bilgiliadam
Yeni Üye
imize aykkabının tarihi Ayakkabının tarihi ayakkabının tarihçesiYazlığıyla kışlığıyla botuyla sandaletiyle sporuyla şıklığımızın bir parçasıdır ayakkabılarımız biz bayanlar özelliklede topuklu ayakkabılara bayılırız peki hiç merak ettikmi ayakkabının tarihi nedir birincil kim bulmuştur ilk kundura ne vakit üretilmiştir valla ben merak ettim benim gibi merak edenler vardır belki diye siz meleklerimizle paylaşmak istedim 1549349887 1549349887 meleklerimizeaykkabinintarihi5c593404723c3meleklerimizeaykkabinintarihi5c593404723c3meleklerimizeaykkabinintarihi5c593404723c3 Günümüzdeki anlamı ve şekli itibariyle ayakkabının ilk olarak sandalet biçiminde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor Avrupa’da 11'inci yüzyıldan 15'inci yüzyıla değin sivri burunlu ayakkabılar kullanılırken Ortadoğu bölgesinde “ayağı kızgın kumlardan yüksekte tutabilmek amacıyla ayakkabılara topuk ek edildi Avrupa’da 16 ve 17 yüzyıllarda ise bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu öte taraftan 18 yüzyıla dek Avrupa’da kadın ve erkekler aynı tür ayakkabıları giyiyordu 19 yüzyıla değin ise tüm dünyada sağ ve sol farkı olmadan “her iki ayak için benzeşen ayakkabilar kullanılıyordu Sağ ve sol ayaklar için ayrı olarak ayakkabı üretimine ilk olarak ABD’nin Philadelphia kentinde başlandi Kadinlar için birincil bot ise 1840 yilinda Kraliçe Victoria için dizayn edildi Avuç Içi ilk bacak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine tedbir olarak dünyaya getirilmedi ve uzaya bırakıldı Armstrong’un ayakkabıları o gün bu gündür uzayda dolaşıp duruyor Ayakkabının tarihi Eskiçağlarda çoğu insan tabanı deriden veya tahtadan sandallar giyerdi Bu cins sandallara Eski Mısırlıların mezarlarında rastlanmıştır Eski Yunanlıların avlanırken de uzun çizme banyoda ayakkabı giydikleri bilinmektedir Girit’teki Minos uygarlığı ve Roma dönemlerinde bu tür pabuç ve çizmeler kullanılmıştır Ortaçağda ayağı sarması için yumuşak deri veya kumaştan yapılan ayakkabıların burunları sivriydi Seyahat sırasında ise potinler ya da baldırlara değin meydana çıkan çizmeler giyilirdi 14 yüzyıl sonlarına içten öylesine uzun burunlu ayakkabılar üretildi ancak bunlarla yürüyebilmek için ayakkabının burnunu bir zincirle diz kemerine bağlantı kurmak gerekiyordu Daha sonraki tarihlerde ayakkabılara yüksek mantar topuklar eklendi Ayakkabıyı korumak amacıyla giyilen mantar topuklu şosonlar 1575'te moda oldu Fakat kötü havalarda ya da fazla yağışlı bölgelerde tahta tabanlı ayakkabılar da giyiliyordu Bu cins tahta ayakkabıları (sabo) Hollandalı çiftçiler günümüzde de giyerler 17 yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler evde bile giyiliyordu Sonraları dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin üstteki kenarları dışa doğru kıvrıldı 1660'tan daha sonra siyah üzeri bağcıklı veya tokalı kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı Bayan ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi 17 yüzyıldan başlayarak sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı 1720'lere değin kare burunlu ayakkabılar yaygındı Bu tarihten sonra bunların yerini yuvarlak burunlu ayakkabılar aldı 1770'lerde tepede geniş kıvrımları bulunmayan uzun çizmeler moda oldu 18 yüzyılda bayan ayakkabıları saten veya brokardan yapılıyor ve toka kurdele ya da fiyonklarla süsleniyordu Yüksek topuklu ayakkabılar 1790'da tamamen ortadan kalktı Sokaklar ve yollar öylesine kötü ve çamurluydu ancak ırk evden dışında çıkarken şosonlarını giymek zorunda kalıyorlardı 19 yüzyılda bayan ayakkabıları saten ya da kadifedendi ve topuksuzdu Erkekler ise genelde düğmeli bağcıklı veya yanları elastik çizmeler giyiyorlardı 1'ların bağcıksız ve yanları elastik yarım çizmeleri birçok zaman beyaz ipekten yapılıyordu On sene sonradan yüksek topuklar her tarafta moda oldu çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı Ayakkabılarda ve çizmelerde hâlâ bez kullanılıyordu ama ayakkabıların burunları bazen deriden yapılıyordu 19 yüzyılda kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya ayrıca yürüyüş ve bisiklete binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar gerekli ülkü geldi Bağcıklı sıcacık yürüyüş ayakkabısı Birinci Dünya Savaşı (191418) sırasında ortaya çıktı Günümüzde de pabuç yapımında moda manâlı rol oynamaktadır Türklerde pabuç Orta Asya’da Türkler deriden ve yünden giyim eşyaları yapmakta ustaydılar Çizme ve çarık en yaygın ayakkabı türüydü Cilt çizmenin yanı sıra yaygın olarak yünden keçe çizme de yapılıyordu Hükümdarlar kırmızı renkli çizmeler giyiyorlardı Çizme cet binenler için çok elverişliydi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ordunun yönetici sınıfların ve kentli halkın gereksinimlerini karşılamak üzere zamanla ayakkabı çeşitleri çoğaldı ve ayakkabıcılık fazla gelişti Öteki zanaatçıların olduğu gibi ayakkabıcıların da bir örgütü vardı Üretilen ayakkabıların niteliğini lonca denetlerdi Ayakkabı satıcıları için kullanılan kavaf sözcüğü gitgide artarak yapımcıları da kapsadı Kavaflar da çizmeci yemenici nalıncı terlikçi ve pabuççu gibi adlar alırlardı Osmanlı toplumunda ayakkabı giyenlerin toplumsal konumuna ve mesleğine kadar farklılık gösterirdi Konut içinde yüzleri atlas ve kadife gibi kumaşlardan üretilmiş üzerleri sırmayla tamamlanmış hafif kundura ve terlikler giyilirdi Dışında giyilen deri ayakkabı ve çizmelere de süslenirdi Topkapı Sarayı Müzesi’nde ince bir zevkle ve hünerle işlenmiş cilt pabuç ve çizmeler sergilenmektedir Osmanlı dönemindeki ayakkabılar yapıldıkları malzemeye biçimlerine ve kullanıldıkları yere kadar adlar alırdı Başmak cimcime çapula çizme yarım çizme çedik çedik kundura edik fotin galoş mest kalçın ayakkabı merkub nalın sandal terlik tomak yemeni esas ayakkabı çeşitleriydi Genelde hain ökçeli ya da ökçesiz yumuşak deriden yapılan bakımlı ayakkabılar tercih edilirdi Dıştan giyilen ayakkabılardan bazıları mestpabuç gibi iki parçadan oluşurdu Ayağa giyilen mestin üzerine onu yağmur ve çamurdan gözetmek amacıyla önceleri ayakkabı sonraları da lastik giyildi Şoson ya da galoş denen lastik ayakkabının içine geçirilerek giyilen mestler özellikle namazlarını camilerde kılanlarca kullanılırdı 1618 yüzyıllarda İstanbul Edirne ve Bursa’da ayakkabıcılık çok gelişmişti 19 asır sonlarına kadar Türkiye’de pabuç yapımı baştan sona el işçiliğine dayanıyordu Beykoz’daki deri fabrikasına 1884'te pabuç üretim bölümü eklendi 1933'te Sümerbank’a devredilen Beykoz Deri ve Ayakkabı Fabrikası makineli üretimin yapıldığı kayda değer bir yerdi Günümüzde pabuç üretimi daha fazla özel sektör göre gerçekleştirilmektedir