bilgiliadam
Yeni Üye
Bir Keloğlan varmış Bu Keloğlan'ın sacı yokmuş ama aklı cokmuş Herkesle fikir yarıştırmayı sever, bunu bir oyun haline getirirmiş Kendi koyu Alaca, komşu koyler Bulaca, Kulaca ve Suluca'da yapılan duğunlere davet edilir ve akılfikir yarışmalarında ilk sırayı kimselere bırakmazmış Mumkun mu Keloğlan'la akılfikir yarıştırmak? Keloğlan sorusunu sordu muydu yarışmacılar dilsiz kesilirmiş
Bulutlar yere inse, yer goğe cıksa, insanlar hangi katta bulunurlar?
Yanan bir ateşin dumanı gorunmese bunu kim anlar?
Eller ayaklarla yer değiştirse yurumek nasıl olurdu?
Asıl adı İbrahim olan Keloğlan, zekasının cokluğuyla her zaman oğunen denizler padişahı ile akılfikir yarıştırmak icin, yola cıkmış Keloğlan yolda iki adama rastlamış Adamlar, hararetli bir şekilde tartışmaktaymış Keloğlan bir sure adamların tartışmasını izledikten sonra, araya girmiş:
Durun ağalar, etmeyin, eylemeyin Şu koca dunyada, bu dağ başında neyi paylaşamazsınız?
Keloğlanın araya girmesiyle adamlar sakinleşmiş Adamlardan biri, Keloğlana sormuş:
Arkadaş, nerelisin, adın ne?
Keloğlan:
Şu dağın ardında kalan Alaca koyundenim Herkes, bana Keloğlan der Soyleyin bakalım ağalar, nereden gelir, nereye gidersiniz? Adınız nedir, bir oğrenelim
Adamlardan biri:
Keloğlan adını duymuşluğum vardı Benim adım Hacivat, kardeşliğimin adı Karagozdur
Vay, Hacivat ve Karagoz! Ben de sizin adınızı duymuştum Nukteli konuşmalarınızla etrafınızdakileri guldururmuşsunuz diyen Keloğlan, iki ayrılmaz dostla kucaklaşmış
Daha sonra Karagoz sormuş:
Keloğlan, sen koyunden cok uzaktasın Nereye boyle?
Bunun uzerine Keloğlan, olanıbiteni anlatmış ve sonunda, denizler padişahı ile akılfikir yarıştırmak icin yola cıktığını soylemiş
Keloğlan sozlerini tamamladıktan sonra Hacivat karşısına dikilmiş:
Be Keloğlan, sende hic akıl yok mudur? Denizler padişahını ben de bilirim Akılfikir yarışında beni yeneni altına boğarım der ama kimseye beni yendin, al bir cuval altını demedi, kimseyi altına boğmadı Onun boğdurması başka turlu Cellatlarının eline duşenin vay haline
Karagozun de kızgınlıkta Hacivattan aşağı kalır yanı yokmuş:
Bre kellerin padişahı Biz Hacivatla ikimiz senin emrindeyiz Yeter ki, o kotu fikrinden vazgec Bak yirminde varsın, yoksun Hayatının baharındasın Gel gitme
Karagoz ile Hacivat uzun sure dil dokmuşler fakat Keloğlanı vazgecirmek ne mumkun? Ruzgar diyormuş da fırtına demiyormuş Hayalin gerceğe, masalın efsaneye karıştığı bir anlık zaman diliminde aniden Hacivatın yuz hatları gerilmiş, kaşları catılmış ve konuşmaya başlamış:
Bak Keloğlan, hic kimse kazanma ihtimalinin sıfır olduğu bir şans oyununa parasını, bir olum oyununa hayatını koymaz Karagozle beni az bucuk tanıdın Yalan nedir bilmeyiz, doğruluktan şaşmayız, sırrını sırrımız bilir, kimselere acmayız Hayatını ortaya koyduğuna gore, bu Denizler Padişahı senin tanıdık veya akrabana mı bir zarar verdi?
Hacivatın kararlı konuşması uzerine, cocukluğundan beri beynini kemiren sırrı, Keloğlan gozyaşları icinde anlatmaya başlamış:
Anam anlattıydı Babamın adı Mehmetmiş Koyluymuş ama cok zekiymiş Ben kucuk bir cocukken, babamın cok zeki olduğunu duyan denizler padişahı babamı sarayına akılfikir yarıştırmak icin, davet etmiş Gidiş o gidiş Babamın kendinden daha akıllı olduğunu goren zalim, babamı boğdurtmuş Ben şimdi gidip de, o zalimden babamın intikamını almaz mıyım? Bir de şoyle bir durum var Dikkat ettim, halk arasındaki konuşmalarda padişah, kral, imparator, şah, sultan diyorlar, o kadar zalimler var ki aralarında Zindanlar haksız yere işkence goren, karanlık ve nemli taş odalarda omur torpuleyen insanlarla dolu Olur mu boyle şey? Padişahın biri, ordusunu toplayıp, kendi halinde yaşayan, iyi insanlarla dolu bir ulkeye saldırıyor, yuzlerce, binlerce insanın olumune sebep oluyor Sonra ne oluyor? Ulkesine yeni topraklar kattı, topraklarını genişletti, fethetti, aldı Boyleleri buyuk padişah, buyuk kral namıyla anılıyor Kızıl saclı, kızıl sakallı bir korsan olan denizler padişahı da gelecekte buyuk padişah olarak anılacaksa yazıklar olsun
Bunun uzerine Hacivat: Dediğin doğru, Keloğlan Benim de dikkatimi ceker bu durum Şu el yazması kitaplar Yuzyıllar oncesinden kalanlar var Tarih kitaplarında hep savaşlar var Tarih, savaş demek olmamalı Tarih kitaplarından savaşı cıkarın, geriye Karagoz ile Hacivat kalır Oyle değil mi Karagozum?
Karagoz: Sen ne diyorsun, Hacivat? Bir savaşı sevmeyiz İnsanlar neden bizi tarih kitaplarına yazsınlar
Onların aralarındaki bu konuşma su gibi akıp gitmiş Daha neler konuşmuşlar, neler Ozellikle babasından bahsederken, Keloğlanın, yıllardır icin icin yanan bir volkanken aniden patlaması, yuzyıllardır suregelen bir yanlışı doğruluyor nitelikte miymiş? Duşuncede butunluk sağlamak, aralarında fikir birlikteliği kurmalarına neden olacak, Keloğlanın yanına Karagoz ile Hacivatı katacak, yakındaki bir ciftlik sahibi onlara uc at satacak, fazla eğlenmeden yola cıkılacak, aradan gunler, haftalar gececek, denizler padişahının ulkesine giriş yapılacak, deniz kenarında, sarp kayalıklar ustundeki zalimin sarayına varılacak ve hoş geldin, beş gittin huzura cıkılacakmış
Artık Keloğlan, denizler padişahının huzurunda, Karagoz ile Hacivat salonun bir koşesinde seyirciler arasındaymış Biraz sonra denizler padişahının davudi sesi salonda yankılanmaya başlamış:
Benimle akılfikir yarıştırmak icin, gelen sen misin? Adın Keloğlanmış Sacı yok olanın aklı da yok derlerdi de inanmazdım Aklın olsa, şu kadarcık halinle, benim gibi heybetli bir padişahın karşısına cıkar mıydın?
Bu soruya Keloğlan şu cevabı vermiş: Padişahım, sacım yoktur ama aklım coktur Şu kadarcık değil de, bu kadarcık olsaydım, bu salona sığmaz, dışarı taşardım
Denizler padişahı, Keloğlandan boyle bir cevap beklemediği icin, sağına, soluna bakınmış Salondaki butun başlar one eğilmiş Keloğlan ise, dimdik karşısında duruyormuş Başı dik, alnı acıkmış Cesurmuş Sorulacak her soruya karşılık verebilecek gibi gorunuyormuş Denizler padişahı kaşlarını catıp, Keloğlana doğru sert bir bakış fırlatmış Keloğlan oralı olmamış
Bunun uzerine denizler padişahı ayağa fırlarken, bağırmış: Rezil herif, hemen diz cok karşımda
Padişahım, olur mu? Bu bir yarışma Benim işime karışma Şartlar eşit olacak ki, tadı cıksın; Keloğlanın kel başında sac cıksın Hem sen şimdi padişahlığı boş ver, bir soru sorayım da bana akıl ver Bu elimde yok, bu elimde de yok Ellerimde yok olan şeyin adı nedir?
Bre densiz, bu ne bicim sorudur? Cellatlar, alın bunu başımdan, koparın govdesini başından
İki cellat gelmiş ve Keloğlanı kaptıkları gibi sarayın yer altı katlarında bulunan zindana goturmuşler
Gece yarısı Karagoz ile Hacivat zindana inmiş ve Hacivat uzaktan akrabası zindancıbaşıyla goruşmuş Keloğlan'ı salıvermesini, bu durumun kimse tarafından bilinmeyeceğini soylemiş Hacivat'ın ricası ve verdiği on altın uzerine zindancıbaşı, Keloğlan ile Karagoz ve Hacivat'ı gizli bir gecitten saray dışına cıkarmış
Zindancıbaşı: Bak Keloğlan, yirmi yıldır bu zindandayım Padişahıma isyan eden, karşı cıkan, duşman olan, boyun eğmeyen yuzlerce insanın hayatına son verdim Şimdiye kadar bir kişi bile, bu zindandan sağ kurtulamadı Hacivat'ın hatırına seni bırakıyorum Eğer ki, bir daha bu zindana gelirsen, vay haline! Bir Hacivat değil, bin Hacivat gelse seni kurtaramaz, dedikten sonra, Keloğlan'ın ensesine oyle sert bir tokat vurmuş ki, onu toza, toprağa bulamış
Zindancıbaşı gittikten sonra, Karagoz ile Hacivat, Keloğlan'ı kucakladıkları gibi oradan kacırmışlar Keloğlan gunlerce olumle cebelleşmiş Gitmiş, gitmiş, gelmiş Sonradan Keloğlan biraz kendine gelince sormuş: Ne oldu? Neredeyim ben?
Bunun uzerine Hacivat: Dağda, bayırdayız, Keloğlan Tam altı gundur kendini bilmeden yattın Terledin, durdun Zindancıbaşı gitmene izin verdi
Keloğlan: Of, ensem! Ne bicim zindancıbaşıymış o Enseme oyle bir tokat vurdu ki, tarifi imkansız Sanki oldurmek icin vurdu
Hacivat: Tabi oldurmek icin vurdu Seni bıraktığını denizler padişahı bir duyarsa, zindancıbaşını en yuksek direğe astırır Artık akıllan Keloğlan, babanın intikamını aldın Bunu boyle kabul et Denizler padişahının ulkesini terk et Var git koyune, evine Kur duzenini rahat et
Daha sonra kendine gelen ve iyileşen Keloğlan'ı, Alaca Koyu'nun yakınlarına kadar getirmişler Keloğlan'dan bir daha denizler padişahıyla uğraşmayacağı sozunu alan Karagoz ile Hacivat, Bursa'ya donmuş
Yazan: Serdar Yıldırım
Bulutlar yere inse, yer goğe cıksa, insanlar hangi katta bulunurlar?
Yanan bir ateşin dumanı gorunmese bunu kim anlar?
Eller ayaklarla yer değiştirse yurumek nasıl olurdu?
Asıl adı İbrahim olan Keloğlan, zekasının cokluğuyla her zaman oğunen denizler padişahı ile akılfikir yarıştırmak icin, yola cıkmış Keloğlan yolda iki adama rastlamış Adamlar, hararetli bir şekilde tartışmaktaymış Keloğlan bir sure adamların tartışmasını izledikten sonra, araya girmiş:
Durun ağalar, etmeyin, eylemeyin Şu koca dunyada, bu dağ başında neyi paylaşamazsınız?
Keloğlanın araya girmesiyle adamlar sakinleşmiş Adamlardan biri, Keloğlana sormuş:
Arkadaş, nerelisin, adın ne?
Keloğlan:
Şu dağın ardında kalan Alaca koyundenim Herkes, bana Keloğlan der Soyleyin bakalım ağalar, nereden gelir, nereye gidersiniz? Adınız nedir, bir oğrenelim
Adamlardan biri:
Keloğlan adını duymuşluğum vardı Benim adım Hacivat, kardeşliğimin adı Karagozdur
Vay, Hacivat ve Karagoz! Ben de sizin adınızı duymuştum Nukteli konuşmalarınızla etrafınızdakileri guldururmuşsunuz diyen Keloğlan, iki ayrılmaz dostla kucaklaşmış
Daha sonra Karagoz sormuş:
Keloğlan, sen koyunden cok uzaktasın Nereye boyle?
Bunun uzerine Keloğlan, olanıbiteni anlatmış ve sonunda, denizler padişahı ile akılfikir yarıştırmak icin yola cıktığını soylemiş
Keloğlan sozlerini tamamladıktan sonra Hacivat karşısına dikilmiş:
Be Keloğlan, sende hic akıl yok mudur? Denizler padişahını ben de bilirim Akılfikir yarışında beni yeneni altına boğarım der ama kimseye beni yendin, al bir cuval altını demedi, kimseyi altına boğmadı Onun boğdurması başka turlu Cellatlarının eline duşenin vay haline
Karagozun de kızgınlıkta Hacivattan aşağı kalır yanı yokmuş:
Bre kellerin padişahı Biz Hacivatla ikimiz senin emrindeyiz Yeter ki, o kotu fikrinden vazgec Bak yirminde varsın, yoksun Hayatının baharındasın Gel gitme
Karagoz ile Hacivat uzun sure dil dokmuşler fakat Keloğlanı vazgecirmek ne mumkun? Ruzgar diyormuş da fırtına demiyormuş Hayalin gerceğe, masalın efsaneye karıştığı bir anlık zaman diliminde aniden Hacivatın yuz hatları gerilmiş, kaşları catılmış ve konuşmaya başlamış:
Bak Keloğlan, hic kimse kazanma ihtimalinin sıfır olduğu bir şans oyununa parasını, bir olum oyununa hayatını koymaz Karagozle beni az bucuk tanıdın Yalan nedir bilmeyiz, doğruluktan şaşmayız, sırrını sırrımız bilir, kimselere acmayız Hayatını ortaya koyduğuna gore, bu Denizler Padişahı senin tanıdık veya akrabana mı bir zarar verdi?
Hacivatın kararlı konuşması uzerine, cocukluğundan beri beynini kemiren sırrı, Keloğlan gozyaşları icinde anlatmaya başlamış:
Anam anlattıydı Babamın adı Mehmetmiş Koyluymuş ama cok zekiymiş Ben kucuk bir cocukken, babamın cok zeki olduğunu duyan denizler padişahı babamı sarayına akılfikir yarıştırmak icin, davet etmiş Gidiş o gidiş Babamın kendinden daha akıllı olduğunu goren zalim, babamı boğdurtmuş Ben şimdi gidip de, o zalimden babamın intikamını almaz mıyım? Bir de şoyle bir durum var Dikkat ettim, halk arasındaki konuşmalarda padişah, kral, imparator, şah, sultan diyorlar, o kadar zalimler var ki aralarında Zindanlar haksız yere işkence goren, karanlık ve nemli taş odalarda omur torpuleyen insanlarla dolu Olur mu boyle şey? Padişahın biri, ordusunu toplayıp, kendi halinde yaşayan, iyi insanlarla dolu bir ulkeye saldırıyor, yuzlerce, binlerce insanın olumune sebep oluyor Sonra ne oluyor? Ulkesine yeni topraklar kattı, topraklarını genişletti, fethetti, aldı Boyleleri buyuk padişah, buyuk kral namıyla anılıyor Kızıl saclı, kızıl sakallı bir korsan olan denizler padişahı da gelecekte buyuk padişah olarak anılacaksa yazıklar olsun
Bunun uzerine Hacivat: Dediğin doğru, Keloğlan Benim de dikkatimi ceker bu durum Şu el yazması kitaplar Yuzyıllar oncesinden kalanlar var Tarih kitaplarında hep savaşlar var Tarih, savaş demek olmamalı Tarih kitaplarından savaşı cıkarın, geriye Karagoz ile Hacivat kalır Oyle değil mi Karagozum?
Karagoz: Sen ne diyorsun, Hacivat? Bir savaşı sevmeyiz İnsanlar neden bizi tarih kitaplarına yazsınlar
Onların aralarındaki bu konuşma su gibi akıp gitmiş Daha neler konuşmuşlar, neler Ozellikle babasından bahsederken, Keloğlanın, yıllardır icin icin yanan bir volkanken aniden patlaması, yuzyıllardır suregelen bir yanlışı doğruluyor nitelikte miymiş? Duşuncede butunluk sağlamak, aralarında fikir birlikteliği kurmalarına neden olacak, Keloğlanın yanına Karagoz ile Hacivatı katacak, yakındaki bir ciftlik sahibi onlara uc at satacak, fazla eğlenmeden yola cıkılacak, aradan gunler, haftalar gececek, denizler padişahının ulkesine giriş yapılacak, deniz kenarında, sarp kayalıklar ustundeki zalimin sarayına varılacak ve hoş geldin, beş gittin huzura cıkılacakmış
Artık Keloğlan, denizler padişahının huzurunda, Karagoz ile Hacivat salonun bir koşesinde seyirciler arasındaymış Biraz sonra denizler padişahının davudi sesi salonda yankılanmaya başlamış:
Benimle akılfikir yarıştırmak icin, gelen sen misin? Adın Keloğlanmış Sacı yok olanın aklı da yok derlerdi de inanmazdım Aklın olsa, şu kadarcık halinle, benim gibi heybetli bir padişahın karşısına cıkar mıydın?
Bu soruya Keloğlan şu cevabı vermiş: Padişahım, sacım yoktur ama aklım coktur Şu kadarcık değil de, bu kadarcık olsaydım, bu salona sığmaz, dışarı taşardım
Denizler padişahı, Keloğlandan boyle bir cevap beklemediği icin, sağına, soluna bakınmış Salondaki butun başlar one eğilmiş Keloğlan ise, dimdik karşısında duruyormuş Başı dik, alnı acıkmış Cesurmuş Sorulacak her soruya karşılık verebilecek gibi gorunuyormuş Denizler padişahı kaşlarını catıp, Keloğlana doğru sert bir bakış fırlatmış Keloğlan oralı olmamış
Bunun uzerine denizler padişahı ayağa fırlarken, bağırmış: Rezil herif, hemen diz cok karşımda
Padişahım, olur mu? Bu bir yarışma Benim işime karışma Şartlar eşit olacak ki, tadı cıksın; Keloğlanın kel başında sac cıksın Hem sen şimdi padişahlığı boş ver, bir soru sorayım da bana akıl ver Bu elimde yok, bu elimde de yok Ellerimde yok olan şeyin adı nedir?
Bre densiz, bu ne bicim sorudur? Cellatlar, alın bunu başımdan, koparın govdesini başından
İki cellat gelmiş ve Keloğlanı kaptıkları gibi sarayın yer altı katlarında bulunan zindana goturmuşler
Gece yarısı Karagoz ile Hacivat zindana inmiş ve Hacivat uzaktan akrabası zindancıbaşıyla goruşmuş Keloğlan'ı salıvermesini, bu durumun kimse tarafından bilinmeyeceğini soylemiş Hacivat'ın ricası ve verdiği on altın uzerine zindancıbaşı, Keloğlan ile Karagoz ve Hacivat'ı gizli bir gecitten saray dışına cıkarmış
Zindancıbaşı: Bak Keloğlan, yirmi yıldır bu zindandayım Padişahıma isyan eden, karşı cıkan, duşman olan, boyun eğmeyen yuzlerce insanın hayatına son verdim Şimdiye kadar bir kişi bile, bu zindandan sağ kurtulamadı Hacivat'ın hatırına seni bırakıyorum Eğer ki, bir daha bu zindana gelirsen, vay haline! Bir Hacivat değil, bin Hacivat gelse seni kurtaramaz, dedikten sonra, Keloğlan'ın ensesine oyle sert bir tokat vurmuş ki, onu toza, toprağa bulamış
Zindancıbaşı gittikten sonra, Karagoz ile Hacivat, Keloğlan'ı kucakladıkları gibi oradan kacırmışlar Keloğlan gunlerce olumle cebelleşmiş Gitmiş, gitmiş, gelmiş Sonradan Keloğlan biraz kendine gelince sormuş: Ne oldu? Neredeyim ben?
Bunun uzerine Hacivat: Dağda, bayırdayız, Keloğlan Tam altı gundur kendini bilmeden yattın Terledin, durdun Zindancıbaşı gitmene izin verdi
Keloğlan: Of, ensem! Ne bicim zindancıbaşıymış o Enseme oyle bir tokat vurdu ki, tarifi imkansız Sanki oldurmek icin vurdu
Hacivat: Tabi oldurmek icin vurdu Seni bıraktığını denizler padişahı bir duyarsa, zindancıbaşını en yuksek direğe astırır Artık akıllan Keloğlan, babanın intikamını aldın Bunu boyle kabul et Denizler padişahının ulkesini terk et Var git koyune, evine Kur duzenini rahat et
Daha sonra kendine gelen ve iyileşen Keloğlan'ı, Alaca Koyu'nun yakınlarına kadar getirmişler Keloğlan'dan bir daha denizler padişahıyla uğraşmayacağı sozunu alan Karagoz ile Hacivat, Bursa'ya donmuş
Yazan: Serdar Yıldırım