Son Konu

Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk dersi

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk dersi
Atatürk ilk öğretmenliğini ne vakit yapmıştr
Atatürk'ün ilk alfabe dersi

Yeni harflerin kabulü günlerinde, yâni 1928 de Türk milletinin başöğretmeni Atatürk'tü Yurt gezilerinde memleket halkına yeni Türk harflerini öğretiyor, yazdırıyor, söyletiyor ve milleti imtihana çekiyordu


Atatürk'ün bu içtenlikle ve yakın ilgisi ile pek kısa bir zamanda cümbür cemaat okuyup yazmaya çalışıyordu O günlere ait bir hâtırayı aktarıyorum :

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ama öğretmenlerdir Onlar oysa içtimaî heyetleri hakikî milletler haline koyarlardiyen ATATÜRK, yeni Türk harflerinin başöğretmenliğini birincil kere bundan 45 yıl önce Tekirdağ'ında yapmışlardı Bu suretle, siyasî ve idarî inkılâplarımızın en mühimmini teşkil eden Harf İnkılâbının, tatbikatına birincil kez sahne olan Tekirdağ, inkılâp tarihimizde defalarca şerefli bir mevki taşıyacaktır

Yeni Türk harfleri seferberliği bütün memleketi saran, millî bir girişim ve kültür hareketi halinde devam ederken; Atatürk, 23 Ağustos 1928 Perşembe sabahı saat 6,00 da Ertuğrul yatiyle Tekirdağ'ına gelmişlerdi Bunu haber alan Tekirdağ'lılar, Gazi'yi bakmak için büyük ve coşkun bir keyifle iskeleye akın etmeğe başlamışlardı Bayraklarla süslenen şehri bir fevkalâdelik havası sarmış, iskele halılarla döşenmişti Saat 1130 da ATATÜRK ve refakatlerindeki zevat, Ertuğrul'dan ayrılarak istimbotla iskeleye yanaşmışlar, halkın alkışları ve mutluluk gözyaşlarıyle karşılanmışlardı

Armonika ve otomobillerin klaksonu ortalığı çınlatırken, (Yaşa, safa geldin Paşa, varol!) nidaları göklere yükseliyordu İskeleden yürüye yürüye ve halkı şen bir çehre ile selâmlıyarak geçen GAZİ, Tekirdağlıların şükran dolu hayranlık hisleri aralarında otomobile binerek hükümet konağına geldiler

Vilâyet makamında on dakika istirahatten daha sonra, tüm memurların toplandığı Umumî Meclis salonuna geçen GAZİ, hazırlanmış bulunanların tazimlerini kabul buyurdular Mütaakıben büyük öğretmen, hazırlattıkları kara tahta önüne gelerek birkaç sözden sonradan yeni harflere karşı beslenen alâkayı yokladılar Burada iki saat fasılasız meşgul olan GAZİ, ilk kez Türkçe'deki (A, E, İ, I, O, Ö, U, Ü) vokallerimin fonetik bakımından rollerini anlattılar ve salonda bulunanların bir çoğunu imtihandan geçirdiler Fransızca bilenler muvaffakiyet gösterirken bilmiyenler şaşırıyor, duraklıyordu

GAZİ yazıyor, yazdırıyor, açıklamalarda ve teşviklerde bulunuyordu bu arada bir odacının yeni harfleri efendice okuyup yazması, GAZİ'yi fazla memnun etti Daha Sonra GAZİ, hazırlanmış bulunanlara hitaben imdiye değin hazırlanmalıydınız, diyerek serzenişte bulundular

Bu hitâb, salonda bir durgunluk hâsıl etti Bunun üstüne o süre Tekirdağ ortaokul öğretmeni ve Muallimler Birliği Reisi yer alan Mustafa Raşit Bey, GAZİ'nin huzuruna içten ilerleyerek kendilerini tazimle selâmladıktan daha sonra:

— Paşa hazretleri, dedi; evet buyurduğunuz gibi, bizleri bu işte hazır görmediniz Müsaadenizle sebebini arzedeyim Bundan beş on gün evvel lâtin hurufatını yayımlamağa memur bir kurul göre gazetelere bahşedilen ilânda (önüne gelen rastgele lâtin harflerini öğrenmeğe kalkmasın Yakında komisyonumuz göre resmîmühürlü bir alfabe yayınlanacaktır O çıktıktan sonradan öğrenmeğe gayret edilsin) deniliyordu İşte bunun içindir fakat hepimiz o alfabenin intişarına değin bekledik Dikte buyurun o alfabe bir lahza evvel çıksın Göreceksiniz ancak milletin ilmî, selâmeti ve terakkisi adına yapacağınız bu yüksek devir derhal kabul edilecek ve yerine getirilecektir

Bunun üstüne GAZİ, kendine hâs bir ağırbaşlılık ve candan bu izahatı kabul buyurarak ileride konuşmakta yer alan İçişleri Bakanına seslendi :

—Şükrü Kaya, Şükrü Kaya, Beyefendinin sözlerini anekdot edin ve acele ediniz

Bundan sonradan halkın tezahüratı aralarında yayalara ait olarak Belediyeye ve sonra da Zabitan Yurduna dışarı giden GAZİ, subaylarla yeni harfler hakkında konuştuktan sonradan orada Liva Kumandanına yeni Türk harfleriyle şunları yazdırdı :

Zabitan Yurdunda Liva Kumandanı Beyefendiye yazdırılmıştır: Bugün Tekirdağında yer alan zabit arkadaşlarımı ziyaretten fazla hoşnut oldum Bu memnuniyetimi burada hazırlanmış bulunmayanlara da lütfen söylersiniz Yeni Türk harflerini bütün muhitlerine serian öğretmelerini kendilerniden hassaten rica ve taleb ederim

Zabitan Yurdundan çıkınca gitgide kesafeti büyüyen ırk arasında güçlükle açılan rahat yoldan yürüyen GAZİ, Merkez Eczahnesi önünde durdular; kalabalık aralarında gözlerini gezdirirken Halkevinin basamağında duran sarıklı ve cübbeli Eskicami İmamı Mevlâna Mustafa Özeren'i:

—Öğretmen efendi, hoca efendi Diye çağırdılar Hep birlikte eczahaneye girdiler Besbelli bir masa vardı Derin bir hürmetle GAZİ'yi selamlayan öğretmen :

—Buyurunuz Paşa hazretleri!, dedi GAZİ, hocayı masa başına oturtarak eline bir kalemle iki yapraklı bir kâğıt uzattı
—Yaz bakalım hocam! dedi Ve Arab harfleriyle şu sûreyi yazdırdı :

'Vettinl vezzeytûni ve tûri sinine ve hazel beledil belli lekat haleknel insâne fi ahseni takvim sümme'
Geniş bir nefes bölge Mustafa öğretmen, özenle ve natürel eski harflerle bu sûreyi yazdı Atatürk, bu yazıyı bir kaç türlü okuduktan daha sonra dedi oysa :
—Hocam, ben bu yazdıklarını (Valtin valziton) diye de okuyabilirim, buna ne dersin ?
Mustafa hoca şu cevabı verdi :
—Efendim, bunun üstünü var, esresi var, şeddesi var, meddi var Bakınız bunları koyduğumuz süre aslı gibi okunur

Atatürk, bu ibareyi bir kaç kişiye daha okuttu, her kes, her kelimeyi diğer türlü okudu Sonradan, Mustafa Özeren'e benzer yazıyı yeni Türk harfleriyle yazmasını söyledi

Hocaefendi bilemediğinden özür diledi Bunun üstüne Atatürk, kalemi eline alarak, aynı satırları yeni Türk yazısiyle yazdılar; Arapça haberdar olan bilmeyen cümbür cemaat bu yazıyı içten olarak okudu Bu suretle Arapça ile Türkçe arasındaki farkı çok canlî bir surette beliren büyük öğretmen ATATÜRK
lâtin harfleriyle yazdığı yazıyı Mustafa hocaya göstererek:

—Görüyorsun ya hocam, bu harflerin şeddesi meddesi yoktur, dedi Keza bak bu harflerle ne değin basit ve yanlışsız okunuyor işte biz bunu düşünerek ve Garb asarını da kolaylıkla öğrenmek, tüm cihana lisanımızı kolaylıkla öğretebilmek için lâtin harflerini kabul ediyoruz Buna ne dersiniz ? dedi

Mustafa hoca anında:
—Çok hoş efendim, fazla hoş, diyecek bir şey yokAllah muvaffak etsin, cevabını verdi

Bundan sonradan ATATÜRK, kendi el yazılariyle olan kâğıdı Mustafa hocaya vererek :
— Sizden Türk yazısını öğrenmenizi isterimdedi Bu değerli yadigârı sevinçle alan öğretmen çekildi

Atatürk, bundan sonradan 1520 dakika şehirde bir gezinti yapmışlar, halkın coşkun sevgi tezahürleri aralarında (Yaşa, varol!) nidalarıyle uğurlanarak saat 15'te Ertuğrul yatiyle İstanbul'a dönmüşlerdir

Ertesi günü ATATÜRK, Tekirdağ'ındaki intibalarıni gazetecilere şöyle anlatmışlardır:

Birincil fırka kumandanı olduğum Tekirdağ'ını (14) sene daha sonra ziyaret edebildim

Bundan çok memnun ve münşerih olduğum nokta şudur: Tekirdağlı vatandaşlarım daha şimdiden yeni Türk harflerini yazıp okumayı derhal öğrenmişlerdir; diyebilirim Memurların kâffesini kanımca imtihan ettim Sokaklarda ve dükkânlarda ırk ile temaslar yaptık Arab harfleriyle hiç kâğıda dökmek, okumak bilmeyenlerin Türk harfleriyle ünsiyet etmiş olduklarını gördüm

Henüz apaçık saiâhiyettar makamatın tasdikinden geçmiş bir kılavuz olmadan, henüz mektep muallimleri delâlet faaliyetine geçmeden yüce Türk milletinin şanslı olduğuna kanaat getirdiği bu yazı meselesinde bu kadar yüksek ve intikal özellikle istical göstermekte olduğunu görmek benim için cidden büyük, çok büyük saadettir Bu husus kesinlikle ağyar için mucibi şaşırma olacaktır

Az vakit sonradan yeni Türk harfleriyle gözler kamaştırıcı Türk mânevi inkişafının vâsıl olabileceği kudret ve itibarın beynelmilel seviyesini gözlerimi kapayarak şimdiden o kadar parlak görüyorum fakat bu görüş beni gaşyediyor

Ben yalnız bugün Tekirdağlılarda sezdiğim ruhi ve hissi hâlete yalnız buna dahi istinaden kat'i olarak beyan edebilirim fakat bütün Türk milleti bu meselede benim güttüğümü, benim hissettiğimi tıpkı görmekte ve hissetmektedirBu değin alıngan ve şuurlu olan Türk milleti kendisinin refahına, itilâsına binlerce seneden beri hiûlet edegelmekte olduğunu artık temyiz eylediği bütün maddî ve manevî mânileri yıkacak, parça parça ortadan kaldıracaktır Bunda artık şüpheye mahal yoktur Dimağını, vicdanını bu kadar azim ve katiyetle temizlemeğe karar vermiş olan büyük milletimizin istikbalini ifade etmek hiç te şiddet değildir

Harf inkılâbiyle, Türk çocuklarına yeni ve bereketli fikir ufukları açan büyük hoca Atatürk'ün, ilk alfabe dersine ait hâtıraları, inkılâp tarihimizi yazacaklara minik bir vesika olarak sunarken, rahmetli Atamızın mânevi huzurunda minnet ve şükranla eğiliyorum

Hilmi YÜCEBAŞ *
 
Üst Alt