bilgiliadam
Yeni Üye
Kesik Otlak Biçilir Mi? Meram bağları, Meram çayırları tanıktır, böylesi yiğit her anaya baht olmaz İnadına mertti, inadına yiğit, inadına yağızdı Konya'nın valisi o sene Meram'da otururdu defalarca Meram o zamanlar da en saygıdeğer yeriydi şehrin, Mevlevi dedeleri Meram'daydı, çelebiler hepten Meram'daydı Ve Vali paşanın yâveri, genç yâveri Meram'dan çok eksik inerdi Konya'ya Bütün oralar bu genç adamı, o da bütün oraları tanırdı, iyi tanırdı Yâver, fesini sola doğru devirdi Güz demiydi Serindi lakin o yanıyordu Korkmuyordu Fakat Kocamış bir gece yollara düşmüştü Dutludan Meram'a içten, akşam namazından daha sonra Korkmuyordu Sırtıma sepken yağıyor*Yanuben bitap gelirim demiş elin oğlu vaktinde Yâver işte bu hâl idi Konya severdi bu delikanlıyı; O da Konya'yı Lakin Konya'dan daha çok sevdiği bir şey bir kişi, bir hatun kişi vardı Meram'a ilk zamanlar sık gelirdi Aslı Konaya'lı değildi Sevdiceği bir Mevlevî çelebisinin kızıydı Düşünün, Allah etmesin dile düşerlerse ötesi yoktu bu işin Allah etmesin dile düşerlerse, Musalla mezarlığında selviler hüzzam makamından bir şarkıyla başlayıverirlerdi Allah etmesin, gençti Konya'nın delikanlısı zaten o kadar hayır okumuyordu adının üstüne Allah etmesin Ama yine de kotkmuyordu işte Sevdiceği bir Mevlevî çelebisinin kızıydı Gelirken bu vesileyle bir şeyler olmuştu Bir şeyler olmuştu çünkü Loraslarından kalkan ebabil kuşları, kanatlarında Günaydınlargetirdilerdi bir gün Ebabil kuşlarının gözleri kahverengiydi, sol ellerinin üzerinde bir Benvardı kara sağan kuşlarının Bu gece onunla buluşacaktı Birincil buluşmaları değildi bu şüphesiz Fakat Meram'ın o ördekbaşı ve şili çayırları o fidan gibiçayırları şahit olsun oysa en mutlusuna gidiyordu buluşmalarının Yâver fesini sol yana devirdi ve bıyıklarını burdu Eliayağı yanıyor gibiydi Ker*** duvarı aşmıya çalıştı Ceketi tozlandı, aldırmadı, anında şöyle silkiverdi eliyle, ince çayırlar ayağına dolaştılar aldırmadı Çelebi kızı, Zerdalinin altına vardı Gözleri apaydınlıktı, kahverengiydi Yâver yanında gelince, oturuverirdi çayırların üzerine Yâver o cesaretsiz elleriyle çelebi kızın elini tutacak oldu, edemedi Oturdu Konya pul pul dirildi gözbebeklerine Yalnız Konya değil dünyalar onundu Anasını hatırladı, bir süre daha sonra, memleketini hatırladı, sonra kalkıp gitmek istedi, niye istedi bilmem, gidemediOturdu Derken efendim sekiz iklimden ipil ipil bir batı rüzgarının seranadı başladı Kız konuşuyordu Çelebi kızı Derken efendim, Dere tarafından bir bülbülü vurdular, ne hacetti, kız konuşuyordu, yâver öldü öldü dirildi Konuştular Kızın elleri yâverin ellerinde serindi Uzun uzun konuştular Aşktı bu dost Sevgiydi Ne Konya vardı önlerinde, ne zerdali ağaçları, Ne Meram, ne paşa, ne çayırlar ve ne de sekiz taraflarından sekiz kara binayla onları gözetleyen sekiz Konya uşağı Derken efendim, yâver Haydi hoşçakalasızdiyecekti, diyemedi Derken efendim sekiz karabina sekiz kurşun kuştu yâverin suratına Derken efendim, yâver gidemdedi, gidemedi Önce sallandı sağ ayağının üstünde üç defa Daha Sonra sa yanına devrildi Kıpırdayamadı bile Sekiz Konya delikanlısı için benzeri bir şey olmamıştı Çay yöresine içten Konyalıyı çağıraraktan yürüdüler Sabahleyin yakındı Çelebi kızı ölü sevgilinin üzerine eğildi Öylece kaldı Gün ışığında ölü yâveri ve çelebi kızını fidan gibiçayırların üstünde buldular Paşa, vali paşa, yâverin anasına yanık künyesini gönderdi yarıntesi günü İnce mera biçilir mi Sular ayaz içilir mi Bana yardan vaz geç derler Yâr tat'lolur geçilir miDaha Sonra ardından, mezar taşı olsun garibin diye bu türküyü yakıverdiler İnce mera biçilir mi?Biçtiler bile Aman ben yandım, paşam ben yandım,* Ellerin köyünde vuruldum kaldım Kaynak: Kamil ŞANSLI Bir Konya Türküsünün Doğuş Hikayesi Türk Folklor AraştırmalarıKasım 1963