Çok. Çok zor olabilir. Bulmacayı yapana güvenmiyorsanız "Bu beni kandırıyor ya, yok işte bunun çözümü!" diyerek ALT+F4 çekebilirsiniz, o derece. Ama çekmeyin. Azıcık sakin olun, oyunu bir kenara bırakıp iki nefes alın, kısa bir yürüyüş yapın. Dönünce takıldığınız bulmacayı açın ve sakin kafa ile bir daha düşünün. Ne oldu? Çözemediniz di mi! Yok abi bunun çözümü! Olamaz yani, o kutu oraya gitmiyor bir kere!!!
Ahem... Tamam sakinim. Dilerseniz olaya baştan başlayayım. İsminden de anlayabileceğiniz üzere burada yeni bir oyundan bahsetmiyoruz. Q.U.B.E. on yıl önce çıkmış birinci şahıs kamerası ile oynanan bir bulmaca oyunu. Estetikleri ve türü nedeniyle çıktığı dönem Portal ile karşılaştırılsa da altında ezilmedi. Mekanikleri ve bulmacaları yeterince farklıydı.
Basit ama kolay değil
Her başarılı bulmaca oyunu gibi Q.U.B.E.'ün de mekanikleri oldukça basitti. Sabit duran renk renk küpleri manipüle ederek yolumuzu bulmaya çalışıyorduk. Mesela kırmızı küpler yükselip alçalabiliyor, sarılar merdiven oluşturacak şekilde uzayıp kısalabiliyor, maviler zıplatıyor ve yeşiller sabit olmayan bir küp üretebiliyorlar. İlerledikçe farklı renklerde küplerle karşılaşıyorduk, en sonunda da küpleri uygun noktalara kendimiz yerleştirebiliyorduk.
Kulağa basit gelse de başarılı bölüm ve bulmaca tasarımı sayesinde epey zorlayıcı bölümleri vardı. Portal'a kıyasla tek eksiği hikaye idi. Oyunda ne bir yazı ne de bir diyalog vardı. Ortamlar da aynı boyuttaki küplerden oluştuğu için çevresel hikaye anlatımından pek söz edemiyorduk. Oyunun sonundaki sinematik ile amacımızı tahmin edebiliyorduk ama ortada net bir şey yoktu. Geliştirici ekip bu eksiği iki yıl sonra çıkardığı Director's Cut ile çözdü.
Director's Cut ile hikayenin yanı sıra birkaç yeni bölüm ve yeni bir müzik ekledi. Eklenen hikaye Portal seviyesinde değildi tabii. Ama bir bulmaca oyunu için gayet yeterliydi ve az da olsa olaya bir entrika katıyordu.
Peki neden incelemenin yarısını oyunun tarihçesini anlatarak geçirdim? Çünkü 10th Anniversary için geliştiriciler yukarıda bahsettiğim iki versiyonu almış, üzerine yeni bir bölüm eklemiş. Sonra da parlak, ışın takibini destekleyen, cafcaflı bir pakete koyup önümüze sunmuş.
Diyebilirsiniz ki “Oyunun %90’ı beyaz küplerden ibaret, ışın takibi olsa ne fark edecek?”. Haklısınız, ilk ben de öyle dedim. Ama o parlaması, o yansıması... Anlayamazsınız! Hani Control, Metro: Exodus falan oynarken o kadar da etkilenmemiştim bu ışın takibi olayından. Ama burada çok az ayrıntı olduğundan olsa gerek, fazladan yansımalar cidden çok etkileyici oluyor.
Görsel olarak değişen tek şey ışın takibi değil üstelik. Toxic Games modelleri komple elden geçirmiş. Artık çevremiz plastik küplerden değil, daha çok ıslak betona benzeyen küplerden oluşuyor. Bu hali ile oyun çok daha canlı ve gerçekçi olmuş.
Aynı küpün parlağı yani?
Eğer Q.U.B.E. Director's Cut’ı daha önce oynamış ve bitirmişseniz buraya kadar anlattıklarım sizi heyecanlandırmamış olabilir. Sonuçta bir bulmaca oyununda önemli olan görsel değil. Sırf ışın takip sistemi eklendi diye gidip yeni versiyonunu almazsınız. Ama merak etmeyin, geliştiriciler sizi de düşünmüş! Oyuna yeni eklenen Sector 8 diye bir bölüm var.
Bir bölüm diyerek geçmeyin. Bir sürü çok zor bulmacası olan, neredeyse metroidvania gibi ilerleyen kocaman bir bölüm bu. Oyunun kalanı sizi burası için hazırlayan bir eğitim bölmü dersem çok fazla abartmış olmam muhtemelen. Yazının başındaki isyanım da burası ile ilgiliydi zaten. Ana oyunu yaklaşık üç saatte bitirmeme karşın Sector 8’te şu ana kadar 6 saat harcamışım. Henüz çözemediğim bir iki bulmacası daha var üstelik. Yazı bitsin gidip çözeceğim kalanları. Valla bak! Kesin çözeceğim bu defa! Oradan sessizce yargılamak kolay tabii, kolaysa gel sen çöz!!!
Oyy... Tamam geçti... Neyse, demem o ki Q.U.B.E.’ü daha önceden oynamış olun veya olmayın, eğer birinci şahıs bulmaca oyunlarından hoşlanıyoranız bu versiyonuna kesinlikle bir şans vermelisiniz. Hele hele bulmacanın zorunu severim diyenlerdenseniz burada sizi dokuz – on saat çıldırtacak eğlendirecek içerik var, kaçırmayın!