bilgiliadam
Yeni Üye
Pepuk Kuşu Efsanesi
pepuk kuşu hikayesi
pepuk kuşu efsanesi nedir
erzincan efsanesi
Ben Bir Pepuk Kuşuyum
Ben bir pepuk kuşuyum dalında yaralı duran
dağların yamaclarında kenger
nazlı bir kızın gozlerinde iki yetimlik ah!
icinin kızıllığınca gul ve yangın
her bahar lavlara
korlara
ateşlere duşer yureğim
bir soğut dalının
efil efil titreşen yaprağıdır yureğimdeki
acarım yarasını bakarım canyerimin ağlayamam
acının ve sevginin kesiştiği yerde
iki cığlık arasında kaldım ah
acılı ruzgarlara bıraktım kanatlarımı
istedimki kuş olayım
kanatlarımın altında saklayayım
alıp gideyim başımı dağ dağ
goklere yazayım hasretimi
istedimki ağac olayım
uzerinde yeşereyim
golge edeyim her yaz
her guz dokulsun yapraklarım
serileyim uzerine ah! edeyim
istedimki yağmur olayım
yureklere yağayım her bahar
sel olayım dere tepe
katayım onume tum acıları
denizlere, okyanuslara gotureyim
istedimki ıstırabın sunaklarında
karalanmış rengi olayım yaşamın
sonsuzluğun kurgusunda cezalanmış acı
binlerce yıllık gecmişimle
her bahar beni anlatsın analar cocuklarına,
babalar beni anlatsın
istedimki yurekteki her ciceği
gozyaşlarıyla besleyeyim
kuruyup gitmesin diye
istedimki dağlara sesleneyim yazgımı
ozlemlere soylenen turkulere sesleneyim
gelip gecenler okusun diye gozlerimdeki şiiri
istedimki dağlara yazayım hasretimi
ovalara, denizlere, gokteki yıldızlara
yağmur olayım gokkuşağını hediye edeyim
parca parca olayım her fırtınada
mutluluk ağacında huzun ciceği olayım
her yıl coğaltayım acılarımı
Pepuk Kuşu Efsanesi
Munzur dağı eteklerinde kış mevsiminin, etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başladığı gunlerde Baharın geleceğini muştulayan cemreler beklenir Sonunda cemre, hava ve topraktan sonra suya da duşer Hem de ateş topu bir sıcaklıkla Su da hava gibi, toprak gibi ısınmaya, yaşam daha kolay, daha guzel yaşanılır olmaya başlar Cemre havanın guzelleşmesini, suyun ısınmasını ve toprakta gizlenen tohumların, bitkilerin, kuru ağac dallarının, canlıların uyanmasına sebep olur Bir umut olur canlı cansız tum varlıklara
Cemre toprağa duştukten sonra bahar geliveriri dağlara, ovalara, kırlara Ve ardından yureklere Once kardelenler, nergisler, susenler (sosın) kaldırır bukulmuş boyunlarını gokyuzune, ardından laleler, frezyalar, kır karanfilleri, kırkkanatlılar, yabangulleri İc gıdıklayan kokularını etrafa yayarlar, renk renk ışıklarını sulara aksettirdiler
Baharın gelmesiyle birlikte kuşlar daha bir neşeli oter, daha bir neşeli ucar gokyuzunde Dereler daha bir sevincle akar, daha bir coşkuyla eser ruzgar
Her bahar nasırlı ellerin toprağa attığı tohumlar, yeniden yeşerme surecine donuşunce, doğa yeniden dirilir Bir serin şebnem, guneşin de etkisiyle kendini yeniden doğurur Derin uykusundan uyanır doğa Umutsuzluğu ortadan kaldırarak aydınlığını, guneşe yonelen guluşlerini sacar evrene
Kenger, karların erimesiyle yetişen en onemli bitkilerden biridir cocuklar icin Bir taraftan soyulup yenilir, yemeği yapılır diğer yandan sakızı toplanır Kenger sakızıyla da meşhur bir bitkidir, uzerine turkuler bile yakılmıştır Kengeri, onemli yapan bence tum bunlardan da ote acıklı efsanesidir Farklı bicimde de olsa kengerin bittiği her yerde pepuk kuşu efsanesi bilinir ve cocuklara anlatılır
Efsane, kimi yerlerde farklılık da gosterse, konu benzerdir Kimi yerde erkek kardeşin acısı anlatılır kimi yerde kız kardeşin acısı
Nuri CAN
Pepuk Kuşu Efsanesi
Bir varmış bir yokmuş Vakti zamanda Anadolu’nun kucuk bir dağ koyunde anne baba ile iki cocuğu yaşarmış Cocuklarının biri erkek diğeri de kız imiş Bu ailenin herkesi imrendirecek derecede neşe, mutluluk ve sevinc icerisinde dilekleri gercekleşir her şey gonullerince olurmuş Oturdukları koyde gayet sevilen bu iki guzel cocuk da gun gelmiş cıvıl cıvıl kuş sesleri, kuzu meleyişleri, dere cağlayışları arasında mavi ve yeşilin alabildiğine uzandığı yaylaların guzelliği icinde, boylu boyunca dağların eteklerinde bulunan ağacların golgeleri ve serinliği icinde gule, oynaya, buyumuşler
Taa ki gunun birinde anneleri aniden rahatsızlaşıp olunceye dek Bu durum,ailenin tum neşesini, huzurunu, mutluluğunu uzuntuye cevirip yok etmiş İki kardeş de artık eskisi gibi ne gulmuş ne de sevinip oynamışlar Her tarafa ağır bir yas ve sis bulutu cokmuş
Bir muddet sonra evde aş pişirecek kimsesi olmadığı icin babaları yeniden evlenmek zorunda kalmış Evlenmişte uvey anneleri kısır olduğu ve de cocuğu olmadığı icin cocukları hic sevmez, duşmanca davranırmış Fırsat buldukca kotuluk eder, elinden gelen her zulmu yapmaktan geri durmazmış
Hele babaları evden cıkınca vay haline cocukların, onlara turlu turlu eziyetler eder rahat yuzu gostermezmiş Cocukları gece gunduz calıştırp, dover ve kimseye anlatmamaları icin de korkuturmuş Zavallı cocuklar butun bu kotuluklere rağmen yine de babaları uvey annelerinin yaptıklarına inanmaz diye caresiz her eziyete katlanarak yaşamlarını surdurme cabası gosterirmişler
Babalarının yine evde olmadığı bir bahar gunu, uvey anneleri iki kardeşe torba, bıcak ve kazma vererek,dağa kenger toplamaya gonderir İki kardeş sabah erkenden evden ayrılarak kenger toplamak icin dağın yolunu tutmuşlar Abla bir bir topladığı kengerleri kardeşinin sırtında taşıdığı torbaya koyarmış ve boylece de hava kararmaya başlayıncaya kadar kenger toplamışlar Artık koye donmek uzereyken Abla, kardeşinin sırtında taşıdığı torbanın dolup dolmadığını anlamak icin torbayı yere indirip bakmışki ne gorsun, torbada bir tek kenger yok Bu duruma şaşıran iki kardeş, ’Sabahtan beri topladığımız kengerleri gizli gizli yedin değil mi? Biz şimdi eve nasıl doneriz? uvey annemiz bizi oldurur! ’ deyip cıkışmış kardeşine
Kardeşi ise ’Hayır abla, bana yemem icin verdiğin bir tek kengerin dışında yemin olsun ki yemedim!’ demiş Ancak ablasını bir turlu inandıramamış ’Abla eğer hala bana inanmıyorsan istersen karnımı ac da bak!’ demiş Ablası almış bıcağı karnını yarmış bakmış ki kendisinin verdiği bir kengerin dışında midesi bomboş kardeşinin, meğerse kengerleri o yememiş! Kardeşi doğru soylemiş Kardeşinin karnını dikmeye calışmışsa da kardeşi oracıkta olmuş
Gidip torbaya tekrar bakmışki torbanın dibi delik ve sabahtan bu yana topladıkları kengerlerin dokulduğunu anlamış Meğer uvey anneleri onlara (akşam kotuluk etsin diye) dibi delik torbayı vermiş
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun olumune sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla neye uğradığını şaşırmış ve orada bulunan pınarın suyuyla kardeşini yıkayıp ağlaya ağlaya gomuvemiş Gomutun yeri belli olsun diye de başucuna bir fidan dikmiş
Eve donduğunde kardeşini soran babasına ’O biraz yoruldu oduncularla gelecek’ demiş Oduncular gelmiş, cocuk gelmemiş
Nahırla gelecek demiş
Nahır da gelmiş, ama cocuk yine yok
Davarla gelecek
Davar da gelmiş cocuk hala ortalada yok
Genc kız bir yandan baba korkusu, diğer yandan vicdan azabıyla kıvrılmış,yanmış, tutuşmuş parca parca olmuş yureği
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun olumune sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla Allah’a yalvarmaya, dua etmeye başlamış ’Allah’ım beni pepuk kuşu yap bu dağlara sal ki dunya dondukce dağlardan dağlara kardeşim diye seslenip durayım!“
Efsane bu ya o gece kızın dileği kabul olur, genc kız o gece Allahtan, pepuk kuşu olmuş ve gidip kardeşinin başucundaki ağaca konup hep kardeşi icin seslenip durmuş Ve işte o gun bu gundur bu kız, pepuk kuşu olarak dağlarda oradan oraya dolaşarak, kardeşini oldurduğu icin herkese kendini ihbar eder durur:
Her bahar mevsimi kengerin yerden bitmesi ile beraber pepuk kuşunun acıklı otuşu de başlar
(Zazaca)
“Phepu
“Kheku
“Kam kerd
“Mı kerd
“Kam kişt (cişt)
“Mı kişt (cişt)
“Kam şut
“Mı şut
“Ax! Ax! Ax!
(Kurtce)
’Pepuu’
“Kekuu
“Ke qir?
“Mın qir
’Ke kuşt?’
’Mın kuşt’
’Ke şuşt?’
’Mın şuşt’
“Ah! ah! Ah!
(Turkce)
’Pepuu’
“Kekuu (baba)
“Kim yaptı?“
“Ben yaptım
’Kim oldurdu?’
’Ben oldurdum’
’Kim yıkadı?’
’Ben yıkadım’
“Vah! Vah! Vah!
Dağlarda oten bu kuşun bu gun hala, kardeşini olduren o genc kız olduğu soylencesi, Erzincan’ın Caferli koyu ve diğer cevre koylerde yaygın bir bicimde bu şekilde anlatılır Onun cıkardığı seslere bile acıklı bir ifade ve anlam yuklenmiş Cocukluğumda bunun bir efsane değil de gercekten yaşanmış bir oyku olduğuna inanır ve o kuşa cok acırdım!
Bu efsane hala doğunun bir cok yoresinde anlatılmaktadır Komşu illerde de aynı efsanenin değişik şekillerde anlatıldığı bilinmektedir Doğu illerinde yaşayan yaşlı genc hemen hemen herkes “pepuk kuşu efsanesini farklı bir şekilde de olsa bilir
pepuk kuşu hikayesi
pepuk kuşu efsanesi nedir
erzincan efsanesi
Ben Bir Pepuk Kuşuyum
Ben bir pepuk kuşuyum dalında yaralı duran
dağların yamaclarında kenger
nazlı bir kızın gozlerinde iki yetimlik ah!
icinin kızıllığınca gul ve yangın
her bahar lavlara
korlara
ateşlere duşer yureğim
bir soğut dalının
efil efil titreşen yaprağıdır yureğimdeki
acarım yarasını bakarım canyerimin ağlayamam
acının ve sevginin kesiştiği yerde
iki cığlık arasında kaldım ah
acılı ruzgarlara bıraktım kanatlarımı
istedimki kuş olayım
kanatlarımın altında saklayayım
alıp gideyim başımı dağ dağ
goklere yazayım hasretimi
istedimki ağac olayım
uzerinde yeşereyim
golge edeyim her yaz
her guz dokulsun yapraklarım
serileyim uzerine ah! edeyim
istedimki yağmur olayım
yureklere yağayım her bahar
sel olayım dere tepe
katayım onume tum acıları
denizlere, okyanuslara gotureyim
istedimki ıstırabın sunaklarında
karalanmış rengi olayım yaşamın
sonsuzluğun kurgusunda cezalanmış acı
binlerce yıllık gecmişimle
her bahar beni anlatsın analar cocuklarına,
babalar beni anlatsın
istedimki yurekteki her ciceği
gozyaşlarıyla besleyeyim
kuruyup gitmesin diye
istedimki dağlara sesleneyim yazgımı
ozlemlere soylenen turkulere sesleneyim
gelip gecenler okusun diye gozlerimdeki şiiri
istedimki dağlara yazayım hasretimi
ovalara, denizlere, gokteki yıldızlara
yağmur olayım gokkuşağını hediye edeyim
parca parca olayım her fırtınada
mutluluk ağacında huzun ciceği olayım
her yıl coğaltayım acılarımı
Pepuk Kuşu Efsanesi
Munzur dağı eteklerinde kış mevsiminin, etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başladığı gunlerde Baharın geleceğini muştulayan cemreler beklenir Sonunda cemre, hava ve topraktan sonra suya da duşer Hem de ateş topu bir sıcaklıkla Su da hava gibi, toprak gibi ısınmaya, yaşam daha kolay, daha guzel yaşanılır olmaya başlar Cemre havanın guzelleşmesini, suyun ısınmasını ve toprakta gizlenen tohumların, bitkilerin, kuru ağac dallarının, canlıların uyanmasına sebep olur Bir umut olur canlı cansız tum varlıklara
Cemre toprağa duştukten sonra bahar geliveriri dağlara, ovalara, kırlara Ve ardından yureklere Once kardelenler, nergisler, susenler (sosın) kaldırır bukulmuş boyunlarını gokyuzune, ardından laleler, frezyalar, kır karanfilleri, kırkkanatlılar, yabangulleri İc gıdıklayan kokularını etrafa yayarlar, renk renk ışıklarını sulara aksettirdiler
Baharın gelmesiyle birlikte kuşlar daha bir neşeli oter, daha bir neşeli ucar gokyuzunde Dereler daha bir sevincle akar, daha bir coşkuyla eser ruzgar
Her bahar nasırlı ellerin toprağa attığı tohumlar, yeniden yeşerme surecine donuşunce, doğa yeniden dirilir Bir serin şebnem, guneşin de etkisiyle kendini yeniden doğurur Derin uykusundan uyanır doğa Umutsuzluğu ortadan kaldırarak aydınlığını, guneşe yonelen guluşlerini sacar evrene
Kenger, karların erimesiyle yetişen en onemli bitkilerden biridir cocuklar icin Bir taraftan soyulup yenilir, yemeği yapılır diğer yandan sakızı toplanır Kenger sakızıyla da meşhur bir bitkidir, uzerine turkuler bile yakılmıştır Kengeri, onemli yapan bence tum bunlardan da ote acıklı efsanesidir Farklı bicimde de olsa kengerin bittiği her yerde pepuk kuşu efsanesi bilinir ve cocuklara anlatılır
Efsane, kimi yerlerde farklılık da gosterse, konu benzerdir Kimi yerde erkek kardeşin acısı anlatılır kimi yerde kız kardeşin acısı
Nuri CAN
Pepuk Kuşu Efsanesi
Bir varmış bir yokmuş Vakti zamanda Anadolu’nun kucuk bir dağ koyunde anne baba ile iki cocuğu yaşarmış Cocuklarının biri erkek diğeri de kız imiş Bu ailenin herkesi imrendirecek derecede neşe, mutluluk ve sevinc icerisinde dilekleri gercekleşir her şey gonullerince olurmuş Oturdukları koyde gayet sevilen bu iki guzel cocuk da gun gelmiş cıvıl cıvıl kuş sesleri, kuzu meleyişleri, dere cağlayışları arasında mavi ve yeşilin alabildiğine uzandığı yaylaların guzelliği icinde, boylu boyunca dağların eteklerinde bulunan ağacların golgeleri ve serinliği icinde gule, oynaya, buyumuşler
Taa ki gunun birinde anneleri aniden rahatsızlaşıp olunceye dek Bu durum,ailenin tum neşesini, huzurunu, mutluluğunu uzuntuye cevirip yok etmiş İki kardeş de artık eskisi gibi ne gulmuş ne de sevinip oynamışlar Her tarafa ağır bir yas ve sis bulutu cokmuş
Bir muddet sonra evde aş pişirecek kimsesi olmadığı icin babaları yeniden evlenmek zorunda kalmış Evlenmişte uvey anneleri kısır olduğu ve de cocuğu olmadığı icin cocukları hic sevmez, duşmanca davranırmış Fırsat buldukca kotuluk eder, elinden gelen her zulmu yapmaktan geri durmazmış
Hele babaları evden cıkınca vay haline cocukların, onlara turlu turlu eziyetler eder rahat yuzu gostermezmiş Cocukları gece gunduz calıştırp, dover ve kimseye anlatmamaları icin de korkuturmuş Zavallı cocuklar butun bu kotuluklere rağmen yine de babaları uvey annelerinin yaptıklarına inanmaz diye caresiz her eziyete katlanarak yaşamlarını surdurme cabası gosterirmişler
Babalarının yine evde olmadığı bir bahar gunu, uvey anneleri iki kardeşe torba, bıcak ve kazma vererek,dağa kenger toplamaya gonderir İki kardeş sabah erkenden evden ayrılarak kenger toplamak icin dağın yolunu tutmuşlar Abla bir bir topladığı kengerleri kardeşinin sırtında taşıdığı torbaya koyarmış ve boylece de hava kararmaya başlayıncaya kadar kenger toplamışlar Artık koye donmek uzereyken Abla, kardeşinin sırtında taşıdığı torbanın dolup dolmadığını anlamak icin torbayı yere indirip bakmışki ne gorsun, torbada bir tek kenger yok Bu duruma şaşıran iki kardeş, ’Sabahtan beri topladığımız kengerleri gizli gizli yedin değil mi? Biz şimdi eve nasıl doneriz? uvey annemiz bizi oldurur! ’ deyip cıkışmış kardeşine
Kardeşi ise ’Hayır abla, bana yemem icin verdiğin bir tek kengerin dışında yemin olsun ki yemedim!’ demiş Ancak ablasını bir turlu inandıramamış ’Abla eğer hala bana inanmıyorsan istersen karnımı ac da bak!’ demiş Ablası almış bıcağı karnını yarmış bakmış ki kendisinin verdiği bir kengerin dışında midesi bomboş kardeşinin, meğerse kengerleri o yememiş! Kardeşi doğru soylemiş Kardeşinin karnını dikmeye calışmışsa da kardeşi oracıkta olmuş
Gidip torbaya tekrar bakmışki torbanın dibi delik ve sabahtan bu yana topladıkları kengerlerin dokulduğunu anlamış Meğer uvey anneleri onlara (akşam kotuluk etsin diye) dibi delik torbayı vermiş
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun olumune sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla neye uğradığını şaşırmış ve orada bulunan pınarın suyuyla kardeşini yıkayıp ağlaya ağlaya gomuvemiş Gomutun yeri belli olsun diye de başucuna bir fidan dikmiş
Eve donduğunde kardeşini soran babasına ’O biraz yoruldu oduncularla gelecek’ demiş Oduncular gelmiş, cocuk gelmemiş
Nahırla gelecek demiş
Nahır da gelmiş, ama cocuk yine yok
Davarla gelecek
Davar da gelmiş cocuk hala ortalada yok
Genc kız bir yandan baba korkusu, diğer yandan vicdan azabıyla kıvrılmış,yanmış, tutuşmuş parca parca olmuş yureği
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun olumune sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla Allah’a yalvarmaya, dua etmeye başlamış ’Allah’ım beni pepuk kuşu yap bu dağlara sal ki dunya dondukce dağlardan dağlara kardeşim diye seslenip durayım!“
Efsane bu ya o gece kızın dileği kabul olur, genc kız o gece Allahtan, pepuk kuşu olmuş ve gidip kardeşinin başucundaki ağaca konup hep kardeşi icin seslenip durmuş Ve işte o gun bu gundur bu kız, pepuk kuşu olarak dağlarda oradan oraya dolaşarak, kardeşini oldurduğu icin herkese kendini ihbar eder durur:
Her bahar mevsimi kengerin yerden bitmesi ile beraber pepuk kuşunun acıklı otuşu de başlar
(Zazaca)
“Phepu
“Kheku
“Kam kerd
“Mı kerd
“Kam kişt (cişt)
“Mı kişt (cişt)
“Kam şut
“Mı şut
“Ax! Ax! Ax!
(Kurtce)
’Pepuu’
“Kekuu
“Ke qir?
“Mın qir
’Ke kuşt?’
’Mın kuşt’
’Ke şuşt?’
’Mın şuşt’
“Ah! ah! Ah!
(Turkce)
’Pepuu’
“Kekuu (baba)
“Kim yaptı?“
“Ben yaptım
’Kim oldurdu?’
’Ben oldurdum’
’Kim yıkadı?’
’Ben yıkadım’
“Vah! Vah! Vah!
Dağlarda oten bu kuşun bu gun hala, kardeşini olduren o genc kız olduğu soylencesi, Erzincan’ın Caferli koyu ve diğer cevre koylerde yaygın bir bicimde bu şekilde anlatılır Onun cıkardığı seslere bile acıklı bir ifade ve anlam yuklenmiş Cocukluğumda bunun bir efsane değil de gercekten yaşanmış bir oyku olduğuna inanır ve o kuşa cok acırdım!
Bu efsane hala doğunun bir cok yoresinde anlatılmaktadır Komşu illerde de aynı efsanenin değişik şekillerde anlatıldığı bilinmektedir Doğu illerinde yaşayan yaşlı genc hemen hemen herkes “pepuk kuşu efsanesini farklı bir şekilde de olsa bilir