iltasyazilim
Yeni Üye
ORHAN VELİ KANIK
Türk şair, yazan
Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde, İstanbul ’un Beykoz semtine yan Yalıköyü'nde dünyaya geldi Cumhurbaşkanlığı Harmoni Orkestrası şefi, klarnet üstadı Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak dünyaya geldi Mizah yazarı Adnan Veli Kanık'ın ağabeyi olan meşhur şairin, Füruzan (Yolyapan) adlı bir de kızkardeşi vardı
Günümüzde Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün bulunduğu, Anafartalar İlkokulu'nun esas sınıfıyla temel eğitimine başlayan Orhan Veli, 1921 yılında, ilköğrenimi için Galatasaray Lisesi'ne gönderildi Dördüncü sınıfa dek bu okula devam ettikten daha sonra, 1925 yılında, babasının Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği'ne tayini sebebiyle, ailesiyle birlikte Ankara'ya taşındı Burada, Gazi İlkokulu'nu bitiren Orhan Veli, orta öğrenimi için yatılı olarak Ankara Erkek Lisesi'ne gitti
Hemen Şimdi ilkokul çağındayken okumayla başlayan edebiyat aşkı, ardından satırlara döküldü Onun edebiyata ilgisini birincil fark eden birey, ilkokul öğretmeni Sedat Bey oldu ve bu konuda kabiliyetli gördüğü öğrencisini kesintisiz yazmaya özendirme etti Bu sayede, şairin çocukluk çağında kaleme aldığı birincil öyküsü, Çocuk Dünyasıadında, eski yazıyla basılan bir dergide yayımlandı Ankara'da geçen lise yıllarında, başlangıçta Oktay Rıfat Horozcu'yla tanışan Orhan Veli'nin, sonrasında Melih Cevdet Anday'la arkadaş olması, edebi kariyerinin başlangıcı oldu Müşterek duygu ve düşüncelerle ast oldukları edebiyat zevki, üç arkadaşı en ince ayrıntısına kadar yakınlaştırdı Aralıksız edebiyat ve sanat dünyasındaki son gelişmeleri peşine düşüp takip ediyorlar, dönemin meşhur isimlerini okuyorlar, birçok kültürsanat faaliyetine katılıyor ve yaygın edebi akımlar hakkında ateşli tartışmalar yapıyorlardı
Sonraları Türk edebiyat tarihinde kayda değer bir açılıma neden olacak bu isimler, kendi edebi ve düşünsel görüşlerini açıklama edebilmek ve kaleme aldıkları yazıları, şiirleri yayımlayabilmek maksadıyla, Ankara Lisesi okul kooperatifinin finansörlüğünde, Sesimizadını verdikleri bir dergi çıkarmaya başladılar bu vesileyle, okul arkadaşı Hıfzı Oğuz Bekata'nın etkisinde kalarak, düz yazıdan manzumeye geçen Orhan Veli'nin ilk şiirleri bu dergide basıldı Tekrar, Ben Orhan Veliadlı manzumesinde, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat'la olan yakın arkadaşlığını ifade etmişti Üç genç şair, çıktıkları bu edebiyat serüveninde, öğretmenleri aralarında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar öncelikle elde etmek üzere, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun büyük desteğini görmüşlerdi
1933 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra, İstanbul'a geri döndü ve yüksek öğrenimine İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümünde devam etti Yazmaya olan düşkünlüğünden vazgeçmeyen genç şair, üniversite döneminde de oldukça aktif bir şahsiyet sergiledi Kendi fakültesinin öğrenci grubu başkanı seçilmesinin yanı sıra, eski okulu olan Galatasaray Lisesi'nde, yardımcı hoca statüsünde ödev almaya başlamıştı Fakat, 1936 yılında, lisans eğitimini bırakmaya karar verdi ve ertesi yıl Ankara'ya geri döndü Başkentte bir vakit, PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Nizamlar Bürosu'nda memurluk yaptı Aynı sene, şairin yazınsal kimliğini bütünüyle ifade eden, biçim ve üslup bakımından tarzını bulmuş olan birincil şiirleri (Oaristys, Kara Sağan, Eldorado ve Düşüncelerimin Başucunda), Nahit Sırrı Örik'in desteğiyle, Varlıkdergisinde yayımlandı Genel Olarak aşk, istek, çocukluk anıları gibi temaları yoğun bir duygusallıkla işlediği bu şiirlerin büyük bir kısmında, Mehmet Ali Selmahlasını kullandı Aruz ve hece vezninin, herzamanki şiir kalıplarının özelliklerini biliyordu Adını edebiyat çevrelerine duyurmayı başaran Orhan Veli, 19361942 yılları arasında, dönemin popüler kültürsanat dergilerinden İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, Inkilapçı Gençlik, Demet, İşte ve Aile'de manzume ve düz yazılarıyla yer aldı
1941 yılına gelindiğinde, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte çıkardıkları Garipadlı şiir kitabıyla, Türk edebiyat tarihinde, Garipçilik(Birinci Yeniolarak da bilinir) adı bahşedilen yeni bir şiir akımı başlattılar Şiirde biçimsel kuralların gerekliliğini yok sayan bu yeni manzara açısına tarafından, yoğun şekilde Arapça ve Farsçanın etkisi aşağı kalan şiir dünyası, bundan böyle arınmak, canlandırmak ve kendi diline, milletine özgü bir üslup elde etmek zorundaydı Irk dilinde, yalın bir ifade tarzıyla manzumeler kaleme alan Garipçiler, hicivsel unsurlar ve mizah öğeleri uygulamak suretiyle, gündelik olayların da bahis konusu yapılabileceğini gözler önüne serdiler Orhan Veli, Acayip'in kendisi göre kaleme alınan önsözünde, hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığını söylüyor ve onlara göre şiirin, insanın beş duyusuna yok, beynine seslenen bir söz sanatı olduğunu ifade ediyordu Şiire, hakim sınıfların beğenilerinin sonucu yerleşen kalıplaşmış öğeler kaldırılmalı, şairaneliğe son verilmeli ve şiir toplumun çoğunluğuna seslenmeliydi Bu maksat da ancak yeni yollar ve yeni araçlarla gerçekleştirilebilirdi
II Dünya Savaşı'nın neden olduğu gerginlik nedeniyle uzatılan askerlik görevini, 1945 yılında, yedek subay rütbesiyle tamamlayan Orhan Veli, Ankara'ya dönerek, Ulusal Eğitim Bakanlığı Çeviri Bürosu'nda çevirmenlik yapmaya başladı Burada, Azra Erhat, Oktay Rıfat ve Erol Güney ile birlikte iki taraflı tercüme çalışmaları yürüttürken, 1947 yılında, Reşat Şemsettin Sirer'in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla birlikte, yeni bakanlık yönetimini antidemokratik ve bağnazdavranmakla suçlayarak, görevinden istifa etti Hemencecik peşinde, Mehmet Ali Aybar kadar yayımlanan, Özgürve Zincirli Hürriyetadlı gazetelerde, siyasal, sosyal, kültürel ve edebi konular üstüne eleştirel yazılar kaleme almaya başladı 1948 yılında ise, bir zaman, Halk gazetesinde, Gezgin Notlarıbaşlığı aşağı makaleler yazdı
1 Ocak 1949 tarihinde, iki sayfalık Yaprakadlı kültürsanat dergisini çıkarmaya başladı Onbeş günde bir yayımlanan derginin ömrü, finansman sorunu sebebiyle kısa sürdü ve yirmisekiz sayıyla sınırlı kaldı Dönemin düşünsel ve sanatsal yaşantısı üzerinde önemli bir yer edinmiş olan Yaprak'ın yayım hayatı, 15 Haziran 1950 tarihinde sona erince, ünlü şair, İstanbul'a taşınmaya karar verdi Benzer yıl, Nazım Hikmet'in yazılarından nedeniyle mahkûm edilmesini protesto etti ve düşünce özgürlüğüne imkân verilmediğini öne sürerek, yakın dostları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte, şairin bağımsızlık bırakılması için üç gün boyunca özlem grevi yaptı Bu eylemiyle, siyaset ve edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı
Aynı yılın Kasım ayında, bir haftalığına Ankara'ya geldi 10 Kasım 1950 gecesinde, yenileme için kazılmış, ancak üzeri kapatılmamış bir çukura düşerek ayağını incitti Gerisinde İstanbul'a dönen ünlü şair, bir arkadaş ziyareti sırasında aniden fenalaşması üzerine kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde, beyin kanaması sonucu girdiği komada hayatını kaybetti Türk edebiyat camiasını derin bir yasa boğan ölümünün arkasından, geniş bir katılıma sahne olan cenazesi, Rumelihisarı'nda bulunan Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi Yakın arkadaşları göre, 1 Şubat 1951 tarihinde, en verimli çağında hayata veda eden şairin anısına Son Yaprakadlı tek baskılık bir dergi yayımlandı
Bilhassa Varlık dergisindeki şiirleriyle büyük ilgi gören Orhan Veli, 36 yıllık yaşamı her tarafında, lüzum eserleriyle gerekse düşünceleriyle, sağlığında ve ölümünden sonra kendinden çok laf ettiren şairlerden biri olmuştur Türk edebiyat tarihinde, reformcu fikirlerin ilk savunucularından biridir Özellikle Garipçilik akımının önderi olarak, şiirin ölçü, kafiye gibi olağan klişelerden, kalıplardan ve kurallardan bağımsızlaşarak da yazılabileceğini göstermiş; eserlerinde ağır sanatsal ifadeler, kalıplaşmış benzetmeler yerine, daha basit ve yalın olan halk müziği dilini kullanmayı benimsemiştir Eserlerinde, zaman zaman hicivsel bir üslup ile mizah öğelerinden yararlanmıştır Gündelik hayatın her yönünün şiire konu olabileceğini savunmuş ve kendini belli bir duygu ya da düşünceyle sınırlamamıştır Amacı, okura biçimsel bir şaheser arzetmek değil, anlatmak istediklerini hissettirebilmektir Dolayısıyla, hazır söze lüzum yoktur böylece, konuşur gibi kaleme aldığı şiirleriyle, ilk önce Orhan Seyfi Orhon almak üzere, bazı kesimler tarafından, şiir yazımını bu dek basitleştirdiği için oldukça fazla şekilde eleştirilmiştir
Sanatta toplum misyonunu ön plana çıkarmış olan Orhan Veli, edebi çevrelerden ziyade halka hitap etmeyi seçim etmiştir Şiirin kısır bir döngü içerisinde kalmaması gerektiği düşüncesiyle, durmadan kendini ve kalemini geliştirmeye çalışmıştır Moliere, Rimbaud, Musset, Gogol, La Fontaine, JeanPaul Sartre gibi dünyaca meşhur yazarların eserlerinden çeviriler yapmıştır Çocuk hikâyeleri yazan La Fontaine ile Nasreddin Hoca öykülerini, şiirsel forma dönüştürmüştür Önemli eserlerinden bazıları İngilizce, Fransızca, Rusça ve Yunanca gibi dillere çevrilmiştir Eserlerinde, özellikle İstanbul'a aşk derecesindeki tutkusu dikkat çekmektedir
Orhan Veli, askerlik yaptığı dönemde, hayat hikâyesini özet olarak şu şekilde özetlemiştir: 1914'te doğdum 1 yaşında kurbağadan korktum 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım 13'te Oktay Rıfat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım 17 yaşında bara gittim 18'de rakıya başladım 19'dan sonra boşluk ihtilal başlar 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve yokluk çekmesini öğrendim 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti Fazla aşık oldum Hiç evlenmedim, şu anda askerim
Eserleri:
Şiir:
Garip (1941 Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu ile birlikte)
Vazgeçemediğim (1945)
Destan Gibi (1946)
Yenisi (1947)
Karşısında (1949)
Düzyazı:
La Fontaine Masalları (1948)
Nasrettin Öğretmen Hikayeleri (1949 manzum hikaye)
Nesir Yazıları (1953)
Edebiyat Dünyamız (1975)
Fransız Şiiri Antolojisi (1947 derleme)
Çeviri:
Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (Ade Musset'den O Rifat ile, 1943)
Barberine (1944)
Scapin'in Dolapları (Molière'den 1944)
Sicilyalı yoksa Resimli Muhabbet (1944)
Tartuffe (1944)
Versailles Tulûatı (1944)
Üç Hikâye (Gogol'dan Erol Güney ile, 1945)
Turcaret (A R Lesage'dan 1946)
Hamlet ve Venedikli Tüccar (Shakespeare'den Ş Erdeniz ile, 1949)
Batıdan Şiirler (O Rifat ve M Cevdet ile, 1953)
Antigone (J Anouilh'den 1955)
Saygılı Yosma (J P Sartre'dan 1961)
Tüm Çeviri Şiirleri (1982)
El Kapısında (Turgenyev'den 1994) *
Türk şair, yazan
Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde, İstanbul ’un Beykoz semtine yan Yalıköyü'nde dünyaya geldi Cumhurbaşkanlığı Harmoni Orkestrası şefi, klarnet üstadı Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak dünyaya geldi Mizah yazarı Adnan Veli Kanık'ın ağabeyi olan meşhur şairin, Füruzan (Yolyapan) adlı bir de kızkardeşi vardı
Günümüzde Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün bulunduğu, Anafartalar İlkokulu'nun esas sınıfıyla temel eğitimine başlayan Orhan Veli, 1921 yılında, ilköğrenimi için Galatasaray Lisesi'ne gönderildi Dördüncü sınıfa dek bu okula devam ettikten daha sonra, 1925 yılında, babasının Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği'ne tayini sebebiyle, ailesiyle birlikte Ankara'ya taşındı Burada, Gazi İlkokulu'nu bitiren Orhan Veli, orta öğrenimi için yatılı olarak Ankara Erkek Lisesi'ne gitti
Hemen Şimdi ilkokul çağındayken okumayla başlayan edebiyat aşkı, ardından satırlara döküldü Onun edebiyata ilgisini birincil fark eden birey, ilkokul öğretmeni Sedat Bey oldu ve bu konuda kabiliyetli gördüğü öğrencisini kesintisiz yazmaya özendirme etti Bu sayede, şairin çocukluk çağında kaleme aldığı birincil öyküsü, Çocuk Dünyasıadında, eski yazıyla basılan bir dergide yayımlandı Ankara'da geçen lise yıllarında, başlangıçta Oktay Rıfat Horozcu'yla tanışan Orhan Veli'nin, sonrasında Melih Cevdet Anday'la arkadaş olması, edebi kariyerinin başlangıcı oldu Müşterek duygu ve düşüncelerle ast oldukları edebiyat zevki, üç arkadaşı en ince ayrıntısına kadar yakınlaştırdı Aralıksız edebiyat ve sanat dünyasındaki son gelişmeleri peşine düşüp takip ediyorlar, dönemin meşhur isimlerini okuyorlar, birçok kültürsanat faaliyetine katılıyor ve yaygın edebi akımlar hakkında ateşli tartışmalar yapıyorlardı
Sonraları Türk edebiyat tarihinde kayda değer bir açılıma neden olacak bu isimler, kendi edebi ve düşünsel görüşlerini açıklama edebilmek ve kaleme aldıkları yazıları, şiirleri yayımlayabilmek maksadıyla, Ankara Lisesi okul kooperatifinin finansörlüğünde, Sesimizadını verdikleri bir dergi çıkarmaya başladılar bu vesileyle, okul arkadaşı Hıfzı Oğuz Bekata'nın etkisinde kalarak, düz yazıdan manzumeye geçen Orhan Veli'nin ilk şiirleri bu dergide basıldı Tekrar, Ben Orhan Veliadlı manzumesinde, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat'la olan yakın arkadaşlığını ifade etmişti Üç genç şair, çıktıkları bu edebiyat serüveninde, öğretmenleri aralarında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar öncelikle elde etmek üzere, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun büyük desteğini görmüşlerdi
1933 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra, İstanbul'a geri döndü ve yüksek öğrenimine İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümünde devam etti Yazmaya olan düşkünlüğünden vazgeçmeyen genç şair, üniversite döneminde de oldukça aktif bir şahsiyet sergiledi Kendi fakültesinin öğrenci grubu başkanı seçilmesinin yanı sıra, eski okulu olan Galatasaray Lisesi'nde, yardımcı hoca statüsünde ödev almaya başlamıştı Fakat, 1936 yılında, lisans eğitimini bırakmaya karar verdi ve ertesi yıl Ankara'ya geri döndü Başkentte bir vakit, PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Nizamlar Bürosu'nda memurluk yaptı Aynı sene, şairin yazınsal kimliğini bütünüyle ifade eden, biçim ve üslup bakımından tarzını bulmuş olan birincil şiirleri (Oaristys, Kara Sağan, Eldorado ve Düşüncelerimin Başucunda), Nahit Sırrı Örik'in desteğiyle, Varlıkdergisinde yayımlandı Genel Olarak aşk, istek, çocukluk anıları gibi temaları yoğun bir duygusallıkla işlediği bu şiirlerin büyük bir kısmında, Mehmet Ali Selmahlasını kullandı Aruz ve hece vezninin, herzamanki şiir kalıplarının özelliklerini biliyordu Adını edebiyat çevrelerine duyurmayı başaran Orhan Veli, 19361942 yılları arasında, dönemin popüler kültürsanat dergilerinden İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, Inkilapçı Gençlik, Demet, İşte ve Aile'de manzume ve düz yazılarıyla yer aldı
1941 yılına gelindiğinde, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte çıkardıkları Garipadlı şiir kitabıyla, Türk edebiyat tarihinde, Garipçilik(Birinci Yeniolarak da bilinir) adı bahşedilen yeni bir şiir akımı başlattılar Şiirde biçimsel kuralların gerekliliğini yok sayan bu yeni manzara açısına tarafından, yoğun şekilde Arapça ve Farsçanın etkisi aşağı kalan şiir dünyası, bundan böyle arınmak, canlandırmak ve kendi diline, milletine özgü bir üslup elde etmek zorundaydı Irk dilinde, yalın bir ifade tarzıyla manzumeler kaleme alan Garipçiler, hicivsel unsurlar ve mizah öğeleri uygulamak suretiyle, gündelik olayların da bahis konusu yapılabileceğini gözler önüne serdiler Orhan Veli, Acayip'in kendisi göre kaleme alınan önsözünde, hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığını söylüyor ve onlara göre şiirin, insanın beş duyusuna yok, beynine seslenen bir söz sanatı olduğunu ifade ediyordu Şiire, hakim sınıfların beğenilerinin sonucu yerleşen kalıplaşmış öğeler kaldırılmalı, şairaneliğe son verilmeli ve şiir toplumun çoğunluğuna seslenmeliydi Bu maksat da ancak yeni yollar ve yeni araçlarla gerçekleştirilebilirdi
II Dünya Savaşı'nın neden olduğu gerginlik nedeniyle uzatılan askerlik görevini, 1945 yılında, yedek subay rütbesiyle tamamlayan Orhan Veli, Ankara'ya dönerek, Ulusal Eğitim Bakanlığı Çeviri Bürosu'nda çevirmenlik yapmaya başladı Burada, Azra Erhat, Oktay Rıfat ve Erol Güney ile birlikte iki taraflı tercüme çalışmaları yürüttürken, 1947 yılında, Reşat Şemsettin Sirer'in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla birlikte, yeni bakanlık yönetimini antidemokratik ve bağnazdavranmakla suçlayarak, görevinden istifa etti Hemencecik peşinde, Mehmet Ali Aybar kadar yayımlanan, Özgürve Zincirli Hürriyetadlı gazetelerde, siyasal, sosyal, kültürel ve edebi konular üstüne eleştirel yazılar kaleme almaya başladı 1948 yılında ise, bir zaman, Halk gazetesinde, Gezgin Notlarıbaşlığı aşağı makaleler yazdı
1 Ocak 1949 tarihinde, iki sayfalık Yaprakadlı kültürsanat dergisini çıkarmaya başladı Onbeş günde bir yayımlanan derginin ömrü, finansman sorunu sebebiyle kısa sürdü ve yirmisekiz sayıyla sınırlı kaldı Dönemin düşünsel ve sanatsal yaşantısı üzerinde önemli bir yer edinmiş olan Yaprak'ın yayım hayatı, 15 Haziran 1950 tarihinde sona erince, ünlü şair, İstanbul'a taşınmaya karar verdi Benzer yıl, Nazım Hikmet'in yazılarından nedeniyle mahkûm edilmesini protesto etti ve düşünce özgürlüğüne imkân verilmediğini öne sürerek, yakın dostları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte, şairin bağımsızlık bırakılması için üç gün boyunca özlem grevi yaptı Bu eylemiyle, siyaset ve edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı
Aynı yılın Kasım ayında, bir haftalığına Ankara'ya geldi 10 Kasım 1950 gecesinde, yenileme için kazılmış, ancak üzeri kapatılmamış bir çukura düşerek ayağını incitti Gerisinde İstanbul'a dönen ünlü şair, bir arkadaş ziyareti sırasında aniden fenalaşması üzerine kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde, beyin kanaması sonucu girdiği komada hayatını kaybetti Türk edebiyat camiasını derin bir yasa boğan ölümünün arkasından, geniş bir katılıma sahne olan cenazesi, Rumelihisarı'nda bulunan Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi Yakın arkadaşları göre, 1 Şubat 1951 tarihinde, en verimli çağında hayata veda eden şairin anısına Son Yaprakadlı tek baskılık bir dergi yayımlandı
Bilhassa Varlık dergisindeki şiirleriyle büyük ilgi gören Orhan Veli, 36 yıllık yaşamı her tarafında, lüzum eserleriyle gerekse düşünceleriyle, sağlığında ve ölümünden sonra kendinden çok laf ettiren şairlerden biri olmuştur Türk edebiyat tarihinde, reformcu fikirlerin ilk savunucularından biridir Özellikle Garipçilik akımının önderi olarak, şiirin ölçü, kafiye gibi olağan klişelerden, kalıplardan ve kurallardan bağımsızlaşarak da yazılabileceğini göstermiş; eserlerinde ağır sanatsal ifadeler, kalıplaşmış benzetmeler yerine, daha basit ve yalın olan halk müziği dilini kullanmayı benimsemiştir Eserlerinde, zaman zaman hicivsel bir üslup ile mizah öğelerinden yararlanmıştır Gündelik hayatın her yönünün şiire konu olabileceğini savunmuş ve kendini belli bir duygu ya da düşünceyle sınırlamamıştır Amacı, okura biçimsel bir şaheser arzetmek değil, anlatmak istediklerini hissettirebilmektir Dolayısıyla, hazır söze lüzum yoktur böylece, konuşur gibi kaleme aldığı şiirleriyle, ilk önce Orhan Seyfi Orhon almak üzere, bazı kesimler tarafından, şiir yazımını bu dek basitleştirdiği için oldukça fazla şekilde eleştirilmiştir
Sanatta toplum misyonunu ön plana çıkarmış olan Orhan Veli, edebi çevrelerden ziyade halka hitap etmeyi seçim etmiştir Şiirin kısır bir döngü içerisinde kalmaması gerektiği düşüncesiyle, durmadan kendini ve kalemini geliştirmeye çalışmıştır Moliere, Rimbaud, Musset, Gogol, La Fontaine, JeanPaul Sartre gibi dünyaca meşhur yazarların eserlerinden çeviriler yapmıştır Çocuk hikâyeleri yazan La Fontaine ile Nasreddin Hoca öykülerini, şiirsel forma dönüştürmüştür Önemli eserlerinden bazıları İngilizce, Fransızca, Rusça ve Yunanca gibi dillere çevrilmiştir Eserlerinde, özellikle İstanbul'a aşk derecesindeki tutkusu dikkat çekmektedir
Orhan Veli, askerlik yaptığı dönemde, hayat hikâyesini özet olarak şu şekilde özetlemiştir: 1914'te doğdum 1 yaşında kurbağadan korktum 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım 13'te Oktay Rıfat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım 17 yaşında bara gittim 18'de rakıya başladım 19'dan sonra boşluk ihtilal başlar 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve yokluk çekmesini öğrendim 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti Fazla aşık oldum Hiç evlenmedim, şu anda askerim
Eserleri:
Şiir:
Garip (1941 Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu ile birlikte)
Vazgeçemediğim (1945)
Destan Gibi (1946)
Yenisi (1947)
Karşısında (1949)
Düzyazı:
La Fontaine Masalları (1948)
Nasrettin Öğretmen Hikayeleri (1949 manzum hikaye)
Nesir Yazıları (1953)
Edebiyat Dünyamız (1975)
Fransız Şiiri Antolojisi (1947 derleme)
Çeviri:
Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (Ade Musset'den O Rifat ile, 1943)
Barberine (1944)
Scapin'in Dolapları (Molière'den 1944)
Sicilyalı yoksa Resimli Muhabbet (1944)
Tartuffe (1944)
Versailles Tulûatı (1944)
Üç Hikâye (Gogol'dan Erol Güney ile, 1945)
Turcaret (A R Lesage'dan 1946)
Hamlet ve Venedikli Tüccar (Shakespeare'den Ş Erdeniz ile, 1949)
Batıdan Şiirler (O Rifat ve M Cevdet ile, 1953)
Antigone (J Anouilh'den 1955)
Saygılı Yosma (J P Sartre'dan 1961)
Tüm Çeviri Şiirleri (1982)
El Kapısında (Turgenyev'den 1994) *