Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin bugün başlayacak ve üç gün sürecek toplantılarında Osman Kavala ile ilgili alacağı karar, Türkiye'nin Avrupa ile demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile ilgili ilişkilerinde çok daha olumsuz yeni bir sürecin başlangıcını oluşturabilir.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Konsey'i oluşturan 47 ülkenin temsilcileri, Türkiye'nin 4 yıldır cezaevinde tuttuğu Osman Kavala'nın yargılandığı davada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal ettiği gerekçesiyle 'ihlal sürecini' başlatıp başlatmamayı oylayacak.
Üçte iki çoğunluk sağlanması halinde Türkiye'ye yaptırıma varacak bir süreç başlamış olacak. Bu durumda Türkiye, Azerbaycan'dan sonra bu prosedüre tabi tutulan ikinci ülke olacak.
Kavala kararı farklı öneme sahip...
Avrupa Konseyi'nin karar organı olarak görev yapan Bakanlar Komitesi, bugünden itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) verilen ama üye devletlerce bugüne kadar uygulanmamış kararları ele alacak ve bundan sonra atılması gereken adımları kararlaştıracak.
Bu toplantılarda Türkiye, aralarında iş insanı Osman Kavala ile eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın davalarının da olduğu 6 yasal süreçle ilgili yer alacak. Bunlar arasında, AİHM'in 2020 yılının Mayıs ayında sonuçlandırdığı ve Türkiye'nin derhal serbest bırakması gerektiğine hükmettiği ancak Türkiye tarafından uygulanmayan Osman Kavala ile ilgili karar farklı bir öneme sahip.
Bakanlar Komitesi, Eylül ayında yaptığı toplantıda Kavala'nın 30 Kasım'a kadar serbest bırakılmaması durumunda Türkiye'ye karşı 'ihlal süreci' başlatılmasını gündeme alacağını kaydetmişti.
26 Kasım'da yapılan duruşmada, Kavala'nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi gözlerin Strasbourg'da yapılacak toplantılara çevrilmesine neden oldu.
Hukuki süreç nasıl gelişti?
İş insanı ve Anadolu Kültür isimli sivil toplum kuruluşunun kurucusu Osman Kavala, 2013'teki Gezi Parkı protestoları kapsamında Ekim 2017'de anayasal düzeni ve hükümeti ortadan kaldırma suçlarını düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 309 ve 312. Maddelerince tutuklandı. Haziran 2018'de AİHM'e başvuran Kavala, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını da kullandı ancak yüksek mahkeme başvuruyu reddetti.
AİHM, Aralık 2019'da aldığı bir kararla, Osman Kavala'nın tutukluluğunun AİHS'in 5.1, 5.4 ve 18. maddelerine aykırı olduğunu belirtti ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. AİHS'in 18. Maddesi, devletin vatandaşların sahip olduğu hak ve özgürlüklerin kullanımını 'kendi sınırları içerisinde düzenleme bahanesiyle, ulusal mevzuat veya ilkeyi korumak adına, aslında bu hak ve özgürlüklere ilişkin hakkın kullanımını zorlaştırma amacı taşıyan detaylı tedbirler alarak bu hakkı ortadan kaldırmamasını' amaçlıyor.
İki ay gecikmeyle AİHM kararını uygulayan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020'de Kavala'nın beraatine karar verdi ancak aynı gece 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili başka bir dosyadan dolayı Kavala yeniden gözaltına alındı. Anayasal düzeni bozmak suçunun yanına askeri ve siyasal casusluk suçlamasının da eklendiği Osman Kavala'nın yargılandığı Gezi davası, 2021'de Çarşı davası ile de birleştirildi ve tutuklu avukatları ve AİHM'in serbest bırakma çağrıları mahkemelerde yanıt bulmadı.
Bakanlar Komitesi, önce Haziran sonra da Eylül aylarında yaptığı toplantılarda Türkiye'ye kararı uygulama çağrısı yaptı. 16 Eylül toplantısında, Kavala'nın 30 Kasım'a kadar serbest kalmaması durumunda 'ihlal prosedürü' uygulamasına geçeceği uyarısında bulundu.
İhlal prosedürü nasıl işleyecek?
AİHS'e taraf olan ülkeler, AİHM kararlarına uymayı taahhüt etmiş oluyorlar. Ancak özellikle demokratik düzeyleri gelişmemiş, bağımsız ve tarafsız yargı mekanizmalarına sahip olmayan ülkeler, siyasi süreçleri ve aktörleri ilgilendiren davaların sonuçlarını uygulamaya yanaşmayabiliyorlar.
Ulusal çıkarlar ve etnik haklar söz konusu olduğunda bazı AB ülkelerinin de AİHM kararlarına uymadığı biliniyor. Türkiye, kendisine dönük eleştirilere yanıt verirken Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri'nin haklarıyla ilgili AİHM kararlarına uymamasını hatırlatıyor.
AİHM kararlarının uygulanmasını Avrupa Konseyi'nin kuruluş amaçlarının önemli bir parçası olarak gören Strasbourg merkezli kurum, kararların uygulanması için taraf ülkelerle yoğun bir müzakere gerçekleştiriyor ancak yine de karar uygulanmazsa çok sık olmamakla beraber AİHS'in 46. Maddesine dayanarak ihlal prosedürünü harekete geçiriyor.
Avrupa Konseyi, 2010 senesinden bu yana sadece Azerbaycan'a karşı böyle bir adımı 2017'de atmış ve Bakü yönetimi Aliyev yönetimine muhalif İlgar Memmedov hakkındaki suçlamaları düşürmek zorunda kalmıştı.
İhlal prosedürünü başlatmak için 47 ülkenin en az üçte ikisinin 'Evet' oyu kullanması gerekiyor. İhlal prosedürü kararının alınması durumunda önce Bakanlar Komitesi, AİHM'e söz konusu dava ile ilgili alınan kararın uygulanmasında taraf devletin ihlalinin olup olmadığı soruluyor.
AİHM'den ihlal yapıldığına ilişkin görüş gelmesi durumunda, konu yeniden Bakanlar Komitesi'nde ele alınıyor ve söz konusu devletin oy hakkının askıya alınması daha sonra ise üyeliğin askıya alınması ya da üyelikten çıkarılmasına kadar giden bir yaptırım dizisi ele alınmaya başlanıyor.
Ancak Azerbaycan ile yaşanan durumda olduğu gibi, üye devletin Bakanlar Komitesi'nin taleplerine uyum hızı ve kararlılığının zayıf olması sürecin tamamlanmasını oldukça geciktirebiliyor.