sebeple sigara içenlerin, günlük ihtiyaçtan daha fazla C vitamini alması gerekiyor. Bu durumda onlar için kanser riski azalmaktadır.
ğ Karaciğer, yumurta sarısı, balıkyağı, süt ve süt ürünlerinde bulunan D vitamininin günlük beslenme ile karşılanması ise bazen mümkün olmamaktadır. D vitamini bakımından en iyi kaynak balık yağıdır. Düzenli olarak güneşle temas edildiğinde deride D vitamini oluşur ve vücudun ihtiyacını karşılar. Ancak uzun süre derinin güneşte yanması durumunda vitaminin etkisi kaybolduğu gibi deri kanserine sebep olur. D vitamini eksikliği de kemik kanseri riskini arttırır. Bu sebeple güneşten düzenli biçimde yararlanarak bedende yeterli D vitamini oluşumunun sağlanması ve yeterli kalsiyum alınması, gereklidir. Bu uygulama menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini de asgariye indirir.
ğ E vitamini ise bitkisel yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, özü alınmamış tahıllar, fındık, fıstık ve kurubaklagillerde bulunuyor. Toksik maddelerle teması olanların ve sigara içenlerin vücudun normal ihtiyacından daha fazla E vitamini almaları gerekiyor. Aksi takdirde damar sertliği, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları kapılarını çalabilir. E vitamini kaynağı oldukları için bitkisel yağları çok tüketmek de doğru değildir.
Bitki inanılmaz tedavi
Saç dökülmesi, sedef hastalığı, ciltteki lekeler, bitkilerden elde edilen ilaçlarla tedavi ediliyor
Modern tıbbın çaresiz kaldığı yerlerde, yüzlerce yıldır devam eden ve bitkilerden alınan ilaçlarla yapılan tedaviler, inanılmaz işler başarıyor. Saç dökülmesi, sedef hastalığı, ciltteki lekeler bitkilerden elde edilen ilaçlarla şifaya kavuşturuluyor. Bir yakınımızın tedavisi dolayısıyla biz de bitkilerden elde edilen ilaçlarla yapılan tedavinin, sedef, saç dökülmesi gibi hastalıkları nasıl iyileştirdiğine, 8 ayı aşan gözlemlerimizle bizzat şahit olduk. Ailesinde bitkilerle tedavi işinin yaklaşık 400 yıllık bir geçmişinin bulunduğunu belirten Herbalist (bitkilerle tedavi yapan) Leyla Çabuk, bitki ile tedavi konusunda, ailesinden öğrendikleriyle kalmadığını, Avusturya, Fransa, İtalya, İskoçya gibi bir çok ülkeye giderek çalışmalar yaptığını söyledi.
Hastaları gördükten sonra, eğer rahatsızlığı tedavi edilecek bir hastalıksa, tedaviye başladıklarını söyleyen Leyla Çabuk, "Yüzlerce kimse, tedavi edilmez denilen sedef hastalığından kurtuldu, cild rahatsızlıkları olanlar eski güzelliklerine kavuştular." dedi.