Genelde ebeveynler bana; çocukları ile nasıl oynayacaklarını bilemediklerinden ve oynadıklarında ise oyunların hep bir gerginlik ile bittiğinden bahsediyor. Bunun altında yatan en temel sebepten bahsetmek istiyorum.
Biz yetişkinler oyun oynamayı bırakalı çok oldu ve daha da kötüsü çocukken oynadığımız oyunları hatırlamıyoruz. E artık hayal gücümüz de o kadar gelişmiş değil… Kendi yöntemlerimizle bi oturalım hadi oyun oynayalım dediğimizde ise çocukla anlaşamıyoruz.
Günümüzde oyunlarda çıkan gerginliğin en çok “ebeveynlerin oyun kurucu olmaya çalışmasından” kaynaklandığını görüyorum. Ancak oyun çocuğun işidir! Oyunun ne kadar basit ya da ne kadar karmaşık olduğu önemli olmaksızın oyunu çocuk kurmalıdır.
Oyunu yönlendirilen, istediği gibi oynaması engellenen, oyununun yönü değiştirilen çocuk gerçek hayatta sizi yönlendirmeye çalışır.
Açıkça size “burası benim alanım, benim dünyam. Bana katılmak istiyorsan benim kurallarım geçer yoksa burada yerin yok.” der. Kendini anlaşılmamış, kabul edilmemiş hisseder ve bu çoğu zaman öfke ve kızgınlık doğurur. Bununla nasıl başa çıkacağını bilemeyen çocuk ise bunu gerçek hayata geneller, iş birliğinden kaçınabilir ve meydan okuyucu davranabilir.
Çocuğunuzla oynarken sizi tam olarak yanında hissetmesi için yapabileceğiniz şeylerden biri aynalama. Oynadığı oyunun detaylarını ve oynarken hissettiği duyguları ona söylemeniz.
“Burda bir sürü dinazor var, birbirlerine çok kızgınlar”
“Anne ve çocuk birbirlerine sarılıyorlar.”
“Bu oyun seni çok mutlu etti.”
‘’Elinden geldiğince yüksek yapmaya çalışıyorsun’’
‘’ Bu oyun şimdi tam senin istediğin gibi oldu’’
‘’Buradaki insanlar çok çaresiz.’’
‘’Bu çocuk çok korkuyor, ne yapacağını bilemiyor.’’ gibi…
Sizi oyuna dahil etmek isterse de verdiği rolü kabullenmek ona göre davranmanız onu mutlu ve anlaşılmış hissettirir.
Oyunu yönlendirmeye çalışmak yerine çocuğun bu oyundan ne beklediği ile ilgilenmeniz ona iyi gelecektir.