Son Konu

Mevlananın yedi oğudunun acıklaması

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Mevlananın yedi oğudu ve anlamı
Mevlananın 7 oğudunun acıklaması

Comertlik ve Yardım Etmede Akarsu Gibi Ol

Burada ele alacağımız, Mevlana ’nın yedi oğudunden ilki comertlik ile ilgili olandır Comertlik sozlukte; “Para ve malını esirgemeden veren, eli acık, selek, semih, ahi, bonkor olarak tarif edilmektedir

Comertlik insanın, sahip olduğu imkanlardan, muhtaclara meşrU olculer dahilinde, ve Allah rızasından başka hic bir gaye gutmeden, ihsan ve yardımda bulunmasını sağlayan ustun bir ahlak kuralıdır Tum kutsal dinlerde emredilen sabır, fedakarlık, comertlik gibi duygular hayatın acı ve ızdırablarını hafifleten, yaşam gucunu besleyen motive edici gucler olarak kişiyi psikolojik olarak koruyabilmekte ve bireyde mesuliyet duygusunu geliştirerek şahsiyet butunluğu sağlanmasına yol acmaktadır

Comertlik Kur ’an ve Peygamber tarafından ovulduğu gibi pek cok duşunce insanı tarafından da taktir edilen bir davranıştır İslam dini zekat ibadeti ile insanın manevi dunya ile irtibatını kesen ve onu en cok gaflete duşuren onemli faktorlerden birisi olan malbiriktirme sevdasını disipline ederek, inanan insanın Kutsal ile kesintisiz irtibatını sağlamış olur

Comertlik duygusu insanları, muhtac olanlara vermeye, ihsanda bulunmaya sevkeder Bu duyguya sahip olan kişi, hem bireysel anlamda gercek mutluluğa ulaşır hem de toplumsal alanda luzumlu olan her konuda ihtiyac sahiplerine yardım edebilme hasletine sahip olur Aşağıdaki gercek yaşamdan alınmış anektot bunun acık bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Ozel okulda okuyan bir oğrenci mutsuzluktan şikayet ediyordu Mutlu değil misin? Hic mutlu olduğun bir anın yok mu? Veya mutlu olmak icin ne yapıyorsun? diye sorulduğunda, mutlu olmak icin, canım sıkıldığında bazen gider bir simit alır ve o simidi sokak cocukları diye ifade edilen cocuklarla paylaşır, onlarla sohbet ederim Ve o zaman cok mutlu olurum Bir başka dunya, bir başka ruh haline burunurum, dedi İşte mutluluk vermektir Verirsen mutlu olursun Karşı tarafa tebessum verirseniz, guler yuz verirseniz, iyi niyet verirseniz, yureğinizden gelen sevgiyi verirseniz onlar da size verecek ve mutlu olacaksınız

Comertliğin zıttı cimrilik tutum icgudusunun bir bozulmasıdır ve sozlukte; “Elindeki parayı harcamaya kıyamayan, bitli, eli sıkı, ekti, hasis, kısmık, kibritci, mıhsıctı, nekes, pinti, sıkı, varyemez şeklinde tarif edilmektedir Comertliğin zıttına cimrilik istenmeyen bir kişilik ozelliğidir ve Kur ’an, Hadis ve pek cok duşunce insanı tarafından yerilen bir davranıştır

Laurance Bold ’un dediği gibi; Para bize yaşamımızdaki bazı şeyleri daha dolu olarak değerlendirecek zamanı verebilir Ancak bunu yapmak icin gereken saf ruhu ve merakı vermez Para, bize yeteneklerimizi geliştirecek zamanı verebilir ancak bunu yapacak cesareti ve disiplini veremez Para bize ilişkilerimizi geliştirecek ve beslemek icin zaman verebilir; ancak bunu yapmak icin gerekli sevgi ve ozeni veremez Para bizi kolaylıkla bıkkın, korkak, bencil ve yalnız biri haline getirebilir Kısacası para kendisini ne icin istediğimize ve onunla ne yapacağımıza bağlı olarak bize, ozgurleşmemizde yada koleleşmemizde yardım edebilir Bu acıdan Harge ’in şu sozu manidardır: “Zenginlik, kendisine sahip olana ya hizmet eder ya da hukmeder

Unlu psikolog Alfred Adler ise, cimrilik konusunda şoyle der: “Hasetle yakın bir akrabalığı bulunan, cokluk buna bağlı olarak gorulen bir karakter ozelliği de cimriliktir Cimrilik deyince yalnız para toplayıp biriktirmekten oluşan dar anlamda bir cimriliği değil, genel anlamda bir cimriliği anlıyoruz Boyle bir cimriliğin de başlıca dışavurum bicimi, cimri kimsenin başka birini sevindirmeye bir turlu yanaşmaması, yani tumuyle topluma ya da toplumun bireylerine karşı yakınlık gostermekte cimriliğe kacması, cevresine bir duvar orerek kendisine ait sozde o değerli hazineleri guven altına almak istemesidir Buradan da cimriliğin, bir yandan ac gozluluk ve kendini beğenmişlik, ote yandan da hasetle yakından ilişkili olduğu kolaylıkla gorulur Butun bu saydığımız karakter ozelliklerinin bir insanda aynı zamanda var olacağını soylersek, pek aşırılığa kacmış sayılmayız Dolayısıyla, ilgili ozelliklerden birini bir insanda saptayan kimse aynı insanda sozu gecen karakter ozelliklerinin de varlığını ileri suruyorsa, bunu asla bir kehanet gibi karşılamamak gerekir

Comertlik ferdin kendisiyle barışık olmasını, kendisine guven duymasını ve topluma guven telkin ettiği icin hoşgorulurken, cimrilik hem ferde hem de topluma pek cok zararı dokunduğu, kişinin kendisine ve topluma olan guvenini zedelediği icin bu şekilde ceşitli kulturlerde yerilmiş, hatta ceşitli roman ve tiyatrolara konu olmuştur

Olumsuz bir kişilik ozelliği olan cimrilik aslında kişinin topluma karşı duyduğu guvensizliğin bir yansımasıdır Kişi başına bir hal geldiğinde kimsenin kendisine yardım etmeyeceğini, kendisinin tek dostunun yine kendisi olduğuna inanarak parasına kıyamamakta ve onu biriktirmektedir

Herhangi bir bicimde odullendirilme beklentisi (belki iyi bir şey yapmış olmanın verdiği duygu dışında) olmaksızın bir başkasına yardım etmek olan ozgeci davranış (yardım etme) da evrensel değer ilkelerinden biridir Dayanışma, yaşamın butunluğunden kaynaklanır Hicbir oğe kendi başına yalıtılmış bir varoluş gosteremez Yaşamın her oğesi anlamını diğer oğelerle kurmuş olduğu ilişkiden alır Bu ilişkileri umursamamak, gormemezlikten gelmek yaşamı tıkar Birey kendisini ailesinden, calışmış olduğu işyerinden, ulusundan ayrı ve bağımsız olarak değerlendirip boyle bir anlayış icinde yaşamını surdurduğunde, onun yaşamında bir cok yuzeysellikler, anlamsızlıklar ve aksaklıklar olacaktır Boyle bir kişi surekli suyun akıntısına ters yuzmeye calışan birinin yaşadığı zorlukları yaşayacaktır

Şefkat ve Merhamette Guneş Gibi Ol

Mevlana ’nın bir diğer oğudu ise şefkat ve merhametli olmaktır

Bircok psikolog şefkat itkisinin, bebeklerin doğdukları andan itibaren kucağa alınmaya karşılık vermeleri ve başkalarını okşama yetisini kazanır kazanmaz sevgisini dile getirmeleri nedeniyle, doğuştan geldiğini kabul etmektedir Soğuk ve mekanik davranışa maruz kalan cocuklar genellikle mutsuzluk, hatta acı cekme belirtileri gosterirler Son zamanda yapılan araştırmalarda sarılacak bir annesi veya anneye benzer yumuşak bir anne ikamesi (yapay anne) bulamayan maymun yavrularında ağır depresyon belirtileri gozlenmiştir Ayrıca sevgi yetersizliği ile buyuyen cocuk aşağılık duygusuna sahip olur Kendine guveni olmaz Başkalarının yonlendirmesiyle hareket eder Arkadaşlarının ve cevresindeki kişilerin sevgisini kazanabilmek icin suc da olsa her davranışı yapmaya hazırdır İcedonukluk ve saldırganlık gibi olumsuz davranışlar gosterir

Şefkat ve merhamet, insanlara karşı sevgi beslemekten gecer, sevgi ise Mevlana duşuncesinin merkezidir Daha once de belirttiğimiz gibi Mevlana ’ nın sevgisi evrenseldir, ırk, din, dil ayrımı yapmadan tum insanları kapsar Mevlana ’nın sevgisi, O ’ndan yuzyıllar sonra Dr Masumi Toyotome ’de ifadesini bulan “Her Şeye Rağmen rağmen sevgisidir

Mevlana ’nın duşuncesinin hala guncelliğini koruyor olmasının bir sebebi de, boyutları gezegenler otesine ulaşan bir insanlık sevgisi ortaya koymuş olmasıdır26

Toplumda sevgi tek başına yeterli değildir Sevginin yanında insanlar birbirine saygı da gostermelidir İnsanlar birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek ister Bu sayede birinin bir sıkıntısı olduğu zaman butun toplum o kişiye yardım eder O kişinin acısını paylaşır ve sıkıntısını azaltır

Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun omurlu olur ve hicbir zaman kargaşa icine duşmez O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kaybolur ise o zaman o toplum coker

Saygıyı ve sevgiyi insanlar cocuk yaşta oğrenir Buyudukce de geliştirir bu yuzden cocukların eğitimi ailede başlar Ailede bir cocuğa insanlara karşı sevgi duyması oğretildiyse bu cocuk hayatı boyunca insanlara sevgiyle ve saygılı davranır Fakat ailede cocuğa iyi bir eğitim verilmediyse bu cocuk hicbir zaman insanlara sevgi duyamaz Ayrıca cocuk annesinden, babasından yakın ve uzak cevresinden ilgi ve sevgi bekler Beklentisine karşılık bulursa onlara duyduğu guven artar, bulamazsa azalır

Gerek gunumuz psikologları gerekse Mevlana insanın mutlu olabilmesi icin sevgi dolu mutlu bir ortamda yetişmesini ongormektedir28 Nitekim aile icinde sevgi goren bir cocuk topluma da sevgi verir Toplumda sevgi insanlar arasında barışı sağlar İnsanlar birbirlerine sevgi ve saygı duyarsa birbirlerinin hakkını da gozetir Bu da insanların birbirleriyle uyum icinde yaşamasını sağlar O toplum gelişir ve ilerler Diğer toplumlarda daha ustun bir durum kazanır

Ayrıca sevgi onem vermeyi gerektirir Biz karşımızdakine onem verirsek, karşımızdaki de bize onem verir


Başkalarının Kusurlarını Ortmede Gece Gibi Ol

Mevlana ’nın cağlar otesinden gunumuze ulaşan cok değerli oğutlerinden bir diğeri de başkalarının kusurlarını araştırmamaktır Başkalarının kusurlarını araştıran, kendisini başkalarına odaklayan kimse kendi hata ve kusurlarını goremez

Kusurların ortulmesi ceşitli acılardan olmaktadır Bize bir kotuluk yapmış olan insanın bu kotu davranışı karşısında ona karşı iyi davranmak suretiyle onun bu kusurunu ortmek şeklinde olabileceği gibi, bir kişinin yanlışını ifşa ederek onu toplum icinde kucuk duşurmekten sakınmak şeklinde de olmaktadır

Gercekte bize haksızlık etmiş, yanlış yapmış, bizi uzmuş, ezmiş ve bir insanı affetmek, onun hata ve kusurlarını gormemezlikten gelmek insana cok ağır gelen bir meziyettir Ama guzel huyların en asaletli olanlarından biridir Cunku iyilikle, kotuluk bir olmaz Kotuluğu iyilikle karşılayacağız ki, aramızda duşmanlık bulunan kimse candan bir dost olsun

Lincoln ’e: “Duşmanlarına nicin bu kadar iyilikte bulunuyor, elinde guc ve imkan varken onları yok etmiyorsun? dediklerinde, “Ben onlara iyi davranarak, onlarla guzel gecinerek zaten onları yok etmiş olmuyor muyum? der

İnsanların kusurlarını yuzlerine vurduğumuz zaman, kendilerini savunmaya gececekleri icin onların hatalarını gormelerini de engellemiş oluruz Fakat bize karşı gostermiş olduğu kotuluk karşısında, iyilikle karşılık verdiğimizde Lincoln ’in de ifade ettiği gibi onun bu kotu davranışını fark etmesine ve kendisini duzeltmesine daha cok katkı sağlamış ve boylece hem kendisine hem de başkalarına zarar vermesini onlemiş oluruz

Kusur ortmenin bir başka turu ise, başkalarının yanında ifade edildiğinde rahatsız olacağı bir yonunu gizleyerek o kişiyi toplum icinde mahcup etmemek şeklinde olabilir Herkesin zaafları, hoş olmayan yonleri olabilir Fakat bazı kimseler kendilerini bırakıp, başkalarının kusurlarını, zaaflarını, eksiklerini araştırıp onların dedikodusunu yapmayı adeta kendilerine meslek edinmişlerdir

Dedikodu, gercek olup olmadığı bilinmeden başkalarına kara calmak, insanları kotulemek, kınamak, suclamak amacıyla yapılan konuşmalar olup, sozlu saldırının gunluk yaşantıda yer alan en etkin ve yaygın bicimidir

Ev toplantılarında kadınların, komşuların, işyerinde calışanların birbirlerini cekiştirmesi, kendilerince kotu yonlerini dokup sayması dedikodunun toplumsal yaşantıdaki yerini gosterir

Başkalarının kusurlarını ortaya koymanın bir başka nedeni de bir kimsenin iyi durumda olmasını istememek olan kıskanclıktır Kişi bir ozelliğinden dolayı kıskandığı diğer kişinin eksik ve kusurlarını ortaya koyarak adeta ondan intikam almak istemektedir

Hiddet Ve Asabiyette Olu Gibi Ol

Mevlana ’nın bu tebliğimizde ele alacağımız bir diğer onemli oğudu ise ofkemize hakim olmamızla ilgilidir Ofkeyi ihtiyaclarımız veya arzularımız engellendiğinde, incinme, tehdit vb durumlarda gosterdiğimiz kızgınlık veya saldırganlık olarak tanımlayabiliriz İnsan ofke ile yapılacak işin yarar yerine zarar getireceğini duşunerek ofkelenmemeğe kendisini alıştırmalıdır

Dr Akil Muhtar Ozden, İlim Bakımından Ahlak isimli eserinde hiddetle ilgili olarak şunları soylemektedir:

“İnsanlar icin hiddeti, gecici bir delilik gibi telakki ederlerdi Kızgın insan kendine sahip olmaz Duşunce kabiliyeti bozulur Soz soylemek gucleşir Butun ahlaki hisler ve terbiye kaideleri karanlıkta kalır Bir cok fizyolojik değişiklikler olur Cok defa yuz kızarıyor, gozler parlıyor, kan basıncı coğalıyor Hiddet edenler hareketlerinin kontrolunu kaybederler Manasız şeyler yaparlar Tabii halde iken akıllarından gecmeyecek kadar fena sozleri soyler, kavga edebilirler

Kızgınlıkla yapılan hareketler ve işler umumiyetle muzırdır Hiddete galebe calmayı bilmeli, cabuk gecirmeli, her halde ona tabi olarak her hangi bir şey yapmaktan cekinmelidir

Hiddet getiren hadiseler muhteliftir İnsanları, maddi yaralardan ziyade, izzetinefislerine dokunan hareket, istihza gibi muameleler hiddetlendirir

İslam hekimleri hiddet getiren sebepleri iyi tetkik etmişlerdir Bunların bir kısmı hiddet edenin şahsına aittir Kendini cok beğenmek, kendinde olmayan kemalle iftihare alışmak, kucuk sebeplerden dolayı kavgayı itiyat edinmek, sık hiddetlenmeyi mucip olur Başkalarından gelen hiddetlenme, sebepleri arasında da istihza, yoksuz tenkit, zulum ve gadir, kibir azamet, birini aciz gorduğunu hissettirme, bazı eşyayı başkalarından kıskanma, zem, iftira etme, haksız hareketlerde bulunmayı zikrederler

Hiddetin başka başka şekilleri vardır Bir nev ’i karşısındakine tecavuze sevketmez, cabuk gecer Diğeri az cok devamlı olur, kin uyandırır Ucuncu bir nev ’i hemen mucadeleye sevkeder

Hiddetin neticeleri arasında, felc, kalp krizleri, kanamalar, hazım bozuklukları, hastalıklara karşı vucudun mukavemetinin azalması gibi, uzvi mazaratlar vardır Hiddetlenme, kin adavet ve intikam hisleri doğurur Dostların muhabbetlerini azaltır, gorenlerin istihzalarını celbeder ve nihayet insanda nedamet ve elem gibi ızdıraplar bırakır

İnsan kendi hiddetini yenmeye calışır ve bunu itiyat haline getirebilir ise, bir cok beyhude kucukluklerden, elemlerden kacınabilir Her halde hiddetin emrettiği hicbir hareketi yapmamalıdır Evolusyon insanları hiddete galebeye doğru sevkediyor Bazı iptidai kavimlerde bile bu galebe kabiliyetini buyumuş goruyoruz Dr Boas ’ın, Kolombia yerlileri hakkında yazdığı şu sozler bunun bir misalidir Bu yerliler hiddet ederler ise hemen yere oturur veya yatarlarmış Boylece uzun zaman bir şey soylemeden ve hic bir şey yemeden kalırlarmış Kalkdıkları zaman rakiplerine karşı bu suretle ustunluk gosterdiklerinden buyuk bir sevinc duyarmış

Hiddeti yenmeğe alışmak katiyetle lazımdır İzzeti nefse ilgili yuksek hisleri kuvvetlendirmek suretiyle bu yapılabilir Hakaret goren, faziletini coğaltarak benliğini memnun etmeyi oğrenmelidir Haksız tenkitlere ehemmiyet vermek manasızdır Bunlara daha mukemmel iş gormek, daha iyi bir eser meydana getirmekle cevap vermek buyukluk olur Her bakımdan guzel, her cihetten faydalı olan bu kemali, bir ulku gibi takip edenler muvaffak olur İyi bir terbiye, doğru duşunme, bu zihni kazancı kolaylaştırır İnsan her bir hissini mukabil hissi kuvvetlendirerek alt edebiliyor

İnsanın hiddet ve asabiyetini yenmesi ve sabır gostermesi Peygamber efendimiz tarafından da tavsiye edilmiş bir davranıştır Mevlana ’da yaşama sanatı “sabırla başlar Sabır, dayanabilmek, gucluklere dayanabilmek sanatıdır

Bir gun bir adam gelmiş:

“Oğlumu evlendirmek istiyorum Nasıl bir kız alsam? diye sormuş

Mevlana: “Fakir bir adamın kızını al diye oğut vermiş

Bir gun de bir adam gelmiş:

“Kızımı evlendirmek istiyorum Nasıl bir damat secmeliyim? diye sormuş: Ona da Mevlana:

“Fakir bir adamın oğlunu tercih et diye cevap vermiş

Bu fakirlik, nice bir fakirliktir? Nice bir fakirliktir ki Peygamberimiz: “Fakirlik benim iftiharımdır diye buyurmuşlardı Bu fakirlikten sorulunca, Peygamberimiz: “Bu fakirlik, sabırdır demişti

Asabiyet karşısında sabretmek ayrıca kişiyi “affetmeye yoneltir ki bu da yaşam sanatının bir başka becerisidir38 ve mutluluğun anahtarlarından biridir39

Tevazu Ve Alcak Gonullulukte Toprak Gibi Ol

“Tevazu, makam, servet, şohret gibi gelip gecici şeylere gereğinden fazla onem vermemek, bunları yararlanma, insanlara hizmet ve yardım etmek icin ir vasıta saymaktır

Mutevazi insan, hayatın turlu aşamalarını duşunerek kendi acizliğini unutmaz Butun hareketlerinde aklını kullanır Basit duygularına esir olmaz Sık sık kendini kontrol ederek hatalarını bulmaya ve bunları duzeltmeğe calışır

İnsandaki benlik duygusu irade ve aklın kontrolunden kurtularak azgınlaşırsa buyukluk hastalığı başlar Fakat bu duygu gelişmez de şahsiyeti tamamen oldurulurse o zaman da aşağılık duygusu baş gosterir Aşağılık duygusuna kapılan kimsede irade zayıflar, korkak, beceriksiz ve cekingen olur Tevazu bir bakıma aşağılık duygusuna benzerse de ondan cok farklıdır Tevazuda irade ve akıl vardır Mutevazi insan duşunerek ve şuuruyla, bencil arzularını, isteklerini yener, kendinden bir takım meziyetler ve ustunlukler hayal etmez

Ancak tevazuun da bir sınırı vardır Tevazuu miskinlik, uyuşukluk derecesine indirmek de hatadır Mutevazi olmak demek hakaretlere katlanmak, haysiyet ve şereften yoksun olmak değildir İnsan mutevazi olmakla beraber, vakar ve şahsiyetini korumasını da bilmelidir

Mevlana ’ya gore buyuklenmemek, gururlanmamak, kibri bir tarafa bırakıp alcak gonullu olmak, gonul kırmamak, edepli olmanın birer işaretidir ve tum irfan sahiplerine gore her şey ancak edep ile guzelleşir, duzenlenir

Hz Mevlana ’yı gormek icin Konya ’ya gelen buyuk bir papaz maiyeti ile yolda giderken ona rast geliyor Hurmet ederek huzurunda eğiliyor Mevlana da aynı hurmetle mukabele ediyor Papaz, her başını kaldırdığı zaman, Mevlana ’yı aynı ihtiram vaziyetinde goruyor Nihayet bu tevazu karşısında hayran kalıp Musluman oluyor Mevlana eve donduğu zaman oğlu Sultan Veled ’e şoyle diyor:

“Bir papaz, tevazu faziletini elimizden almak, o yolda bize galip gelmek istedi Allah ’a şukur biz onu mağlup ettik Cunku tevazu ve hilim Muslumanların şiarıdır

Hoşgorululukte Deniz Gibi Ol

Mevlana ’nın yedi oğudunden altıncısı hoşgorulu olmakla ilgilidir

Hoşgoru, insanı, insanlığı anlamak, bilmek, saygı duymaktır İnsanların birbirinden farklı duygu, duşunce, davranış, tutum, eylem bicimleri olduğunu kabul etmektir

Cağımızda hoşgoruye her zamankinden daha fazla ihtiyac duyulmaktadır Cunku dunyamızda bir taraftan kulturel değişim ve kureselleşme hareketi yaşanırken, diğer taraftan da milliyetcilik, radikalizm, şiddet ve yabancılara karşı ayrımcılık ve nefret duyguları yaşanmakta ve tecrube edilmektedir Bu sebeple cağdaş bir insanda gelişmesi gereken en değerli yeteneklerden biris hoşgoru alışkanlığıdır

Ruhbilim acısından hoşgoru, insanın kendisini başkalarının yerine koyması, onu anlamaya calışması demek olan duygu sezgisiyle kazanılır Onumuzdeki yıllarda butun dunya ulkeleri ve ulkemiz, insan haklarının egemen olduğu, bireysel ozgurluk ve toplumsal sorumluluk sınırlarının belirlendiği ekonomik, siyasal, kulturel butunleşme arayışını surdurecektir Duşunce, karar verme gibi soyut kavramlardan, gunluk uygulamaya kadar, anlayış ve Mevlana ’dan bize miras kalan fakat şu anda varlığını neredeyse unutmuş olduğumuz hoşgoru gercekleşmesi zorunlu bir kavram, cağdaş, gecerli, guncel bir ilişki, iletişim bicimi olacaktır

Hoşgorulu olmak ailede kazandırılması gereken bir haslettir Fakat cocuklar yaptıkları ufak tefek hatalardan dolayı bile coğu kez cezalandırılırlar Bağışlanmayan cocuklar ise ileride yetişkin olduklarında “bağışlayamayan ve “hoşgorusuz insanlar olurlar İnsanlarla iletişimlerinde katı olurlar ve bunun rahatsızlığını ic dunyalarında bir omur boyu cekerler Oysa nefret, kin tutma, bağışlayamama ve katılık, duygusal bir tukenmedir Yıkıcıdır, insanın kendi kendini bozguna uğratan duygulardır Cocukları bilemediğinden, istemeden yaptıkları konusunda bağışlamayan bir tutum izlemek, onları kendilerine karşı katı olmalarını ve kendileriyle barışık olmamalarını korukler Bu sebeple onların davranışlarına gore onları şımartmayacak bir bicimde bir hoşgoru yaklaşımı sergilemek gerekir

Mevlana ’nın hoşgorusu sevgi anlayışının bir uzantısı olarak dil, din ve ırk farkı gozetmeyen bir hoşgorudur Cunku O yaşamın, insanlığın olmazsa olmazı olarak gorduğu hoşgorunun, her insanda bulunması gerektiğine inanmaktadır Bu niteliği tum dinlere, inanclara, duşuncelere, goruşlere de acık tutar Cunku Mevlana ’ya gore ilk yaratılan aşktır Her yaratık bir aşk kıvılcımı taşımaktadır ve butun varlıklar yuceler yucesi olan Tanrı ’ya doğru bir vuslat ozlemi icindedir Hoşgoruyu “Yuceltilmiş Davranışın vazgecilmezi sayar Cunku hoşgoru, ozellikle de Mevlana hoşgorusu icinde; insana saygı vardır, sevgi vardır, aşk vardır Yoksa insandaki bu nitelik oluşamaz

Oteden beri olgun sanılan insanlarda bile kendini ve kendi duşuncelerini beğenmek, kendisininkinden başkalarını duşunce ve inanclarına hic olmazsa şuphe ve kucumseme ile bakmak adeti vardır Etrafındakilere gercekten değer veren insanlar da pek azdır Cocuğun bencilliğinden başlayarak yetişkin insanların kendilerini beğenmişliklerine ve gururlarına kadar bin bir şekil alan bu huy, tarihin bircok kanlı olaylarına sebep olduğu gibi, buyuk uygarlık eserlerinin de doğmasına hizmet etmiştir Birinci olaylar, affedememek, dayanamamak, kıskanmak, kavrayamamak, gibi ruhun pek zayıf ve kucuk duşmuş olmasının sonucu olan hoşgormezliğin (taassup) urunudur; ikincisi, yani uygarlık eserleri, kendine guvenmek, bilgisine emin olmak, insanlığı sevmek gibi bir ruh yuceliğinin urunudur İkisi de bencillik gibi gorunen bu hallerden birincisi, dar kafalı ve korelmiş, kıskanc, bu yuzden de ilerleyeni goremeyen manevi korluklerin sonucudur; ikincisi ise, geniş ve sınırsız bir zekanın aydın ve ustun tutkuların eseridir Bu itibarla birincisi kısır olduğu kadar da geri, ikincisi ise, verimliliği kadar da ileri bir karakterdir Hangi turden olursa olsun, uygarlığı ve insan mutluluğunu ikinci ruhlara borcluyuz Zira bunlar bağışlamasını bilir, karşısındakini dinlemek irade ve inancına maliktir; kendi duşuncelerini başkalarınınki ile mukayese edebilir ve bencilliğinden hic olmazsa, karşısındakilerin fark edemeyecekleri bir manevra ile vazgecebilir Doğruyu ve iyiyi, tereddutsuzce benimser, beğenir, hic olmazsa onları dinlemek ve suclandırmamak buyukluğunu gosterir Vaktiyle Voltaire bir yazısında, “Senin fikirlerini beğenmiyorum, fakat onları savunmana engel olacak kimselerle olesiye savaşmaya hazırım demiştir ki bu hoşgorunun pek yuce ve asil bir ifadesidir

Yine Voltaire ’nin şu ifadeleri oldukca manidardır; “Ey Tanrım! İnsanlar artık birbirlerinin kardeşi olduklarını hatırlayabilsinler ve barışcı bir emek ve endustrinin verimlerini zorla calmak isteyen eşkiyalığa karşı nasıl nefret ediyorlarsa, ruhlar uzerine istibdat yapmaktan da oyle dehşet duysunlar! Eğer savaşlardan cekinmek imkanı yoksa, hic olmazsa barış icin iken birbirimizden tiksinmeyelim, birbirimizi parcalamayalım!

Kaynağını Kur ’an ve Hz Peygamber ’in uygulamalarından alan Mevlana ’nın hoşgorusunu en guzel ifade eden ve adeta hoşgorunun sembolu haline gelmiş olan şu beyiti burada zikretmeden gecemeyeceğim:

Gel yine gel, her ne olursan ol yine gel

Eğer kafir, Mecusi veya Putperest isen yine gel

Bizim dergahımız umitsizlik dergahı değildir

Yuz defa tovbeni bozmuş olsan yine gel


Ya Olduğun Gibi Gorun, Ya Gorunduğun Gibi Ol

Mevlana ’nın burada ele alacağımız son oğudu olduğun gibi gorunmektir

Genel anlamıyla kişinin başkalarından ayrı bir insan olarak kendi sosyal kimliğinin farkında olması psikolojide ozbilinc kavramıyla ifade edilmektedir Psikolojik anlamda sağlıklı insanlar ne olduklarının ve ne olmadıklarının farkındadırlar

Mevlana ’nın burada ifade etmek istediği husus insanın ozuyle, sozuyle bir olması, yanar doner, bir oyle bir boyle davranmamasıdır Mevlana ’nın yaşadığı donemde, yonetici konumundaki insanların etraflarında onlara gercek yuzlerini gostermeden dalkavukluk yapan insanlar olduğu gibi, Mevlana ’nın kendi cevresinde de O ’na başka turlu etrafa başka turlu davranan insanlar olmuştur ve O bu durumun hoş olmadığını bu veciz sozleriyle ifade etmişlerdir

Tarihin her doneminde, dunyanın her tarafında bircok insanların alışkın olduğu, bircoğunun hoşlandığı dalkavukluk belki diğer bazı insancıl kusurlar gibi suc eğilimli bir davranış değildir, fakat bazı hallerde zararlar yaratabilen bir karakter bozukluğudur Dalkavukluk acık yurekliliğin ve samimiliğin tamamıyla tersi olan bir davranıştır Samimilik kendine olduğu kadar başkalarını da aldatmamak, medeni cesurlukla konuşmak, doğru bildiği şeyi sakınmadan soyleyebilmektir

Dalkavukluk coğu kez bir aşağılık duygusunun, kişiliklerini kabul ettirme zorunluluğunun baskısı altında olarak ancak başkasının koltuğu ve korunması altında yaşamak ihtiyacından ortaya cıkabilmektedir

Ozellikle evlilik oncesi tarafların birbirlerini olduklarından daha olumlu kişilermiş gibi gostermeleri, olumsuz yonlerini gizleyerek hep olumlu yonlerini ortaya cıkarmaları yaşanan bir realitedir Bu ise daha sonra mutsuz evliliklerin yaşanmasına sebep vermektedir Cunku taraflar birbirlerine karşı ne oldukları gibi davranmış, ne de davrandıkları gibi olabilmektedirler

Olduğu gibi davranmayan insanlar cevreleri tarafından, bu yapmacık tavırlarından dolayı guvensiz kişiler olarak gorulur ve kendilerine ona gore tavır alınır Cevreden dışlandığını hisseden bu kişiler ise mutsuzluğa ve yalnızlığa mahkum olurlar
 
Üst Alt