Profösör
(¯´•._.• Site Yetkilisi•._.•´¯)
- Katılım
- 11 Ocak 2022
- Mesajlar
- 15,260
- Tepkime
- 14
- Puanları
- 38
- Yaş
- 35
- Konum
- Rusya
- Web
- bilgilihocam.com
- Credits
- 0
Dünyaya gelen tüm kulların ortak istediği hayatta her zaman mutlu olmaktır. Herkes bunun için çalışır çabalar uğraşır. Kendisi ve etrafındakilerin mutlu olmasını çok ama çok ister. Eskilerin mutluluğunu yakalamak çok zor çünkü gerçek olan samimiyeti, gönülden vefa duygusu ile birbirini sevmek yok oldu gitti. Şimdilerde mutluluk sanki organik değil de yapmacık birkaç günlük bir kaç haftalık oldu. Mutlu olmaktan daha ziyade eskiler başkalarının mutluluğunu düşünür kendi mutluluğunu bilmez, karşısındaki mutlu olunca mutlu ve mesut olurdu. Şimdilerde e ise sadece kendi mutluğumuzu düşünür olduk.
İnsan sadece kendi ihtiyacını karşılayınca mutlu olamıyor, paylaşınca, birbirine değer verince, birbirine gülümseyince, her hafta birbirine gidip gelmeler ile ancak mutlu olabilir. Bizlerde bunu algılama veya izan etmek, hissetmekten uzak olduğumuz için sadece biz mutlu olalım, diğerleri ise “aman boş ver sende” mantığı hâkim olunca, mutlu olunmuyor maalesef. Öncelikle gönlümüzü saran” hırs, maddiyata verilen önem değer, ahirete olan eksik bilgiler, kanaatsizlik” vs. vs diye sayabiliriz. Gönlümüz öylesine dünya sevgisi dolu ki, bir parça altın verene kırk yıl teşekkür ederiz, bize bunca nimetleri bağışlayan, koruyan ve gözeten Yüce Allah’a şükür etmez hatta beş vakit namazı bırak haftalık Cuma namazına gitmez bir parça daha çok kazanarak ya evimizi daha lüks olanla değiştirmek, ya da araba modelini değiştirmek, için uğraşmaktan ibadet ve şükürden geri kalırız. Hatta bizi yalnızlıktan kurtarması için dost olan insanlara da önem vermez, kıskanır ayağını kaydırmak için uğraşırız. Şimdi bu durumu şöyle beş dakika bir hayal edin ve ondan sonra okumaya devam edin.
Ondan sonra efendim ben mutsuzum neden mutlu olamıyorum derken e kardeşim bedenini saran dünya malı kazanma zincirinden kurtulman, tüketim çılgınlığından kurtularak üreten veren el olarak insanları sevmen onlara yardımcı olman ve günlük beş vakit ibadetini yapman gerekiyor.
Dervişin biri bir tüccarla yol arkadaşlığı yapıyordu. Dervişin ayakkabısı yoktu yıllardır ayakkabısız gezerdi. Ayağını taşlara, çakıl ve dikenlere çarpa çarpa yola devam ediyordu. Tüccar merhamete geldi, dervişe bir ayakkabı aldı ve verdi. Bu duruma o derviş o kadar çok sevindi ki, tüccara teşekkür ve hayır dualarda bulundu. Ne yazık ki tüccar yaptığı bu iyiliği dervişin burnundan getirdi, ona baskı içinde emir vermeye başladı. “Aman şöyle yürü, hafif bas, taş ve dikenlerin bulunduğu yere basma” gibi emirler yağdırmaya başladı. Derviş, oda insan sonuçta bu iyilik yapan ve başa kakan ve baskı yapan tüccarın baskısından iyice sıkıldı fenalık geldi. Ayakkabılarını ayağından çıkardı ve sahibinin önüne koydu. “Lütfen bunları alın ve gidin. Ben otuz yıldır yalın ayak çıplak yürüyorum. Şimdi bana almış olduğun bir ayakkabı için senin emrinin altına giremem, senin baskılarına dayanamam. Senin başa kakan minnetini hiç çekemem” dedi.
Gönül zenginliğiyle yaşamak ve yaşatmak, sıkıntılarımız kanaat ederek aşılabilecek. Hayatın kendisi umut ve mutluluk kaynağıdır. Onu mutsuz eden kimdir tabiî ki biziz. Arzularımızı hırsımızı biraz kısıtlarsak, yanlış olan sadece kendimize olan aşırı isteklerimizi frenlersek inanıyoruz ki mutlu olacağız.
Dün mutlu olan ve insanlara nasihat veren bugün mutsuz olabilir. Kul imtihan dünyasında, dün mutluluğuna şükür etmeyen, bugün mutsuzluğuna isyan etmesin. Şu an mutsuz diye verilen “MESAJI” anlamak gerekir. Gönlünde Allah’a ait hislerinde kopukluk var, yüce Allah beni daha çok an, benim yolumda hislerini bağlılığını benimle beraber benden daha çok isteyerek iste, yani Yüce Allah seni bir an mutsuz ederek bakalım bu kulum bana dün olan samimiyetini koruyarak benden bağını kopartarak nefis şeytan ile olarak beni biraz mutsuz ettim diye terk ediyor mu etmiyor mu diye sınamaktadır, aman ha dikkat! Az sabırla mutsuzluğa devam bol bol dua ile yola devam etmeliyiz, sakın ola gevşeklik göstererek imtihanı kaybedenlerden olmayalım.
Hayat yolu dümdüz olsaydı, yürümek hiç kolay cazip gelir miydi? Hastalık olmasaydı sıhhatin, ölüm olmasaydı hayatın, yaşlılık olmasaydı gençliğin, yokluk olmasaydı varlığın, kötü olmasaydı iyinin, küfür olmasaydı imanın, cehennem olmasaydı cennetin, karanlık olmasaydı aydınlığın, çirkin olmasaydı güzelin kıymeti hiç bilinir miydi? Belki de yüce Allah kulun mutluluğun değerini bilmesi için bir süre mutsuzlukla imtihan yapıyordur, o nedenle gevşeklik yok hayata devam sanki hiçbir şey olmamış gibi dua ile yardım isteyerek devam etmektir. Selam ve dua ile…
İnsan sadece kendi ihtiyacını karşılayınca mutlu olamıyor, paylaşınca, birbirine değer verince, birbirine gülümseyince, her hafta birbirine gidip gelmeler ile ancak mutlu olabilir. Bizlerde bunu algılama veya izan etmek, hissetmekten uzak olduğumuz için sadece biz mutlu olalım, diğerleri ise “aman boş ver sende” mantığı hâkim olunca, mutlu olunmuyor maalesef. Öncelikle gönlümüzü saran” hırs, maddiyata verilen önem değer, ahirete olan eksik bilgiler, kanaatsizlik” vs. vs diye sayabiliriz. Gönlümüz öylesine dünya sevgisi dolu ki, bir parça altın verene kırk yıl teşekkür ederiz, bize bunca nimetleri bağışlayan, koruyan ve gözeten Yüce Allah’a şükür etmez hatta beş vakit namazı bırak haftalık Cuma namazına gitmez bir parça daha çok kazanarak ya evimizi daha lüks olanla değiştirmek, ya da araba modelini değiştirmek, için uğraşmaktan ibadet ve şükürden geri kalırız. Hatta bizi yalnızlıktan kurtarması için dost olan insanlara da önem vermez, kıskanır ayağını kaydırmak için uğraşırız. Şimdi bu durumu şöyle beş dakika bir hayal edin ve ondan sonra okumaya devam edin.
Ondan sonra efendim ben mutsuzum neden mutlu olamıyorum derken e kardeşim bedenini saran dünya malı kazanma zincirinden kurtulman, tüketim çılgınlığından kurtularak üreten veren el olarak insanları sevmen onlara yardımcı olman ve günlük beş vakit ibadetini yapman gerekiyor.
Dervişin biri bir tüccarla yol arkadaşlığı yapıyordu. Dervişin ayakkabısı yoktu yıllardır ayakkabısız gezerdi. Ayağını taşlara, çakıl ve dikenlere çarpa çarpa yola devam ediyordu. Tüccar merhamete geldi, dervişe bir ayakkabı aldı ve verdi. Bu duruma o derviş o kadar çok sevindi ki, tüccara teşekkür ve hayır dualarda bulundu. Ne yazık ki tüccar yaptığı bu iyiliği dervişin burnundan getirdi, ona baskı içinde emir vermeye başladı. “Aman şöyle yürü, hafif bas, taş ve dikenlerin bulunduğu yere basma” gibi emirler yağdırmaya başladı. Derviş, oda insan sonuçta bu iyilik yapan ve başa kakan ve baskı yapan tüccarın baskısından iyice sıkıldı fenalık geldi. Ayakkabılarını ayağından çıkardı ve sahibinin önüne koydu. “Lütfen bunları alın ve gidin. Ben otuz yıldır yalın ayak çıplak yürüyorum. Şimdi bana almış olduğun bir ayakkabı için senin emrinin altına giremem, senin baskılarına dayanamam. Senin başa kakan minnetini hiç çekemem” dedi.
Gönül zenginliğiyle yaşamak ve yaşatmak, sıkıntılarımız kanaat ederek aşılabilecek. Hayatın kendisi umut ve mutluluk kaynağıdır. Onu mutsuz eden kimdir tabiî ki biziz. Arzularımızı hırsımızı biraz kısıtlarsak, yanlış olan sadece kendimize olan aşırı isteklerimizi frenlersek inanıyoruz ki mutlu olacağız.
Dün mutlu olan ve insanlara nasihat veren bugün mutsuz olabilir. Kul imtihan dünyasında, dün mutluluğuna şükür etmeyen, bugün mutsuzluğuna isyan etmesin. Şu an mutsuz diye verilen “MESAJI” anlamak gerekir. Gönlünde Allah’a ait hislerinde kopukluk var, yüce Allah beni daha çok an, benim yolumda hislerini bağlılığını benimle beraber benden daha çok isteyerek iste, yani Yüce Allah seni bir an mutsuz ederek bakalım bu kulum bana dün olan samimiyetini koruyarak benden bağını kopartarak nefis şeytan ile olarak beni biraz mutsuz ettim diye terk ediyor mu etmiyor mu diye sınamaktadır, aman ha dikkat! Az sabırla mutsuzluğa devam bol bol dua ile yola devam etmeliyiz, sakın ola gevşeklik göstererek imtihanı kaybedenlerden olmayalım.
Hayat yolu dümdüz olsaydı, yürümek hiç kolay cazip gelir miydi? Hastalık olmasaydı sıhhatin, ölüm olmasaydı hayatın, yaşlılık olmasaydı gençliğin, yokluk olmasaydı varlığın, kötü olmasaydı iyinin, küfür olmasaydı imanın, cehennem olmasaydı cennetin, karanlık olmasaydı aydınlığın, çirkin olmasaydı güzelin kıymeti hiç bilinir miydi? Belki de yüce Allah kulun mutluluğun değerini bilmesi için bir süre mutsuzlukla imtihan yapıyordur, o nedenle gevşeklik yok hayata devam sanki hiçbir şey olmamış gibi dua ile yardım isteyerek devam etmektir. Selam ve dua ile…