bilgiliadam
Yeni Üye
Orhan Peker Hakkında orhan pekerin hayatı orhan peker hayatı peker eserleri in eserleri in Bir çocuk gördüm uzaklarda Azıcık çocuk, biraz adam, azıcık hiçti Ellerinde yaşlı süre demetleri Daha önce denenmemiş yeni bir yol seçti Bir çocuk sevdim uzaklarda Bir elinde yarın, öbür elinde dün Erken ihtiyarlamaktan yarı biraz dertli Dünyanın haline bakıp güldü geçti Yeniden aynı çocuktu Bu dünya bir güzel dünya, Bu dünya sarhoş dünyadiyerek yaşamı tiye alan Realist yanım bir yandan, hala o alıngan, çocuk tarafım eskisi gibi Şu yolculukları ciddiye aldığım işi daha fazla öğrenmek, daha iyi edebilmek için göze almıştımdiyen Orhan Peker'den başka biri değildi Cornelius'a MektuplarHani bir takım şeyler vardır, yitirildiğinde anlaşılır ya değeri Lakin nafile! Ben de yakın zamana değin fazla aramıştım Neden sonra yeniden İmren Erşen yetişmişti imdadıma Evet aradığımı bulmuştum: Cornelius'a Mektuplar Benim gibi okuma özürlü biri konu sanat, hele de fotoğraf olunca, gecenin karanlığında bir solukta okuyuverdi Dolduramaz boşluğunu ne esas, ne gardaş Bu en hoş, bu en sıcak duygudur dost şiirindeki gibi bir dostluktur bu Aşık Veysel'in kara toprağa sarıldığı gibi o da Cornelius'a sarılmıştır Ünlü artist Orhan Peker'in yatılı Avusturya Lisesi'nden arkadaşıdır Cornelius Bir ömür boyu sürecektir bu kadim dostluk Tıpatıp Van Gogh'un, kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplar gibi Orhan Peker de ölümüne değin Cornelius'a yazmıştır Esnasında badana sipariş etmiş, şahaserler yaratacağızdiye eklemiş; sırasında borç istemiş, esnasında fikirlerini paylaşmıştır Gün olmuş, bir mektubunda 'Cornelius bursu' böylece beni fiziki ve manevi destekleyerek olağan süresini doldurmuş oluyordiye eklemiştir Arkadaş'a yazılmış kitap dolusu bu mektuplarda Orhan Peker sevincini, tasasını, resimlerinin serüvenini, sırasında aşklarını, yaklaşık olarak hayatını tüm samimiyetiyle anlatmıştır Ben de mektuplardaki satır aralarından yola çıkarak üstelik bu pencereden Orhan Peker'i tanımaya, tanıtmaya çalışacağım Peker'i başlangıçta Diğer, Farklıyazısı ile anmıştık Dostça olmayan sanatta meslek değilAkşama değin resim yiyip içen; fotoğraf yapma sanat yapmaneşesini hiçbir süre kaybetmeyen bir ressam Orhan Peker Akademi'den yeni mezun olduğu sıralarda Daha nonfigüratif olamadık Olmaya da şimdilik niyetli değilimdiyen Peker hiçbir zaman da olmamıştır Çünkü o daima yalansız, dolansız resmin ardından koşmuş, dürüst olmuş; arkadaşça olmayan sanatta iş değil!demiştir Hayatını galip gelmek için yaptığı çevirmenlik, memuriyet gibi sanat dışı işlerde disiplin denen beladanhep şikayet etmiş; buna karşılık sanatında disiplini, çalışmayı hiç elden bırakmamıştır O Kadar oysa, Gülibikgibi kitap ilüstrasyonlarında resimlerin ve yazıların dizilişinden harf puntolarına değin özenle ilgilenmeyi ihmal etmemiştir Avusturya'da Rembrandt, Tiziano ve Bruegel ile burun buruna gelirken, Paris'te 1953'lerde Picasso, Braque ve Matisse'in hakimiyetinden şikayet etmiş, genç bir sanatkâr olarak Paris'te varolma savaşı vermiş; mektubunda Büyük ümitler Korkunç hakikatlerin sokaklarında sürttüm durdumdemiştir Van Gogh gibi bu dünyada fotoğraf yapmasaydı, hiçbir işe yaramayacağını düşünür Orhan Peker İspanyol DefteriTurizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda çalıştığı yıllarda İspanya hükümetinin bursuyla Madrid'e gider Burada Hocası Bedri Rahmi'nin Onlar grubunun kuruluşunda işaret ettiği El Greco öncelikle edinmek üzere Prado Müzesi'ndeki ustaları izler Kopya gerçekleştirmek ayrıca duygu keza de teknik bakımından yardımsever oluyor Tabii zorla değil de aşkla yapılırsadiyerek El Greco'dan kopyalar yapar öte yandan resminin üstüne El Turco com El Greco(Bir Türk El Greco'ya Aleyhinde) yazarak yaklaşık olarak El Greco'ya meydan okur Benzeri Matadorun boğaya meydan okuması gibi yiğitçe, korkusuzca Matadorun ölümle dansı olan boğa güreşlerini izler İspanya'da Burada çizdiği desenleri topladığı defter İspanyol Defteriadı aşağı 1995 yılında YKY* tarafından basılır İspanyada bir yandan hayatın içine karışırken diğer yandan da flamenko eşliğinde içki ile fazlaca haşır neşir olur 1964 yılında içki ile ilgili olarak bu gidişin doğru olmadığını biliyorsam da yine de içmek geliyor içimdender Montparnasse'daki Cafe Dome'da Modigliani'nin, Malaga'da Picasso'nun şerefine kaldırır kadehini Picasso ile ilgili olarak Malaga deli batmış, çılgın bir yer Picasso ama burada doğabilirdi!der İspanya'dan yazdığı bir mektubunda bilirsin ben bu baskı işlerini severim Bir sanatkâr olarak belki de bu tarafım ağır basmaktadırdiyen Orhan Peker, başta ellerinde hortumlar sağa sola koşuşturan tulumbacıları, (itfaiyeciler) iri gagalarıyla şomağızlı kara kargaları, arka arkaya vermiş mandaları resmeder litografilerinde Atları, güvercinleri kazır gravür plakalarına Ak kağıda damlayan siyah mürekkep lekelerinin gezindiği gibi gezinir baskı resimlerinde Benim için sevinç: Resim yerine getirmek Sanat herşeyden önce, kalple kafa aralarında gerçekleşiyor Bundan bir denge, bir armoni dahil etmemek basit yok Bir sürü abstre ressamın resimlerinde seyirciyi sıkan herhalde şekilci, hatta bir çeşitlilik akademik oluşlarıdır'İki karpuzun bir koltuğa sığmadığı' gibi iki karpuz dilimini de bir tuvale sığdırmak handiyse imkansızdır Ama imkansızların ressamı Peker aklının ve bileğinin gücüyle beyaz bir leke içerisinde iki kırmızı karpuz dilimini tuvale resmedecektir Mandaların başı ile sırtı aralarında bulunan boyun kısmı yay biçiminde çöküktür Mandaların boynuzu boyun çizgisinin yerini almışcasına paralel bir formda resme yerleşerek biçim sadeleşir Orhan Peker'in resimlerinde birincil bakışta formu kütle şeklinde bir iyice algılar, detayları göremezsiniz Algıyı rahatsız eden karışık çizgiler, lekeler tek tek ayıklanarak, biçim, yeni bir düzende soyut bir leke tadında baştan var olur İmbikten damıtılmışcasına bir saflık, bir sadelik laf konusudur Kedi sırasında top gibi yuvarlak bir biçime girmiş, kafası, gözü, ayakları ve kuyruğu saklanmıştır Güya o anda karşınızda soyut bir fotoğraf yatmaktadır Fakat tedbirli bakıldığında neden sonradan anlaşılacaktır figür Tüm bu uzuvlar tıpatıp bir şefin senfoni orkestrasını yönetmesi gibi resmin boyunduruğu altına girer ve farkedilmeyi beklerler Paletinden eksik olmayan renkleri yeniden mektubundan anlıyoruz: Fildişi siyahı, Titan beyazı, Van Dyckkahverengisi (acı kahverengi), Vermillonkırmızısı Bu renkler olmazsa olmazlardandır!; o kadar fakat, bunların dışındaki renklerin seçimini Cornelius'a bırakmıştır Resim benim için bir varolma meselesidir Yani ben resim yaparken kendimi mevcut hissederimder bunun felekolduğunu düşünür Benim için sevinç: Resim gerçekleştirmekder Sanat olur ya bir çeşitlilik tatmindir, rahatlamadır Lakin usta için mi, seyirci için mi? Gelmiş geçmiş tüm iyi sanatçılar acı çekmediler midiyerek yüreğinde duyduğu sızıyı açığa vurur Zaten Peker'in gözlerine özenli bakıldığında o gözlerden yansıyanın yalnız ve yalnız keder olduğu kavranabilir Şairressam İlhan Berk'in dediği gibi Hüznü, acıyı kazımaya gelmiştir yarıOrhan Peker bir sergisinden bahsederken Ne yazık fakat bu köpekle oynayan çocuğu da satın aldılar Halbuki bu çocuk benim oğlumdur Benim böyle bir oğlum vardır Şayet de Gümbet'te karpuz yiyen çocukturdiyerek resmindeki figürleri esnasında kendi çocuğu gibi sahiplenmiştir Gerçeklerin en büyüğüdediği ölüm onun peşini bırakmaz 1967 yılında evlendiği eşi Özden ile 1973 yılında yolları ayrılır Yalnızlık fena şey Yalnız içilen içkinin bile tadı olmuyorder Takvimler 1974 yılının sonlarını gösterdiğinde yazdığı bir mektupta Hiç unutmam, Kastamonu köylerinden birinde fazla yaşlı bir kadına rastlamıştık Ona, 'Hala ölmedin mi teyze?' diye takılanlara başını dikey tutarak: 'Durun bakalım hele, yollar kalabalık' diye yanıt veriyordu Biliyorsun ben de Durun bakalım, yapılacak resimler var' diyorumdiye yazmıştır Sen beni yalnızca desteklemekle kalmamış, bana başından beri inanmıştın Bildiğin gibi ben de bu işi hiç bırakmadan bugünlere vardım Ama tabii yola sürdürmek lüzum Daha yol uzunder İstanbul'a yerleşir, ikinci evliliğini yapar İstanbul düzenine, daha açıkçası vefasız İstanbul'a alışmak kuvvet Bir hay huy gidiyor buralardaderken dahası, sağlığı içten içe elden gitmekte, dağların karı yavaş yavaş erimektedir Gerçeklerin en büyüğü dediği vefatonun peşini bırakmaz Ne yalan söyleyim Peker sergisinden aldığım hazzı Picasso sergisinde bulamadım Orhan Peker 18 Şubat 1973 tarihinde Köln'den Hamburg'da yaşamış arkadaşı Cornelius'a yazdığı mektupta, Emil Nolde'nin retrospektif sergisinden Tabii leziz bir sergi Sebebi de besbelli: adam içtenlikle iri bir hayatı bu yolda harcamışdiyerek bahseder Gün olmuş devran dönmüştür Şu Anda sıra Orhan Peker'e gelmiştir Mart ayında İstanbul'daki Picasso sergisini izlemek niyetiyle çıktığımız sanat yolculuğunda, ne büyük tesadüftür fakat Beşiktaş Belediyesi'ne ait MKM Kültür Merkezi'ndeki sanat galerisinde Orhan Peker'in leziz bir retrospektif sergisini izleme fırsatı bulduk Ne yalan söyleyim Peker sergisinden aldığım hazzı Picasso sergisinde bulamadım Başka, Öbürresimlerdi onlar Sergi salonunu bulmakta epey zorlandım oysa ki İstanbul'a girişimizde Fatih Köprüsü'nün üzerinden aşarak Avrupa yakasına adım atar atmaz yoldan görmüştük bu yeni Kültür Merkezi'ni Ne yazık ki ertesi gün Beşiktaş güzergahından geçerek çok zorlama bulmuştum bu adresi Galeri gerçekte nefisti Girişte Ara Güler'in çektiği büyük boyutlu fotoğraflar ve açıklamalar karşılıyordu sanatseverleri Baskı resimler ve İspanyol Defterindeki desenleri salonun sağındaki bölümde idi Bizim salona girdiğimiz sırada, Orhan Peker'in Akademi'den dönem arkadaşı meşhur sanatçı Adnan Çoker de sergiyi geziyordu Tabii, bizim iki yaşındaki delikanlı bebek arabasından kurtulur kurtulmaz başladı salonda koşturmaya Hem koşturuyor ayrıca de dili döndüğünce mırıldanıyor, zaman zaman da avazı çıktığı değin bağırıyordu Geniş salonda öteki bölümlerden birinin ardından Adnan Çoker'in sesi duyuldu: Sessiz olalım lütfenBu uyarıyı bizim ufaklık duymamışolacak, bağırmaya devam ediyordu giderken gelen galeri görevlisinden ikinci uyarıyı almıştık ama, eşim hışımla soluğu Adnan Çoker'in yanına aldı; birazdan bir kasırga kopabilirdi Doğrusu benim kaybedecek bir tek dakikam bile yoktu; sergiyi izlemeye devam ettim Niçin daha sonra sıra Adnan Çoker'in de bulunduğu bölümdeki Orhan Peker resimlerini izlemeye gelmişti fakat, diğer taraftan ne göreyim; ilk önce 7 yaşındaki kızım Şatafat ile eşim koyu bir sohbete dalmışlar Adnan Çoker büyük bir sabırla Görkem'in ellerinden tutmuş resimlerle ilgili kızıma sorular soruyor, az daha onun görsel zekasını ölçmeye çabalıyordu Ihtişam bu sorucevapyarışmasından büyük bir keyif almış olacak oysa, benim kulağıma eğilerek Baba Amca'ya söyle de daha diğer resimler hakkında da soru sorsundiye hayıflanıyordu Sağolsun Adnan Çoker de Görkem'in bu ricasını kırmıyor, Batı'daki müzelerde bu nesil eğitimin mektep öncesi yaşlarda başlatıldığını anlatıyordu giderken Erdal İnönü ve eşi de salona girmiş, bir bir Orhan Peker'in kimsesiz kalan resimlerini izliyorlardı Bense Peker'in fırçasının dolaştığı gibi dolaşıyordum o tuvallerin üzerinde Vermillonkırmızısı kullanılarak bir atın hüznü gözlerine nasıl yansır Yine benzer ateş kırmızısı vazodaki çiçekler bir öyle suskun, bir öyle boynunu bükmüş Başka(kedisinin adı) beyaz patilerini başının altına sıkıştırmış, bulabilene aşk olsun Sanki aynı beyaz gövdeyi paylaşan iki siyah koç başı; biri profilden, diğeri cepheden bakmakta Yeşil ve kahverengi sadece iki rengin başat olduğu, ancak kendi içinde bir öyle renkli, bir öyle hareketli, gölgelik aşağıda başını çevirmiş size bakan ürkek gözlerle bir oğlak Yeşilin tonlarına yakında olacak olan bir grilikte, sırtındaki heybesi yere değdi değecek arkadaşım eşşekKırmızı şezlongta Başka, Gramofon dinlerken Başka, anlayacağınız Diğer, Farklı resimlerdi onlar Her Zaman bir sessizlik, defalarca bir sensizlikanlatır resimleri Atları boynunu bükmüş, yorulmuş, azıcık hüzünlü; güvercinleri üşümüş, birbirine sokulmuş, bir at ve yere çökmüş bir manda, doğru içe karşılıklı dertleşir gibi O çocuk horozunu bağrına basmış, köpeği ile arasında kadim bir arkadaşlık kurmuş, güya azıcık gözü yaşlı Matadorun resimle dansını gördüm bu resimlerde En küçük bir çalım, en ufak bir göz boyama olmaksızın Ve yüreğini gördüm Peker'in; çocuksu, sevgi doymuş Ve yorulmaz azmini gördüm Daha da ötesi yavuklusu resme sevdasını gördüm Lakin bu sevdaya ihanet ettiğini hiç mi hiç görmedim Sezen Aksu'nun, yazımın girişindeki, Bir Çocuk Sevdimparçasının Orhan Peker'e yakıştığını düşünüyorum Büyük sanatçı Orhan Peker'e saygılarımla Kaynakça: 1993 yılında Yapı Kredi Yayınları (YKY) göre bastırılan Orhan Peker Cornelius'a Mektuplarkitabı