iltasyazilim
Yeni Üye
Osmanlı Toprak İdaresi
Arazi Taksimatı
Arzi ile ilgili olarak, İslam hukukunda ve siyaset kitaplarında değişik tanımlar, türlü taksim ve tasnifler yapılmıştır İslam hukukuna kadar arazi üç kısma ayrılmıştır Bunlardan birincisi arzı öşri ya da talepi öşriyye, ikincisi talepı haraci veya talepi haraciyye, üçüncüsü de arzı stil ’if ya da talepı emiriyye yani miriyye ’dir Toprağın bu şekilde ayrılması yeri ya da ürünleri bakımından olmayıp, sahipleri bakımındandır Nitekim toprak sahipleri bu ayrıma balı olarak üçe ayrılmıştır Birinciler müslim, ikinciler zimmî, üçüncüler tagallübi, yeni fetihle ele geçirilerek yöneticilik edilen toprakların sahipleridir
Osmanlı Devleti de gelişip fethettikleri topraklar artınca, kendilerinden önceki Büyük Selçuklar, Anadolu Selçukluları ve Belikler gibi toprağı taksim ve idare etmişlerdir Bu sebeple Anadolu beyleklerinden aldıkları yerlerde nizamı aynen bırakırlarken, Rumeli ’de fethettikleri toprakları devlete yan arazi olarak tapulamışlar, sadece klise, manastır ve dini vakıfları serbest bırakmışlardı Bunun yanısıra bir takım yerleri de sahipleri üzerinde bırakaram mal toprak statüsüne koymuşlardır ancak bu cins topraklar Mülk Timar olarak adlandırılmıştır
Osmanlı Kanunnamelerinde toprak beş ksıım olarak ele alınmıştır:
1 Arazii Memlüke
Mal topraklardır Butür toprakalrın tasarruf hakkın bütünüyle sahiplerine ait idi Öteki bütün malları ve eşyaları gibi mras bırakabilirler, satabilirler, hibe edebilirler, rehin bırakabilirler veya vakfedebilirlerdi Arazi memlwke toprakları dört kısma ayrılırdı:
a) Köy ve kasabalar içinde veya kenırlarında kısmen iskân bölgesi sanılan yarım dönüm büyüklüğünde yer alan yerler
b) Aslen arazii emiriyyeden iken daha sonra arazii memlükeye dâhil olan yerler
c) Arazii öşriye
d) Arazii haraciyye
Bunlardan öşri topraklar ya fethedildiği süre müslümanlara verilmiş ya da daha önce müslümanların elinde yer alan topraklardı Bu topraklar sagiplerinin mülkü olup, yaptıkları ziraate karşılık elde ettikleri üdünün onda birinden (öşrü) beşd birine kadar ödenti olarak devlete vermekle sorumlu idiler Haraci topraklar ise hırıstiyanların elinde mülkleri olan topraklardı Bunlar da öşri toprak sahipleri gibi elde ettikleri ürünün onda birinden beşte birine dek haracı mukaseme adıyla öşür ve bundan ayrı olarak haracı muvazzafa adıyla çift akçası (arazi vergisi) vermekle mükelleftiler Gerek müslümanlar, gerekse gayrı büslimlerin öşür vergilerinin onda pat diye beşde bire değin değişik oranlarda alınması, aracısız olarak toprağın sulanmasına ya da sulanmamasına, dolayısiyle verimine emrindeki bir husus idi Zira Osmanlı kanununamelerinde bu verginin öbür sancaklarda, bambaşka oranlarda alındığı görülüyor Örneğin 1518 tarihli Mardin livası kanunnunda şehirli ve köylünün bağ, bostan ve pamuk mahsullerinden yedide bir, ziraatlerinden beşde bir öşür alınacağı kaydedilmektedir Yeniden Çemişkezek kanununda bu oran müslüman ve gayrı müslimlerin ziraatlerinden beşde bir, müslümanların pamuk, yağ ve meyvelerinden yedide bir, gayrı müslimlerin benzer mallarından beşde bir olarak belirtilmiştir
2 – Arazii Mevküfe
Vakıf arazilerdir Bu nesil topraklar mülk olup olmamasına tarafından iki kısım altnda toplanmıştır Bunlardan mülk arazi, maliki kadar belirtilen bir gayeye tayin edildiği takdirde “Sahih Vakıf ismini alır İkinci olarak da miri araziden bir kısmının ya da tasarruf hakkının tümünün vakıf haline getirilmesi halinde ise “Tahsisat kabilinden vakıf biçiminde bir kısım ortaya çıkar Bu gibi toprakların vergileri dini, ilmi ve sosyal müesseselere devir edilmektedir Vakıf reayası, arazisi hangi vakfa bağlanmışsa, öşür ve resmini o vakfın mütevellisine verir ve oda varıfnamesi uyarınca bunu gerekli yerlere sarfederdi
3 – Arazii Metrüke
Terkedilmiş topraklardı Miri arazi içinde mütalaa edilmektedir Bir mülkiyet veya tasarruf hakkına konu edilemez, sadece ammenin yararına sunulabilir
4 – Arazii mevat
Hiçbir işe yaramayan arazilerdir Buda miri topraklar içinde telakki olunmaktadır Kimsenin tasarrufunda olmayan topraklar olarak tasvir edilebilir Bir yerin mevat arazi sayılıp sayılmaması, oranın ihya edilip edilmeyeceği ile ilgilidir
5 – Arazii Emiriyye
Bu nesil toprakların mülkiyeti devlete ait bulunmakda idi Bunlar vergisinin büyüklüğüne ve hizmete kadar dağıtılmış parçalara bölünmüştü Bu gibi topraklar üzerinde yaşamış kişilere ait olmayıp, bunlar bir kiracı durumundaydılar Toprak fethedildikden sonradan ekilmek, abes bırakılmamak kaydıyla eski sahipleri üzerinde bırakılmış ve yaptıkları ziraat karşılığı ödemekle mükellef tutuldukları vergilerini hazine yerine, o yerin geliri hizmet karşılığı kime yan ise ona verilmiştir Kendileri öldükden sonra ise toprakları ekipbiçmek şartıyla çocuklarına bırakılmıştr genellikle Rumeli toprakları miri topraklardan sayılmıştır
Miri arazi yirmibeş kısma ayrılmıştır Bunlardan padişaha gelir olarak ayrılana havassı hümayün denirdi Bunlar mukataa ve iltizam (toprağın idaresi kendi adına birinin üstüne verilme) suretiyle idare olunurdu İkinci bir kısmı, derecelerine kadar gelirleri vezirlere, beylerbeyilerine, sancakbeyilerine vs büyük devlet memurlarına ait olan has ismi verilen topraklardı Üçüncüsü, padişah kızlarına ve ailelerine bağlanmış yerlerdi fakat paşmaklık olarak adlandırılmıştır Dördüncüsü, devler adamlarına hizmetleri dolayısı ile mülk olarak bahşedilen topraklardır; bunlara da malikâne denmiştir Bir kısım topraklar ise fetih esnasında bazı kumandanlara hizmetlerine mukabil bahşedilen, ölümlerinde evladına ve akrabalarına intigal eden yurtluk ocaklık yerleridir Keza müsellem, yörük, , çingene müsellemi gibi geri hizmet erbabıyla, akıncı beyleri ve akıncıların çeribaşı olan toycalara da miri toprak görev edilirdi Bunlardan başka sarah hizmetlerinde ve yolların emniyeti için derbendlerde bulunanlara da bir kısım tprak verilmiştir Miri toprakların en önemli kısmı savaşlarda yararlığı görülen kişilere bahşedilen zeamet ve timarlardır Dirlik ismi verilen ve Osmanlı arazi teşkilatında umumi adıyla timar olarak tanıdık bu topraklar gelir yönünden çoktan aza doğru üç grup aşağı toplanmıştır
1) Has: Senelik geliri yüzbin ve daha pozitif olan toprağa denir Kelime manası geçim yolu, geçim vasitası aramak olup, padişaha verilenlerhavassı hümayun adını taşırdı Buna tımarda ve zeametde olduğu gibi sahibi talep yerine padişah dirliği de denirdi Haslar padişahdan başka hanedana mensup kişilere, sultanlara, vezirlere, beyler beyilerine, sancakbeyilerine vs verilirdi Padişah ve hanedana mensup kişilere verilen hasler dışındakiler, vazifede bulundukları süre içinde kendilerine aitti Azillerinde ya da ölümleri halinde bu dirliği kaybederlerdi
Devlet ricali içinde maksimum senelik geliri olan veziriazam hassı idi oysa, kanunnamede belirtildiğine kadar bir milyon ikiyüzbin akça idi Beylerbeyilere ise birmilyon ile bir milyon ikiyüz bin akça aralarında has belirtilmiştir Bunlarda en düşük has sekiz yüz bin akça olarak sınırlandırılmıştır Kanunnamede, eğer defterdarlara has verilecek olursa altıyüz bin akçalık has verilmesi gerektiği yer almaktadır
Haslar voyvoda denilen vasitasıyle yöneticilik edilirdi Has olarak bahşedilen yerin öşür ve diğer resimleri has sahibine ait olup, köylü ziraat yapmazsa toprak elinden alınarak bir başkasına verilirdi Has sahibi gelirlerinin her beşbin akçası için devlete bir cebelü adı verilen silahlı ve zırhlı bir asker beslemek zorundaydı Nitekim XV Yüzyılda Anadolu Eyaletin ’de ilk olarak padişah hasları almak üzere, diğer bir takım devlet adamalrına ait hasların geliri toplam 41052010 akça idi ki, 8210 cebelü beslenmekteydi Aynı şekilde Rum Eyaleti ’ndeki haslarda da 1125 cebelü çıkmaktaydı *
Arazi Taksimatı
Arzi ile ilgili olarak, İslam hukukunda ve siyaset kitaplarında değişik tanımlar, türlü taksim ve tasnifler yapılmıştır İslam hukukuna kadar arazi üç kısma ayrılmıştır Bunlardan birincisi arzı öşri ya da talepi öşriyye, ikincisi talepı haraci veya talepi haraciyye, üçüncüsü de arzı stil ’if ya da talepı emiriyye yani miriyye ’dir Toprağın bu şekilde ayrılması yeri ya da ürünleri bakımından olmayıp, sahipleri bakımındandır Nitekim toprak sahipleri bu ayrıma balı olarak üçe ayrılmıştır Birinciler müslim, ikinciler zimmî, üçüncüler tagallübi, yeni fetihle ele geçirilerek yöneticilik edilen toprakların sahipleridir
Osmanlı Devleti de gelişip fethettikleri topraklar artınca, kendilerinden önceki Büyük Selçuklar, Anadolu Selçukluları ve Belikler gibi toprağı taksim ve idare etmişlerdir Bu sebeple Anadolu beyleklerinden aldıkları yerlerde nizamı aynen bırakırlarken, Rumeli ’de fethettikleri toprakları devlete yan arazi olarak tapulamışlar, sadece klise, manastır ve dini vakıfları serbest bırakmışlardı Bunun yanısıra bir takım yerleri de sahipleri üzerinde bırakaram mal toprak statüsüne koymuşlardır ancak bu cins topraklar Mülk Timar olarak adlandırılmıştır
Osmanlı Kanunnamelerinde toprak beş ksıım olarak ele alınmıştır:
1 Arazii Memlüke
Mal topraklardır Butür toprakalrın tasarruf hakkın bütünüyle sahiplerine ait idi Öteki bütün malları ve eşyaları gibi mras bırakabilirler, satabilirler, hibe edebilirler, rehin bırakabilirler veya vakfedebilirlerdi Arazi memlwke toprakları dört kısma ayrılırdı:
a) Köy ve kasabalar içinde veya kenırlarında kısmen iskân bölgesi sanılan yarım dönüm büyüklüğünde yer alan yerler
b) Aslen arazii emiriyyeden iken daha sonra arazii memlükeye dâhil olan yerler
c) Arazii öşriye
d) Arazii haraciyye
Bunlardan öşri topraklar ya fethedildiği süre müslümanlara verilmiş ya da daha önce müslümanların elinde yer alan topraklardı Bu topraklar sagiplerinin mülkü olup, yaptıkları ziraate karşılık elde ettikleri üdünün onda birinden (öşrü) beşd birine kadar ödenti olarak devlete vermekle sorumlu idiler Haraci topraklar ise hırıstiyanların elinde mülkleri olan topraklardı Bunlar da öşri toprak sahipleri gibi elde ettikleri ürünün onda birinden beşte birine dek haracı mukaseme adıyla öşür ve bundan ayrı olarak haracı muvazzafa adıyla çift akçası (arazi vergisi) vermekle mükelleftiler Gerek müslümanlar, gerekse gayrı büslimlerin öşür vergilerinin onda pat diye beşde bire değin değişik oranlarda alınması, aracısız olarak toprağın sulanmasına ya da sulanmamasına, dolayısiyle verimine emrindeki bir husus idi Zira Osmanlı kanununamelerinde bu verginin öbür sancaklarda, bambaşka oranlarda alındığı görülüyor Örneğin 1518 tarihli Mardin livası kanunnunda şehirli ve köylünün bağ, bostan ve pamuk mahsullerinden yedide bir, ziraatlerinden beşde bir öşür alınacağı kaydedilmektedir Yeniden Çemişkezek kanununda bu oran müslüman ve gayrı müslimlerin ziraatlerinden beşde bir, müslümanların pamuk, yağ ve meyvelerinden yedide bir, gayrı müslimlerin benzer mallarından beşde bir olarak belirtilmiştir
2 – Arazii Mevküfe
Vakıf arazilerdir Bu nesil topraklar mülk olup olmamasına tarafından iki kısım altnda toplanmıştır Bunlardan mülk arazi, maliki kadar belirtilen bir gayeye tayin edildiği takdirde “Sahih Vakıf ismini alır İkinci olarak da miri araziden bir kısmının ya da tasarruf hakkının tümünün vakıf haline getirilmesi halinde ise “Tahsisat kabilinden vakıf biçiminde bir kısım ortaya çıkar Bu gibi toprakların vergileri dini, ilmi ve sosyal müesseselere devir edilmektedir Vakıf reayası, arazisi hangi vakfa bağlanmışsa, öşür ve resmini o vakfın mütevellisine verir ve oda varıfnamesi uyarınca bunu gerekli yerlere sarfederdi
3 – Arazii Metrüke
Terkedilmiş topraklardı Miri arazi içinde mütalaa edilmektedir Bir mülkiyet veya tasarruf hakkına konu edilemez, sadece ammenin yararına sunulabilir
4 – Arazii mevat
Hiçbir işe yaramayan arazilerdir Buda miri topraklar içinde telakki olunmaktadır Kimsenin tasarrufunda olmayan topraklar olarak tasvir edilebilir Bir yerin mevat arazi sayılıp sayılmaması, oranın ihya edilip edilmeyeceği ile ilgilidir
5 – Arazii Emiriyye
Bu nesil toprakların mülkiyeti devlete ait bulunmakda idi Bunlar vergisinin büyüklüğüne ve hizmete kadar dağıtılmış parçalara bölünmüştü Bu gibi topraklar üzerinde yaşamış kişilere ait olmayıp, bunlar bir kiracı durumundaydılar Toprak fethedildikden sonradan ekilmek, abes bırakılmamak kaydıyla eski sahipleri üzerinde bırakılmış ve yaptıkları ziraat karşılığı ödemekle mükellef tutuldukları vergilerini hazine yerine, o yerin geliri hizmet karşılığı kime yan ise ona verilmiştir Kendileri öldükden sonra ise toprakları ekipbiçmek şartıyla çocuklarına bırakılmıştr genellikle Rumeli toprakları miri topraklardan sayılmıştır
Miri arazi yirmibeş kısma ayrılmıştır Bunlardan padişaha gelir olarak ayrılana havassı hümayün denirdi Bunlar mukataa ve iltizam (toprağın idaresi kendi adına birinin üstüne verilme) suretiyle idare olunurdu İkinci bir kısmı, derecelerine kadar gelirleri vezirlere, beylerbeyilerine, sancakbeyilerine vs büyük devlet memurlarına ait olan has ismi verilen topraklardı Üçüncüsü, padişah kızlarına ve ailelerine bağlanmış yerlerdi fakat paşmaklık olarak adlandırılmıştır Dördüncüsü, devler adamlarına hizmetleri dolayısı ile mülk olarak bahşedilen topraklardır; bunlara da malikâne denmiştir Bir kısım topraklar ise fetih esnasında bazı kumandanlara hizmetlerine mukabil bahşedilen, ölümlerinde evladına ve akrabalarına intigal eden yurtluk ocaklık yerleridir Keza müsellem, yörük, , çingene müsellemi gibi geri hizmet erbabıyla, akıncı beyleri ve akıncıların çeribaşı olan toycalara da miri toprak görev edilirdi Bunlardan başka sarah hizmetlerinde ve yolların emniyeti için derbendlerde bulunanlara da bir kısım tprak verilmiştir Miri toprakların en önemli kısmı savaşlarda yararlığı görülen kişilere bahşedilen zeamet ve timarlardır Dirlik ismi verilen ve Osmanlı arazi teşkilatında umumi adıyla timar olarak tanıdık bu topraklar gelir yönünden çoktan aza doğru üç grup aşağı toplanmıştır
1) Has: Senelik geliri yüzbin ve daha pozitif olan toprağa denir Kelime manası geçim yolu, geçim vasitası aramak olup, padişaha verilenlerhavassı hümayun adını taşırdı Buna tımarda ve zeametde olduğu gibi sahibi talep yerine padişah dirliği de denirdi Haslar padişahdan başka hanedana mensup kişilere, sultanlara, vezirlere, beyler beyilerine, sancakbeyilerine vs verilirdi Padişah ve hanedana mensup kişilere verilen hasler dışındakiler, vazifede bulundukları süre içinde kendilerine aitti Azillerinde ya da ölümleri halinde bu dirliği kaybederlerdi
Devlet ricali içinde maksimum senelik geliri olan veziriazam hassı idi oysa, kanunnamede belirtildiğine kadar bir milyon ikiyüzbin akça idi Beylerbeyilere ise birmilyon ile bir milyon ikiyüz bin akça aralarında has belirtilmiştir Bunlarda en düşük has sekiz yüz bin akça olarak sınırlandırılmıştır Kanunnamede, eğer defterdarlara has verilecek olursa altıyüz bin akçalık has verilmesi gerektiği yer almaktadır
Haslar voyvoda denilen vasitasıyle yöneticilik edilirdi Has olarak bahşedilen yerin öşür ve diğer resimleri has sahibine ait olup, köylü ziraat yapmazsa toprak elinden alınarak bir başkasına verilirdi Has sahibi gelirlerinin her beşbin akçası için devlete bir cebelü adı verilen silahlı ve zırhlı bir asker beslemek zorundaydı Nitekim XV Yüzyılda Anadolu Eyaletin ’de ilk olarak padişah hasları almak üzere, diğer bir takım devlet adamalrına ait hasların geliri toplam 41052010 akça idi ki, 8210 cebelü beslenmekteydi Aynı şekilde Rum Eyaleti ’ndeki haslarda da 1125 cebelü çıkmaktaydı *