Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir?
Travma sonrası stres bozukluğu savaşın olduğu ilk insanlık döneminden beri deneyimlenen bir durumdur. İlk isimlendirilişi Vietnam Savaşına dayanır. Askerden dönen askerlerde irkilme, yeniden yaşantılama, flashback, aşırı uyarılma tepkileri görülmeye başlanır. Doktorlar ilk kez bu durumu “Mermi Şoku” olarak adlandırır. Günümüze kadar bu durum birçok duruma uyarlanarak (insan eliyle yapılan ve doğal afetlerle gerçekleşen) Travma Sonrası Stres Bozukluğu olarak literatüre girer.
Guernica ile Olan İlişkisi
Guernica tablosu, Pablo Picasso tarafından yapılmıştır, İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na ait uçakların 26 nisan 1937’de birçok insanın ölmesine ya da yaralanmasına sebep olan savaşı konu edinen tablo, İspanya’daki Guernica şehrinin bombalamasını anlatır. Savaş, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana insanlığın temel sorunu olmuştur. Picasso da ilhamını dehşetten ve üzüntüden alarak dünyaya kalıcı bir eser ve eleştiri bırakmıştır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Belirtileri ve Guernica’daki Yansımaları
Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtilerinin başında, irkilme, yeniden yaşantılama, aşırı uyarılmışlık ve irkilme, şaşkınlık, şok duygusu gelmektedir. Tabloyu dikkatli incelersek, tüm canlıların yüzlerinde söz konusu tepkileri görmek mümkündür. Tabloda bulunanların aklından geçen düşünce seli birbirlerinden farklı olsa da savaşın yarattığı dehşet duygusu tabloya hakim olan karamsar bir renk gibi duygulanımda hissedilmektedir.
Mitolojik Açıdan;
Savaşın ikiye böldüğü her şey gibi boğa figürü de İspanyol Mitolojisi ve Kültüründe büyük önem taşımaktadır. Hem gücü hem de bilgeliği simgeler (bu açıdan Yunan Mitolojisinde var olan Athena’ya benzetilebilir.) Boğa figürü, tabloda karşıya doğru bakar. Bu doğrudan savaşın bıraktığı etkiye yönelik olarak yapılan bir yüzleştirme gibidir. Ve ikililiği (Travma Sonrası Stres Bozukluğunda Yaşantılanan; Bölünmeler, Aşırı Uyarılma Tepkileri ve Amneziler Şeklinde Gerçekleşen Kişiliğin Parçalara Ayrılması) yansıtır.
Varoluşumuzu güpegündüz gördüğümüz ve etkisinden çıkmak mümkün olmayan Guernica da tablonun alt kısımlarında, elinde sıkı sıkı bıçağa sarılmış olan bir ele dikkat edersek, ölümün sadık bir dost gibi tüm gerçekliğiyle orada saklanmış olduğunu görürüz.
Travma anıları, onu algılama biçimleriyle doğrudan ilişki içindedir. Bu savaşın yarattığı etkiden kaçmanın ve başa çıkmaya çalışmanın da bir nedeni ve aynı zamanda sonucudur. Tabloda da yaşam ve ölüm atıfları üzerine sürekli bir döngüsellik mevcuttur.
Kolektif Açıdan;
Bireyde travmatik yaşantı geçmiş kişisel deneyimlerle birebir ilişki içindedir. Guernicada da toplumun kolektif yapısı ve geçmiş savaş/ iç savaş deneyimleri tabloya tekrar yaşantılamanın verdiği bir grilik katar. (Hiç bitmeyecek türden)
Travma aynı zamanda bireyin kişisel değişimine engel olabilir ve beklenti kaygısı doğurabilir. Bunu tablonun küçük bir boşluğundan insanlara doğru baktığı pencerede görebiliriz. Tıpkı travmatik deneyimler gibi savaşın yıkıcılığı da (thanatos) sonu gelmez biçimde üstümüze adeta siner.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunda çoğu zaman “Zaman” kavramı yavaşlar ve o an “Görecelilik Kuramında” anlatıldığı gibi belki bize saatler sürmüş gibi gelebilir. Zamanın, ileriye ya da geriye akmadığını hissederiz. Tabloda da bu “Sıkışmışlık Hissi” her yerde hissedilir. Kimi yüzlerin de “hala oradaymışçasına” ileriye doğru baktığı görülür.
Anın yarattığı dehşet; yer ve zamanı da etkiler ve iç içe geçirir. Hangisinin tabloda nerede başlayıp nerede bittiğini göremeyiz. Sonsuzluk içinde bir gün gibi karanlık bir gerçeklik orada durmaktadır. Guernica gibi, travmatik durumlar bireyde de dezorganizasyon bilişsel süreci yaratır. (Yer, zaman ve kişi oryantasyonu ortadan kaybolabilir.)
Savaşın izlerini, yüzlerde bir yıkım olarak görmek ve duygudurum sarsıntısını insanoğlunun kimliğiyle yüzleştirmek, Picasso’nun çok büyük bir deha olduğunu kanıtlar niteliktedir, her baktıkça bu eserin mükemmelliği gittikçe değerlenmektedir.