Kaygı yahut tansiyon cinsinde sinemalar izlediğimiz vakit sinemada yer alan makus karakterlerin yaptığı şeytani işleri görünce şaşırır, bu kadar makus olmanın mümkün olamayacağını düşünürüz. Tarihte biraz geriye gittiğimiz vakit ise bu fikrin ne kadar yanlış olduğunu fark ederiz.
Tarihte kanlı olaylara imza atmış, binlerce hatta milyonlarca saf kişinin vefatından sorumlu beşerler bulunuyor. Pekala bu insanların ortasında en berbatları kim? Dünyanın başına gelmiş en fecî insanı Adolf Hitler’den Osmanlı’nın Vampiri olarak anılan Kazıklı Voyvoda’ya kadar tarihin en acımasız ve psikopat 5 figürünü anlattık.
Milyonlarca günahsızın vefatından sorumlu Adolf Hitler
Listemizin birinci sırasında, 1933 yılından 1945 yılına kadar Almanya’da karar sürmüş, Yahudi insanların canına acımasız bir halde kıymış Adolf Hitler bulunuyor. Hitler’in politik görüşünü uzun uzun anlatmaya gerek yok, kendisinin Aryan ırkı olarak isimlendirilen saf Alman ırkı yaratma peşinde soykırımlar yaptığını esasen herkes biliyor.
Yaklaşık 11 milyon kişinin vefatından sorumlu tutulan Hitler, Musevilerin yalnızca Almanya’nın değil bütün dünyanın sorunu olduğunu düşünüyordu. Soykırımların başlangıcında, hastanede yatan Museviler üzerinde çeşitli deneyler yapılması için buyruk verdi bu deneyler ekseriyetle Musevileri öldürmenin en etkileyici yollarını bulmak üzereydi.
Yalnızca deneylerde 300 binden fazla kişi öldü ve daha sonra hem Almanya’da hem de Avrupa genelinde bütün Museviler toplama kamplarına gönderilmeye başlandı. Bu kampların en acımasızı, vefat kampı olarak da nitelendirilen Auschwitz - Birkenau toplama kampıydı. Tüm Avrupa’dan toplamda 1,3 milyon insan bu kampa gönderildi ve kampa gelen beşerler ya direkt gaz odalarına gönderildi ya da vurularak öldürüldü. Kalan beşerler ise çeşitli azaplara maruz bırakıldı, açlıktan ve yorgunluktan ölene kadar çalıştırıldı.
Nazi dehşetinin sembolü haline gelen Auschwitz kampında Nazilerin düşman olarak ilan ettiği Museviler, eşcinseller ve çingeneler gönderildi. Kampta Holokost devri boyunca yaklaşık 1,1 milyon insanın can verdiği bilinmektedir ve bir mezarlık haline gelen bu kamp, UNESCO tarafından müdafaa altına alınmıştır.
Auschwitz temiz insanların öldürüldüğü tek toplama kampı değildi elbette. Hırvatistan ve Letonya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde içerisinde birbirinden acımasız Nazi askerlerinin bulunduğu toplama kampları bulunuyordu ve o periyotta Hitler’in buyruğuyla yaklaşık 6 milyon insanın kamplarda cani bir biçimde öldürüldüğü belirtiliyor.
Milyonlarca temizin üzerinde tıbbi deneyler yapıldı
Toplama kamplarında Nazilerin düşman olarak gördükleri insanlara yapılan azaplar, çeşitli cezalarla bitmiyordu. Almanya’nın kelamda başarılı hekimleri, Aryan ırkını kusursuz hale getirebilmek için birinci evvel Museviler, çingeneler ve eşcinseller üzerinde deneyler yapmaya başladı. Bu deneylerin en acımasızı, toplu kısırlaştırma teknikleriydi. Düşman olarak gördüğü ırkların hiçbir formda üremesini istemeyen Hitler, olabildiğince insanı ya öldürmek ya da kısırlaştırmak istedi.
Tıbbi deneyler yüzünden akla mantığa sığmayacak acılar çeken beşerler için ölmek elbette bir kurtuluş olurdu fakat acımasız tabipler buna mahzur olabilmek için elinden geleni yapıyordu. Milyonlarca insanın bu deneyler sırasında canlı canlı uzuvları kesildi, farklı enfeksiyonlara maruz bırakıldı ve tıpkı vakitte yalnızca yaşamalarına yetecek kadar yemekle beslendiler.
Hitler, daha evvel de bahsettiğimiz üzere bu kamplar yüzünden yaklaşık 11 milyon günahsızın vefatına yol açtı lakin savaş sırasında gösterdiği acımasız atılımlarla birlikte bu insanların sayısı yaklaşık 60 milyonu buldu.
Bebeklere bile acımayan Kazıklı Voyvoda
3 sefer Eflak Voyvodası olmuş, askeri kumandan III. Vlad Tepeş’i birden fazla kişi aslında Kont Dracula lakabıyla tanır. Vampir inancının köklerini atan Kazıklı Voyvoda, Osmanlı da dahil olmak üzere tarih tarafından periyodun en müthiş ve acımasız insanı olarak tanımlanıyor.
İnsanları öldürmekten aldığı zevk, uyguladığı öldürme ve azap metodları yüzünden vampir olarak nitelendirilen Kazıklı Voyvoda, isminden da anlaşılacağı üzere en çok düşmanlarını kazığa oturtmasıyla biliniyor. Bu kazıkların boyutu düşmanın uzunluğuna nazaran belirlenir, kazık düşmanın ağzından ya da göğsünden çıkana kadar azaba devam edilirdi. Kayıtlara nazaran acımasız Vlad, yalnızca insanları değil birebir vakitte hayvanları da kazığa oturtmaktan zevk alan bir insanmış.
Vlad’ı bu kadar acımasız yapan yalnızca kazık azabı değil, birebir vakitte kazığın sivriliğiydi. Vlad, kazığın ucunun büsbütün sivri olmamasını, çok fazla sivri olursa düşmanların çabucak öleceğini ve cümbüşün biteceğini düşünürmüş. Bu yüzden de kazığa oturtulan beşerler buacıyı saatlerce hatta günlerce hissettikten sonra can verebilmişler. Vlad’ın tarihin en makûs insanlarından biri olduğınu kanıtlayan en büyük özelliği ise bebekleri annelerinin göğüslerinden kazıklayarak öldürdüğü gerçeği.
Kazığa oturtma Vlad’ın tercih ettiği tek azap prosedürü değildi. Boğmak, sıcak suyla yakmak, duvara çivilemek, derisini yüzmek ve cinsel organlar başta olmak üzere muhakkak uzuvları kesmek, Vlad’ın düşmanlarına uyguladığı başka metodların ortasında yer alıyordu.
Tamamı yoksullardan oluşan, mevt partisi
Vlad yoksullardan, hastalıklı insanlardan ve dilencilerden nefret ediyordu. Bu nefret o kadar büyümüştü ki bir gün Eflak’taki tüm yoksulları uydurma bir partiye davet etti ve onlara, fakirlikten kurtulmak ister miydiniz diye bir soru sordu. Odada bulunan tüm beşerler evet karşılığını verince, Vlad hepsini ateşe verdi ve can çekişerek ölmelerini izledi.
Vlad’ın o devirde 100 binden fazla kişiyi, Eflak nüfusunun da %20’sinden fazlasını öldürdüğü biliniyor. Küçük çocukları fırına atıp ailelerini kendi çocuklarını yemeye zorlayan Vlad, 1476 yılında Osmanlı Devleti’nin akıncılarından Mihaloğulları tarafından idam edildi.
Rus İmparatorluğu’nun en istikrarsız ismi: Müthiş İvan
IV. Ivan, Rusya’nın en zeki fakat bir o kadar da mecnun ve acımasız olarak andığı bir hükümdardı. 1547 yılından 1584 yılına kadar karar süren Ivan, oğlu da dahil olmak üzere binlerce kişiyi idam ettirmesiyle biliniyordu.
Babasını küçük yaşta kaybettikten sonra tahtın varisi olmuş, fakat daha çok küçük olmasından ötürü annesi tarafından temsil edilmişti. Bu sırada öteki beylikler tarafından büyük tehdit altında olduğu için kendisini dış dünyaya bir nebze de olsa kapatmış, suikasta kurban gitmemek için geceleri uyuyamaz hale gelmişti.
Çocukluğunda yaşadığı bu paranoyaklık, Ivan’ın gençlik devrinde de yansıdı ve tahta geçtikten sonra mental olarak dengesizlikler yaşamaya başladı, akabinde da önü kesilemeyen idam kararları geldi. Ivan, gitgide paranoyaklaştı ve kimden şüphelenirse şüphelensin ikinci bir talih tanımadan o kişiyi idam ettirdi. Olay o kadar önemli boyutlara ulaşmıştı ki kendisine ihanet ettiğini düşündüğü için kendi oğlunu bile öldürtmeye karar verdi.
Ivan’ın kendi oğlunu öldürmesi, tarihte kendisine kıymetli bir yer edindi ve o anlar, devrin ünlü sanatkarlarından Ilya Repin tarafından resmedildi. Müthiş Ivan Oğlunu Öldürüyor isimli bu tablo, şu anda Moskova’da Tretyakov Galerisi’nde sergileniyor.
Ivan, gücünü tüm Rusya’ya kanıtlayabilmek için çeşitli köylerde katliamlar yapmaya, Rus asilzadelerini av köpeklerinin önüne atmaya başladı. Kendisine Oprichinaisminde bir birlik kurdu. Tamamı sadık üyelerden oluşan bu tarikatta herkes siyah giyinir, siyah atların çektiği otomobiller kullanırdı. Bu tarikattaki üyeler, hem Vlad’ın hem kendi kararları doğrultusunda kuşkulu gördükleri insanları katletti ve binlerce insanın vefatından sorumlu tutuldu.
Eşini kaybettikten sonra akli istikrarını büsbütün yitirdi
Vlad’ın sahip olduğu paranoya ve hudut krizleri, 1560 yılında birinci eşini kaybettikten sonra daha da artmaya başladı. Alkole ve bayanlara karşı ilgisi artan Vlad’ın ne konuştuğu bile anlaşılamaz hale gelmişti ve önüne gelen herkesi katletmeye başlamıştı.
Vahim olmasının yanı sıra Vlad birebir vakitte başarılı bir başkandı. 15. yüzyılda Moğolistan denetimi altında olan Rusya’nın özerkliğine kavuşmasını sağladı ve Rusya’yı dünyada kıymetli bir bölge haline getirdi. Lakin o güne kadar yaptığı katliamlar, tek başkan olma isteği doğrultusunda öteki asilzadeleri öldürmesi ve çocuklar da dahil binlerce insanı katletmesi, Vlad’ı Rusya’nın ve tarihin en acımasız başkanlarından birisi yaptı.
Müthiş Ivan, 1584 yılında Bogdan Belsky ile satranç oynarken boğularak öldü. Ivan’ın kesin vefatı bugüne kadar kesin bir halde tespit edilememiştir fakat ortaya atılan tezlerde Ivan’ın zehirlendiği, bu yüzden boğularak öldüğü söyleniyor.
Nazilerin mevt meleği: Josef Mengele
Adolf Hitler’in acımasızlıklarını anlatırken toplama kamplarından ve orada gerçekleşen birbirinden müthiş deneylerden de bahsetmiştik. Eski bir Nazi subayı olan Josef Mengele, bu deneylerin başını çeken, son derece acımasız ve insan olarak bahsedilmeyecek kadar makûs bir insandı.
Mengele, kamplarda kimlerin gaz odasına gönderileceğine, kimlerin kurşuna dizileceğine ve kimlerin üzerinde deney yapılacağına karar veren isimlerdendi ve en çok ikizlere olan ilgileriyle biliniyordu. Yahudi, eşcinsel ve çingenelerde ikiz olan çocukları, yetişkinleri bulup onlara birinci evvel düzgün davranıyordu fakat akabinde acımasız testler yapmaya başlıyordu. Yapışık ikizleri narkozsuz bir biçimde ayırmaya, farklı doğanları da birebir usulle birleştirmeye çalışıyordu.
İkizlere olan ilgisinin gerisinde yatan sebep aslında büsbütün Aryan ırkıyla ilgiliydi. Mengele, ikiz bebeklerin sırrını bulursa Hitler için büsbütün saf bir Alman ırkı yaratabileceğini düşünüyordu. Birebir vakitte hastalıklı insanlara karşı bir tiksintisi vardı ve bu yüzden de bu çeşit insanların soyunun devam etmemesi için onları hadım etmeye başladı.
80 bin kişiyi ateşe yollatan engizitör: Tomás de Torquemada
1400’lü yılların İspanya’sında ülke finansal olarak büyük meşakkatler yaşıyordu ve devrin hükümdarı V. Ferdinand, bu problemlerin Katolik olmayan insanlardan kaynaklandığını düşünüyordu. Bu yüzden bütün Musevilerin, Müslümanların, Protestanların ve Ortodoksların İspanya’dan sürülmesini istedi ve bu insanların tespit edilmesi için Papa’nın onayıyla bir arada engizisyon mahkemeleri kuruldu.
Engizisyon mahkemelerini bildiğimiz mahkemelerden ayıran bir özellik vardı. Bu mahkemelerde hiçbir sanık pak bulunmaz, beşerler inançlarını ve fikirlerini itiraf edene kadar akla mantığa sığmayacak azaplara alışılmış tutulurdu. Bu azap ve idam buyruklarının başında, periyodun en acımasız insanlarından biri olarak anılan Tomas de Torquemada bulunuyordu.
Yaklaşık 14 yıl boyunca Engizisyon mahkemelerinin başında duran Torquemada, Dominikan isimli bir tarikata üyeydi ve mahkemeye getirilen herkese ağır cezalar verdi. Bu cezaların ortasında canlı diri yakılmak, gömülmek ve derin sulara atılmak bulunuyordu.
Torquemada kulağa latife üzere gelse de işini gereğinden fazla severek yapıyordu ve binlerce beşere yaptığı azap metotlarını titizlikle kayıt altına alıyordu. İşinde o kadar düzgündü ki bütün İspanya’da ikonik bir figür haline geldi, yetkili makamlar terfi etmesini istedi fakat Torquemada bunu reddetti.
Torquemada, hayatı boyunca yaklaşık 80 bin insanı cezalandırdı. Bu beşerler şanslıysa direkt idam edildi lakin günler süren azaba doğal tutulan on binlerce temiz İspanyol da bulunuyordu. Torquemada azaptan o kadar zevk alıyordu ki mahkumlar çabucak ölmesin diye onları kendince belirlediği mühlet boyunca azaba maruz bıraktı, kimisi kolu kopmasına karşın yaşamaya devam etti. Kayıtlara nazaran Torquemada, bulunduğu vazife aldığı tüm bölgeleri Katolik olmayan insanlardan büsbütün temizlemeyi başardı ve 1498 yılında eceliyle öldü.