bilgiliadam
Yeni Üye
en komik Keloğlan Fıkraları
Keloğlan Masalları
Keloğlan ve Kuyudaki Dev
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman icinde, kalbur zaman icinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ulkenin birinde bir kasaba varmış Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulubede, cok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş Keloğlan cok akıllı ve becerikli olmasına rağmen calışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, icmeyi ve uyumayı severmiş Tembel mi tembel, sacsız kafası ile de cok cirkin olduğu icin herkes ona keloğlan dermiş Keloğlanın ihtiyar annesi ise el camaşırı yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeğe calışır, zorluklar icinde gecinirlermiş
Her nasılsa Keloğlanın canı carşıya cıkıp dolaşmak istemiş Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler soyluyor Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şoyle demekteydi
Ağır bir iş icin bir adama ihtiyac vardır Bu işi gorecek adama yuz altın verilecektir Talip olacak kimse varsa ortaya cıksın
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda cıkmadığını gorunce ve bu işin sonunda yuz de altın verileceğini oğrenince tellala:
Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana soyle, demiş
Tellal Keloğlanı şoyle bir suzdukten sonra, gozu tutmamış olacak ki:
Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş cok zordur Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir Ben bunları sende goremiyorum, deyince; Keloğlan:
Ummadığın taş baş yarar Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı guluşmeler yukselmiş Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:Turkcenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cumlenin Oğeleri, Yazım ve Noktalama, Turkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasozleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Oss, Bunları Biliyor musunuz?, Ozlu Sozler, Guzel Sozler, Turkce, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Ozetleri
Pekala oğlumMadem ki kendine guveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyimUzak bir ulkeden mal getirmeye gidilecek Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa katlanabilecek misin? diye sorunca
Keloğlan:
Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım Elbette katlanırım, karşılığını vermiş
Tellal:
Madem ki bu kadar guvenin var, bende sana bu işi veriyorumParanı şimdi mi, yoksa donuşte mi istersin? Keloğlan da:
Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harclık bırakırım, der
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevincle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider
Toplantı yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu gorur Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar hazır olduğunu oğrenince kucuk kafile hemen atlara binerek yola koyulur İki gun durup dinlenmeden yol alırlar Ucuncu gun Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vucudunun her tarafı ağrımaya başlar Ama verdiği sozu ve aldığı parayı duşunerek sabırla yola devam eder Artık akşam yaklaşmıştır Kafile başkanı mola icin kervanı durdurur Keloğlan biraz dinleneceği icin sevinmiştir Ama bu sevinci cok surmez Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini cağırır Keloğlana der ki:
Keloğlan, şurada bir kuyu goruyorsun
Evet, der bizim Keloğlan
İşte şimdi, o kuyuya ineceksin Korkmazsın değil mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip icine bakar, kafile başkanına donerek:
Ne var bunda korkacak, elbette inerim der keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe calışarak kuyuya inme hazırlığına başlar Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlanın beline kalın bir ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar
Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı acılır Adamın biri Keloğlanı kucakladığı gibi bu kapıdan iceri ceker Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince, bir de ne gorsun! Geniş bir bahce ve bu bahcenin ortasında buyuk bir saray durmuyor mu? Sarayın bahcesinde gullerin arasında Dunya guzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı gokte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta ciceklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında gurleyen bir sesle aklı başından gider Donup bakınca, ne gorsun? Koca bir dev Arkasında durmuyor mu! Dev korkunc bir sesle:
Eyyyy, adem oğlu! Soyle bakalım, şu gorduklerinden hangisi daha guzel?
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar Ne cevap vereceğini şaşırır ama, biraz sonra aklı başına gelir ve biraz duşundukten sonra:
Gonul neyi severse guzel odur sultanım, der
Dev, aldığı cevaptan memnun gibi gorunur ve Keloğlana tekrar sorar
Şu kız cok guzel, şu tavus kuşu cok hoş ama, şu zenci cok cirkin, cok kotu! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur Yine cevabı yapıştırır:
Gonul neyi severse, guzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır
Aldığı cevaptan cok hoşlanan dev, Keloğlana:
Aferin, sen akıllı bir cocuğa benziyorsun diye Keloğlana hemen yanındaki, ağactan kopardığı uc tane buyuk narı verir Ve:
Al bu narları Donuşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlanın yanından ayrılmış
Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat, bir turlu istediği akıllıca cevabı alamayınca cok kızar, hemen kellesini ucurur, sonra da etlerini yer, kafatasını sarayın duvarlarına asarmış Boylece kuyuya inenlerin coğu, Devin bu soruları karşısında kimi kız guzel, kimi tavuskuşu diye Deve cevap verirlermiş Bu cevaplardan memnun kalmadığı icin kuyuya inen bir daha yukarı cıkamazmış Devin yanından ayrılan Keloğlan tekrar cıkış kapısına gelip yukarı nasıl cıkacağını duşunurken birden yukardan, su almak icin sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini gorunce, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı cıkar
Keloğlanı sapasağlam yukarı cıktığını goren arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış acık, gozlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar Zira kervancılar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Deve bir insanı kurban vermeleri adetmiş Yol arkadaşları onu boyle sapasağlam, guler yuzlu gorunce tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlana:
Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hicbiri geri donmemiştir Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam cıktın evlat?
Keloğlan guler yuzle şu cevabı verir:
Nasıl cıktıysam cıktım Cıktım ya! Siz ona bakın
Yeniden kafile yola koyulmuş Varacakları o uzak ulkeye varmışAtlara malları yukleyerek memlekete donmuşler
Keloğlan elindeki Narları sevincle evine donunce, annesi yine her zamanki gibi, el camaşırı yıkamakta bulur Annesi de oğlu geldiği icin sevinmiştir Yemekler yenirYemekten sonra da Keloğlan, Devin verdiği Narlardan birini cıkarıp yemek icin ikiye boler Bir de ne gorsun? Devin verdiği Nar tanelerinin her biri meğer cok kıymetli birer mucevher değilmiymiş Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini azar azar satmış Ve Keloğlan oylesine zengin olmuş ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de cirkinliği, ne de annesinin camaşırcılığı Mutlu bir hayata kavuşmuşlar
Keloğlan Masalları
Keloğlan ve Kuyudaki Dev
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman icinde, kalbur zaman icinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ulkenin birinde bir kasaba varmış Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulubede, cok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş Keloğlan cok akıllı ve becerikli olmasına rağmen calışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, icmeyi ve uyumayı severmiş Tembel mi tembel, sacsız kafası ile de cok cirkin olduğu icin herkes ona keloğlan dermiş Keloğlanın ihtiyar annesi ise el camaşırı yıkar, hem kendini, hem de tembel keloğlanı beslemeğe calışır, zorluklar icinde gecinirlermiş
Her nasılsa Keloğlanın canı carşıya cıkıp dolaşmak istemiş Bir de bakmış ki, uzakta bir kalabalık var Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler soyluyor Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şoyle demekteydi
Ağır bir iş icin bir adama ihtiyac vardır Bu işi gorecek adama yuz altın verilecektir Talip olacak kimse varsa ortaya cıksın
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda cıkmadığını gorunce ve bu işin sonunda yuz de altın verileceğini oğrenince tellala:
Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi hemen bana soyle, demiş
Tellal Keloğlanı şoyle bir suzdukten sonra, gozu tutmamış olacak ki:
Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş cok zordur Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur adamlar başarabilir Ben bunları sende goremiyorum, deyince; Keloğlan:
Ummadığın taş baş yarar Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı guluşmeler yukselmiş Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:Turkcenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cumlenin Oğeleri, Yazım ve Noktalama, Turkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasozleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Oss, Bunları Biliyor musunuz?, Ozlu Sozler, Guzel Sozler, Turkce, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Ozetleri
Pekala oğlumMadem ki kendine guveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyimUzak bir ulkeden mal getirmeye gidilecek Yolculuk at sırtında olacak, ama sen bu yolculuğa katlanabilecek misin? diye sorunca
Keloğlan:
Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım Elbette katlanırım, karşılığını vermiş
Tellal:
Madem ki bu kadar guvenin var, bende sana bu işi veriyorumParanı şimdi mi, yoksa donuşte mi istersin? Keloğlan da:
Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harclık bırakırım, der
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevincle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider
Toplantı yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu gorur Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar hazır olduğunu oğrenince kucuk kafile hemen atlara binerek yola koyulur İki gun durup dinlenmeden yol alırlar Ucuncu gun Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vucudunun her tarafı ağrımaya başlar Ama verdiği sozu ve aldığı parayı duşunerek sabırla yola devam eder Artık akşam yaklaşmıştır Kafile başkanı mola icin kervanı durdurur Keloğlan biraz dinleneceği icin sevinmiştir Ama bu sevinci cok surmez Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini cağırır Keloğlana der ki:
Keloğlan, şurada bir kuyu goruyorsun
Evet, der bizim Keloğlan
İşte şimdi, o kuyuya ineceksin Korkmazsın değil mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip icine bakar, kafile başkanına donerek:
Ne var bunda korkacak, elbette inerim der keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe calışarak kuyuya inme hazırlığına başlar Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlanın beline kalın bir ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar
Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı acılır Adamın biri Keloğlanı kucakladığı gibi bu kapıdan iceri ceker Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince, bir de ne gorsun! Geniş bir bahce ve bu bahcenin ortasında buyuk bir saray durmuyor mu? Sarayın bahcesinde gullerin arasında Dunya guzeli bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı yerde, bir dudağı gokte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta ciceklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında gurleyen bir sesle aklı başından gider Donup bakınca, ne gorsun? Koca bir dev Arkasında durmuyor mu! Dev korkunc bir sesle:
Eyyyy, adem oğlu! Soyle bakalım, şu gorduklerinden hangisi daha guzel?
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar Ne cevap vereceğini şaşırır ama, biraz sonra aklı başına gelir ve biraz duşundukten sonra:
Gonul neyi severse guzel odur sultanım, der
Dev, aldığı cevaptan memnun gibi gorunur ve Keloğlana tekrar sorar
Şu kız cok guzel, şu tavus kuşu cok hoş ama, şu zenci cok cirkin, cok kotu! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur Yine cevabı yapıştırır:
Gonul neyi severse, guzel odur sultanım, diye tekrar aynı cevabı yapıştırır
Aldığı cevaptan cok hoşlanan dev, Keloğlana:
Aferin, sen akıllı bir cocuğa benziyorsun diye Keloğlana hemen yanındaki, ağactan kopardığı uc tane buyuk narı verir Ve:
Al bu narları Donuşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlanın yanından ayrılmış
Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat, bir turlu istediği akıllıca cevabı alamayınca cok kızar, hemen kellesini ucurur, sonra da etlerini yer, kafatasını sarayın duvarlarına asarmış Boylece kuyuya inenlerin coğu, Devin bu soruları karşısında kimi kız guzel, kimi tavuskuşu diye Deve cevap verirlermiş Bu cevaplardan memnun kalmadığı icin kuyuya inen bir daha yukarı cıkamazmış Devin yanından ayrılan Keloğlan tekrar cıkış kapısına gelip yukarı nasıl cıkacağını duşunurken birden yukardan, su almak icin sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini gorunce, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı cıkar
Keloğlanı sapasağlam yukarı cıktığını goren arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış acık, gozlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar Zira kervancılar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Deve bir insanı kurban vermeleri adetmiş Yol arkadaşları onu boyle sapasağlam, guler yuzlu gorunce tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlana:
Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hicbiri geri donmemiştir Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam cıktın evlat?
Keloğlan guler yuzle şu cevabı verir:
Nasıl cıktıysam cıktım Cıktım ya! Siz ona bakın
Yeniden kafile yola koyulmuş Varacakları o uzak ulkeye varmışAtlara malları yukleyerek memlekete donmuşler
Keloğlan elindeki Narları sevincle evine donunce, annesi yine her zamanki gibi, el camaşırı yıkamakta bulur Annesi de oğlu geldiği icin sevinmiştir Yemekler yenirYemekten sonra da Keloğlan, Devin verdiği Narlardan birini cıkarıp yemek icin ikiye boler Bir de ne gorsun? Devin verdiği Nar tanelerinin her biri meğer cok kıymetli birer mucevher değilmiymiş Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini azar azar satmış Ve Keloğlan oylesine zengin olmuş ki, artık ne kelliği kalmıştır, ne de cirkinliği, ne de annesinin camaşırcılığı Mutlu bir hayata kavuşmuşlar