İçindekiler Hide
Prostat kanseri nedir?
Prostat kanseri, erkek üreme sisteminin bir parçası olan prostat bezi hücrelerinin anormal ve kontrolsüz şekilde çoğalması neticesinde ortaya çıkan kötü huylu tümöral oluşumlar olarak tanımlanır.Prostat bezi, mesanenin hemen altında alt karın bölgesinde yer alan ve üretra adı verilen idrar yolunu çepeçevre saran ceviz büyüklüğünde bir organdır. Prostat, latince kökenli bir kelimedir ve “çıkıntı yapan” anlamına gelir. Erkek vücudunda üreme sisteminin fonksiyonlarını düzenleyici rol üstlenen testosteron hormonunun salgılanması ve sperm hücrelerinin canlılığını ve hareketliliğini koruyucu etki gösteren semen üretimi, prostat bezinin gerçekleştirdiği önemli fonksiyonlar arasında yer alır. Halk arasında ise yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkan iyi huylu prostat büyümesi organın adı olan prostat ismiyle bilinir.
Dünya genelinde özellikle orta yaş ve üzerindeki binlerce erkeği etkileyen bir rahatsızlık olan prostat kanseri vakalarının %60’ı 65 yaşın üzerindeki kişilerde tespit edilir.
Prostat kanseri belirtileri nelerdir?
Prostat kanseri belirtileri genellikle hastalığın ilerleyen aşamalarında görülmeye başlar ve birçok belirti ile kendisini gösterebilir. Hastalık, sinsi bir şekilde ilerlediği için asemptomatik (belirti vermediği) kişilerde erken evrede tanınması ancak düzenli tarama ile mümkündür. Hastalık belirtileri karakteristik değildir ve başka prostat hastalıklarında da görülebilir. Prostat kanserinin sık görülen birçok belirtisi mevcuttur:- İdrar yapmada güçlük
- Sık idrara çıkma
- İdrar ya da menide kan bulunması
- Ereksiyon sorunları
- Ejakülasyon (boşalma) sırasında ağrı
- İstemsiz kilo verme
Prostat bezinin mesanenin hemen altında yerleşmesi sebebiyle en sık olarak ortaya çıkan belirtiler üriner sisteme ait problemlerdir. Tümör nedeniyle prostatta meydana gelen büyüme sonrasında prostat bezi, mesane ve idrar yollarına baskı yaparak sık idrara çıkma, kesikli ve yavaş akımlı işeme ve hematüri olarak ifade edilen idrar yaparken kan gelmesi gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Erektil disfonksiyon (impotans) olarak tanımlanan ereksiyon problemi de kişilerde prostat kanserine bağlı ortaya çıkan belirtiler arasın yer alabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Bu belirtiler benign prostat büyümesi, prostat iltihabı (prostatit) gibi diğer durumlarda da ortaya çıkabilir ve prostat kanserinin belirgin belirtileri değildir. Bu belirti ve şikâyetlere sahip yaklaşık on kişiden sadece birisi prostat kanserine sahiptir.
Benign Prostat Hipertrofisi nedir?
Benign prostat hipertrofisi (BPH), erkeklerde ilerleyen yaşla birlikte sık olarak görülen ve halk arasında prostat olarak bilinen iyi huylu prostat bezi büyümesidir. Buradaki doku büyümesi kanserde olduğu gibi diğer organlara sıçrama ya da yayılma eğiliminde değildir ve idrar yapma ile ilgili şikayetlere neden olur.Prostat belirtileri prostat kanseri ile benzer belirtiler verdiğinden ayırıcı tanıları (iki hastalığın ayrımının yapılması) önemlidir. BPH gelişimi genel olarak çeşitli risk faktörleri ve testosteron gibi cinsiyet hormonlarının prostat dokusu üzerindeki etkinliğine bağlı olarak gerçekleşebilir. Testislerden sentezlenen testosteron hormonu, prostat bezinde dihidrotestosteron (DHT) adı verilen formuna dönüştürülür ve hormonun bu formu prostat bezi hücrelerinin çoğalmasında direkt olarak etki gösterir. Hormon düzeyinin artışı sonrasında prostat bezi hücrelerinin yapımı ve yıkımı arasında bir dengesizlik söz konusu olur. Bu durum bezin iyi huylu büyümesi ile sonuçlanır.
Prostat kanseri nedenleri nelerdir?
Prostat kanserinin kesin nedeni bilinmez. Bununla birlikte yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda bu kanser türü için bazı risk faktörleri saptanmıştır. Prostat kanseri, en genel şekliyle normal bir prostat hücresinin DNA'sındaki anormal değişiklikler sonucunda gelişir. DNA, hücrelerimizdeki genleri oluşturan kimyasal yapılardır. Genlerimiz hücrelerimizin nasıl çalıştığını kontrol eder ve bu nedenle DNA’daki değişimler hücrelerin çalışmasını ve bölünmesini etkileyebilir.Hücrelerin büyümesine, bölünmesine ve hayatta kalmasına yardımcı olan belirli genlere onkogenler denir. Normalde hücre büyümesini kontrol altında tutan, DNA'daki hataları onarabilen veya hücrelerin doğru zamanda ölmesini sağlayan genlere ise tümör baskılayıcı genler denir. Bazı onkogen ve tümör baskılayıcı genlerdeki mutasyonlar prostat kanseri oluşumu için risk faktörüdür.
Prostat kanseri için diğer risk faktörleri ileri yaş, siyah ırk, ailede prostat ya da meme kanseri öyküsü, yüksek erkeklik hormonu düzeyleri, hayvansal protein ve yağ içeriği bakımından zengin gıdaların fazla tüketimi, obezite ve sedanter (hareketsiz) yaşam şeklinde sıralanabilir.
Prostat kanseri, genetik yatkınlığa işaret edebilecek bazı durumların varlığında daha erken yaşta başlanan tarama çalışmasını gerektirebilir. Birinci derece akrabaları arasında prostat kanseri hatası bulunan bireylerde bu hastalığın gelişimi açısından 2 katlık bir risk artışı söz konusudur. Özellikle kardeşlerde bulunan prostat kanseri öyküsünde kişideki risk artışı daha belirgindir.
Beslenme ve prostat kanseri arasında özellikle batılı tarzda beslenen kişilerde bir risk artışından söz edilebilir. Aşırı miktarda süt ve süt ürünleri tüketimi, doymuş yağlı gıdalardan zengin beslenme, yüksek düzeyde kalsiyum alınması,düşük D vitamini seviyeleri, kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin aşırı tüketimi, prostat kanseri gelişiminde etkili kabul edilen diyet özellikleri arasında yer alırlar.
İleri yaş, prostat kanseri için bir diğer risk faktörüdür. Bu rahatsızlığın özellikle 50 yaş sonrasında daha sık olarak ortaya çıkması nedeniyle dikkatli olunmalıdır.
Obez bireylerde prostat kanserine karşı bir yatkınlık söz konusu olabilir. Bu kişilerde aynı zamanda hastalık daha agresif bir seyir izleyebilir ve tedavi sonrasında nüksler görülebileceği için sağlıklı düzeyde bir vücut ağırlığı prostat kanseri için önemli durumlar arasında kabul edilir.
Prostat kanseri tanısı nasıldır?
Prostat kanseri erken evrelerde belirgin belirtiler ortaya çıkarmayan bir rahatsızlıktır. Prostat bezinin büyümesi ile birlikte kişide idrara çıkma sıklığında artış, gece idrara kalkma, idrar yapmaya başlama ve akımı korumada zorlanma, idrarda kan olması ve ağrılı idrar yapma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. İdrar yapma ile ilgili belirtilere ek olarak kişilerde cinsel fonksiyon ve performans zaman içerisinde olumsuz yönde etkilenebilir.Prostat kanseri hastalarında özellikle omurga, kalça ve kaburga gibi kemiklerde hissedilen ağrılar rahatsızlığın bezin dışında yayılmaya başladığına işaret edebilir.
Bu belirtiler ile sağlık kuruluşlarına başvuran kişilerde, prostat kanseri tanısına yönelik olarak hekim tarafından öncelikle hastanın tıbbi öyküsü ve fizik muayenesi değerlendirilir. Fizik muayene uygulamaları arasında prostat kanseri tanısı için makattan yapılan dijital rektal muayene ön planda yer alır. Dijital rektal muayene sayesinde hastanın prostat bezindeki anormallikler, asimetriler ve şüphe uyandıran nodüler yapılar tespit edilebilir.
Dijital rektal muayenesinde anormallik saptanan hastaların yaklaşık olarak 5’te 1’inde prostat kanseri tespit edilir. Bu muayene sırasında hekim muayene eldivenini takarak kişinin rektumundan ilerleyerek işaret parmağı ile prostat yüzeyini inceler.
Prostat spesifik antijen (PSA), prostat kanseri için tanısal öneme sahip önemli bir biyokimyasal parametredir. Kişinin kan dolaşımında bulunan bu maddenin seviyesi, prostat kanseri hastalarının yaklaşık olarak %80’inde yüksek olarak tespit edilir. PSA, prostat bezi tarafından üretilen protein yapıda bir maddedir.
Tanının bir sonraki aşaması olan biyopsi işlemine geçişte hastanın fizik muayene bulguları, PSA değeri ve bu belirteç ile ilgili diğer değerler göz önünde bulundurularak karar verilir. Yapılan analizler sonucunda total PSA değerinin mililitrede 4-10 nanogram arasında saptanması halinde serbest PSA değerine bakılır. Serbest PSA yüzdesinin %25’ten büyük olması kanser riskinin %10’dan düşük olduğuna işaret ederken, bu değerin %10’un altına inmesi halinde ise %50’ye varan prostat kanseri riski söz konusu olur.
Ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG), prostat kanseri tespiti ve tanısı için önemli radyolojik tetkikler arasında yer alır. Transrektal ultrasonografi (TRUS), prostat dokusundaki şüpheli alanların tespit edilmesine ve biyopsi bölgesinin belirlenmesine imkan verir. Bir diğer radyolojik tetkik olan MRI %90’a varan şüpheli bölgeyi tespit etme gücüne sahiptir.
Yapılan tetkikler sonrasında kişide prostat kanseri şüphesi bulunması halinde biyopsi işlemi gerçekleştirilebilir. Prostat biyopsisi, ultrasonografi eşliğinde yapılır ve her bölgeden eşit şekilde örnek alınır. Prostatın tabanı, ortası ve üst kısmından iki taraflı ikişer örnek alınarak yapılan biyopsi işlemine 12 kor biyopsi adı verilir. Böylelikle gelişen tümör dokusunun atlanmaması ve yayılımının doğru olarak tespit edilmesi sağlanabilir.
Diğer kanser türlerinde olduğu gibi prostat kanserinin evrelemesinde de tümörün genişliği ve boyutu, lenf nodlarında tutulum olup olmadığı ve kanserin vücudun diğer bölgelerine metastaz yapıp yapmadığı incelenir. Prostat kanseri için evreler 1-4 arasındaki rakamlar ile ifade edilir. Kanserin en ileri evresi evre 4 prostat kanseridir.
Evre 1 prostat kanseri, rahatsızlığın henüz prostatın bir yarısında olduğu ve çevre dokularda yayılımın tespit edilmediği dönemini ifade eder. Bu dönemde hataların PSA değerleri genellikle 10’un altında olarak tespit edilir.
Evre 2 prostat kanseri kendi içerisinde A ve B olmak üzere 2 adet alt evreye ayrılır. Evre 2A’da kanser hala prostatın bir yarısında sınırlıdır ancak kişinin PSA değeri 10 ile 20 arasında değişkenlik gösterir. Tümörün prostatın her 2 yarısında da tespit edilmesi halinde ise evre 2b prostat kanserinden söz edilebilir.
Rahatsızlık zaman içerisinde ilerleme göstererek evre 3 ve evre 4 prostat kanseri haline gelebilir. Bu evrelerde prostatın kapsülünde ve çevre dokularda bir tutulum söz konusudur. Evre 4 prostat kanseri hastalarında kemiklerde de tutulum söz konusudur.
Prostat kanseri tedavi yöntemleri nelerdir?
Prostat kanseri tedavi seçenekleri, kanserin büyüme hızına, yayılımına ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişir. Bunların yanı sıra tedavinin potansiyel yararları ve yan etkileri gibi başka faktörlere de bağlıdır.Tedavi seçenekleri cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonal tedavi ya da bunların farklı kombinasyonları şeklinde uygulanır. Hastalık erken evrede teşhis edilmişse bir süre herhangi bir tedavi uygulanmadan takip önerilebilir. En yaygın ve etkili tedavi seçeneği cerrahidir ve genellikle prostatın tamamen çıkarılmasını (prostatektomi) içerir.
Prostatektomi, kanserden etkilenen prostat dokusunun çıkarılması işlemini ifade eder. Radikal prostatektomi ise bezin cerrahi olarak tamamının çıkarılması işlemidir. Bu cerrahi prosedür açık ya da kapalı ameliyat şeklinde gerçekleştirilebilir.
Açık cerrahi girişimlerde operatör hekim tarafından alt karın bölgesine geniş bir kesi atılarak prostat bezine ulaşmak amaçlanır. Rektum ile skrotum (testis) arasındaki perine bölgesi de prostat kanseri tedavisi amacıyla açık cerrahi girişimlerde tercih edilebilen bir diğer bölgedir.
Kapalı prostat ameliyatı laparoskopik olarak gerçekleştirilir. Bu prosedürde küçük kesilerden vücut içine sokulan kameralar ve ameliyat gereçleri vasıtası ile parça parça prostat bezinin çıkarılması gerçekleştirilir.
Laparoskopik girişimler açık cerrahi işlemlere göre daha az invazivdir (girişimin derecesi) ve yapılan kesiler bu ameliyatta daha küçüktür. Hem açık hem de laparoskopik cerrahide, ameliyatı gerçekleştiren hekim prostatın çevresindeki lenf bezi ve diğer dokularda da hastalığa dair izlerin bulunup bulunmadığını inceler.
Prostatın çıkarılması sonrasında üretilen semen miktarı azalır. Bu durum ameliyat sonrası hastalarda “kuru orgazm” adı verilen şikayetin oluşmasına neden olabilir.
Prostata ne iyi gelir?
Prostata iyi gelen yiyeceklerin tüketilmesi prostat kanseri riskini azaltıcı etki gösterebilir. Özellikle E vitamini, çinko ve selenyum içeren gıdalar prostata iyi gelir. Beslenme dışında düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı düzeyde vücut ağırlığına sahip olma gibi faktörler de prostat kanserinden korunmada fayda sağlayabilir.Prostat sağlığına faydalı besinler arasında;
- Selenyum içeren sarımsak, yumurta ve deniz ürünleri
- Çinko bakımından zengin fındık, süt ve baklagiller
- Domates, karpuz ve kuşburnu gibi likopen içeren meyve ve sebzeler
- Tam tahıllar, meyveler ve sebzeler sayılabilir.
Likopen antioksidan özellikli bir maddedir ve hücre hasarlanmasını engelleyici etki göstererek bölünmeyi yavaşlabilir.
Brokoli içeriğinde bulunan kompleks maddeler yardımı ile kanser gelişimi riskini azaltıcı etki gösterebilen bir besindir. Brokolinin içerisinde bulunan sülforafan, prostat hücrelerinde kanserleşme eğiliminde olanları ortadan kaldırarak bu rahatsızlığa karşı koruyucu etki gösterebilen bir besindir.
Yeşil çay, normal vücut fonksiyonlarını olumlu yönde etkileyen birçok özelliği nedeniyle binlerce yıldır insanlar tarafından tüketilen bir üründür. Yeşil çayın içeriğinde bulunan çeşitli kimyasallar prostat kanseri gelişiminde büyüme, hücre ölümü ve hormon etkileşimi gibi birçok konuda etki göstererek koruyucu özellik sağlayabilirler.
Fasulye, mercimek ve diğer bakliyatlar fitoöstrojen adı verilen kimyasal içeriğe sahip bitkisel besinlerdir. Düzenli tüketilmeleri ile prostat kanserine karşı koruyucu etki gösterebildiği düşünülen baklagiller, hormonların düzenlenmesi ve antioksidan etkileri nedeniyle önem arz ederler.
Çoklu doymamış yağ asidi zincirinden zengin balıklar özellikle bu türdeki omega3 ve omega6 gibi esansiyel yağ asitlerinden zengin olmaları sebebiyle beslenme programlarının değişmez bir parçası olmalıdır. Çünkü bu yağ asitleri vücut tarafından üretilemez ve dışarıdan alınması gerekir. Batılı tarzda beslenme yüksek düzeyde omega 6 yağ asidi içerirken omega 3 düzeyi bakımından yetersiz kabul edilir. Bu iki yağ asidi düzeyi arasında dengenin sağlanması adına özellikle soğuk sularda yetişen balıkların tüketimi önerilir.