bilgiliadam
Yeni Üye
İçindekiler Hide
Peygamberimize (s.a.v) münhasır haller nelerdir? Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) iki kategoride hâl ve davranışları...
Bizler, sâdece O’nun şahsına münhasır olan ulvî fazîletlerde O’nu örnek almakla mükellef değiliz. Zaten böylesi yüksek hâl ve davranışlar, bir nevî yıldızlardaki ölçülerdir ve bu tip davranışlar sergilemeye tâkat getiremeyiz.Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hâl ve davranışları iki kategori teşkil eder:
1. Sâdece kendisine mahsus olanlar: Meselâ, nâdirattan değil de dâimî bir sûrette ayakları şişinceye kadar geceleri namazla geçirmesi, savm-ı visâl (iftarsız oruç) tutması, Uhud Dağı kadar altını olsa -borcu için ayırdığı hâriç- hepsini infâk etmesi, mîras bırakmaması, şahsı ve âilesi için zekât ve sadaka kabûl etmeyi kıyâmete kadar menetmesi gibi… Bu sebeple: “Ben de ancak sizin gibi bir beşerim…” (Buhârî, Salât 31, Ahkâm 20) buyurdukları hâlde îcâb ettiğinde: “Ben herhangi biriniz gibi değilim; ben Allâh tarafından yedirilir, içirilirim…” buyurmuşlardır. (Buhârî, Savm 49; İ’tisâm 5; Müslim, Sıyâm 57-61) Mü’minler bu sahada O’nu izlemeye tâkat getiremez, O’nun maddî ve mânevî olarak yaptıklarını yapamaz, hâli ile hâllenemezler. Peygamberlerde ümmetlerine örneklik esas olmakla berâber, bu tür husûsiyetleri, Allâh Rasûlü’nün şahsına münhasır olduğu için, ümmete örnekliğin dışında kalmaktadır.
2. Herkese şâmil olanlar: Bizler, sâdece O’nun şahsına münhasır olan ulvî fazîletlerde O’nu örnek almakla mükellef değiliz. Zaten böylesi yüksek hâl ve davranışlar, bir nevî yıldızlardaki ölçülerdir ve bu tip davranışlar sergilemeye tâkat getiremeyiz. Ancak ikinci kısma giren hâl, davranış ve sözlerde ise, istîdâd ve gücümüz ölçüsünde bir ömür O’nu taklit ve tâkib edip O’nun nûrlu izinde yürümekten mes’ûl ve mükellefiz. Demek oluyor ki, Hazret-i Peygamber (s.a.v.) ictimâî kademeleşmenin her noktasındaki insanlar için -beşeriyet îcap ve iktidârıyla îfâ ettiği ameller cihetiyle- ideal bir örnektir. Bunda bile bâzı davranışların sünnet, bâzı davranışların ise ruhsat olduğuna dikkat etmek lâzımdır. Bu nükteyi kâmil mânâsıyla telâkkîde büyük bir dirâyet göstermiş olan milletimiz, her bir ferdine “Mehmetçik” adını vererek, herkesi kendi kudret ve istîdâdı nisbetinde O’nun küçük bir modeli olmaya yönlendirmeyi arzulamıştır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa