Son Konu

Mevlana Halid-i Bağdadi

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
MEVLÂNÂ HÂLİDİ BAĞDÂDÎ

On sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş büyük velîlerden İnsanlara adalet yolu göstererek hakîki saâdete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsilei aliyye adı bahşedilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusudur Asrının müceddidi idi Babasının ismi Ahmed'dir İsmi Hâlid, lakabı Ziyâüddîn'dir Bağdâdî nisbesiyle meşhûr olmuştur Babası hazreti Osman'ın, annesi ise hazreti Ali'nin soyundandır Bu sebeple Osmânî diye de anılmaktadır Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî diye meşhûr olmuştur 1778 (H1192) senesinde Bağdât'ın kuzeyindeki Şehrezûr kasabasında doğdu 1826 (H1242) senesinde Şam'da vefât etti Kabri Şam'ın kuzeyinde, Kâsiyûn Dağı eteğindeki kabristanda bulunan türbesindedir Sevenleri kadar ziyâret edilmektedir

Ufak yaşta ilim tahsîline başlayan Hâlidi Bağdâdî, bariz zekâsı, adaleli hâfızası, sağlam irâdesi ve çalışkanlığı ile dikkati çekti Süleymâniye'de devrin meşhûr âlimlerinden Muhammed bin Âdemi Kürdî, Sâlihi Kürdî, Abdürrahîm Berzencî ile kardeşi Abdülkerîm Berzencî'den, Abdullahı Harpânî'den ve daha pekçok âlimden ilim öğrenip, icâzet aldı Sarf, nahiv, edebiyât, usûl, mantık, hikmet (fen), hey'et (astronomi), geometri, hesâb ilimleri ile tefsîr, hadîs, fıkıh, kelâm, tasavvuf ilimlerini ve öteki ilimleri öğrendi Fîrûzâbâdî'nin Kâmûs'unu ezberledi Öğrendiği bütün ilimlerde din ve fen adamlarına hocalık yapacak derecede üstün bir bilgiye sâhib oldu Din ve fen ilimlerindeki üstünlüğü ve geniş bilgisi sebebiyle zamânının tüm âlimleri ve velîlerinin takdirlerini kazandı Hangi ilimden ve hangi fenden ne sorulursa sorulsun derhal cevâbını verirdi Zekâsı ve bilgisi karşısında akıllar hayrete düşerdi

Hocası Seyyid Abdülkerîm Berzencî 1788 (H1203) senesinde tâundan vefât edince, onun talebesi manâsız kalmasın diye ders vermeye başladı Her taraftan âlimler dersine koştu Her müşkülü çözer her derde devâ olurdu Dünyâya ehemmiyet vermez, gece gündüz ibâdet ederdi Bu Nedenle yirmi bir yaşındayken, ulemâya ve talebeye üstâd olup, yedi sene ders okuttu Sözü tesirli, avâm ve havâss arasında sözü delîl olan onurlu bir zâttı

1805 senesinde hacca gitti Yolda Şam âlimlerinden fazla saygı gördü Tevâzûundan dolayı, Allâme Muhammed Kuzberî'den hadîs rivâyeti; Mustafa Kürdî'den Kâdirî yolu icâzeti aldı

Bir müddet Şam'da kaldıktan sonra Hicaz'a gitmek için yola çıktı Medînei münevvereye kavuştuğu zaman Peygamber efendimize aşk derecesindeki sevgisini anlatan Kasîdei Muhammediyye'yi Farsça olarak yazdı

Medînei münevvereye geldiğinde, kâmil bir velî bulup ona teslim olmak arzusundaydı Bir gün Yemenli fazîlet sâhibi bir zâta rastladı Câhilin âlimden nasîhat istemesi gibi ondan nasîhat istedi O zât dedi oysa: Ey Hâlid Mekkei mükerremeye gittiğin süre edebe uymayan birşey görürsen derhal yalanlamaMevlânâ Hâlid hazretleri Mekkei mükerremede bir Cumâ günü Kâbei şerîfe karşısında Delâili Hayrât'ı okurken birinin, Kâbe'ye sırt çevirip kendine bakdığını gördü Utanmadan Kâbe'ye arkasını çevirmiş Edebi gözetmiyor!diye düşünürken, o kimse; Mümine hürmet, Kâbe'ye hürmetten daha öncedir Bunun için yüzümü sana çevirdim Neden beni kötülüyorsun Medîne'deki zâtın nasîhatını unuttun mu?dedi Mevlânâ Hâlid hazretleri bunun büyük velîlerden olduğunu anladı Ondan bağışlama diledi ve; Beni talebeliğe kabûl etdiye yalvardı O da; Sen burada olgunlaşamazsındedikten sonradan eli ile Hindistan'ı göstererek; Senin işin orada hazır olurdedi ve gitti

Bu gördüğü zatın hocası Abdullahı Dehlevî olduğu söylenti edilmektedir

Mevlânâ Hâlid hazretleri, memleketi Süleymâniye'ye dönüp ders vermeye başladı Fakat gecegündüz Hindistan'ı düşünüyordu Bir gün bu fikirler içindeyken, Hindistan'ın Dehli şehrinde yer alan evliyânın en büyüklerinden Abdullahı Dehlevî'nin talebelerinden Mirzâ Abdürrahîm isimli bir zât çıkageldi O talebe, Abdullahı Dehlevî; Mevlânâ Hâlid'e selâmımızı söyle bu tarafa gelsin!buyurdudedi Uzun zaman başbaşa görüştüler Mevlânâ Hâlid talebelerine ders vermeye gelmez oldu Talebeler, Hindli'ye kızmaya başladı

Bir vakit daha sonra, 1809 senesinde ikisi birlikte İran ve Afganistan üzerinden Hind yolculuğuna çıktılar Umulmadık bir zamanda medreseyi ve talebeyi bırakıp bu ânî ayrılışına şehrin bütün halk müziği ve talebeleri çok üzüldüler Yoldan döndürmek için çok ısrar ettiler ve yalvardılarsa da üstünlük vermedi Hindistan'ın karanlıklar ve tehlikeler içinde bulunduğunu söyleyip vaz aşmak istediler Onlara; Âbı hayât zulümâtta bulunurbiçiminde yanıt veren Mevlânâ Hâlid hazretleri, arkadaşı Mirzâ Abdürrahîm ile yaya olarak önce Tahran'a geldiler Burada meşhûr şiî âlimi İsmâil Kâşî'yi, talebesinin önünde rezîl etti Mevlânâ Hâlid, bâzı şiî tefsîr kitaplarını kültürlü, Kur'ânı kerîmin çoğu âyeti kerîmelerinin şiîler tarafından değiştirilip, mânâlarının tahrif edildiğini görmüştüMeselâ; Enfâl sûresi 70 âyetinde meâlen; Bedr gazasındaki esirleri salıverdiğin için Allahü teâlâ seni affeylediâyeti kerîmesi Ebû Bekri Sıddîk radıyallahü anh hakkındadır, şeklinde tefsîr ediyorlardı Mevlânâ Hâlid, İsmâil Kâşî'ye; Peygamberler günah işler mi?dedi Kâşî; Bütün peygamberler mâsûmdur, günah işlemezlerdedi Mevlânâ Hâlid;Peki, Kur'ânı kerîmin; Bedr gazâsındaki esirleri salıverdiğin için Allahü teâlâ seni affeyledimeâlindeki âyeti kerîmede; Affetmesöylendiğine kadar, günah işlemiş mânâsına gelmiyor mu? Hâlbuki peygamberlerden günah olan bir iş meydana gelmemiştirdeyince, Kâşî; Bu âyeti kerîme Ebû Bekr'i azarlamaktadır, onun hakkındadır, Peygamberimizin hakkında değildirdedi O zaman Mevlânâ Hâlid hazretleri; O hâlde, Allahü teâlâ Ebû Bekr'i affettim buyuruyor da siz niçin affetmiyorsunuz?dedi Kâşî cevap veremeyip, mahcûp ve rezîl oldu

Mevlânâ Hâlid, Tahran'dan; Bistâm, Harkan, Semnân ve Nişâbur'a geçti Geçtiği yerlerdeki evliyâyı, şiirleriyle medheyledi Âriflerin kutbu Bâyezîdi Bistâmî'nin kabrini ziyâret ettiği süre meşhûr bir kasîde söyledi

Sonra Tûs (Meşhed) şehrine gitti Orada, on iki imâmın dokuzuncusu Mûsâ Kâzım'ın oğlu İmâm Ali Rızâ'nın türbesini ziyâretinde de, çok hoş bir kasîde okuyarak onu medheyledi

Mevlânâ Hâlid, AhmedNâmıkî Câmî'nin kabrini ziyâret etti Onu da Fârisî bir kasîdeyle medheyledi Buradan Afganistan'a geçti Hirat'a uğradı Hirat'ın bütün âlimleri, fazîlet sâhipleri, ziyâretine geldiler Gelenler arasında Abdullahi Hıratî (Hirevî) de vardı Bu zât sonra Mevlânâ Hâlid hazretlerinin talebesi oldu Her şehirden ayrılırken; âlimler, vâli ve kumandanlar ve halk müziği ona âşık olup, saatlerce yola uğurladılar Kandehâr, Kâbil, Peşâver âlimlerinin suâllerine verdiği cevaplarla hepsini hayran bıraktı Peşâver'de çok hürmet ve tâzimle karşılandı Âlimler onun üstünlüğünü onay ve ikrâr ettiler Daha Sonra Lâhor şehrinin bir kasabasında kâmil bir velî olan Allâme Mevlânâ Senâullah Dehlevî'yi (rahmetullahi aleyh) ziyâret ettiMevlânâ Senâullah Dehlevî, Mazharı Cânı Cânân'ın en üstün talebelerindendi

Mevlânâ Hâlid; burada başından geçenleri şöyle anlatır: Bu kasabada bir gece kaldım Rüyâda, Şâh Abdullahı Dehlevî hazretlerinin, yanağımdan tutup beni kuvvetle kendine çektiğini gördüm Sabah Mevlânâ Senâullah'ın huzûruna gittiğim zaman, daha rüyâmı anlatmadan; Kardeşimiz ve seyyidimiz Abdullahı Dehlevî'nin refah ve hizmetlerini câna minnet bilmeli, rahatlık ve hizmetinde bulunmayı, sana vâd olunan nîmetlere kavuşmaya sebep bilmelisindedi sonra o kasabadan ayrıldım Hindistan'ın başşehri olan Dehli ismi ile meşhûr Cihânâbâd'a geldim

Aylarca süren uzun ve yorucu bir yolculuktan daha sonra bütün bir senede Dehli'ye (Cihanâbâd) ulaşan Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî hazretleri Dehli'ye vardığında, Abdullahı Dehlevî hazretlerinin bulunduğu şehre gelmenin sevinci ile, seferdeyken yanına yer alan şeylerin hepsini, fakirlere dağıttı Sonra Hindistan'ın en büyük velîsi ve büyük İslâm âlimi, Şâh Abdullahı Dehlevî'nin huzûruna kavuştu

Abdullahı Dehlevî, onu talebeliğe kabûl etti Ona nefsinin terbiyesi için dergâhı temizleme vazifesini verdi Mevlânâ Hâlid, bu değin ilimde âlim olmasına rağmen, hiç îtirâz etmedi Bir gün yerleri arıtma işi nefsine kuvvet geldi Derhal nefsine; Eğer mübârek hocamın verdiği bu şerefli vazifeden kaçarsan yerleri süpürge ile değil, bu sakalınla süpürtürümdiyerek hitâb etti Bundan Böyle bundan daha sonra hatırına böyle hiçbir zihin gelmedi Bir gün tekrar böyle su taşırken, hocası Abdullahı Dehlevî hazretleri ile karşılaştı Abdullahı Dehlevî, onun mübârek omuzları üzerinden Arş'a doğru kocaman bir nûrun yükseldiğini ve meleklerin ona gıbta ve hayranlıkla baktıklarına şâhid oldu Abdullahı Dehlevî, Mevlânâ'nın tasavvufta pek yüksek derecelere eriştiğini, kemâle gelip olgunlaştığını görür görmez, bu vazifeden alıp, aralıksız huzûrunda bulunmasını emretti Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî hazretleri, orada da hocasına canla başla hizmet ederek, büyük mücâhede ve çetin riyâzetler çekti Abdullahı Dehlevî'nin huzûrunda beş ay çalışıp sohbetleri ve nazarlarıyla büyük velîlerden olmak saâdetine erişti Kolaylık ve müşâhede makâmına kavuştu Vilayeti kübrâ hâsıl oldu Müceddidiyye, Kâdiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye ve Çeştiyye yolunda kemâle geldi Abdullahı Dehlevî'nin kalbindeki tüm esrâr ve mânevî üstünlüklere kavuştu *
 
Üst Alt