bilgiliadam
Yeni Üye
Nasrettin Hocanın Fıkraları İngilizce Turkce
Nasrettin Hocanın İngilizce Turkce Fıkraları
My Sons Father Died
One day they see Hodja dressed in black and ask:
What happened, Hodja Effendi? Youre dressed in black!
My sons father has died, and so Im mournful!
Oğlumun babası oldu de
Bir gun Nasreddin Hocayı siyah elbiseleriyle gorenler:
Ne oldu Hoca efendi demişler, bu gun karalar giymişsin?
Oğlumun babası oldu de demiş Hoca, O'nun yasını tutuyorum
Oğut : Kulturumuze ve ahlakımıza uygun her renk ve model elbiseyi giyebiliriz Tereddut ettiği konuları bilene danışmak akıllı insanın ozelliğidir
Bath Tip Hamam Bahşişi
One day Hodja goes to the Turkish bath The keepers, of the bath dont care for him at all They give him an old and torn bath towel Hodja doesnt say anything When he is leaving the bath, he gives them a generous tip
When he comes to the same bath a week later, he is served very well this time, but he gives them a very little tip
The keepers of the bath say:
Effendi, are you giving such a little tip for our great care and respect?
Hodja says:
The tip Im giving today is for last weeks service The tip I gave last week was for todays service
Hamam Bahşişi
Hoca bir gun hamama gider Hamamcılar onunla hic ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir
havlu verirler Hoca sesini cıkarmaz Hamamdan cıkarken uzatılan aynaya yukluce bir bahşiş bırakır
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez buyuk ikramlar gorur, fakat cıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır
Efendi der hamamcılar, gosterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
Bugun verdiğim, gecen haftanın bahşişiydi der Hoca, gecen hafta verdiğim de bugunku hizmetinizin karşılığıydı Boylece odeştik !
Mum Will Cry!
One of Hodjas sons is a potter in a nearby village One day he says:
Dad, I spent all my money on these pots If it is sunny and they all dry in time, Ill be rich But if it rains, my mum will cry (it is an idiom in Turkish which means to be in distress h to be in a great difficulty)
Then Hodja calls on his elder son who lives in another village His son says:
Dad, I spent all my fortune on this farm If it rains in time, Ill become rich But there is drought, my mum will cry
Hodja returns home bored His wife says:
What happened, Effendi? Why are you sulky today?
That is not important You think of your own case It doesnt matter whether it rains or not; one of our sons mother will cry in any case
Birinin anası ağlayacak
Hoca'nın oğullarından biri yakın koylerin birinde comlekcilik yapıyormuş Bir gun Hoca yanınagidince :
Baba, butun paramı şu comleklere yatırdımdemiş Hava guneşli olurda zamanında hepsikurursa zengin olacağım Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!
Hoca oradan ayrılıp başka bir koyde oturanbuyuk oğluna uğramış
Oğlu :
Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti Kuraklık olursa anam ağlayacak demiş
Hoca eve canı sıkkın donmuş
Karısı :
Hayrola efendi, yuzun neden asık demiş
Benimki bir şey değil demiş Hoca, asıl Sen kendi halini duşun Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak
While Nasreddin Hodja is traveling on a summer day, he feels very thirsty at noon He sees a lake nearby He sits by the lake to drink some water He puts some water in his palm and drinks a mouthful of water quickly But it causes nausea and he tries to spit out the water He tastes Acıgols water for the first time, and its water with sodium sulphate disturbs his stomach While he is looking round, he comes across a small spring When he understands that it is fresh water first he rinses his mouth, then he drinks it He also waters his donkey Later he looks at Acıgol rising in waves noisily and puts some freshwater from the spring into his hands:
Dont put on airs like the rich but mean mans property What you call water must be like this! he says scattering the water in his hands to the lake
Su dediğin boyle olur
Nasreddin Hoca bir yaz gunu yolculuk ederken,oğle vaktine doğru bir hayli susar İlerde bir golgorur Şoyle kana kana su icmeyi duşunerek golun kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla birkac yudum yutar; amma midesi bulanır, tukurmeğe calışır İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgol'un
sodyum sulfatlı suyu midesini berbat etmiştir
Hoca civarda aranırken kucuk bir su kaynağına rastlar Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, once ağzını iyice calkalar, sonra da kana kana su icer, Eşeğini de sular
Şakır şakır dalgalanan Acıgol'e şoyle bir bakar, su ictiği kaynaktan avucunu doldurarak golun kenarına gelir;
Cimri zenginin zekatsız malı gibi şişinip
durma! Su dediğin boyle olur diyerek avucundaki suyu şak diye golun yuzune savurur
Nightingale Junior
One day Hodja climbs one of the charity trees by the roadside and starts eating some figs A traveler who is going by calls:
Halloo! Who are you? What are you doing there?
Im a nightingale says Hodja
The man:
What a peculiar voice! Does a nightingale sing like this?
What can I do? An inexperienced nightingale sings like this
Acemi Bulbul
Hoca bir gun, yol kenarındaki hayrat ağaclardan birine cıkmış, incir yemeğe başlamış Yanından gecen bir yolcu seslenmiş:
Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?
Ben bulbulum demiş Hoca
Adam :
Oyleyse ot bakalım deyince, Hoca karga gibi acayip sesler cıkarmış
Bu ne bicim bulbul sesi yahu, demiş adam
Bulbul hic boyle mi oter
Ne yapalım demiş Hoca, acemi bulbul bu kadar oter!
They ask Hodja:
Do you know how to play the stringed instruments?
Yes, I do, says Hodja
Ok, then Play it, they say giving him the stringed instrument (We call this instrument saz in Turkish It is used to play oriental music)
Hodja takes the plectrum into his hand and starts striking the strings without striking the frets, and so produces same odd sounds
Oh, Hodja Do you play the saz like this? You should strike the frets; first and as you strike the strings with the plectrum, notes are produced in accordance with the tune, they say,
The ones who cannot find the frets play it like that Ive found the fret as soon as Ive taken the saz into my hand So why should I lose time trying to find the fret? says Hodja
Saz Calmayı Bilirmsin?
Hoca'ya sormuşlar :
Saz calmayı bilir misin?
Bilirim demiş
Buyur, cal bakalım diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar Hoca mızrabı almış, perdelere basmadan tellere vurmağa, tuhaf sesler cıkarmağa başlamış
Saz boyle mi calınır a Hoca? demişler, parmaklar perdeler uzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukca da sazdan makamlara gore ses cıkar
Perdeleri bulamayanlar oyle calar demiş
Hoca; Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim
Nasrettin Hocanın İngilizce Turkce Fıkraları
My Sons Father Died
One day they see Hodja dressed in black and ask:
What happened, Hodja Effendi? Youre dressed in black!
My sons father has died, and so Im mournful!
Oğlumun babası oldu de
Bir gun Nasreddin Hocayı siyah elbiseleriyle gorenler:
Ne oldu Hoca efendi demişler, bu gun karalar giymişsin?
Oğlumun babası oldu de demiş Hoca, O'nun yasını tutuyorum
Oğut : Kulturumuze ve ahlakımıza uygun her renk ve model elbiseyi giyebiliriz Tereddut ettiği konuları bilene danışmak akıllı insanın ozelliğidir
Bath Tip Hamam Bahşişi
One day Hodja goes to the Turkish bath The keepers, of the bath dont care for him at all They give him an old and torn bath towel Hodja doesnt say anything When he is leaving the bath, he gives them a generous tip
When he comes to the same bath a week later, he is served very well this time, but he gives them a very little tip
The keepers of the bath say:
Effendi, are you giving such a little tip for our great care and respect?
Hodja says:
The tip Im giving today is for last weeks service The tip I gave last week was for todays service
Hamam Bahşişi
Hoca bir gun hamama gider Hamamcılar onunla hic ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir
havlu verirler Hoca sesini cıkarmaz Hamamdan cıkarken uzatılan aynaya yukluce bir bahşiş bırakır
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez buyuk ikramlar gorur, fakat cıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır
Efendi der hamamcılar, gosterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
Bugun verdiğim, gecen haftanın bahşişiydi der Hoca, gecen hafta verdiğim de bugunku hizmetinizin karşılığıydı Boylece odeştik !
Mum Will Cry!
One of Hodjas sons is a potter in a nearby village One day he says:
Dad, I spent all my money on these pots If it is sunny and they all dry in time, Ill be rich But if it rains, my mum will cry (it is an idiom in Turkish which means to be in distress h to be in a great difficulty)
Then Hodja calls on his elder son who lives in another village His son says:
Dad, I spent all my fortune on this farm If it rains in time, Ill become rich But there is drought, my mum will cry
Hodja returns home bored His wife says:
What happened, Effendi? Why are you sulky today?
That is not important You think of your own case It doesnt matter whether it rains or not; one of our sons mother will cry in any case
Birinin anası ağlayacak
Hoca'nın oğullarından biri yakın koylerin birinde comlekcilik yapıyormuş Bir gun Hoca yanınagidince :
Baba, butun paramı şu comleklere yatırdımdemiş Hava guneşli olurda zamanında hepsikurursa zengin olacağım Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!
Hoca oradan ayrılıp başka bir koyde oturanbuyuk oğluna uğramış
Oğlu :
Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti Kuraklık olursa anam ağlayacak demiş
Hoca eve canı sıkkın donmuş
Karısı :
Hayrola efendi, yuzun neden asık demiş
Benimki bir şey değil demiş Hoca, asıl Sen kendi halini duşun Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak
While Nasreddin Hodja is traveling on a summer day, he feels very thirsty at noon He sees a lake nearby He sits by the lake to drink some water He puts some water in his palm and drinks a mouthful of water quickly But it causes nausea and he tries to spit out the water He tastes Acıgols water for the first time, and its water with sodium sulphate disturbs his stomach While he is looking round, he comes across a small spring When he understands that it is fresh water first he rinses his mouth, then he drinks it He also waters his donkey Later he looks at Acıgol rising in waves noisily and puts some freshwater from the spring into his hands:
Dont put on airs like the rich but mean mans property What you call water must be like this! he says scattering the water in his hands to the lake
Su dediğin boyle olur
Nasreddin Hoca bir yaz gunu yolculuk ederken,oğle vaktine doğru bir hayli susar İlerde bir golgorur Şoyle kana kana su icmeyi duşunerek golun kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla birkac yudum yutar; amma midesi bulanır, tukurmeğe calışır İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgol'un
sodyum sulfatlı suyu midesini berbat etmiştir
Hoca civarda aranırken kucuk bir su kaynağına rastlar Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, once ağzını iyice calkalar, sonra da kana kana su icer, Eşeğini de sular
Şakır şakır dalgalanan Acıgol'e şoyle bir bakar, su ictiği kaynaktan avucunu doldurarak golun kenarına gelir;
Cimri zenginin zekatsız malı gibi şişinip
durma! Su dediğin boyle olur diyerek avucundaki suyu şak diye golun yuzune savurur
Nightingale Junior
One day Hodja climbs one of the charity trees by the roadside and starts eating some figs A traveler who is going by calls:
Halloo! Who are you? What are you doing there?
Im a nightingale says Hodja
The man:
What a peculiar voice! Does a nightingale sing like this?
What can I do? An inexperienced nightingale sings like this
Acemi Bulbul
Hoca bir gun, yol kenarındaki hayrat ağaclardan birine cıkmış, incir yemeğe başlamış Yanından gecen bir yolcu seslenmiş:
Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?
Ben bulbulum demiş Hoca
Adam :
Oyleyse ot bakalım deyince, Hoca karga gibi acayip sesler cıkarmış
Bu ne bicim bulbul sesi yahu, demiş adam
Bulbul hic boyle mi oter
Ne yapalım demiş Hoca, acemi bulbul bu kadar oter!
They ask Hodja:
Do you know how to play the stringed instruments?
Yes, I do, says Hodja
Ok, then Play it, they say giving him the stringed instrument (We call this instrument saz in Turkish It is used to play oriental music)
Hodja takes the plectrum into his hand and starts striking the strings without striking the frets, and so produces same odd sounds
Oh, Hodja Do you play the saz like this? You should strike the frets; first and as you strike the strings with the plectrum, notes are produced in accordance with the tune, they say,
The ones who cannot find the frets play it like that Ive found the fret as soon as Ive taken the saz into my hand So why should I lose time trying to find the fret? says Hodja
Saz Calmayı Bilirmsin?
Hoca'ya sormuşlar :
Saz calmayı bilir misin?
Bilirim demiş
Buyur, cal bakalım diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar Hoca mızrabı almış, perdelere basmadan tellere vurmağa, tuhaf sesler cıkarmağa başlamış
Saz boyle mi calınır a Hoca? demişler, parmaklar perdeler uzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukca da sazdan makamlara gore ses cıkar
Perdeleri bulamayanlar oyle calar demiş
Hoca; Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim