bilgiliadam
Yeni Üye
Osmanlıda Yahudilerin giydiği kıyafetler
Resim ve farklı bir ifadesi olan gravurler, goruntuyu olumsuzleştiren fotoğrafın icadından evvel; duşsel olanı, ceşitli yerlerde meydana gelen olayları, insanlan, mekanları, goruntuleri erişilebilir kılan ve onlan sonraki nesillere taşıyan yegane araclardı Ortacağın sonunda sahneye cıkan Ronesans İnsanı, yeni keşfettiği uzak diyarlara seyahat eder; orada gorduklerini Avrupa'ya yazıyla ve resimle ulaştırırdı Bir kral tarafından harfler ve cizgiler aracılığıyla uzaktaki diğer bir krallığı kağıt ustunde canlandırmakla gorevlendirilmiş veya macera uğruna tanımadıkları yolları kateden Avrupalı seyyahlar icin Doğu(Orient, Levant), kendisini Avrupa'dan ayıran tum ozellikleriyle gozlemlenmesi gereken gizemli ve cazip, farklı bir gezegendi
Bu donemde, Osmanlı padişahlarının Avrupa ulkelerinin hukumdarlarına veya temsilcilerine donemin cok sevilen bir kitap turu olan kıyafet albumleri gondermelerine veya sunmalarına cok sık rastlanırdı Ayrıca, İslam tezhip ve minyatur geleneğine sadık kalan bir cok anonim veya unlu Turk sanatcının eserlerini, Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyet gosteren yabancı şirket temsilcileri rapor veya seyahatnamelerinde kullanmaktaydılar
Osmanlı İmparatorluğu, yayıldığı geniş toprakları ve barındırdığı ceşitli halklarıyla bircok kitap ve gravure konu olmuştur Bu yazıda konuyu Yahudilerle ilgili bilgilerle sınırlandıracağız Yahudilerin bugunku Turkiye topraklarındaki tarihcelerini şoyle ozetleyebiliriz:
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de505769
MO 4 yuzyılda yaşayan tarihci ve gezginlerin anlattıklarına dayanarak, o tarihte Anadolu Yarımadası'nda Yahudilerin varlığı bilinmektedir Bizans İstanbulu'nda ilk olarak MS 318'de bir sinagogun varlığından bahsedilmektedir Genel olarak Bizans yonetimi Yahudilere baskı uygulamakta ve onlara karşı katı tedbirler almaktaydı
İstanbul'un Turkler tarafından fethi sırasında şehirde uc farklı Yahudi grubu vardı: Varlıkları erken Bizans doneminde saptanan geleneksel (rabinik) ve Karay cemaatlerinin oluşturduğu Romaniyotlar; bağlı bulundukları şehirlerin hukuk kurallarına gore yaşayan Genova ve Venedik kokenli Yahudiler ile Orta Avrupa kokenli Aşkenazlar
İstanbul'un fethinden sonra, 15 yuzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet, savaşlar nedeniyle nufusu azalmış şehri yeniden canlandırmak amacıyla hem Anadolu'dan hem de Rumeli'den Musluman ve Hıristiyanlarla beraber, Yahudileri de İstanbul'a getirtmişti
Buraya gelen her gruba bir mahalle kurma ve burada kendi sinagoglarını inşa etme izni verilmişti Boylece, İstanbul'da geldikleri şehrin ismiyle anılan şu cemaatler oluştu: Buyuk ve Kucuk İstanbul (Bizans Yahudilerinden ibaretti), Antalya, Bursa, Sinop, Tire, Edirne, Ohri, vs
1492 yılında, Kral Ferdinand ve Kralice İsabella'nın emriyle İspanya'dan kovulan Yahudilerin Osmanlı'ya sığınmasıyla, İstanbul'daki demografik veriler değişmişti Şehre gelen İspanyol ve Portekizli gocmenler de kendi mahallelerini oluşturdular: Kordoba, Katalan, Aragon, Portekiz vs
İlk başta her biri kendi icine kapalı birer kainatolan bu cemaatler arasında zamanla yakınlaşma olmuştu Padişahların ılımlı yaklaşımı sonucu, cemaatler arasındaki ilişki, evlilik yoluyla da artmıştı Ote yandan, tahta evlerin coğunlukta bulunduğu mahallelerin yangınlar sonucu yok olması, kimi zaman da yerel halkın baskısıyla 18 yuzyıldan itibaren cemaatlerin ozgun yapısı değişmiş ve artık şehirde İspanyol kokenli Sefarad Yahudileri egemen hale gelmişti
Sonuc olarak Osmanlı Yahudileri kıyafetlerinin gelişiminde uc ayrı unsur etkili olmuştur:
* Anadolu topraklarında MO 4 yuzyıldan beri varlıklarını surduren Bizans Yahudilerinin (Romaniyot) geleneksel kıyafetleri
* İberik Yarımadasından Osmanlı topraklarına sığman Yahudilerin beraberlerinde getirdikleri İspanyol giyim şekli
* Katı kuralları ve yaptırımlarıyla farklı etnik grupları giyim kuşam tarzıyla sınıflandıran Osmanlı Turk gerceği
Bu uc unsur fetih sonrasındaki ilk yuzyıllarda belirgin olmakla birlikte 19 yuzyılın başında İspanyol giyim tarzından Osmanlı giyim tarzına gecişin tamamlandığı gorulur Romaniyot etkisini, yazılı ve gorsel kaynak yetersizliğinden dolayı tam irdeleyemediğimizden genelde Sefarad (İspanyol) Yahudilerinin gelişimini izleyebiliriz
Fotoğraf sanatının ortaya cıkmasıyla birlikte, 19 yuzyıldan itibaren Osmanlı'daki kıyafet gelişimini daha sağlıklı bir şekilde inceleyebilmekteyiz
Osmanlı'da sınıf, din ve millet gibi kavramların giysinin renk ve şekline yansıdığı; imparatorluktaki farklı gruplardan insanların gunluk yaşamdan kesitlerini ve tarihi olayları betimleyen resim ve gravurlerde acıkca bellidir
Ancak bu gravurlerin hicbiri gerceğin tam bir yansıması değildir Coğu kez ayrıntılı olmamakla birlikte yabancıların Doğu'ya romantik bir uslupla yaklaşımlarından dolayı, genelde bazı kalıplarla sınırlı kaldıklarını gormekteyiz Ayrıca ressamın hayal gucuyle mi, yoksa canlı modelle mi calışıp calışmadığından emin olmak mumkun değildir
Osmanlı'da kıyafet, kişisel zevkten ote bir konuydu Kıyafet, toplumunun etiketkurallarının bir parcası ve toplumsal hiyerarşinin korunmasındaki temel unsurlardan biri olduğundan, hazırlanışına, tasarım zenginliğine, kumaşın cinsine ve suslemesine onem veriliyordu
Musluman kesim ile gayrimuslimler arasındaki farkın belli olması ve gayrimuslimlerin giyiminin daha fazla gosterişli olmasını onlemek icin yayınlanan padişah fermanları şu kısıtlamaları getir mekteydi
* Renk konusunda: tum kafirlergibi İslam dininde kutsal olan yeşil renk Yahudilere de yasaktı Ayrıca beyaz, ozellikle Muslumanlar tarafından kullanılan turbanlar icindi Yahudilerin ozellikle dış sokak giysileri genelde koyu renk veya siyahtı Ayakkabılara da aynı kısıtlama getirilmekteydi; Muslumanlar sarı, Yahudiler ise siyah giyiyordu
* Kumaş ile kalitesi konusunda: Yahudiler tarafından kullanılan kumaşlar, Muslumanların kullandıklarından daha luks veya kaliteli olamazdı Yahudilere yasaklanan kumaşlar ise: tulbent, ferace icin atlas, kemha, ipek, pahalı kurkler idi
* Kesim ile olcu konusunda: Turbanlarda kullanılan kumaş uzunluğu ve cubbenin genişliği de belli olculere uymalıydı
Aslında kıyafet ayırımını Yahudiler de istemekteydi Bu şekilde diğer cemaatlerden kolayca farkedilmeleri mumkun olup ayrıca Tevrat'taki şu yazıya da uymaktaydılar: Oturduğun Mısır diyarının veya seni goturduğum Ken'an Toprakları'nın alışkanlıklarını taklit etmeyeceksin ve adetlerini uygulamayacaksın
19 Yuzyıl Oncesi Kıyafetler
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de60688c
Donemle ilgili en onemli yapıt Nicolas de Nicolay'ın Les Quatres Premiers Livres de Navigations et Peregrinations Orientales Faites en Turquie adlı eserdir (Lyons, 1568)
16 yuzyılın ortalarında Hans Derncschwam gorduklerini şoyle kaleme almaktadır: Turkiye'deki Yahudiler, lisanını konuştukları yoreye uygun giyim tarzını benimsemektedirler Genelde uzun kaftanlar giyerler Bazı yabancı kokenli Yahudiler ise hala siyah İtalyan birettalar giyiyorlar
Yahudi erkekler, Yahudi olmayanlardan sadece elbiselerinin rengi ve taktıkları başlıklarla ayırdedilmekteydiler Başlarına yukarı doğru genişleyen silindir şeklinde bir başlık takmaktaydılar Başlığın alt kısmı renkli bir turbanla cevriliydi Bu tur başlıklar boneta veya kaveze diye adlandırılıyordu Geniş bir kuşakla bağlanan bol şalvarla sade bir elbiseden oluşan erkek giysilerini uste giyilen geniş kollu, mor veya koyu renkli cubbeler tamamlamaktaydı
Gravurlerde donemin Yahudi kadınlarını, daha ziyade sokak giysileri icinde gormekteyiz Koyu renk cubbe, başlarını orten geniş şal ve ayakkabılarının rengi Yahudi olduklarını belli etmekteydi Gun icinde Yahudi kadınlar daha rahat giysiler olan şalvar, elbise gibi kıyafetler giyerlerdi Bu giysilerin turleri yorelere gore değişirdi Bazı cevreler Avrupai giyim şeklini tercih ederlerdi
19 20 Yuzyıllar
1873 tarihinde Osman Hamdi Bey ve Marie de Launey tarafından hazırlanan ve Viyana'da halka teşhir edilen Elbisei Osmaniyye adlı fotoğraf sergisi geleneksel kıyafetten Avrupa modasına gecişe ışık tutmaktadır 19 yuzyılda Tanzimat reformları ve 1876 (1293) tarihli ilk Anayasa (Kanuni Esasi); Avrupa ulkeleriyle surekli ticaret, eğitim ve toplumsal ilişkiler icinde olan Osmanlı toplumundaki kıyafetlerin uğradığı değişimleri yasal bir cerceve icine oturtmaktadır
Bazı Muslumanlarla Yahudilerin kuşku veya tepkiyle karşıladıkları giyimdeki bu Batılılaşma sureci, ceşitli cemaat ve şehirlerde 20 asrın başına dek surmuştur Bu geciş sureci sırasında, geleneksel kıyafetler ile Avrupa ogeleriyle bezenmiş kıyafetlerin aynı anda paralel olarak kullanıldığına tanık olmaktayız 19 yuzyılın ortalarından itibaren, yazılmış olan seyahatnameler, kitaplar ve hazırlanmış ceyiz kataloglarının yanı sıra fotoğraf sanatının gelişmesi, donemin kıyafetlerinin incelenmesini kolaylaştırmaktadır
Bu donemde erkeklerin kıyafeti, şu parcalardan oluşmaktaydı:
* 1829 tarihinde Sultan II Mahmut, daha once kullanılan turban ve şapkaları kaldırmak amacıyla, fes giyme zorunluluğu getirmişti Boylece fes yavaş yavaş daha once giyilen bonetanın yerini almıştı
* Elbisenin altından ucu gozuken ve koyu renk kumaştan yapılmış uzun ve geniş şalvar giyilmekteydi
* Tum Osmanlı topraklarında da giyilen entari, onu acık evaze kesilmiş ustuste binen iki on parca, omuzlara duz olarak iliştirilen kollar, boyun kısmı dik ve dar bir yakadan ibaretti Kumaşı sade, cizgili veya cicekli olabilirdi İki yanı da yırtmaclıydı
* Uzun geniş bir kumaştan yapılan kuşak, hem entariyi yerinde tutar, hem de tutun ve para saklamaya yarardı
* Yelek, entarinin uzerine gecirilirdi
* Entarinin ustune, onu acık ve geniş kollu cubbe giyilirdi Kışın ayrıca kurklu bir kırım giyilirdi
* Mestlerin (yumuşak deriden yapılan corap) ustune arkası acık koyu renkli geniş ayakkabılar giyilirdi
Hahamların kıyafeti de aynıydı Sadece cubbeleri (biniş) daha geniş ve kaliteli bir kumaştan yapılırdısoruvecevapblogcucom Hahambaşı tayin edilen bir hahama tayin edildiğini belirten bir ferman ile nişan ve muhrun yanısıra yakası dik, onu gumuş al işiyle işlenmiş geniş kollu bir cubbe verilirdi Fesler pahalı bir turbanla sarılıydı
Yahudi kadınların giyimi ise kısaca şoyleydi:
* Kadınlar sokağa cıkarken, Musluman kadınların acık renkli feracelerinin aksine, koyu, genelde de kahverengi feraceyi tercih ederlerdi Feracenin yakası işlemeliydi; arkadan bileğe kadar uzanırdı Zamanla ferace, yerini Avrupai bir tarz olan paltoya bırakmıştır
* Sokaktayken başlarını ortmek icin mahrama veya makrama denen geniş bir şal kullanmaktaydılar
* 18 yuzyıldan itibaren Musluman, Hıristiyan ve Yahudi kadınların ev ici elbiseleri birbirine benzemekteydi; en onemli ayırım baş ortulerinde gorulmekteydi
Yahudi dini kuralları halahaya gore sacını ortmek zorunda olan evli kadınlar, başlarına oyalı yemeni bağlarlardı Pamuklu, cicekli bir kumaştan yapılmış yemeniye iğne işi oyayı genelde kadının kendisi iliştirirdi
İstanbul, Bursa ve Kudus'teki Yahudi kadınların karakteristik başortusu, sacları tamamen orten hotozdu (halebi olarak da bilinmektedir) Top şeklindeki başlık, başın tepesine oturtulur, genişletmek icin etrafı bir veya bircok şalla sarılırdı Kadın giyimindeki diğer aksesuarlar şunlardı:
* Dizlik denen cok geniş ic camaşır
* Bazen entarinin altında gozuken uzun ve geniş şalvar, cintiyan
* Yaka ve kol kısmında oya ile suslenmiş, pembezar, burumcuk gibi kumaşlardan yapılmış uzun kollu bir ic camaşırı olan gomlek kamiza
* Kamizayı gosterecek şekilde onu acık uzun veya kısa kollu, bele oturan, iki tarafı yırtmaclı uc etek entari
* Uzun geniş şaldan yapılan veya onu l tokalarla kapanan dokuma kuşak
* Bele veya kalcalara kadar uzanan, genelde sırma işli ceket (cepken)
* Değişik uzunluklarda yun, pamuk veya satenden yapılmış, kurkle suslenen palto veya pelerinler
Osmanlı İmparatorluğu'nda kadın kıyafetleri bolgesine gore ufak capta farklılıklar gostermekteydi
İstanbuldaki Yahudilerin kıyafetleri
İmparatorluğun başkenti olan İstanbul'da, Avrupai giyime geciş, diğer yerlere nazaran daha erken olmuş, orneğin 19 yuzyılın ortalarında hotoz yerini oyalı yemeniye bırakmıştı
Selanikli Yahudilerin kıyafetleri
Selanikli Yahudi kadın kıyafetinin en karakteristik oğesi olan başortusu (kofya) bircok parcadan oluşmaktaydı Başın ortasına oturtulan şapka, mendil ve dantelle suslenmekte, arkasındaysa, sac orgusunun girdiği uzun bir kılıf bulunurdu Bu kılıfın ucunda ustunde tılsımlar bulunan kadife kaplı kare bir deri parcası dikilirdi Şapka, cenenin altından gecirilen ve başın ustunde birleşen iki kayışla bağlanırdı Kofya, 15 yuzyıl İspanyası'nda kullanılan bircok kattan oluşan ve sac orguyu orten bir başlık olan Cofıa de Tranzado'yu andırmaktaydı
Selanikli kadınlar kamizanın ustune, pecadura denen ve genelde cok ince beyaz bir kumaştan yapılmış, goğus kısmını paralel veya capraz orten bir nevi onluk giyerlerdi
Ayrıca, diğer yorelerden farklı olarak kamizanın ustune entari adı verilen kolsuz ve onu kapalı elbise giyerlerdi Osmanlı'daki entarinin yerine, sayo denen dar, onu acık, uzun kollu bir elbise giyerler, elbiseyi arkadan alıp ters taraftaki cebe tuttururlardı Bu şekilde, hem entarinin kumaşı, hem de sayonun ic tarafındaki kumaş gozukurdu Yunan halk kıyafetlerinde sıkca rastlanılan, ancak Osmanlı kıyafetinde yer almayan onluk (devantal, delantal) bileklere kadar uzanmaktaydı Selanikli Yahudi kadın kıyafetindeki yeri de bu mahalli kostumlerde olduğu gibi dekoratif amaclıydı Kelime olarak da, 16 yuzyıl İspanyol elbisesinin on kısmı olan delanterayı andırmaktadır
İzmir'deki yahudilerin kıyafetleri
İzmir'deki Yahudi kadınların kıyafetini diğer yorelerden ayıran en onemli unsur, tokado denen şapkaydı Tokado ufak, silindir, kadifeden bir şapkaydı Saclar, tokadonun altında bir mendille saklanırdı 19 yuzyıl sonuna doğru tokadonun şekli değişti Alnın onundeki bolum daha carpıcı hale getirildi Evli kadınlar tokadonun ortasına toka takarken, dullar toka kullanmazdı Rodoslu Yahudi kadınların kıyafeti, İzmirli kadınlarınkine cok benzemekteydi En karakteristik oge tokadonun uzerine giyilen ve sarı renk iplikle, zincir nakış işi pamuklu, kare bir şal olan cizai idi
Mucevherler
Kitabın konusu dışında olmakla birlikte, kıyafetleri tamamlayıcı rolleri goz onune alındığında, mucevherlere kısaca değinmekte yarar vardır
Mucevherler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yahudi kadınlar icin buyuk bir onem taşımaktaydı Mucevherler, hem dekoratif amaca hizmet ediyor, hem de kadının ve ailesinin toplum icindeki yerini belirleyip, evli, bekar veya dul statusunu gosteriyordu
Coğu kez kadının hayatı boyunca duğun, nişan, doğum gibi vesilelerle hediye olarak edindiği mucevherler yaşam icin bir maddi garanti teşkil edip ancak sıkıntılı donemlerde elden cıkarılmaktaydı
Ancak geniş toplumda kıskanclık, huzursuzluk veya cemaat ici zengin, yoksul surtuşmelerini onlemek amacıyla, hahamlar, asırlar boyunca hem elbise, hem mucevher konusunda gosterişi kınayan ceşitli nizamnameler (haskamot) yayınlamışlardır
Bunlardan biri, 1554 tarihinde Selanik'teki hahamların, on sene boyunca yururlukte kalan aşağıdaki nizamnamedir: 'Buluğ cağına girmiş kızlarla, evli kadınların, sokakta sade bir yuzukten başka altın veya gumuş mucevher takmaları yasaktır Mucevherler sadece ev icinde takılabilir
19 yuzyıl oncesine ait, elimizde bulunan az sayıda yoresel malzemeye dayanarak, Yahudi kadınların genelde uzun zincirler, gerdanlık, inci, kupe ve başlığı susleyen cicek, buket motifli broşlar kullandıklarını anlamaktayız Genelde bu mucevherlerde İspanya ve Avrupa etkisi farkedilmekle birlikte kadınlar mutlaka donemin modasını takip etmekteydiler
19 yuzyılla hem materyal hem kaynak acısından elimizde daha fazla bilgi vardır Bu donemde Yahudi kadınlar tarafından kullanılan mucevherler şunlardır:
* Mania de caton (veya mania de menteşe, Selanik'te), altın, gumuş veya değerli taşlarla yapılan bu bilezikler; bir menteşeyle birbirine bağlanan iki levhaya bağlı, paralel zincirlerden ibarettir Babası tarafından bir cift bilezik olarak geline verilen hediyeydi; iki bileğe takılarak kadının evli olduğunu gostermekteydi
* Birbirlerini takip eden levha ve zincirlerden oluşan, onu mania de caton gibi kapanan kolye (ogadero), bir kadının en onemi mucevheriydi ve kocası tarafından hediye edilirdi
* Değişik uzunluktaki zincirlerden oluşan ve iki broşla başlığın sol tarafına asılan lelal, belki de hilal kelimesinden turemiştir ve gercekten de şekli yarım ayı andırmaktaydı
* Kadena, kordon, kolana, fuar diye isimlerle anılan zincirlerin, ceşidine veya kullanıldığı yoreye gore ayrı ayrı isimleri vardı Zincirler boyuna asılmakta, daha erken donemlere ait gravurlerde gorulduğu uzere bazen dize kadar uzanmaktaydı 19 yuzyılda kemere, elbiseye tutturulmakta veya boyuna birkac kere dolanmaktaydı
* Genelde, gul, cicek, yıldız, hilal, kuş şekillerine sahip bir broş olan rozeta, İzmir ve Rodos'taki evli kadınların tokado denen başlığını suslemekteydi Rozeta (İspanyolca'da gul) altın ve elmastan yapılırdı Hotozu suslemek amacıyla hem Musluman, hem azınlık kadınlarının kullandıkları iğneyi andırırdı Kadın, matem gostergesi olarak, kocasının olumuyle, rozetayı tokadosundan cıkarmaktaydı
* Yahudi kadınlar tarafından sevilen ve kıyafetlerini tamamlayan bir mucevher olan inci kolyeler Selanik'te yadran, Anadolu'da gerdan ve Rodos'ta manajo olarak adlandırılmaktaydı
* Selanikli kadınlar arasında cok beğenilen ve kofyayı susleyen yedek, incilerden yapılır ve alnın ustunden başlığın iki yanına tutturulurdu
* Altın paralarla suslu mucevherler de yaygındı Bu mucevherleri boyuna (resta de dukados, gerdan de dukados) ve başlığa (frentera) takılanlar olarak iki gruba ayırabiliriz
1891 tarihinde Osmanlı topraklarını ziyaret eden Lucy MJ Garnett şunları yazıyor: Hangi sınıftan olursa olsun, Selanikli Yahudi kadınlar icin, inci gercek bir tutkudur Ellerindeki tum parayı, başlarına ve boyunlarına taktıkları suslere harcarlar
Duğun Kıyafetleri
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de7ac162
Her ne kadar Yahudi gelinler, ozellikle 20 yuzyılın başından itibaren beyaz, Avrupai tarz gelinlik giymeye başlamış olsalar da daha onceleri kadifeden veya ipekten yapılmış, ustu sırma veya al işiyle suslenmiş kaftan veya entari giymekteydiler Bu entarinin ismi primer uestido' ydu Bu gelinliklerin ustune genellikle cicek desenleri işlenirdi Beyaz, Avrupai gelinlik modasına gecmeden evvel ise, al işiyle bezenmiş elbiseler giyerlerdi Yahudi kadınlar bu gelinliklerini, ceyizleri ile beraber alırlardı Ceyizlerinde gelinlikle beraber aynı stilde işlenmiş parcalar vardı: yatak ortuleri, masa ortuleri, yastık kılıfları gibi Bu tur değerli eşyalar, daha sonra sinagoglara hediye edilir, uygun bir bicimde kesilip orada kullanılmak uzere yeniden dikilirdi Kutsal dolabın (Ehal) onune asılan parohet perdeleri, kursude kullanılan teuo ortuleri bazen bu gelinliklerden yapılmaktaydı Ancak sinagogda kullanılan bu kumaşların ustundeki yazı, sonradan ilave edilirdi Bu demektir ki, bir obje, kumaşının ustundeki yazıdan cok daha eski olabilir
Ceyizde, gelinlikten başka bir kadının tum hayatı boyunca kullanacağı elbiseler, camaşırlar ve ev tekstilleri yer almaktaydı Bircok kişi ceyizini hazırlamak icin kırsal yorelerden İstanbul'a gelmekteydi Duğunden birkac gun evvel ceyiz herkesin gorebilmesi icin, gelinin evinde asılır, akraba ve tanıdıklar ceyizi gormeye gelirdi Ayrıca, cemaatte saygın yeri olan iki uc kişi bir araya gelir, ceyizin değerini hesaplarlardı (aşugar veya presyado) Eşyaların dokumunu yazarlardı; hatta bazı cemaatlerde, bu dokum arşivlere kaydedilirdi Bu ceyiz listeleri, donemin adet ve kıyafetleri konusunda onemli bir kaynak oluşturmaktadır
Renkler ve cizgiler aracılığıyla, Yahudilerin on asırlık giyim tarihcesini goz onune seren bu sergi, tabii ki ayrıntılı bir bilimsel calışmanın yerini almayı hedeflememektedir Yabancı literaturde, Osmanlı Yahudileri'nin giyimlerine de değinen Yahudi kıyafetleri hakkında eserler olduğu halde, Turk literaturunde bu konuda eksiklik vardır
Sergi, bu eksikliğin onemini hatırlatmayı da amaclamaktadır
Resim ve farklı bir ifadesi olan gravurler, goruntuyu olumsuzleştiren fotoğrafın icadından evvel; duşsel olanı, ceşitli yerlerde meydana gelen olayları, insanlan, mekanları, goruntuleri erişilebilir kılan ve onlan sonraki nesillere taşıyan yegane araclardı Ortacağın sonunda sahneye cıkan Ronesans İnsanı, yeni keşfettiği uzak diyarlara seyahat eder; orada gorduklerini Avrupa'ya yazıyla ve resimle ulaştırırdı Bir kral tarafından harfler ve cizgiler aracılığıyla uzaktaki diğer bir krallığı kağıt ustunde canlandırmakla gorevlendirilmiş veya macera uğruna tanımadıkları yolları kateden Avrupalı seyyahlar icin Doğu(Orient, Levant), kendisini Avrupa'dan ayıran tum ozellikleriyle gozlemlenmesi gereken gizemli ve cazip, farklı bir gezegendi
Bu donemde, Osmanlı padişahlarının Avrupa ulkelerinin hukumdarlarına veya temsilcilerine donemin cok sevilen bir kitap turu olan kıyafet albumleri gondermelerine veya sunmalarına cok sık rastlanırdı Ayrıca, İslam tezhip ve minyatur geleneğine sadık kalan bir cok anonim veya unlu Turk sanatcının eserlerini, Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyet gosteren yabancı şirket temsilcileri rapor veya seyahatnamelerinde kullanmaktaydılar
Osmanlı İmparatorluğu, yayıldığı geniş toprakları ve barındırdığı ceşitli halklarıyla bircok kitap ve gravure konu olmuştur Bu yazıda konuyu Yahudilerle ilgili bilgilerle sınırlandıracağız Yahudilerin bugunku Turkiye topraklarındaki tarihcelerini şoyle ozetleyebiliriz:
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de505769
MO 4 yuzyılda yaşayan tarihci ve gezginlerin anlattıklarına dayanarak, o tarihte Anadolu Yarımadası'nda Yahudilerin varlığı bilinmektedir Bizans İstanbulu'nda ilk olarak MS 318'de bir sinagogun varlığından bahsedilmektedir Genel olarak Bizans yonetimi Yahudilere baskı uygulamakta ve onlara karşı katı tedbirler almaktaydı
İstanbul'un Turkler tarafından fethi sırasında şehirde uc farklı Yahudi grubu vardı: Varlıkları erken Bizans doneminde saptanan geleneksel (rabinik) ve Karay cemaatlerinin oluşturduğu Romaniyotlar; bağlı bulundukları şehirlerin hukuk kurallarına gore yaşayan Genova ve Venedik kokenli Yahudiler ile Orta Avrupa kokenli Aşkenazlar
İstanbul'un fethinden sonra, 15 yuzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet, savaşlar nedeniyle nufusu azalmış şehri yeniden canlandırmak amacıyla hem Anadolu'dan hem de Rumeli'den Musluman ve Hıristiyanlarla beraber, Yahudileri de İstanbul'a getirtmişti
Buraya gelen her gruba bir mahalle kurma ve burada kendi sinagoglarını inşa etme izni verilmişti Boylece, İstanbul'da geldikleri şehrin ismiyle anılan şu cemaatler oluştu: Buyuk ve Kucuk İstanbul (Bizans Yahudilerinden ibaretti), Antalya, Bursa, Sinop, Tire, Edirne, Ohri, vs
1492 yılında, Kral Ferdinand ve Kralice İsabella'nın emriyle İspanya'dan kovulan Yahudilerin Osmanlı'ya sığınmasıyla, İstanbul'daki demografik veriler değişmişti Şehre gelen İspanyol ve Portekizli gocmenler de kendi mahallelerini oluşturdular: Kordoba, Katalan, Aragon, Portekiz vs
İlk başta her biri kendi icine kapalı birer kainatolan bu cemaatler arasında zamanla yakınlaşma olmuştu Padişahların ılımlı yaklaşımı sonucu, cemaatler arasındaki ilişki, evlilik yoluyla da artmıştı Ote yandan, tahta evlerin coğunlukta bulunduğu mahallelerin yangınlar sonucu yok olması, kimi zaman da yerel halkın baskısıyla 18 yuzyıldan itibaren cemaatlerin ozgun yapısı değişmiş ve artık şehirde İspanyol kokenli Sefarad Yahudileri egemen hale gelmişti
Sonuc olarak Osmanlı Yahudileri kıyafetlerinin gelişiminde uc ayrı unsur etkili olmuştur:
* Anadolu topraklarında MO 4 yuzyıldan beri varlıklarını surduren Bizans Yahudilerinin (Romaniyot) geleneksel kıyafetleri
* İberik Yarımadasından Osmanlı topraklarına sığman Yahudilerin beraberlerinde getirdikleri İspanyol giyim şekli
* Katı kuralları ve yaptırımlarıyla farklı etnik grupları giyim kuşam tarzıyla sınıflandıran Osmanlı Turk gerceği
Bu uc unsur fetih sonrasındaki ilk yuzyıllarda belirgin olmakla birlikte 19 yuzyılın başında İspanyol giyim tarzından Osmanlı giyim tarzına gecişin tamamlandığı gorulur Romaniyot etkisini, yazılı ve gorsel kaynak yetersizliğinden dolayı tam irdeleyemediğimizden genelde Sefarad (İspanyol) Yahudilerinin gelişimini izleyebiliriz
Fotoğraf sanatının ortaya cıkmasıyla birlikte, 19 yuzyıldan itibaren Osmanlı'daki kıyafet gelişimini daha sağlıklı bir şekilde inceleyebilmekteyiz
Osmanlı'da sınıf, din ve millet gibi kavramların giysinin renk ve şekline yansıdığı; imparatorluktaki farklı gruplardan insanların gunluk yaşamdan kesitlerini ve tarihi olayları betimleyen resim ve gravurlerde acıkca bellidir
Ancak bu gravurlerin hicbiri gerceğin tam bir yansıması değildir Coğu kez ayrıntılı olmamakla birlikte yabancıların Doğu'ya romantik bir uslupla yaklaşımlarından dolayı, genelde bazı kalıplarla sınırlı kaldıklarını gormekteyiz Ayrıca ressamın hayal gucuyle mi, yoksa canlı modelle mi calışıp calışmadığından emin olmak mumkun değildir
Osmanlı'da kıyafet, kişisel zevkten ote bir konuydu Kıyafet, toplumunun etiketkurallarının bir parcası ve toplumsal hiyerarşinin korunmasındaki temel unsurlardan biri olduğundan, hazırlanışına, tasarım zenginliğine, kumaşın cinsine ve suslemesine onem veriliyordu
Musluman kesim ile gayrimuslimler arasındaki farkın belli olması ve gayrimuslimlerin giyiminin daha fazla gosterişli olmasını onlemek icin yayınlanan padişah fermanları şu kısıtlamaları getir mekteydi
* Renk konusunda: tum kafirlergibi İslam dininde kutsal olan yeşil renk Yahudilere de yasaktı Ayrıca beyaz, ozellikle Muslumanlar tarafından kullanılan turbanlar icindi Yahudilerin ozellikle dış sokak giysileri genelde koyu renk veya siyahtı Ayakkabılara da aynı kısıtlama getirilmekteydi; Muslumanlar sarı, Yahudiler ise siyah giyiyordu
* Kumaş ile kalitesi konusunda: Yahudiler tarafından kullanılan kumaşlar, Muslumanların kullandıklarından daha luks veya kaliteli olamazdı Yahudilere yasaklanan kumaşlar ise: tulbent, ferace icin atlas, kemha, ipek, pahalı kurkler idi
* Kesim ile olcu konusunda: Turbanlarda kullanılan kumaş uzunluğu ve cubbenin genişliği de belli olculere uymalıydı
Aslında kıyafet ayırımını Yahudiler de istemekteydi Bu şekilde diğer cemaatlerden kolayca farkedilmeleri mumkun olup ayrıca Tevrat'taki şu yazıya da uymaktaydılar: Oturduğun Mısır diyarının veya seni goturduğum Ken'an Toprakları'nın alışkanlıklarını taklit etmeyeceksin ve adetlerini uygulamayacaksın
19 Yuzyıl Oncesi Kıyafetler
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de60688c
Donemle ilgili en onemli yapıt Nicolas de Nicolay'ın Les Quatres Premiers Livres de Navigations et Peregrinations Orientales Faites en Turquie adlı eserdir (Lyons, 1568)
16 yuzyılın ortalarında Hans Derncschwam gorduklerini şoyle kaleme almaktadır: Turkiye'deki Yahudiler, lisanını konuştukları yoreye uygun giyim tarzını benimsemektedirler Genelde uzun kaftanlar giyerler Bazı yabancı kokenli Yahudiler ise hala siyah İtalyan birettalar giyiyorlar
Yahudi erkekler, Yahudi olmayanlardan sadece elbiselerinin rengi ve taktıkları başlıklarla ayırdedilmekteydiler Başlarına yukarı doğru genişleyen silindir şeklinde bir başlık takmaktaydılar Başlığın alt kısmı renkli bir turbanla cevriliydi Bu tur başlıklar boneta veya kaveze diye adlandırılıyordu Geniş bir kuşakla bağlanan bol şalvarla sade bir elbiseden oluşan erkek giysilerini uste giyilen geniş kollu, mor veya koyu renkli cubbeler tamamlamaktaydı
Gravurlerde donemin Yahudi kadınlarını, daha ziyade sokak giysileri icinde gormekteyiz Koyu renk cubbe, başlarını orten geniş şal ve ayakkabılarının rengi Yahudi olduklarını belli etmekteydi Gun icinde Yahudi kadınlar daha rahat giysiler olan şalvar, elbise gibi kıyafetler giyerlerdi Bu giysilerin turleri yorelere gore değişirdi Bazı cevreler Avrupai giyim şeklini tercih ederlerdi
19 20 Yuzyıllar
1873 tarihinde Osman Hamdi Bey ve Marie de Launey tarafından hazırlanan ve Viyana'da halka teşhir edilen Elbisei Osmaniyye adlı fotoğraf sergisi geleneksel kıyafetten Avrupa modasına gecişe ışık tutmaktadır 19 yuzyılda Tanzimat reformları ve 1876 (1293) tarihli ilk Anayasa (Kanuni Esasi); Avrupa ulkeleriyle surekli ticaret, eğitim ve toplumsal ilişkiler icinde olan Osmanlı toplumundaki kıyafetlerin uğradığı değişimleri yasal bir cerceve icine oturtmaktadır
Bazı Muslumanlarla Yahudilerin kuşku veya tepkiyle karşıladıkları giyimdeki bu Batılılaşma sureci, ceşitli cemaat ve şehirlerde 20 asrın başına dek surmuştur Bu geciş sureci sırasında, geleneksel kıyafetler ile Avrupa ogeleriyle bezenmiş kıyafetlerin aynı anda paralel olarak kullanıldığına tanık olmaktayız 19 yuzyılın ortalarından itibaren, yazılmış olan seyahatnameler, kitaplar ve hazırlanmış ceyiz kataloglarının yanı sıra fotoğraf sanatının gelişmesi, donemin kıyafetlerinin incelenmesini kolaylaştırmaktadır
Bu donemde erkeklerin kıyafeti, şu parcalardan oluşmaktaydı:
* 1829 tarihinde Sultan II Mahmut, daha once kullanılan turban ve şapkaları kaldırmak amacıyla, fes giyme zorunluluğu getirmişti Boylece fes yavaş yavaş daha once giyilen bonetanın yerini almıştı
* Elbisenin altından ucu gozuken ve koyu renk kumaştan yapılmış uzun ve geniş şalvar giyilmekteydi
* Tum Osmanlı topraklarında da giyilen entari, onu acık evaze kesilmiş ustuste binen iki on parca, omuzlara duz olarak iliştirilen kollar, boyun kısmı dik ve dar bir yakadan ibaretti Kumaşı sade, cizgili veya cicekli olabilirdi İki yanı da yırtmaclıydı
* Uzun geniş bir kumaştan yapılan kuşak, hem entariyi yerinde tutar, hem de tutun ve para saklamaya yarardı
* Yelek, entarinin uzerine gecirilirdi
* Entarinin ustune, onu acık ve geniş kollu cubbe giyilirdi Kışın ayrıca kurklu bir kırım giyilirdi
* Mestlerin (yumuşak deriden yapılan corap) ustune arkası acık koyu renkli geniş ayakkabılar giyilirdi
Hahamların kıyafeti de aynıydı Sadece cubbeleri (biniş) daha geniş ve kaliteli bir kumaştan yapılırdısoruvecevapblogcucom Hahambaşı tayin edilen bir hahama tayin edildiğini belirten bir ferman ile nişan ve muhrun yanısıra yakası dik, onu gumuş al işiyle işlenmiş geniş kollu bir cubbe verilirdi Fesler pahalı bir turbanla sarılıydı
Yahudi kadınların giyimi ise kısaca şoyleydi:
* Kadınlar sokağa cıkarken, Musluman kadınların acık renkli feracelerinin aksine, koyu, genelde de kahverengi feraceyi tercih ederlerdi Feracenin yakası işlemeliydi; arkadan bileğe kadar uzanırdı Zamanla ferace, yerini Avrupai bir tarz olan paltoya bırakmıştır
* Sokaktayken başlarını ortmek icin mahrama veya makrama denen geniş bir şal kullanmaktaydılar
* 18 yuzyıldan itibaren Musluman, Hıristiyan ve Yahudi kadınların ev ici elbiseleri birbirine benzemekteydi; en onemli ayırım baş ortulerinde gorulmekteydi
Yahudi dini kuralları halahaya gore sacını ortmek zorunda olan evli kadınlar, başlarına oyalı yemeni bağlarlardı Pamuklu, cicekli bir kumaştan yapılmış yemeniye iğne işi oyayı genelde kadının kendisi iliştirirdi
İstanbul, Bursa ve Kudus'teki Yahudi kadınların karakteristik başortusu, sacları tamamen orten hotozdu (halebi olarak da bilinmektedir) Top şeklindeki başlık, başın tepesine oturtulur, genişletmek icin etrafı bir veya bircok şalla sarılırdı Kadın giyimindeki diğer aksesuarlar şunlardı:
* Dizlik denen cok geniş ic camaşır
* Bazen entarinin altında gozuken uzun ve geniş şalvar, cintiyan
* Yaka ve kol kısmında oya ile suslenmiş, pembezar, burumcuk gibi kumaşlardan yapılmış uzun kollu bir ic camaşırı olan gomlek kamiza
* Kamizayı gosterecek şekilde onu acık uzun veya kısa kollu, bele oturan, iki tarafı yırtmaclı uc etek entari
* Uzun geniş şaldan yapılan veya onu l tokalarla kapanan dokuma kuşak
* Bele veya kalcalara kadar uzanan, genelde sırma işli ceket (cepken)
* Değişik uzunluklarda yun, pamuk veya satenden yapılmış, kurkle suslenen palto veya pelerinler
Osmanlı İmparatorluğu'nda kadın kıyafetleri bolgesine gore ufak capta farklılıklar gostermekteydi
İstanbuldaki Yahudilerin kıyafetleri
İmparatorluğun başkenti olan İstanbul'da, Avrupai giyime geciş, diğer yerlere nazaran daha erken olmuş, orneğin 19 yuzyılın ortalarında hotoz yerini oyalı yemeniye bırakmıştı
Selanikli Yahudilerin kıyafetleri
Selanikli Yahudi kadın kıyafetinin en karakteristik oğesi olan başortusu (kofya) bircok parcadan oluşmaktaydı Başın ortasına oturtulan şapka, mendil ve dantelle suslenmekte, arkasındaysa, sac orgusunun girdiği uzun bir kılıf bulunurdu Bu kılıfın ucunda ustunde tılsımlar bulunan kadife kaplı kare bir deri parcası dikilirdi Şapka, cenenin altından gecirilen ve başın ustunde birleşen iki kayışla bağlanırdı Kofya, 15 yuzyıl İspanyası'nda kullanılan bircok kattan oluşan ve sac orguyu orten bir başlık olan Cofıa de Tranzado'yu andırmaktaydı
Selanikli kadınlar kamizanın ustune, pecadura denen ve genelde cok ince beyaz bir kumaştan yapılmış, goğus kısmını paralel veya capraz orten bir nevi onluk giyerlerdi
Ayrıca, diğer yorelerden farklı olarak kamizanın ustune entari adı verilen kolsuz ve onu kapalı elbise giyerlerdi Osmanlı'daki entarinin yerine, sayo denen dar, onu acık, uzun kollu bir elbise giyerler, elbiseyi arkadan alıp ters taraftaki cebe tuttururlardı Bu şekilde, hem entarinin kumaşı, hem de sayonun ic tarafındaki kumaş gozukurdu Yunan halk kıyafetlerinde sıkca rastlanılan, ancak Osmanlı kıyafetinde yer almayan onluk (devantal, delantal) bileklere kadar uzanmaktaydı Selanikli Yahudi kadın kıyafetindeki yeri de bu mahalli kostumlerde olduğu gibi dekoratif amaclıydı Kelime olarak da, 16 yuzyıl İspanyol elbisesinin on kısmı olan delanterayı andırmaktadır
İzmir'deki yahudilerin kıyafetleri
İzmir'deki Yahudi kadınların kıyafetini diğer yorelerden ayıran en onemli unsur, tokado denen şapkaydı Tokado ufak, silindir, kadifeden bir şapkaydı Saclar, tokadonun altında bir mendille saklanırdı 19 yuzyıl sonuna doğru tokadonun şekli değişti Alnın onundeki bolum daha carpıcı hale getirildi Evli kadınlar tokadonun ortasına toka takarken, dullar toka kullanmazdı Rodoslu Yahudi kadınların kıyafeti, İzmirli kadınlarınkine cok benzemekteydi En karakteristik oge tokadonun uzerine giyilen ve sarı renk iplikle, zincir nakış işi pamuklu, kare bir şal olan cizai idi
Mucevherler
Kitabın konusu dışında olmakla birlikte, kıyafetleri tamamlayıcı rolleri goz onune alındığında, mucevherlere kısaca değinmekte yarar vardır
Mucevherler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yahudi kadınlar icin buyuk bir onem taşımaktaydı Mucevherler, hem dekoratif amaca hizmet ediyor, hem de kadının ve ailesinin toplum icindeki yerini belirleyip, evli, bekar veya dul statusunu gosteriyordu
Coğu kez kadının hayatı boyunca duğun, nişan, doğum gibi vesilelerle hediye olarak edindiği mucevherler yaşam icin bir maddi garanti teşkil edip ancak sıkıntılı donemlerde elden cıkarılmaktaydı
Ancak geniş toplumda kıskanclık, huzursuzluk veya cemaat ici zengin, yoksul surtuşmelerini onlemek amacıyla, hahamlar, asırlar boyunca hem elbise, hem mucevher konusunda gosterişi kınayan ceşitli nizamnameler (haskamot) yayınlamışlardır
Bunlardan biri, 1554 tarihinde Selanik'teki hahamların, on sene boyunca yururlukte kalan aşağıdaki nizamnamedir: 'Buluğ cağına girmiş kızlarla, evli kadınların, sokakta sade bir yuzukten başka altın veya gumuş mucevher takmaları yasaktır Mucevherler sadece ev icinde takılabilir
19 yuzyıl oncesine ait, elimizde bulunan az sayıda yoresel malzemeye dayanarak, Yahudi kadınların genelde uzun zincirler, gerdanlık, inci, kupe ve başlığı susleyen cicek, buket motifli broşlar kullandıklarını anlamaktayız Genelde bu mucevherlerde İspanya ve Avrupa etkisi farkedilmekle birlikte kadınlar mutlaka donemin modasını takip etmekteydiler
19 yuzyılla hem materyal hem kaynak acısından elimizde daha fazla bilgi vardır Bu donemde Yahudi kadınlar tarafından kullanılan mucevherler şunlardır:
* Mania de caton (veya mania de menteşe, Selanik'te), altın, gumuş veya değerli taşlarla yapılan bu bilezikler; bir menteşeyle birbirine bağlanan iki levhaya bağlı, paralel zincirlerden ibarettir Babası tarafından bir cift bilezik olarak geline verilen hediyeydi; iki bileğe takılarak kadının evli olduğunu gostermekteydi
* Birbirlerini takip eden levha ve zincirlerden oluşan, onu mania de caton gibi kapanan kolye (ogadero), bir kadının en onemi mucevheriydi ve kocası tarafından hediye edilirdi
* Değişik uzunluktaki zincirlerden oluşan ve iki broşla başlığın sol tarafına asılan lelal, belki de hilal kelimesinden turemiştir ve gercekten de şekli yarım ayı andırmaktaydı
* Kadena, kordon, kolana, fuar diye isimlerle anılan zincirlerin, ceşidine veya kullanıldığı yoreye gore ayrı ayrı isimleri vardı Zincirler boyuna asılmakta, daha erken donemlere ait gravurlerde gorulduğu uzere bazen dize kadar uzanmaktaydı 19 yuzyılda kemere, elbiseye tutturulmakta veya boyuna birkac kere dolanmaktaydı
* Genelde, gul, cicek, yıldız, hilal, kuş şekillerine sahip bir broş olan rozeta, İzmir ve Rodos'taki evli kadınların tokado denen başlığını suslemekteydi Rozeta (İspanyolca'da gul) altın ve elmastan yapılırdı Hotozu suslemek amacıyla hem Musluman, hem azınlık kadınlarının kullandıkları iğneyi andırırdı Kadın, matem gostergesi olarak, kocasının olumuyle, rozetayı tokadosundan cıkarmaktaydı
* Yahudi kadınlar tarafından sevilen ve kıyafetlerini tamamlayan bir mucevher olan inci kolyeler Selanik'te yadran, Anadolu'da gerdan ve Rodos'ta manajo olarak adlandırılmaktaydı
* Selanikli kadınlar arasında cok beğenilen ve kofyayı susleyen yedek, incilerden yapılır ve alnın ustunden başlığın iki yanına tutturulurdu
* Altın paralarla suslu mucevherler de yaygındı Bu mucevherleri boyuna (resta de dukados, gerdan de dukados) ve başlığa (frentera) takılanlar olarak iki gruba ayırabiliriz
1891 tarihinde Osmanlı topraklarını ziyaret eden Lucy MJ Garnett şunları yazıyor: Hangi sınıftan olursa olsun, Selanikli Yahudi kadınlar icin, inci gercek bir tutkudur Ellerindeki tum parayı, başlarına ve boyunlarına taktıkları suslere harcarlar
Duğun Kıyafetleri
imagesosmanliyahudikiyafetlerosmanlidayahudikiyafetleri5b0f3de7ac162
Her ne kadar Yahudi gelinler, ozellikle 20 yuzyılın başından itibaren beyaz, Avrupai tarz gelinlik giymeye başlamış olsalar da daha onceleri kadifeden veya ipekten yapılmış, ustu sırma veya al işiyle suslenmiş kaftan veya entari giymekteydiler Bu entarinin ismi primer uestido' ydu Bu gelinliklerin ustune genellikle cicek desenleri işlenirdi Beyaz, Avrupai gelinlik modasına gecmeden evvel ise, al işiyle bezenmiş elbiseler giyerlerdi Yahudi kadınlar bu gelinliklerini, ceyizleri ile beraber alırlardı Ceyizlerinde gelinlikle beraber aynı stilde işlenmiş parcalar vardı: yatak ortuleri, masa ortuleri, yastık kılıfları gibi Bu tur değerli eşyalar, daha sonra sinagoglara hediye edilir, uygun bir bicimde kesilip orada kullanılmak uzere yeniden dikilirdi Kutsal dolabın (Ehal) onune asılan parohet perdeleri, kursude kullanılan teuo ortuleri bazen bu gelinliklerden yapılmaktaydı Ancak sinagogda kullanılan bu kumaşların ustundeki yazı, sonradan ilave edilirdi Bu demektir ki, bir obje, kumaşının ustundeki yazıdan cok daha eski olabilir
Ceyizde, gelinlikten başka bir kadının tum hayatı boyunca kullanacağı elbiseler, camaşırlar ve ev tekstilleri yer almaktaydı Bircok kişi ceyizini hazırlamak icin kırsal yorelerden İstanbul'a gelmekteydi Duğunden birkac gun evvel ceyiz herkesin gorebilmesi icin, gelinin evinde asılır, akraba ve tanıdıklar ceyizi gormeye gelirdi Ayrıca, cemaatte saygın yeri olan iki uc kişi bir araya gelir, ceyizin değerini hesaplarlardı (aşugar veya presyado) Eşyaların dokumunu yazarlardı; hatta bazı cemaatlerde, bu dokum arşivlere kaydedilirdi Bu ceyiz listeleri, donemin adet ve kıyafetleri konusunda onemli bir kaynak oluşturmaktadır
Renkler ve cizgiler aracılığıyla, Yahudilerin on asırlık giyim tarihcesini goz onune seren bu sergi, tabii ki ayrıntılı bir bilimsel calışmanın yerini almayı hedeflememektedir Yabancı literaturde, Osmanlı Yahudileri'nin giyimlerine de değinen Yahudi kıyafetleri hakkında eserler olduğu halde, Turk literaturunde bu konuda eksiklik vardır
Sergi, bu eksikliğin onemini hatırlatmayı da amaclamaktadır