Olum ve Oğlum
Olum ve Oğlum
Ne yaman ciğkofteymiş ki bu olum
Şalgam suları iniyor şakaklarımdan
ben hala susuyorum
Gozlerimle taşlarcasına bir kor kuyuyu
Nerde kaldı bire saka kuşu
Su gibi bildiğin o su kasidesi?
Ve dudaklarımı sevsinler
bir barut bulutuyla sanki
ortadan bicilmiş bir guneş
Aynı cığlığı mı ezberleyecek dersin
akşamcılar akşama tovbe edinceye dek
Duzayaktı Attar A'met Efendiden Kartal Baba Tekkesine
Bu seferki yolum ise
ardımdan gelen kolun
olusıra yuruyen
kilden, kirloz bir bayrak
epiy de yokuş ustelik
ve giderayak
Sırtına vurmuş yada
buruşuk bir şipka biberini
Meyvahoşa koşturuyor
mork cizmeleriyle bir kırkayak
Nasıl koşturduysa tulumbacılar eskiden
yeşil karga tulumbalarını yangına
Yandım diye boğurmuşum
Boğrum yiyince boğrumden
o ciğkofteyi
YANDIM
Oylebi kuşaktık ki biz oğlum
yine de sen oluyorsun
boynuna sarılınca ben
Ve o domuz var ya İncildeki
cumle gunahı yuklenip
ucuruma atlayan domuz
Biz oyle bilem olamıyoruz
Meşksiz aşklarla senlerin
başına tacettiğimiz
o guzelim elmayı
Utanmadan o ulusal
akbabamıza sunuyoruz
kellerinizle birlikte
Bu gidişle korkarım
bi tek ses kalacak bizden
tıkırtısı farenin
Kendi tahta kuyruğunu kemiren
Cama vurulmuş guneş kırıldı
Nar daneleri dokuldu suya
Yandım diye boğuruyorum
Ama bu kırkayak oynunda
Oyle yakın ki olumle oğlum
Uyak oluvermişler adeta
Ben ne demeye hala
Sozumona bir inci gibi
Acının yanardağ bardağında
Kendi kendime eriyim?
Oysa bu dunya denen ağacın
Turkiye denen catağında
Oyle bir oğul var ki oğul
Olume değil, olume
Yaşanmaya bi olum bal
Cama vurulmuş guneş kırıldı
Nar daneleri dokuldu suya
Gayrı adam oldu diye babam
Oğlum beni sevse ya