Ekonomist Atilla Yeşilada, Rusya-Ukrayna geriliminde enerji fiyatlarının ABD ve Avrupa'ya olası etkisini anlatırken, Türkiye senaryosunu okurken gıda tarafına geçmek istemeyebilirsiniz.
Belki de Rusya'da Putin savaş değil de gelir hesabı yapıyordur? Savaş çıkarıp ekonomiyi zorlayacağına, tehdit ederek başka ekonomileri zorluyor olamaz mı?
Putin’in derdi Ukrayna’yı işgal etmek değil mi?
Ekonomist Atilla Yeşilada petrol fiyatlarındaki yükselişin etkilerini şöyle anlattı:
Dün yabancı bir dostumla Georgo Soros’un önerdiği bir restoranda puro-viski-havyar takılıyoruz. Lafa bu sene nasıl b.k gibi para kazanacağımızdan girdik, bir baktık…Ukrayna Krizi’ne gelmişiz. “Ahh” dedi dostum— kendisi tahmin ettiğiniz gibi “eski” istihbarat ajanı, şimdi gazetecidir—“Türkiye’de yatırım yapacak piyasa olsa donuma kadar şortlar, İsviçre Alpleri’nde emekli olurdum.
İlginç bir noktaya değindi: “Putin’in derdi Ukrayna’yı işgal etmek değil”. “Amaç çok, çok uzun süre Ukrayna gerginliğini en yüksek noktada tutup, enerji fiyatlarının zirvede kalmasını sağlamak”.
Avrupa enflasyonla tanışsın!
Düşününce çok mantıklı. Ukrayna’yı işgal etse, ağır yaptırımlar yiyecek. En az o kadar kötü bir gelişme de NATO’nun Polonya’dan, Finlandiya ve Romanya’ya kadar sınırına ağır silah ve asker yığması olacak. Eğer maksat Batı bloğuna darbe vurmaksa, Brent’i bir yıl $100/varilin üstünde tut, enflasyona alışık olmayan ahali demokrasiden çıkıp faşizme dönsün.
Yapabilir mi? Yapabilir. OPEC’de fazla atıl kapasite yok. Tüm dünyada atıl kapasite düşük, çünkü artık petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine/yatırımlarına kaynak bulmanın sermaye maliyeti arttı. Malum, yeşile dönüyoruz. Ek olarak, ABD üreticileri geçen yıllarda sıkça yaşanan balon-çöküş döngüsünden ders alıp üretim maksimizasyonundan kar maksimizasyonuna döndüler. Yani, 1-2 yıl vadede global arza fazla katkı yapmazlar.
Avrupa Rusya’nın elinde oyuncak! ABD'de resesyon ihtimali!
Doğal gaz daha da beter. Avrupa tamamen Rusya’nın elinde oyuncak. Asya tüm tankerle taşınan LNG’yi emiyor, o kesitte de tanker ve sıvılaştırma tesisi darlığı var.
Biraz önce Bloomberg’de “$100 Oil Threatens to Compound World Economy’s Inflation Shock” başlıklı bir analiz okudum. Size o kaynaktan da yararlanarak yıl boyunca $100/varil veya üstünde seyredecek petrol fiyatının yan etkilerini anlatıvereyim sıcak sıcak.
Öncelikle, Fed çok zor durumda kalacak. Geleneksel olarak petrol fiyatında artış bir “arz şokudur”, para politikası ile tepki vermek, yani artan enflasyona ilaç olarak faiz artırmak gerekmez. Fakat, bu kez arz şoku zaten enflasyon alevi harıl harıl yanarken vuruyor. Batı eskisi kadar petrole bağımı olmasa da, yine de enerji fiyatlarında kalcı bir artış tüketicinin belini kıracak. Ücret baskıları zaten yükseliyor, bir de petrolden dolayı zam talepleri coşarsa, Fed ABD’yi resesyona sokmadan enflasyonu kontrol altına alamaz.
Avrupa'da işler zorlaşıyor!
Petrolün para politikasıyla etkileşimini sadece Fed özelinde anlattım, ama enerji ithal eden her devlet aynı ikilemle karşı karşıya. Bütçe açısından bir ikilem daha var:
Zaten Covid-19 ve teknolojik değişimden perişan olan vatandaşa bir de enerji zamlarını geçirilebilir mi? Yoksa Türkiye gibi sübvansiyon yoluna mı gideceğiz? İkinci yola gidersek, yükselen faiz ortamında kamu borcu/GSYH’de artışı engelleyemeyiz ki? Sonuçta, bir çok kırılgan, enerji ithalatçısının kredi notu düşecek.
Gelelim makro etkilere. Bloomberg’in Shok modeline göre (modelin adı öyle, ben yanlış yazmıyorum). Brent’in $100’da tutunması ABD (1Y2022) ve Avrupa’da (2Y2022) trend enflasyona yarım puan ekliyor. “Yarım puan ne ki, biz artık onar onar sayıyoruz” demeyin. Eğer Euro Bölgesi'nde enflasyon 2-3 yıl ufukta ECB öngörüsünün yarım puan üstüne çıkacaksa, banka çok acil faiz artırmaya zorlanır.
Türkiye başta geliyor!
Haberde zikredilen JP Morgan analistleri iyicene gemi azıya almışlar. İlkin, artık tahmin bantlarında $150/varil petrol de var. $150 senaryosunda, global enflasyon %7’ye fırlarken (halen %5 civarında), büyümeyi de sıfırlıyoruz. Hatırlatayım, IMF, Dünya Bankası gibi ulus-üstü kuruluşlar bu sene takriben %4 global büyüme bekliyor.
Gavekal Research Ltd’ye göre enerji kompleksinde artan sadece petrol fiyatı değil. Doğal gaz ve kömürü de içeren bir sepet bir senede dolar bazında %50 zam yemiş. Tüm yeşillenme faaliyetlerine rağmen, halen bu yaşlı Dünya’nın enerji ihtiyacının %80’ni fosil yakıtlar sağlıyor.
Goldman Sachs Brent’in $100’ü kırması için 3. çeyreği hedef gösterirken, başta Türkiye gibi Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) olmak üzere global enflasyonda 60 baz puan yükseliş bekliyor.
Gıda fiyatları zirveden inmezse?
Enerjiye yoğunlaştım, ama Rusya ve Ukrayna’nın dünyanın tahıl ambarı olduğunu da unutmayalım. FAO’nun gıda fiyatları endeksi Ocak’ta aylık %1.1 yükseldi. Ocak itibarıyla gıda fiyat endeksi bir kez daha 10 yıllık zirvesini aştı.
Bu dünyada “fakir” ve “az gelirli” nüfusun %50’den fazla olduğu kesin. Tabii bu kavramları nasıl bir gelir matematiğine oturttuğunuza bağlı bir ölçüm. Enerji ve gıda fiyatları yükseldiğinde, sosyal hoşnutsuzluk patlak verir. Türkiye’de bu olgunun kötü bir örneğini görmeye başladık.
Fiyatları daha fazla göğüsleyemezsek?
Hazır Türkiye demişken, Ukrayna gerginliğinin ekonomiye etkisine şöyle bir bakalım. Enerji fiyatları beklenenden %20 daha yüksek seyretse ki, gayet makul bir tahmin, cari açık $8 milyar civarında genişliyor. Enerji fiyatlarında artışın enflasyona etkisini hükümetin zam stratejisi belirler, ama 4 puandan daha az yansımaz derim. Zaten, hükümetin enerjiyi sübvanse edecek mecali de kalmadı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Fatih Dönmez’e göre, bu fahiş fiyatları sabit tutmak için dahi geçen sene bütçeden TL160 milyar çıkmış. Bu sene GSYH bakkal hesabıyla TL7 trilyon olsa, en az GSYH’nin %2’si kadar sübvansiyon gerekecek bütçeden. Bu sene bütçe açığını %4’le sınırlamak da hayal olabilir.
Çiftçi, gübreye %30 indirim gelse de, hala toprağına fazla serpemiyor. Mazot ve tarımsal ilaç fiyatları da patlarsa, bu sene yalnız tahılda değil, sebzede de fiyatlar göğüslenemez düzeye yükselebilir.