10…Nefse zulüm doğru olmaz onunda bir canı var.
Kula Mevlâ’dan nimettir, onunla bir şanı var.
Tabi ki nefse zulüm edilmemelidir, çünkü anlayabilene nefis gerçekten çok büyük bir nimettir. Fakat zulüm edilmemeli sözündeki kastı çok iyi anlamamız gerekmektedir. Yani nefsimize zulüm etmeyelim derken bize emanet olan bu şımarık çocuğu gelişi güzel, her istediğini de yapar bir hale getirmemeliyiz ki nefse asıl zulüm bu olur. Mevla’mız bir hadisi kutside şöyle buyurmaktadır:
“Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım”(52).
İşte bu nurlu söz açık bir şekilde buyuruyor ki aklıselim olarak, taşkınlık yapmadan nefsimize de ikram etmeliyiz ki bu kendimize olan ikramımızdır. İşte yemek yerken, uyurken veya yürürken Rabbimizin rızasını murat ettiğimizde bize sevap vermesinin hikmetlerinden biride, Rahmani Rahim Mevla’mızın bize nasip ettiği güzel nimetlerden nefsimize de ikram ediyor oluşumuzdur. Ki bu nedenle bir kulun her işi onun için hayırdır. Çünkü böyle bir kulun her işinde niyeti Mevla’sının rızasıdır.
Şüphesiz insanın kendine ve etrafına yaptığı kötülükler ise o insanın kendi nefsine yaptığı zulmüdür. İşte bu zulüm, o kulu cehenneme götürür. Çünkü yapmış olduğu günahlar nefsine ve de doğal olarak kendine çok büyük bir zulümdür. Her insan kendinde görebilir ki insan nefsinin hiç yetinmeyen bir yönü vardır. Bu önemli noktada akla şöyle bir soru gelebilir ki onca Salih kullar nefsini tatmin etmişler ve Yüce Mevla’mız onlara Kuran ı Kerimde ki ifadesiyle şöyle buyurmuştur: “Ey mutmain olmuş nefis”(54) . Eğer ki nefsin hiç tatmin olmayan bir yanı varsa bu nasıl bir iştir? Akla gelen bu soru çok yerinde bir sorudur. Fakat şunu bilmemiz gerekir ki bahsettiğimiz manada nefsin tatmin olmayan bir yanı vardır. Bu manayı aşağıda sorumuza cevabı alınca daha iyi anlayacağız.
Nefsin aklının, yani insanın sahip olduğu nefsanî aklın hep geçici önemsiz ve çirkin şeyleri tercih eder bir yapısı vardır. Nefsin aklı var mıdır dersek, unutmamalıyız ki nefsimiz bizden bir parçadır. Hatta nefsimiz bizim bir parçamızdan daha ötedir. Bizi nefsimizden ayıran nefsimizin kötü arzularıdır. Nefsimiz kötü arzularından dolayı özümüz olan ruhumuzla daima bir çatışma halindedir. Çünkü ruhumuz nuranidir, yani tertemizdir. Bu nedenle aralarında çok büyük bir savaş süregelir ve taki kulun nefsi, kulun aklıselimine teslim olana kadar bu böyle süre gider. İşte nefsimiz yüce Mevla’mızın yardımı ve bizim gayretimizle iyiliklerle terbiye olunca, ruhumuz tam manasıyla nefsimizi kabullenir ve bu manada doğruyu ve huzuru bulan nefiste ruhu kabullenir. O zaman nefis tam manasıyla bizim bir parçamız olur ve ruhumuz nefis, nefis ise tam manasıyla ruhumuz, yani biz olmuş olur. İşte bir kul Mevla’mıza ancak bu bütünleşme sonucu gerçek bir kul olabilir.
Şimdi yukarıda zikrettiğimiz soruya cevabı verebiliriz. Yüce Mevla’mızın Ey mutmain olmuş nefis diye nida buyurduğu kullar ruhuyla nefsini bir birine kaynaştırmış, yani nefsini terbiye etmiş kullardır.
Özetle, bizler nefsimize zulüm etmemeliyiz, fakat tatmini çok zor olan ve terbiye olmadığı takdirde tatmin olmak nedir bilmeyen nefsimizin her dediğinin peşinden de koşmamalıyız. İşte bu noktada aklıselim olan kulun aklı ve iradesi devreye girmektedir. Şüphesiz aklıselim bir kul niyetinde samimi olur ise Rahmani Rahim Mevla’sı ona yardım edecektir ve o kul dilediği ölçüye, yani kulluğa en güzel bir şekilde ulaşacaktır.
(52) Kütübü site Hadis no:5363),
(53) Nesâi, Zekât 66, (5,79)Hadisi Buhari, bab (Libas 1
(54) Fecr Süresi,89/ 27