Robo-dinozor av macerası Horizon: Zero Dawn'ın yakında PC'ye geleceğine dair söylentiler var, bu da Sony'ye ait bir stüdyo tarafından üretilen bir oyunun konsol zincirlerinden ilk kez kurtulacağı anlamına geliyor. Ayrıca, üçüncü taraf stüdyolar tarafından geliştirilen, PlayStation’a özel oyunlardan biri olan Journey ve Detroit: Become Human’ın halihazırda PC'ye çıktığını ve 2020 yılında Death Stranding'in yayınlanacağı haberini gördük.
Sony, PC'yi ikinci evi haline getirerek Microsoft'un adımlarını takip etmek istiyorsa, bu bizim için iyi bir haber. Bu şu soruyu akla getiriyor: En güncel PlayStation'a özel oyunlardan ilk olarak hangisini PC’de istiyoruz?
Çoğunluğun istediği oyunlardan bir liste oluşturduk. İşte PC’de de olmasını istediğimiz, ancak sadece PlayStation’a özel geliştirilmiş oyunların listesi:
Ratchet & Clank
Yıllar geçti ve PlayStation 1’in devri kapandı. PlayStation 2 için Jak and Daxter’i duyuran Naughty Dog’a karşılık olarak, Insomniac Games ‘Ratchet and Clank’le karşımıza çıkmıştı. 2002 yılında oyunculara sunulan Ratchet and Clank’in, Jak and Daxter’ı da geçip 14 yıl sonra sinema filmiyle karşımıza çıkmasının altında birçok sebep yatsa da, herhalde çoğumuzun hatırladığı içerik oyunun bizlere sunduğu eğlenceli içeriklerdi. Jak and Daxter’a oranla farklı bir mizah anlayışına sahip olan Ratchet and Clank, kimi zaman ciddileşen atmosferi ile karşımıza çıksa da, bizlere oyunlarında animasyon film tadını da sunuyordu. Tam olarak 14 yaşında olan Ratchet ve can dostu Clank, hem PS4’te hem de sinemada yerini almasıyla birlikte, yeniden karşımıza çıktı.
Ratchet and Clank’in öncellikle Reboot ve Remake tadında bir oyunu olduğunu belirtmemizsde fayda var. Yani, Ratchet and Clank serisinin yeniden yazılmasıyla birlikte, ilk oyunun da yeniden geliştirilmesinin anlamına geliyor. ‘Oyunun sinema fiminin oyunu’ isimli ilginç bir sloganla karşımıza çıkan Ratchet and Clank, bizleri serinin ilk oyununa götürürken, orijinal hikayesinin biraz daha değişmiş bir halini bizler sunmakla birlikte, yeni bir Ratchet and Clank serisi için temelleri de oluşturdu.
God Of War
God of War'a genel olarak baktığımızda seriye yepyeni bir başlangıç yaptığını görüyoruz. Üstelik bunu sadece mitoloji ve hikaye anlamında değil, oynanış anlamında da yapıyor. Ayakları yere daha sağlam basan, sadece oynanışa, eğlenceye ya da vahşete odaklanan bir yapım yok bu sefer karşımızda. Aksine her köşesini merak ettiğiniz ve hayran kaldığınız noktaları olan bir yapım ile karşılaşıyorsunuz. Öncelikle Sony hikaye anlamında karakter ilişkilerini çok iyi kavramış durumda. Firmanın daha önce Last of Us'ta karşımıza çıkardığı bu sistem, God of War gibi sadece kaosa sürüklenmesi gereken bir seriyi bile bambaşka bir noktaya taşımayı başarıyor. Kratos ve Atreus arasındaki o ilişki, empati yapmanızı sağlıyor ve bazı anlarda kendinizden bir parça bile bulabiliyorsunuz. Yeri gelmişken Kratos'un Türk olduğundan da şüphelenmeye başladığımızı söylemeliyiz. Oyunun çoğu noktasında tam bir Türk babası gibi davranıyor Kratos.
Dreams
Hayal gücümüze bağlı olarak istediğimizi yapabildiğimiz oyun, bizlere büyük bir serbestlik alanı sunuyor. Ünlü perakendeci paylaşımı hemen sildi. Heykel yapımından resim çizimine kadar her şeyi basit bir şekilde yapmamıza izin veren Dreams'te neler olacak merak ediyoruz. İki kez sil baştan yapılan oyunu desteklemekten çekinmeyen Sony ise muhtemelen oyuna oldukça güveniyor.
Media Molecule’nin hayalleri de son derece güzel gözüküyor. Bakalım ne kadarını gerçekleştirmeyi başarabilecekler. Geniş bir oyuncu kitlesine ulaşabilecek mi bunu hep birlikte göreceğiz. Dreams oyunu şu an için PlayStation ile sınırlı.
Shadow Of The Colossus
2005 yılında ilk olarak PlayStation 2 için, 2011 yılında da yenilenmiş olarak PlayStation 3 için piyasaya sürülen Shadow of the Colossus, her iki konsol için de birçokları için efsane oyun statüsünde yer almayı başarmıştı. Shadow of the Colossus yenilenmiş hâliyle PlayStation 4’ün yolunu tuttu.
Shadow of the Colossus, özünde bir boss-rush oyun. Wander, oyunun başında atı Agro’da taşıdığı Mono’nun bedenini sunağa koyduğunda, Dormin adındaki bir varlıktan onun hareketsiz bedenine ruhunun geri dönmesini ister. Dormin’in tek bir şartı vardır: Wander’ın bu topraklarda gezen 16 Colossus’u öldürmesi gerekir. Ve bundan sonra başlar ufak ama bir o kadar da büyük kalpli Wander’ın mücadelesi; taş, toprak ve metal arasında.
Shadow of the Colossus bazı sorunlar yaşasa da; onu üç konsol nesili boyunca emsallerinden ayrı kılan, oyuncu toplulukları arasında efsane statüsünde değerlendirten özellikleri, bu sorunlarını affetmenize ve Warden'ın hikâyesine odaklanmanıza yardımcı oluyor. Shadow of the Colossus belki herkese göre bir oyun değil, evet ama o aynı zamanda herkesin hayatlarının bir döneminde illaki deneyimlemesi gereken bir oyun.
Marvel’s Spider-Man
Oyunda sadece Spider-Man'i ve onun gerçek hayattaki kimliği Peter Parker'ı değil, aynı zamanda Mary Jane Watson'ı ve sürpriz bir karakteri daha kontrol ediyoruz. Yan karakterlerimizle oynadığımız görevlerin şekli şemali de hikaye ilerledikçe değişkenlik gösteriyor. Bu sayede süper gücü olmayan kahramanlarımızla oynamak da kendini tekrar eden bir yapıda olmaktan kurtuluyor.
Tokyo Jungle
Fazlası ile Japon işi olduğu adından da anlaşılan Tokyo Jungle, beklenenin aksine PS3 versiyonunda piyasaya sürüldü. Oyunun ilgisini çekmeyeceğini düşünenler, kim bilir belkide Tokyo’nun ünlü moda merkezlerinden biri olan Shibuya’da siz de hayvanları kontrol etmek isteyebilirsiniz.
Evet; Tokyo yıkılmış halde, insanlığın sonu gelmiş ve Shibuya artık sadece vahşi ve evcil hayvanların oyun alanı haline gelmiş. Oyunu oynarken ki amacımız bu sokaklarda hayvanlarımızı hayatta tutmak. Fakat söylediğim gibi bu oyunda tek bir hayvanı kontrol etmiyorsunuz.
Konuya açıklık getirmek gerekirse, oyuna bir hayvanla başlıyoruz ve yıllar dakika hesabı ile geçtiği için hayvanımız yaşlanıp hayatını kaybediyor. Biz de çiftleşmeli ve dünyaya gelecek minik hayvanın kontrolüne geçmeliyiz ki oyunumuz devam etsin.
Gündemdeki oyunlar dışında çok ilginç bir tema ve konuya sahip olan bu oyun, monotonluğu dışında oldukça eğlenceli. Monotonluk derken: oyunun bir süre sonra, aynı adımları tekrarladıkça sıktığını kastediyoruz tabii ki.
The Last Guardian
E3 2009’da Team ICO’nun yeni oyunu The Last Guardian tanıtıldı. Stüdyo yönetmeni Fumito Ueada, yeni oyunun daha çok ICO ile benzer olacağını açıklamıştı. Yarı kuş, yarı memeli yaratık ve küçük bir çocuk, önlerindeki engelleri aşarak ilerlemeye çalışacaklardı.
Elbette oyunu ilk gördüğümüzde PlayStation 3 için duyurulan The Last Guardian‘dan inanılmaz etkilenmiştik. Oyunların silahla kafa patlatmaktan ibaret olduğu bir dönemde, sevgiyi, dostluğu ve engelleri aşmanın yollarını anlatıyordu bizlere. Kesinlikle farklı bir öyküydü. 2011’de çıktığında muhtemelen yılın en sevilen oyunlarından biri olacaktı.
Bloodborne
Viktoryan döneminde geçen bir Aksiyon Rol Yapma Oyunu fikri her ne kadar harika görünse de pratikte birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Orta Çağ temalı RYO'ların sunduğu geniş yelpazeyi bir kenara atmak nereden bakarsanız bakın pek akıl karı değil gibi görünüyor.
Zırhların, kılıç ve kalkanların olmadığı bir geçiş dönemine RYO yapmak cidden riskli. Bloodborne iyi veya kötü olmasının yanı sıra işte tam da bu nokta da büyük bir eksiği kapatıyor. Risklerle dolu teması bir yana, oyun dünyasına bir kez daha yepyeni mekanikler kazandırıyor.
Uncharted: Nathan Drake Collection
Uncharted: Nathan Drake Collection’ın içerisinde üç ana Uncharted oyunu da bulunuyor. Baştan başlayarak gidecek olursak Uncharted: Drake’s Fortune’un serideki zayıf halka olduğunu hepimiz kabul ederiz herhalde. Naughty Dog’un PlayStation 3’e geçiş oyunu olarak görebileceğimiz ilk Uncharted zamanına göre oldukça başarılıydı. Aksiyonu, hikayesi ve karakterleri onu PlayStation 3’ün nadide taşlarından biri haline getirmişti. Fakat ne yazık ki aradan geçen sekiz sene Drake’s Fortune’a pek yaramamış. Tempodaki dengesizlik ve ikiyle üçüncü oyundaki aşmış sinematik aksiyonların yokluğu yer yer fazlaca hissediliyor.
Blood & Truth
Yapımın klasik VR oyunlarından ayıran birkaç önemli nokta var. Bunlardan biri oyun gerçekten AAA kalitesinde. Yani seslendirmeler, ara sahneler, animasyonlar, grafikler tam anlamı ile kalite kokuyor. Hatta diğer karakterlerin yüz animasyonları bana tıpkı L.A. Noire'de kullanılan tekniği hatırlattı. Gerçekten konuşmalar esnasında karşınızdaki karakterin mimiklerini görebiliyorsunuz. Oyunculuk tarafında da başarılı iş çıkaran yapım, AAA iddiasına sahip bir yapım için gerekeni fazlasıyla veriyor.
The Last Of Us
Oyundaki ana karakterimiz olan Joel, her şeyini kaybetmiş, biraz Sam Fisher’ı birazda Nathan Drake’i anımsatan imajıyla çantasını sırtına takıp yollara düşüyor. 20 yıl öncesinde patlak veren salgın tüm dünyayı etkilemiş, şehirler yıkılmış, etraf harabeye dönmüş ve insanlıktan geriye pek bir şey kalmamıştır. Böyle bir dünyada sağ kalan şanslı bir grup insan arasında yer alan Joel, geçimini ise karaborsacılık ile sağlamaktadır. Şehrin karantinaya alınan kesimi ordu tarafından kontrol edilmektedir. Sıkıyönetim ilan edilmiş ve paranın geçmediği bir dünya ortaya çıkmıştır. İnsanlar salgından korunabilmek adına bazı ilaçlara sığınmış, bu ilaçlar ise çeşitli yollarla elde edilebilen karneler aracılığı ile sağlanmaktadır. Tabi sıkıyönetim olur da böyle bir duruma başkaldıranlar olmaz mı?
The Last of Us her ne kadar hayatta kalmaya dayalı bir aksiyon oyunu olarak lanse edilse de benzerleri gibi etrafta sıkça cephane bulabileceğiniz, düşmanlarınızın üzerine hiç bitmeyecekmiş gibi mermilerinizi boşaltabileceğiniz bir yapımdan çok uzak. Oyunda bulacağınız, her bir mermi, düşmanlarınızı öldürmenize yarayacak eşyalar adeta altın değerinde. Yine de bu durumun sizi sıkıntıya sokacağını fazla düşünmeyin.