B bilgiliadam Yeni Üye Katılım 16 Ağu 2017 Mesajlar 1,516,397 Tepkime 42 Puanları 48 Credits -46,831 Geri Bildirim : 0 / 0 / 0 21 Ara 2023 #1 Mehmet Akif Ersoy Ataturk Şiirleri CANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dunyada eşi? En kesif orduların yukleniyor dordu beşi, Tepeden yol bularak gecmek icin Marmara ’ya Kac donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tahaşşud ki ufuklar kapalı! Nerdegosterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı Dediriryırtıcı, his yoksulu, sırtlan kumesi Varsa gelmiş, acılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dunya, Yeni Dunya butun akvamı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya ’yla beraber bakıyorsun ; Kanada! Cehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela Hani tauna da zuldur bu rezil istila Ah o yirminci asır yok mu, o mahluki asil, Ne kadar gozdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetciğin aylarca durup karşısına; Doktu karnındaki esrarı hayasızcasına, Maske yırtılmasa hala bize affetti o yuz Medeniyet denilen kahbe, hakikat yuzsuz Sonra mel ’undaki tahribe muvekkel esbab, Oyle muthiş ki: Eder her biri bir mulku harab Oteden saikalar parcalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a ’makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sonuyor goğsunun ustunde o aslan neferin Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yuzlerce adam Olum indirmede gokler, olu puskurtme de yer O ne muthiş tipidir: Savrulur enkaazı beşer Kafa, goz, govde, bacak, kol, cene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak Sacıyor zırha burunmuş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da acık sinelere, Suru halinde gezerken sayısız tayyare Top tufekten daha sık, gulle yağan mermiler Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide guler! Ne celik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal ’a mı goğsundeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram? Cunku te ’sisi ilahi o metin istihkam Sarılır, indirilir mevki ’i mustahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun ’i beşer; Bir goğuslerse Huda ’nın edebi serhaddi; “O benim sun ’i bediim, onu ciğnetme dedi Asım ’ın nesli diyordum ya nesilmiş gercek: İşte ciğnetmedi namusunu, ciğnetmeyecek Şuheda govdesi, bir baksana, dağlar, taşlar O, ruku olmasa, dunyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne guneşler batıyor! Ey, bu topraklar icin toprağa duşmuş, asker! Gokten ecdad inerek opse o pak alnı değer Ne buyuksun ki, kanın kurtarıyor Tevhid ’i Bedr ’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi Sana dar gelmeyecek makber ’i kimler kazsın? “Gomelim gel seni tarihedesem, sığmazsın Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab Seni ancak ebediyetler eder istiab “Bu, taşındır diyerek Ka ’be ’yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da gecirsem taşına; Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine ceksem butun ecramıyle; Mor bulutlarla acık turbene catsam da tavan; Yedi kandilli Sureyya ’yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, burunmuş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Turbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem; Tullenen mağribi, akşamları sarsam yarana Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin ’i, Kılıc Arslan gibi iclaline ettin hayran Sen ki, İslam ’ı kuşatmış, boğuyorken husran, O demir cemberi goğsunde kırıp parcaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a ’sara gomulsen taşacaksın Heyhat, Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu acmış duruyor Peygamber MEHMET AKİF ERSOY
Mehmet Akif Ersoy Ataturk Şiirleri CANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dunyada eşi? En kesif orduların yukleniyor dordu beşi, Tepeden yol bularak gecmek icin Marmara ’ya Kac donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tahaşşud ki ufuklar kapalı! Nerdegosterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı Dediriryırtıcı, his yoksulu, sırtlan kumesi Varsa gelmiş, acılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dunya, Yeni Dunya butun akvamı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya ’yla beraber bakıyorsun ; Kanada! Cehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela Hani tauna da zuldur bu rezil istila Ah o yirminci asır yok mu, o mahluki asil, Ne kadar gozdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetciğin aylarca durup karşısına; Doktu karnındaki esrarı hayasızcasına, Maske yırtılmasa hala bize affetti o yuz Medeniyet denilen kahbe, hakikat yuzsuz Sonra mel ’undaki tahribe muvekkel esbab, Oyle muthiş ki: Eder her biri bir mulku harab Oteden saikalar parcalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a ’makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sonuyor goğsunun ustunde o aslan neferin Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yuzlerce adam Olum indirmede gokler, olu puskurtme de yer O ne muthiş tipidir: Savrulur enkaazı beşer Kafa, goz, govde, bacak, kol, cene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak Sacıyor zırha burunmuş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da acık sinelere, Suru halinde gezerken sayısız tayyare Top tufekten daha sık, gulle yağan mermiler Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide guler! Ne celik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal ’a mı goğsundeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram? Cunku te ’sisi ilahi o metin istihkam Sarılır, indirilir mevki ’i mustahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun ’i beşer; Bir goğuslerse Huda ’nın edebi serhaddi; “O benim sun ’i bediim, onu ciğnetme dedi Asım ’ın nesli diyordum ya nesilmiş gercek: İşte ciğnetmedi namusunu, ciğnetmeyecek Şuheda govdesi, bir baksana, dağlar, taşlar O, ruku olmasa, dunyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne guneşler batıyor! Ey, bu topraklar icin toprağa duşmuş, asker! Gokten ecdad inerek opse o pak alnı değer Ne buyuksun ki, kanın kurtarıyor Tevhid ’i Bedr ’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi Sana dar gelmeyecek makber ’i kimler kazsın? “Gomelim gel seni tarihedesem, sığmazsın Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab Seni ancak ebediyetler eder istiab “Bu, taşındır diyerek Ka ’be ’yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da gecirsem taşına; Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine ceksem butun ecramıyle; Mor bulutlarla acık turbene catsam da tavan; Yedi kandilli Sureyya ’yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, burunmuş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Turbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem; Tullenen mağribi, akşamları sarsam yarana Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin ’i, Kılıc Arslan gibi iclaline ettin hayran Sen ki, İslam ’ı kuşatmış, boğuyorken husran, O demir cemberi goğsunde kırıp parcaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a ’sara gomulsen taşacaksın Heyhat, Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu acmış duruyor Peygamber MEHMET AKİF ERSOY