Elem, büyük üstad Necip Fazıl'ın bütün şiirlerini topladıgı eser , her kesimin okuması gereken bir başyapıt
Elem Necip Fazıl KISAKÜREK
Necip Fazıl Kısakürek, insan ruhunun mistiktrajik dehlizlerinde mertçe dolaşmış, kendi Poetikasını yazmış bir şair olarak çağdaş Türk şiirinin, fikir ve dava adamı kimliğiyle de Türk us hayatının baş aktörlerindendir Cefa, şairin yıllar içinde bütün şiirlerini ayıklayarak, düzelterek, sıralayarak oluşturduğu altmış yılı bulan şiir serüveninin verimlerini kendi kurduğu bir inşa içinde topladığı bir başyapıttır
Tekke şiirimizin verilerini modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirlerinde soyut insanın evrendeki yerini araştıran; madde ve ruh problemlerini, iç alemin rahat duygu ve tutkularını dile getiren Necip Fazıl; sağlıklı ve yerleşik bir dil, mazbut ve sağlam bir teknikle yazdıBehçet Necatigil
Necip Fazıl Kısakürek Cefa
Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birden dam;
Gök devrildi, künde üzerine künde
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Ölümsüzlük, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı
Ateşten zehrini tattım bu okun,
bir anda kül etti can elmasımı
Sanki burnum, değdi burnuna (değil)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı
Bir kadeh su gibi çalkalandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı başıboşluk
Al sana realite, al sana rüya!
İşte beceriklilik, işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye
Bu nasıl bir dünya, hikayesi baskı;
Makâni bir satıh, zamanı vehim
Bütün bir kainat muşamba süsleme,
Tüm bir insanlık yalana teslim
Nesin sen, gerçeklik olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!
Aylarca gezindim, yıkık dökük ve sersemlemiş,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her hafıza içimde bir çift kelepçe
Niçin küçülüyor eşya uzak?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu ögrensem başlıca?
Bir us ki sıcak yarad kezzap,
Bir zihin oysa, beyin zarında sülük
Selamlama sana heybetli azap;
Yandıkça artan tılsımlı kütük
Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, yaşlı ağaç!
Uyku, katillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza dek sığınak
Avuntu pınarı, tahammül memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak
Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,
Sırrını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
Karınca sarayı, kupkuru kelle
Akrep nokta nokta ruhumu sokmus,
Mevsimden mevsime girdim bu nedenle
Gördüm oysa, ateşte, cımbızda yokmuş,
Zihin çilesinden büyük zulüm
Evet, her şey bende bir sıcacık düğüm;
Ne vefat terleri döktüm, nelerden!
Dibi değil göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!
Ufuk bir tilkidir, firari ve uyanık;
Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık
Her gece rüyamı yazar sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi ışık
Efsuncu, efsuncu ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan belirgin, kıldan ince kılıcın,
Bir zehir kıymak gibi, beynimde
Lugat, bir ad ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?
Söyleyin, söyleyin, ben miyim yahut,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa;
Hayattan mühacir; eşyadan yetim?
Ben ki, toz kanatıi bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerrecigim fakat, Arşa gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış
Gereksiz Yere gezmişim, değil tabiatta,
İçimdeki dek iniş ve çıkış
Gece bir hendeğe düşercesine,
Birdenbire kucağına düştüm gerçeğin
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Keza geçmis zamanın, hem geleceğin